18 Aralık 2011

13 / 16 | Mucha Fuerza Guaje & Tito | Mavi Fil | Gelmiş Geçmiş En iyi Futbol Takımı



Nereden nereye? 2004 Ocak ayında Madrid'in 18 puan gerisinde, istifası beklenen iki isimdi Laporta ve Rosell, iki yakın arkadaş. Sadece 6 ay geçmişti göreve başlamalarından. Total Failure manşetleri vardı gazete sayfalarında. Sabır değil güven istiyorlardı. Sonrasında çok şey yaşandı ve bitti, saygısızca. Katalanlar onları sırayla başa getirdi ve Barça tarihini, belki de futbol tarihini bir anda değiştiren muhalif Mavi Fil Hareketi'nden bu yana Joan Laporta 12, Sandro Rosell 6 kupa kazandı. Kulübün en başarılı günlerini yaşadığı şu günlerde hangisinin daha büyük rolü vardı, buna sanırım zaman karar verecek. Ronaldinho'yu getiren Rosell, Rijkaard tercihiyle Laporta, Mourinho yerine Guardiola önerisiyle Cruyff o kadar çok köşetaşı var ki bu tutku öyküsünün!

1973 yazı Cruyff'un Barça'ya imzasının İspanya'ya demokrasi getirmesini ve futbol tarihinin en güzel devrimini başlatmasıyla hatırlanıyor.

2008 yazı da bir başka isimle anılacak, 2046'da veya başka bir zaman boyutunda. Bir sene önce Barça B'yi çalıştırıp küme yükselten ve dikkatleri üzerine çekip Teknik Direktör olarak göreve başlayan Katalan, kaptan, 4 numara, top toplayıcı, 1979'da Johan'ın kurduğu akademi La Masia'nın ilk mezunlarından biri, Pep Guardiola.

FC Barcelona'nın Picasso Müzesi'nden ya da Katalan mimar Anton Gaudi'nin La Sagrada Familia'sından bile daha çok ziyaret edilen müzesine, Camp Nou'ya 3,5 yılda 13 kupa taşıdı.

2007 - 2008 B Takımı'yla lig şampiyonluğu, 2. lige yükselme
2008 - 2009 ŞL Şampiyonluğu, Lig Şampiyonluğu, Kral Kupası, İspanya Süper Kupası, Süper Kupa, FIFA Kulüpler Dünya Kupası
2009 - 2010 ŞL Yarı Final, Lig Şampiyonluğu, İspanya Süper Kupası
2010 - 2011 ŞL Şampiyonluğu, Lig Şampiyonluğu, İspanya Süper Kupası, UEFA Süper Kupa, FIFA Kulüpler Dünya Kupası, Kral Kupası Final

Yarıştığı 16 kupanın 13'ünü kazandı bu süre zarfında. Kaybettiklerini hatırlayalım;

Deplasman golüyle elendikleri bir Kral Kupası turu, yine Kral Kupası'nda, bu kez final, en az üç oyuncusunun atılması gereken Real Madrid karşısında uzatmalarda alınan 0-1'lik yenilgi ve ŞL yarı finalinde 3-1'lik yenilginin rövanşında, 1-0 ile finale uzanamama.

3-1'lik maçta Diego Milito'nun golünün ofsayt olması ve Alves'e son dakikada yapılan penaltının çalınmayışı hala hafızalarda. Üstelik en çok göz ardı edilen meselenin Mourinho'nun dişe dokunur tek galibiyeti olan bu skorun, Barcelona'nın İzlanda'daki yanardağ yüzünden kara yoluyla bilmemkaç kilometre seyahat etmesine denk gelmesiydi. Alışkın değillerdi, yorgundular açıkça.

Camp Nou'da 1-0 peki? Şu meşhur savunma futbolu tezini -ki bence de öyle ama bazı noktaları çarpıtılıyor- biraz play by play inceleyelim;

Toure'nin stoper, Milito'nun sol bek oynadığını, Iniesta'nın olmadığını ve en uçta Ibrahimovic'in yer aldığını hatırlatarak başlayayım. Yani savunmanın zirvesi aslında rakibin eksikliklerinden yararlanan bir geçici tez idi, ki 6 ay sonra gelen -ideal parçalarla- 5-0 bunu net bir şekilde gösterdi Jose'ye.

