
Beklenen oldu, transfer gerçekleşti.
Geçtiğimiz sezon Eto'o, Ibra ve Villa transfer üçgeninde tercihim Eto'o'dan ve bozulmaması gereken sistemden yanaydı. Eto'o gidecekse yerine farklı özellikleri olan Ibra'nın gelmesinin daha akılcı olacağını belirtmiştim. Büyük bir yanılgı olduğu anlaşıldı bu düşüncemin, Ibra'yı birkaç maç Barça felsefesi içersinde izleyince.
Bir oyuncu transfer edildiğinde sahaya çıkmadan hakkında yorum yapmak yanıltıcı olabiliyor, Ibra bunun en güzel örneği oldu. Pek çok açıdan Barça'ya uymadı, Eto'o ile olan farklılıklarını dile getirmiş ancak açığı kapatabileceğini düşünmüştüm başka işlerle.
Pep'den bu sezon en azından bazı maçlarda Ibra'yı ileri üçlünün solunda denemesini bekledim, bunu hiç düşünmedi. Eto'o'nun avantajı çok hareketli olup sürekli yer değiştirmesi ve savunmanın arkasına iyi sarkıp son vuruşu yapmasıydı. Ibra kendini markajdan hiç kurtaramadı, bunda ağır kalması ve nereye koşu yapması gerektiği konusunda alışkanlığının olmamasının payı vardı. Belki Henry gibi top getiren ve ters kademeden gol yapan bir isim olabilirdi, bunu da Pep uygulamadı.
Villa tam da Eto'o gibi. Onun kadar savruk olmasa da -Eto'o'nun savrukluğu bile çok işe yarıyordu gol bulmakta- belli bir disiplin, sabır içinde gol pozisyonuna girmeyi bekleyen, son vuruşları çok iyi olan, çabuk, doğru koşular yapan bir oyuncu. Takıma derinlik katabileceğini sanmıyorum Eto'o gibi, yani sürekli yer değiştirme, sağa sola deplase olma gibi ancak statik olarak savunma arkasına sarkmayı sabırla bekleyip, en doğru koşuyu yapacak oyuncu da o. Bu da Barça'nın istediği bir şey. Eto'o'nun seviyesine çıkacak, katkı olarak olmasa da gol verimliliği anlamında daha faydalı da olacaktır.
Xavi ve Iniesta'yla Euro 2008'deki uyumluluğu da pas - koşu - son vuruş üçgeninde en doğru isim olabileceğini gösteriyor. Pas alışverişine giriyor, duvar oluyor, alıyor, veriyor ve kaçıyor, adam eksiltebiliyor küçük hamlelerle, yön değiştirerek.
Çekincelerim var elbette. Bir kısa boylu oyuncunun daha ilk 11'de yer alması, Villa'nın aslında Drogba, Torres türü santrfor değil onlara yardımcı oyuncu modelinde olması -gerçi Higuain, Negredo, Milito türü oyuncular da artık adaptasyon sağladılar tek santrafor modeline- ilk aklıma gelenler.
Müthiş referanslar da var mutlaka, Valencia'daki gol istatistiği gibi, adam tek sözcükle golcü, golü kokluyor, Ibra gibi değil.
Ibra'nın getirdiği bir sıkıntı da uzun boyunun etkisiyle Barçalı kanat oyuncularının zaman zaman ona doğru ortalar yapmasıydı. Villa böyle bir gereksinim doğurmayacaktır, kısa olmasından ötürü.
Barça çok kısalıyor, bu Inter, Chelsea gibi fizik güce dayalı bir oyun sergileyen takımlara karşı ciddi bir handikap olabilir. Eto'o da çok uzun değildi ancak Henry ve Toure'nin 6 kupa kazanılan sezonda her maç oynadığı düşünülünce Barça'nın çok da kısa kalmadığı, en azından rakibin duran toplarında durumu dengelediği görülebilir. Barça, felsefesinin gereği olarak, yerden ve kısa paslarla oynuyor, topa sahip oluyor ancak rakibin böyle oynama zorunluluğu yok ve en tehlikeli anlar genellikle duran toplar oluyor Barça savunması için. Cesc'in de gelmesi bu konuyu daha ciddi hale getirecektir.
Txiki'nin çok önemli açıklamaları oldu pek çok konuda bunlara da değinelim;
Bir kere şunu söylemem gerekiyor, bu adamlar futbolu çok iyi biliyorlar, her söylemlerinden zeka, felsefe, doğru gözlem ve analiz fışkırıyor.
