31 Ocak 2008

Şubat, Futbol Programı ve Zihniyet



3 Şubat : Kupa, Fenerbahçe - Galatasaray

10 Şubat : Lig, Galatasaray - Manisaspor
10 Şubat : Lig, Fenerbahçe - G.Oftaşspor

13 Şubat : UEFA Kupası, Galatasaray - Leverkusen

15 Şubat : Lig, Ç. Rizespor - Fenerbahçe
17 Şubat : Lig, Konyaspor - Galatasaray

20 Şubat : Ş. Ligi, Fenerbahçe - Sevilla
21 Şubat : UEFA Kupası, Leverkusen - Galatasaray

23 Şubat : Lig, Fenerbahçe - Bursaspor
24 Şubat : Lig, Galatasaray - Kasımpaşa

27 Şubat : Kupa, Galatasaray - Fenerbahçe

Her 2 takımın Şubat ayı maç programına bakarak, ilginç bir sürecin bizleri beklediğini söyleyebiliriz. Ligde 1 puanlık fark devam eder gibi duruyor. Kupada 2 takımdan biri elenecek. Avrupa yolculuğuna her 2 takımın da veda etme olasılığı yüksek, Fenerbahçe için elenme olasılığı daha fazla Galatasaray'a göre.

Bu ay Kupa'dan Fenerbahçe'yi, UEFA Kupası'nda Leverkusen'i eler isek ve Fenerbahçe de Şampiyonlar Ligi'nden elenir ise, Lig yarışında da ciddi bir psikolojik üstünlük ele geçirebiliriz. Mart ayı içerisinde olabilecek bir Beşiktaş galibiyeti ya da takipçiler ile oluşabilecek 4-6 puanlık farklar, Özhan Canaydın'ı yeniden başkan yapar. Adnan'lar ayrı bir listeden aday olurlarsa eğer, ayrılırlar.

Başka olasılıklar da var tabi, her 3 olasılığın tersi durumunda psikolojik olarak çöküş başlar, Fenerbahçe sendromu alır başını gider. Lige de tutunamaz isek Mart ayı içerisinde, kulis çalışmaları hızlanır, Özhan Canaydın yine de istifa etmez, takımın durumundan sorumlu olmalarından dolayı Adnan'lar ayrılırlar. Yeniden yapılanma, stad projesi, genç jenerasyon, toparlanma adı altında pek çok göstermelik operasyon yapılır.

Bir de ne çok olumlu ne de çok olumsuz, arada derede kalan, geçiş sürecinde etkisi olmayacak olasılıklar var. Kupa'dan elenme, UEFA'da yola devam etme, Kupa'da Fenerbahçe'yi eleme, UEFA'dan elenme, Ligde iyi ya da kötü gidiş de bu eksende düşünebilir. Her türlü tek kulvarda bile umut ışığı olsa Canaydın seçilir, Adnan'lar ayrı bir listeden aday olurlarsa eğer, ayrılırlar.

Garip olan, hangi durum olursa olsun Özhan Canaydın'ın başkan seçiliyor olması. Bir terslik olduğu şu basit durumdan bile belli, Sahip Som'a, Ribery'e, Olimpiyat'a, Amatör Branşlar'a vs.. gitmeye gerek yok.

İlginç bir Şubat olacak.

31 Ocak 2008

A. Eren Loğoğlu

27 Ocak 2008

Ana Ivanovic Avustralya Açık 2008 Tek Bayanlar Finali'nde




Yaklaşık 2 saat süren heyecan fırtınası sona erdi ve Ana Ivanovic Avustralya Açık 2008 Tek Bayanlar'ın 2. Finalisti oldu.

İlk servisleri oyuna sokma oranı düşük olan, ace yapamayan, winner yapmakta çok zorlanan Ana, Hantuchova'nın her vurduğunun da köşeleri bulmasından ötürü, ilk seti 6-0 kaybetti.