Dakika 1:29 top auta çıkıyor ve kaleci Julio Cesar kale atışını 25 saniyede kullanıyor. (Bir kere vurmak için koşup vazgeçiyor ikincisinde pas veriyor) Daha maçın başı, biz eğer bunu meşrulaştıracaksak Sivasspor'u, Konyaspor'u ülke futbolunu geriye götürüyorlar diye eleştiremeyiz çünkü onlar da ancak böyle puan alabiliyor. Burada bir yanlışlık var.

Dakika 10, Lucio ceza sahasında Ibra'nın formasını yırtıyor.

Dakika 11:00 Günlerce, haklı olarak Sergio'nun yaptığı sahtekarlığı konuşanlar, panoya hafifçe omzunu çarpıp bir süre sonra ayağa kalkan ve sahaya giren Maicon'un oyun başladıktan sonra kendini tekrar sahanın ortasına bırakmasına seslerini çıkarmıyorlar. (Dışarıda yatsa takımını eksik bırakacak) Oyunun durma sekansı tam 1 dakika 41 saniye sürüyor. Çalıyorlar.

Sergio'nun olayında oyun tam 2 dakika duruyor.

Dakika 33:51 Ibra, Cambiasso'ya faul yapıyor. Atışı yarı sahadaki tüm atışlarda olduğu gibi -bunun da amacı zaman geçirmek- Julio Cesar kullanıyor ve 50 saniye sürüyor bu sekans, sarı kart dahil.

Dakika 36:57 Keita ceza sahasında yerde, Maicon'un eli onun sırtında.

Dakika 40:34 Bir hava topu mücadelesi, Messi vuruyor topa, rakibe temas yok, Chivu kendini yere bırakıp faulü alıyor. 35 saniye sürüyor atışın kullanılması.

2 dakika uzatma oynanıyor. Ne koparırsam kar belki hakem dikkate almaz diyen makyavelist Mourinho'nun planı tutuyor ve bunun adı savunma stratejisi oluyor! Eklenmesi gereken kayıp zaman en az 6 dakika...

İkinci yarının hemen başında kazanılan serbest atışta, nereden kullanacağız klişesiyle geçirilen zaman var. Hakeme sormalar, topu 5 metre öne alıp sonra geri çekmeler, geri çekince burası mıydı diye teyit almalar, teyit aldıktan sonra topun başına geçen oyuncuyu değiştirmeler, inanılmaz! Ve bu övgüye mazhar...



Dakika 49:20 Maicon yine işbaşında. Aktörlüğün kitabını yazıp kendini yere bırakıyor. Hakkında en ufak bir eleştiri okumadınız bugüne kadar çünkü Barça formasıyla sahada değildi o gün.

Dakika 52:21 Bu kez Lucio yerde, temas yok Keita'dan. Oyun duruyor, hava atışı, Barça topu veriyor, 35 saniye daha gitti.

Dakika 59:01 Cambiasso havaya yükseldikleri anda Pedro'yu itiyor ceza sahasında, net bir penaltı! Jose gibi düşününler "vermeyebilir hakem, biz faulümüzü yapalım, adını da savunma sanatı koyarız" diyebilirler...

Dakika 61:23 Messi ceza sahasında yerde, pozisyon temiz, Chivu sakatlık geçiriyor. Tam 2 dakika 30 saniye daha çünkü oyuncunun tedavisi saha içinde yapılıyor ve alanını ihlal edip oyuncu değişikliği noktasına kadar gelen Mourinho'yu uyarmaya gidiyor hakem. (İki oyuncu değişikliği + Inter oyuncularının top bizdeydi bize verin kısmı da var bunun içinde)

Dakika 65:32 Eto'o faul alıyor, oyuncu değişikliği o esnada. Bir 50 saniye daha.

Dakika 67:58 Lucio sanırım, top taca çıkmış, top toplayıcı çocuk çıkan yere yenisini koyuyor, taç atmaya giden oyuncu bunu gördüğü halde diğer topu almaya gidiyor gibi yapıyor ve koyulan topun önünden geçiyor, ıslıklar yükselince geri dönüyor. 5 saniyelik bir şey ama sinir bozucu, niyetin ne olduğunun görülmesi açısından önemli. Boşlukları kapatan koşular, parselleme üzerine kurulu savunmanın bir parçası değil bunlar, ayrıca değerlendirilmeli!