Messi'nin sezonu nasıl geçirdiği hakkında sorulan soruya, 47 gol atmasının muazzam bir şey olduğunu ancak onun üzerinde bu kadar baskı oluşturmanın takımda bazı işlerin yanlış gittiği anlamına geldiğini söylüyor. Hücumda verimliliği daha dengeli dağıtıp onun yükünü hafifletmeliyiz diyor. İnanılmaz gerçekten Messi'ye olan bu yaklaşım ve çok doğru bir tespit.
Buradan devam edersem, Txiki aslında Ibra ve Henry'den beklenen verimi alamamaktan dert yanıyor, haklı da. Pedro bütün bir sezon açığı kapatmasa ve Bojan son haftalarda imdada yetişmese Barça çok sıkıntılı bir yılı geride bırakmış olabilirdi.
Guardiola gelecek sezon da takımın başında. İlginç olan şu, felsefelerine o kadar çok güveniyorlar ki Pep gider bir başkası gelir, değişen pek bir şey olmaz anlayışı var. Keza kulüp tarihinin en başarılı başkanı Laporta'nın seçimleri kazanmasına kesin gözüyle bakılamıyor, demokrasi bu denli işlemiş kulübün bünyesine.
Bazı alanlarda 6 kupalı sezona göre iyi performans veremedik diyor ki burada ileri üçlüyü kast ettiği çok açık. Şunu da ekliyor, bu alanları geliştirmemiz gerekiyor. Villa transferi de bu minvalde bir hamle.
"Leo'nun ileri üçlünün ortasına, hücumun merkezine kaynaşması ya da sağ kanattan devreye girmesi gibi, Villa da bu tür bir oyuncu, başarılı diyagonal koşular yapan, boşluğu, alanı iyi kullanan ve takıma derinlik kazandıran. Villa, Barça profiline sahip bir isim."
Cesc transferi hakkındaki söylemleri, bizim yöneticilere ders niteğilinde. Arsenal'in dileklerine ve Cesc'in kontratına saygı göstermeliyiz diyor her şeyden önce. Fabregas'ın Barcelona'ya gelmek istemesini harika bir haber olarak karşılıyor, bir gün mutlaka bunun olacağını belirtiyor ve Barça türü bir oyuncu olduğundan dem vuruyor. Şunu da ekliyor, Arsenal'in onun hakkında ne düşündüğü önemli çünkü takımının önemli oyuncularından biri ve bir kontratla sınırlı.
Rezerv oyuncuların A Takıma yükselmek yerine A Takım ile antremanlara katılmasının önemini vurgulayıp, bu konudaki adayların Thiago ve Jonathan olduğunu söylüyor.
Pique hakkında üst üste çok iyi iki sezon geçirdiğini, savunmanın merkezindeki yerini sağlamlaştırdığını açıkça ifade ediyor. Oradan da savunma merkezinde yer alan diğer oyunculara ve bu bölgedeki rekabete değiniyor. Marquez, Milito'nun ne kadar değerli oyuncular olduğunu, sakatlıklar sonrası form bulduklarında takıma sağladıkları katkıyı anlatıyor iki yılda. Kimsenin yerinin garanti olmadığından bahsedip büyük umutlarla ve yüksek bir bedelle transfer edilen Chygrynskiy'nin ilk yılında neden başarılı olamadığına değiniyor. Puyol'un kaptan ve İspanya Milli Takımının ilk tercihi oluşu, Pique'nin üst üste 2 yıl muhteşem performans sergilemesi, onun başarılı olmasını zorlaştırıyor. Takımın çok fazla oyuncuya ihtiyacı var ve oynamayan bir oyuncu kötü demek değil diye de ekliyor. Chygrynskiy 22 yaşında, gelişme göstermesi için daha zaman var, davranışları ve karakteri olağanüstü, özellikle soyunma odasında, arkadaşları tarafından çok seviliyor ve onu mutlaka diğerleriyle rekabet ederken göreceğiz diyor Txiki.
Pedro hakkında "Oynadığı her maç çok büyük katkı verdi, her önemli maçta gol attı. Geçtiğimiz yıl Henry 26 gol atıp treble yapılmasında anahtar oyunculardan biriydi, bu sezon Pedro 23 gol attı, muhteşem." şeklinde görüş belirtiyor.
Henry'nin gitmesi konusunda "Çok büyük bir oyuncu. O da Marquez gibi üç kupa kazanılmasında en büyük pay sahiplerindendi. Takımdaki her oyuncunun rolünün farkında olmalıyız, Henry'nin de karar vermesi gereken konu bu. Kendisine sormalı, ne olmak istiyor, bu rol ile mutlu mu? Burada kalmak ya da gitmek ona bağlı." diyerek görüşlerini dile getiriyor.