2. set de pek farklı başlamadı ve 2-0'a geldi. Ne olduysa ondan sonra oldu zaten. Seyircinin özel desteğiyle Ana her anlamda oyuna geri döndü. Servis attığı oyunu kazandı, ardından servis kırdı, sonrasında servis attığı oyunu yeniden kazanarak durumu 2-3'e getirdi. Sonrasında oyun 3-3 olsa da, artık özgüveni yerine gelmiş olan Ana, ilk servisleri daha etkili kullanarak ve Hantuchova'nın hem basit hem de çift hatalarının artmasının da etkisiyle, 2. seti 3-6 kazanarak setlerde durumu 1-1'e getirdi.

3. set ise çok çekişmeliydi. Yeninden konsatrasyon sağlayan Hantuchova, zaman geçtikçe daha etkili oynayan Ana'ya karşı iyi bir direniş gösterdi ve servis attığı oyunları kazanarak 3. sette durumu 3-2'ye getirdi. Ana'nın servis attığı 3. set 6. oyunda 7 deuce olmasına rağmen, Hantuchova hiç break point şansı yakalayamadı, bunda Ana'nın 3 defa ace atmasının payı vardı ve durum 3-3'e geldi. Set 4-4 ve oyun 30-40 Ana lehine iken, Ana çizgi dışına düşen topa itiraz etti, görüntüden sonra itirazında haksız olduğu anlaşıldı ve yeniden oynanan 30-40'ı Ana kazanarak servis kırdı, durumu 4-5'e getirdi. Kendi attığı servisi de rahat kazanarak 3. seti 4-6, maçı da 1-2 kazandı.

Heyecan seviyesi çok yüksek ancak oyun kalitesi düşük olan bir maçtı. 3. set içerisinde güzel birkaç rally izleyebildik. Hantuchova'nın file önünde kaybettiği bir rally vardı ki, hem olağanüstüydü Ana'nın çabasından ötürü, hem de sayı çok kritik bir yerde geldi. 2. ve 3. sette Hantuchova çok basit hatalar yaptı, buna karşın Ana'nın servisini düzeltmesi ve winner sayısını artırması -özellikle sert return, passing shot, baseline üzerine vuruşlar ve down the line ile- sonucu muhteşem bir comeback'e tanıklık ettik.

Geri dönüş pastasının en büyük dilimi sanırım seyircinindi. Daha önce de belirttiğim gibi, Ana ilk 8 oyunu kaybettikten sonra büyük bir seyirci desteği ile oyuna yeniden bir başlangıç yaptı. Oyunun kırılma noktalarında da bu destek devam etti, zaman zaman futbol maçı gibi tezahurat da yapıldı Ana için. Kazandığı her sayıya aşırı sevinen, -Hantuchova'nın basit hataları da dahil- soğukkanlı olamayan, hak verilse her pozisyona itiraz edebilecek potansiyelde, -birkaç defa challenge hakkı 1 olmasından dolayı hakeme söylendi ama itiraz edemedi- oyunu yaşayan ve seyirciye yaşatan, duygusal, sempatik, sıcakkanlı ve güzel, çok güzel olan -her türlü norma göre- 20 yaşındaki Ana Ivanovic, belki de bu karakter özelliklerinden ötürü potansiyeli olmasına rağmen çok büyük bir oyuncu, bir Stefi Graf olamayacak.

Son olarak, Final'de Maria favori. Onun da maçını izledim, muhteşem oynadı, 30 winner yaptı, çok formda ki Henin ve Jankovic'i elemesi de bunun bir göstergesi. Rus, sarışın olması ve fiziğinden dolayı güzel zannedilen - Moskova'da yürürken her sokakta bir Maria görebilirsiniz sanırım- antipatik, sevimsiz, soğuk, kazanmak adına her yolu deneyen örneğin kasıtlı high desibel çığlık atması -bir nevi Fenerbahçe ruhlu- Maria, popüler olarak hep kalacaktır ama hiç bir zaman en sevilen bayan tenis oyuncusu olamayacaktır. Ana Finali kazanır ve bir Grand Slam şampiyonluğu eklerse kariyerine, oyunculuk kariyeri olarak Maria seviyesine gelir. Popülerlik konusunda ise Maria'yı geçmesi pek yakındır, en çok ziyaret edilen bayan sporcu sitesi Ana'nınki. (bu sıralamaya Kasia Skowronska -voleybolcu- da girer sanırım)

Umarım Ana kazanır, bir Grand Slam haketti artık.