Dakika 69:36 Lucio ceza sahasında bir hava topu karşılayıp Keita'ya çarpıyor ve hakem faul veriyor. 45 saniye daha.

Dakika 77:54 Muntari topu kafasıyla karşılayıp, canı acıdığından olsa gerek kendini yere bırakıyor, komik!

Dakika 78:30 Messi'nin Muntari'ye faul yaptığı zannedilip faul çalınıyor. Topun gerisinde 12 metre gerilen -Hami Mandıralı edasıyla- Lucio var. Barça ceza sahası önü değil bu arada Inter ceza sahası önünden bahsediyorum, büyük savunma futbolu 101 ve Jose Mourinho!

Dakika 79:15 Bojan ofsayta yakalanıyor. Atışı yapmak üzere topun başına gelen isim gene Lucio. Bu kez daha da abartıyor, yaklaşık 15-16 metre geriliyor. Ekrana gelen Pique gülerek daha da git işareti yapıyor.

Dakika 84:48 Cambiasso kendini yere bırakıyor, Messi'nin teması yok. 45 saniye daha yok oldu.

Dakika 91:03 Bojan'ın sayılmayan golü, Toure'nin eline çarpmıyor top.

Dakika 92:47 Aralarında Figo'nun da olduğu Inter kulübesi sahaya ikinci bir top atıyor oyun dursun diye, pek çoğunuzun gözünden kaçmıştır, bu da savunmanın parçası!

Uzatma 4 dakika. En az 6 olması gerekiyor yine.

Yani toplamda maçtan çalınan süre en az 12 yaklaşık olarak da saymadıklarımla birlikte 17-18 dakika, siz eğer buna isyan etmiyor ve bundan övgüyle bahsediyorsanız futbolu değil Mourinho gibi ne şekilde olursa olsun kazanmayı seviyorsunuz demektir! Bu adam başarma yolunda gözleri de kör ediyor.

Inter'in 5-4 dizilimli boşlukları kapatan, sürekli koşular yapan oyun anlayışının başarısını elbette konuşacağız ama bu hırsızlığı atlamadan.

Maçın kaydını bulun ve bir kere daha izleyin, belirttiğim dakikaları inceleyin, daha iyi anlayacaksınız. Özellikle ITVSport'un İngiliz anlatıcılarına denk gelirseniz onların yorumlarını da dinleyin.

13 / 16 oran ve diğer üçünün de -özellikle Mourinho'ya karşı olan ikisinin- nasıl kaybedildiği görülüyor.



***

Real Madrid'in efsanevi teknik direktörü Miguel Munoz 15 yılda 15 kupa, Barça'nın yaratıcısı Johan Cruyff 8 yılda 11 kupa, Liverpool tarihi Bob Paisley 9 yılda 21 kupa, Jose Mourinho değişik takımlarla 11 yılda 18 kupa ve Sir Alex Ferguson 25 yılda 37 kupa kazandı Manchester United ile. Pep Guardiola tarihin en iyileri arasına şimdiden girdi ancak bir sezon sonra başka işlerin üstesinden gelerek çok daha erişilmez bir noktaya çıkabilir.

Şampiyonlar Ligi'nde 2 yıl üst üste kupayı kazanan takım yok, bu da göz kırpıyor başarılması gerekenler listesinde. Eğer böyle bir şey gerçekleşirse Pep, Paisley'in 3 Avrupa Kupası rekoruna da eşlik edecek, Mourinho ve Ferguson'u geride bırakıp.

2011-2012 sezonunda lig daha önemli ve Pep takımı 4 yıl üst üste şampiyon yaparsa Cruyff'un bu rekoruna ortak olacak.

Pep oyunculuğu döneminde 16 kupa görmüştü. Toplam olarak 29 kupada imzası var şimdi. Johan Cruyff'sa her şeyin altına paraf atıyor.

Kulüp son 7 yılda 5 lig şampiyonluğu 3 Şampiyonlar Ligi kupası kazandı. Muazzam bir başarı. Nerdeyse aynı oyuncular 1 Avrupa Şampiyonası 1 Dünya Kupası'nı da İspanya'ya getirdiler.