Ibra'ya gelince biraz temkinli yaklaşıyor. Kimin iyi ve kötü olduğu konusunda teknik adam karar verecektir diyip, Ibra'nın sezonu iyi bitirmediğini ekliyor. Bazı zorluklarla ve sakatlıklarla uğraştını ve optimistik olunmasını gerektiğini, daha ilk sezonunda olduğunu vurguluyor. "Satılık değil, takıma çok şey kattı, onu alabilmeyi hayal ettik, kalmasını istiyoruz. Ama mutlu olmalı, rahat hissetmeli, söyleyecek sözü olmalı."
Bojan kalıyor. Sadece 19 yaşında, çok sabırlı, biz de öyle, çok yakın zamanda Barça'nın 9 numarası -merkez santrforu- olacak diyor Txiki. Sanırım Villa sonrası dönemi kast ediyor.
Ve Toure. "Olağanüstü ve önemli bir oyuncu. Soru, olayları nasıl gördüğü. Kabul etmesi gereken rol. Gelecek sezon planlamasında onu da sayıyoruz takımda fakat oyuncular pozisyonlarını kabul etmeliler. Busquest, Xavi, Iniesta, Keita fantastik derecede iyi oynuyorlar. Rekabetle yüzleşmeli ve hayal ettiğiniz kadar çok oynayamayabilirsiniz. Bir oyuncu öncelikle buna saygı göstermeli. Eğer bunu yaparlarsa, bizim için harika. Eğer kabul etmezlerse, bunu tartışmak isteriz, bir yükümlülüğümüz var. Burada kalmak istemeyen bir oyuncuyu asla tutmayacağız." şeklinde açıklama yapıyor.
Barcelona'nın oyuncularına yaklaşımının ne kadar profesyonel, gerçekçi, samimi ve sahtelikten uzak olduğu görülebiliyor Toure örneğinde. Bir oyuncunun sezon içersinde huzursuzluk çıkarmasını en başından engelleyip, bunu oyuncunun vereceği bir söze bağlayıp, karakter analizi de yapmış oluyorlar, belki de karakter kazandırıyorlar.
Txiki'nin söylediği her şeye katılmamak elde değil. Sadece Ibra kısmında çok da uzlaşmadığımı belirtebilirim. Satılık değil denilse de gitme olasılığı yüksek Katalan gazetelerine göre. Belki de Ibra solda düşünülüyor, şu da var;
Pep bu yıl, klasik 4 – 3 – 3 'ten farklı olarak 4 – 2 – 3 – 1 sistemini de oturtmaya çalıştı. Yeri geldiğinde takım bu düzene de geçebilmeliydi onun düşüncesine göre. Klasik 4 – 3 – 3 'ün diğer sistemlerden farkı sahaya matematiksel olarak en dengeli dağılımı sunmasından kaynaklanıyor. Futbol sahasını 9 eşit parçaya böldüğünüzde bu yerleşim, bütün bu 9 alanı parselleyerek oynamak üzerine kurulu, 4 – 4 – 2 ya da diğer yerleşimler mutlaka 9 parçadan en az birini dolduramıyor. Tüm bunlara karşın Barça'nın yerden, kısa paslara dayanan, topa sahip olmayı amaç edinen, sabırla top çevirip, üçüncü bölgede konuşlandıktan sonra belirli set hücumlarıyla gol girişiminde bulunan düzeni aslında herhangi bir dizilimden bağımsız şekilleniyor. Barça sahaya nasıl yerleşirse yerleşsin önemli olan bu felsefe. Zaten savunmanın merkezinden topla çıkışlar, iç içe geçen savunma ve orta saha bütünlüğü, yer değişkenliği gösteren -bazen aynı kanatta kalıyorlar pozisyon gereği- hücum hattı gibi durumlar yerleşimi tamamen belli bir şablondan çıkarıyor.
Barça biraz da buna güvenerek Ibra ve Villa'yı hücumda birlikte oynatabilir, tıpkı İspanya'nın Euro 2008'de şampiyon olurken Villa'yı Torres ile birlikte oynatması gibi. Arkalarında Xavi, Iniesta, Silva üçlüsü, bu üçlünün ardında da Senna vardı. 4 – 1 – 3 – 2 gibi bir yerleşim.