24 Ocak 2008

A. Eren Loğoğlu

The Man From Earth



Konuyu ayrıntılara inerek anlatıp filmin büyüsünü bozmak istemiyorum. Son yılların en etkileyici bağımsız yapımlardan biri olduğunu düşünüyorum.

Tek mekan çok diyalog, sinema tekniğine gereksinimin az olduğu sahneler, aksiyonsuzluk gibi popüler sinema kültürünün dışında olan pek çok unsurdan dolayı yapım, muhtelemen genel izleyicinin beğenisini kazanmayacaktır.

Filmin Amerikan dizilerinden anımsadığımız oyuncuların başarılı karakter oyunculuklarıyla tamamlanmış olan mistik öyküsü, tarih, din, bilim, psikoloji, sanat gibi alanlara ilgi duyan izleyicileri etkisi altına alacaktır.

Senaryosunu Jerome Bixby'nin yazdığı (Film bu alanda Oscar alabilir), yönetmenliğini Richard Schenkman yaptığı film, 13 Kasım'dan beri Amerika'da gösterimde. Senaristin birkaç Star Trek bölümü yazdığını ve filmde bu duruma gönderme yapıldığını da belirtelim.

Filmin anlattıklarından dolayı çok ağır eleştiriler alacağını da şimdiden söyleyebiliriz.

Filmin konusu kısaca şu şekilde ;

John Oldman isimli bir akademisyen (History) görevinden ayrılmıştır ve bulunduğu şehirden taşınmak üzere eşyalarını toplamakta, paketlediklerini de bahçedeki pikabına taşımaktadır. Bu sırada onun şehirden ayrılma sebebini bilmeyen ve farklı disiplinlerden olan (Anthropologist, Archeologist, Christian Literalist, Psychologist, Biologist) akademisyen arkadaşları veda partisi düzenlemek adına evine gelirler. John'ın ayrılma sebebini söylememesi merak uyandırır ve ısrarlı sorular üzerine John bu konu hakkında bir hikaye anlatmaya başlar...

Konuyu daha derinlemesine ve ince detaylarla anlatabilirdim ama izlemek isteyenlerin filmden alacakları keyfin kaçmasını da istemiyorum.

Film olağanüstü, izlerken hiç bitmesin, ben de John'a soru sorayım diyebilirsiniz.

Mutlaka izleyin...

Info : http://www.imdb.com/title/tt0756683/

12 Ocak 2008

A. Eren Loğoğlu

04 Ocak 2008

Hastalık, Kar Yağışı ve Pencere

Yedi saat öncesinde yoktular
Yedi saat sonrasında çoktular

Karanlık çağların
Ve yüksek dağların
Arasından
Ak bir pınar akıyor.

Pencere
Çekinik ve kocaman gözlerle
Bakıyor dünyaya
Oysa çekik ve koca olmayan gözlerle
Tren istasyonları dolusu insan
Yaşıyor dünyada.

“İnsan kendini yalnızca insanda tanır”

Tanıdık insanları
Kimi uzak kimi yakındaydı
Kimi doğu kimi batıdaydı
Sevdik insanları...

Bir adanın parmaklıkları ardında balık türü
Ve bu esaretten ötürü
Kılıçlarını saklıyorlar yüzgeçlerinde
Oysa çubuk parmaklar arasında
Kraker çubuk arkasında bulunmalıydı.
Sevdik balıkları...

Atomların akvaryumda parçalanmasının
Kale yapılarının sarsılarak yıkılmasının
Ve film stüdyolarının Audrey ile çalışmasının
Üzerinden uzun bir zaman geçti,
Geçip gitti.
Sevdik zamanları…

Ancak bitki kadar cansız olabilirdi beden
Yerde sürüklenen, bitkin
Ve neden, söyle neden
Sevdaya da hastalık gibi engel olamayışımız?

Kahve yudumları
Kadraja sığabilmiş birkaç kare
Yüreğine dokunabilmiş birkaç mısra
Kar yağışı pencereyle sevişiyor
Sevdik hastalıkları...

3 Ocak 2008

A. Eren Loğoğlu