Xavi'nin 19. kupası. Gözlerden hep kaçan Dani Alves son 7 sezonda Sevilla + Barça formalarıyla 18 kupaya uzandı.

Avrupa Kupaları'nda en çok kupa kazanan takım, 15 ile, güzel oyun sevdalısı ve temsilcisi Katalanlar. AC Milan'ın 14 kupası var. Yine Avrupa Kupaları'nın en çok gol atan takımı Barça çünkü hücum ediyorlar "güzel oyun" sevdasıyla, seyir zevki sunarak.

Bakmayın Madrid'in 9 Şampiyon Kulüpler ve 31 La Liga şampiyonluğuyla iki ana kategoride önde olduğuna, bunları nasıl elde ettiği -Katalunya'nın otonom olması sonrası yükselişe geçen Barça- çok iyi biliniyor. (Franco era -Bernabeu başkan- ve Di Stefano meselesi)

***



Birkaç El Clasico notu, daha önce yazmadığım;

Guardiola'nın Barça'sı vs. Mourinho'nun Madrid'i, 8 maç 4 galibiyet 3 beraberlik 1 yenilgi. (beraberliklerde Katalanlar avantaj sağladı, kazanma ihtiyacı yoktu)

Real Madrid, Barça'ya kaybettiği 5-0 öncesinde 11 maçın 10'unu, 2-6 öncesinde 18 maçın 17'sini ve 1-3 öncesinde 15 maçın 15'ini kazanmıştı.

La Liga'da pas isabet oranı en yüksek (% 85) ve uzun top -32 metre üstü- oynama oranı en düşük (% 29) kaleci Victor Valdes. Ona en çok yaklaşan isim -büyük farklar var- Iker Casillas.

Lionel Messi, 16 El Clasico oynadı ve bu maçlarda 13 gol 8 asist içeren acayip performanslar sergiledi, God mode on adeta!

Real Madrid'de oynayıp sevdiğim ender isimlerden olan Zidane, meğerse çocukluğunda Barça'yı tutuyormuş, şimdi her şey yerli yerine oturdu.

Cruyff köşesinden icazet verdi (iyi, kötü yanlarını ve Madrid maçında iş yapmasına değinerek) üçlü savunma oynanacak bundan böyle. Yine Cruyff Mourinho'ya; "Yarattığım futbol felsefesini" bitirmek için sonraki El Clasico'ya gelirken tekrar yeni bir formül bulmak zorundasın mesajını da iletti.

Fransa'da yılın teknik direktörü seçilen Lille antrenörü Rudi Garcia "Guardiola'nın Barça'sı tarihin gördüğü en iyi takım" demecini verdi France Football'a.

***

15 Aralık Al Sadd 4-0

Teknik-taktiğe girmeye gerek yok. El Clasico biter bitmez Madrid medyasının satışa çıkardığı -yalanlandı- David Villa'nın gol bulma uğruna kendini aşırı zorladığı pozisyonda sakatlanması akılda kalan tek hareketiydi maçın. Umarım Villa'sız İspanya, 2012 Avrupa Şampiyonası'nı kazanamaz ve ısrarla o yalan haberi yazan Madrid medyası da cezalandırılmış olur.

Sezonu kapatan Villa Nisan'daki El Clasico'da son dk. girip alkışlanır ve ŞL finalinde ilk 11 başlayıp kupayı kaldırır. (bkz. Abidal, 2011) Villa'nın sezonu kapatmasından sonra transfer yapmayacak olan Barça'da Alexis belirleyici isimlerden biri konumuna yükseldi, başarı(sızlık) için. Alternatifler; elbette Alexis, diğer kenar Pedro/Cuenca şimdilik. Afellay da dönecek. Iniesta da eklemlenebilir.



18 Aralık Santos 4-0

----------------Valdes---------------
-----Puyol------Pique------Abidal----
----------------Sergio---------------
---------Xavi-----------Iniesta------
----------------Fabregas-------------
----Alves-----------------Thiago-----
----------------Messi----------------

Üçlü savunma kaldığı yerden devam etti. Yaşlanması ve eski hızını kaybetmesinden ötürü üçlü savunmada sorun oluşturması beklenen Puyol'un hatasız oyunu sürdü. Tecrübe, kararlılık ve cesaretle açığı kapatıyor. Elbette El Clasico'da Ronaldo'ya karşı olan psikolojik üstünlüğünün ve Dani Alves, Pique yardımlarının da çok etkisi vardı.