İlginç bir veri sunacağım şimdi, doğru analiz açısından. Fabregas turnuva boyunca daimi yedek ve Villa final maçında yerini Fabregas'a bıraktı. Her maçı iki forvetle oynayan Aragones, finali Torres önde tek, arkasında Iniesta Xavi Fabregas Silva dörtlüsüyle kazandı. En önemli maç Villa yedeğe yollandı, yerleşim gereği. Bu da yardımcı oyuncu olmasının bedeli, modern futbolun Villa'yla değil Torres'le beslenmesinin sonucu. Barça bu sıkıntıyla karşı karşıya gelecektir eğer Ibra kalacaksa. Bu denli bonservis ödenip transfer edilmiş iki oyuncunun sürekli kenarda beklemesi pek olası değil, baskı olacaktır.
Barça klasik 4 – 3 – 3 'ünden vazgeçip İspanya modeline dönebilir bu durumda. Torres pozisyonunda Ibra yanında Villa, arkalarında Messi Xavi Iniesta ve ön süpürücü Sergio ya da Toure. Pep, böyle bir formasyonu, oynatma zorunluluğu kaynaklı kullanabilir ya da Ibra'yı Henry gibi solda oynatmayı deneyebilir klasik 4 – 3 – 3 'te, yani 6 kupa kazanılan yerleşimde. Ibra'nın bu görevi üstlenip üstlenemeyeceğine ancak sahada görüp karar verilebilir, teorik düşünce yetersiz kalacaktır, daha önce böyle bir role soyunmadığı için.
Bir yere kadar bu İspanya modeli de Barça'nın oyun felsefesini, akışkanlığını bozmayabilir. Ancak Barça'yı bekleyen çok ama çok büyük bir tehlike var, o da Cesc'in transferi halinde ön süpürücüden vazgeçme fantezisi. Los Galacticos'un da zamanında düştüğü yanlış da denebilir, Makalele etkisi.
İspanya'nın yaptığı gibi Cesc'in takıma girmesi, Torres ya da Villa'dan birinin kenara gelmesi demektir, futbol doğrusu olarak. Bu da haliyle tek forvete daha uygun olan Torres değil, Villa olmuştur. Barcelona'da benzer durum vuku bulacaktır. 4 – 1 – 3 – 2 'den yumuşak bir geçişle 4 – 1 – 4 – 1 'e yol alınacak. Messi Xavi Cesc Iniesta, önlerinde Ibra ya da Villa tercihi ortaya çıkacaktır. Bu da her maç Cesc, Villa ve Ibra'dan birinin yedek oturma zorunluluğudur ki bu çok lüks kaçar, huzursuzluk yaratır, sorun oluşturur.
Makalele etkisi neden önemli? Yani 4 – 4 – 2 düşünülüp, ön süpürücüyü yok eden ve merkezde Xavi Cesc'in box to box özelliğine, bunun yanında topa daha çok sahip olmaya güvenen sistem neden intihar olabilir buna da değinelim. Messi Xavi Cesc Iniesta dörtlüsünün önünde Ibra Villa ikilisinin kullanılması olasılığından. Barça gibi topa sahip olan takımların oyunda dominasyonunu sağlayan ana etkenlerden biri, dönen topu çabuk kazanıp, ataklarını yeniden ve zaman kaybetmeden olgunlaştırmaları. Dönen topları kazanan da ön süpürücü ya da merkez savunmacılar oluyor özellikle Barça'da. Eğer Messi vs. total savunmada yorulursa hücum verimliliği azalacaktır, dönen topu kazanamayan ya da geç kazanan takım, topa daha az sahip olacak ve felsefesine en tahrip edici zararı verecektir.
Barça Cesc'i transfer ederken Xavi'nin yaşlanmasını da dikkate alıyor ancak takımın ritmini ve yerleşim şeklini kesinlikle sekteye uğratmamalılar. Ibra'nın gitmesi bir çözüm. Cesc de gelir, üstüne bir de Toure giderse facia kaçınılmaz olabilir. Txiki, Pep ve Cruyff bu nokta üzerinde mutlaka duruyorlardır, durmalılar da.
Villa ve olası Fabregas transferine Ibra'dan sonra daha bir temkinli ve yerleşim, görev olasılıkları üzerinden bakmaya çalıştım. Dünya Kupası farklı olasılıklar için referans olacaktır Pep'e.
Gerçeklikten biraz uzaklaşıp bir de fantezi yapalım;
1 Valdes 2 Alves 3 Pique 4 Cesc 5 Puyol 6 Xavi 7 Villa 8 Iniesta 9 Ibra 10 Messi ... Aklım almıyor!
20 Mayıs 2010
A. Eren Loğoğlu