Top sahip olma yüzdeleri, % 71 - % 29
Kaleye atılan şut, 16-8
Kaleyi bulan şut, 9-3

Dominasyon bunun adı, her alanda. Pep Guardiola'nın 5 merkez orta saha oyuncusuyla -Sergio, Xavi, Iniesta, Cesc, Thiago) sahaya çıkıp Barça futbolunun ana damarını gösterdiği bir maç oldu. Santrforsuz yapının bu beşliye Messi'yi de dahil ettiği düşünüldüğünde "kalabalık orta saha" deyiminin tam karşılığı Barça oluyor ancak bu kalabalıklık sürekli daralıp genişleyen homojen bir mekanik yapıya da dönüşmüş durumda ve farkları da buradan geliyor. İki kanat özellikleri olan oyuncu -Alves, Messi- yanında bir orta saha özellikleri olan stoper -Pique, Javier- ve iki de stoper -Puyol, Abidal- artı karşı karşıya gol yemeyen, Barça futbol felsefesinin yılmaz savunucusu Valdes.

Çok abartılan Neymar maçtan sonra "Barça bize futbolun nasıl oynanacağı gösterdi" dedi. Robinho'dan daha öte bir oyuncu olacağını zannetmiyorum. Muhtemelen Barça'ya transfer olacak ve yanlış hanesine yazılacak yine.

Son üç kupayı kaldırmayan -Abidal, Xavi, Xavi- ve şampiyonluk kupasını da Xavi'yle ortaklaşa kaldıran Puyol geldi bu kez kupayı almaya ve gökyüzüne yükseltti.

Barça'yı ve Messi'yi neden seviyoruz? Üçüncü golde kırmızı kart ve penaltı almak varken oynamaya devam eden bir futbol kültürünü yeryüzüne emsal gösterebildikleri, böyle de kazanılabildiğini anlattıkları için, onlar gelmiş geçmiş en iyi ve en güzel futbol takımı!

18 Aralık 2011

A. Eren Loğoğlu

4 yorum:

Adsız dedi ki...

tiago yavaş geldi bana.tek topta aksıyor.dripling seçimleri de genelde doğru değil.villanın sakatlanması da pedro cuenca alexis üçlüsü için bi çıkış olabilir.delefeu da pişmeli bu arada.alvez 3-4-3 te mutlaka kullanılmalı .

Arrow Cave dedi ki...

Maurinho'nun anti-futbol'u kazanmak için herşey mübahtır felsefesiyle doğru orantılı fakat Barcelona sadece oyun oynarak ve hakederek kupaları alıyor..

inter maçında gerçekten yapılmayan birşey kalmamış kazanmak için..

Viva Barcelona..

hariçten gaazal dedi ki...

morinho başarılı olsa da abartılan biri.bi defa organize oynayan takımlara karşı iyi işler çıkaramıyor.kazanmaya şartlanmış takımlara karşı bi şeyler yapıyor.ama öncelikli kazanmak amaçlı oyun başı hamlesini ben çok az gördüm.barçaya karşı her zaman ezilecektir.san siro daki o maçta 1-0 dan sonra daha kontrollü olabilirdi barça.barçanın 2 yi bulma zorunluluğu!!o maçı öyle! bi maç yapmıştır.yoksa ne transisyon!ne de atraksiyon moudandır.guardiola tuzağa düştü kısaca!o maçın cevabı da cl deki
0-2 lik maçta verilmiştir.hem press roomda-puta jeffe- hem de sahada iniestasız olarak.ben değil sen gel bakalım diyen pep morinyonun işini bitirmiştir.moriinyo akıcı bi oyun oynatamaz.akılcı!tuzaklar kurabilir sadece!oynatarak başarmaya da maça!sı yemez.bu da böyle biline.

Halil Küçükyıldız dedi ki...

Real'in tek iyi yaptığı şey kontraya çok etkili şekilde çıkmak bundan başka yaptıkları da bir şey yok zaten.Kadro kalitesi olarak blaugrana'nın yanına yaklaşamazlar.Gelecek yılların daha şiddetli şekilde Fcb hegemonyasında geçecek.Tabii guardiola görevine devam ederse.