29 Ağustos 2008

Bu Dünyadan İlhan Berk Geçti



Bir kadına söylenebilecek en güzel mısraları yazmıştı ;

Üç kez seni seviyorum diye uyandım
Tuttum sonra çiçeklerin suyunu değiştirdim
Bir bulut başını almış gidiyordu görüyordum.

Sabahın bir yerinden düşmüş gibiydi yüzün.

Sokağı balkonları yarım kalmış bir şiiri teptim
Sıkıldım yemekler yaptım kendime otlar kuruttum
-Taflanım! diyordu bir ses duyuyordum.

Cumhuriyetin ilk günleri gibiydi yüzün.

Kalktım sonra bir aşağı bir yukarı dolaştım
Şiirler okudum şiirlerdeki yaşa geldim
Karanfil sakız kokan soluğunu üstümde duydum.

Eskitiyorum eskitiyorum kalıyor ne kadar güzel olduğun.


Aşk şiirinde şöyle sesleniyordu ;

Sen varken kötü diye bir şey bilmiyorduk
Mutsuzluklar, bu karalar yaşamada yoktu
Sensiz karanlığın çizgisine koymuşlar umudu
Sensiz esenliğimizin üstünü çizmişler
Nicedir bir pencereden deniz güzel değil
Nicedir ışımayan insanlığımız sensizliğimizden.

Sen gel bizi yeni vakitlere çıkar.


Güzel Irmak şiirinde çıplaklığıyla sunuyordu aşkı;

Küçüğüm, bu senin sesin, güzel ırmak
Önce rüzgârın öptüğü, sonra benim öptüğüm
Bu bitmemiş şiirler senin ayakbileklerin
Soluğun, kokun, karnın, gölgeli gözlerin
Bu böyle çözülü göğsün, enine boyuna dudakların
Sabahlara kadar ki büyük gözlerin böyle
Bu dal gibiliğin, saçların, kırmızı ağzın
Bu üstünde onca seviştiğimiz yatak sonra
Sonra bu benim anı artığı eski yüzüm
Tüylerin, tay boynun, küçücük çocuk ellerin
Böyle yukarıdan aşağı gidiyorum seni
Karışıyor, korkunç, ellerimiz ayaklarımız


Onur Akın'ın bestesinde yankılandı bazı mısraları;

"Ne böyle sevdalar gördüm
Ne böyle ayrılıklar"

Ne zaman seni düşünsem
Bir ceylan su içmeye iner
Çayırları büyürken görürüm.

Her akşam seninle
Yeşil bir zeytin tanesi
Bir parça mavi deniz
Alır beni.

Seni düşündükçe
Gül dikiyorum elimin değdiği yere
Atlara su veriyorum
Daha bir seviyorum dağları.


Otağ şiirinde zamanı tırnak içine alanların aşkını, akşam hüznünü anlattı;

Sevgilim, işte Eylül
Ve işte senin usul usul seğiren yüzün.

Zaman ki sonsuzdur
Bitmemiş şiirler gibidir.

Bazı hüzünleri
Bazı nehirleri tutup anlatmak gibidir.

Biz ki zamanı tırnak içine alıp yaşadık
(İsteğin bulanık kıyısında).

Bundan değil midir bizim aşkımızda
Sürekli bir akşam hüznü vardır.


Kötü Evlere İnen Balad şiirinde ;

Aldım otuz beş yaşımı, o canım ağzını, sana geldim
Bir pencerede bir kadın yavaş yavaş soyunuyordu, bakmadım
Dünyalar değişti gerimde, gerimde güneşler, çocuk gözleri
Bir pazar alıp kırlara çıkardığım yalnızlığım.
Kalktık aşağı odalara indik, göğe yakın oturduk
Bir yer evrende ille düşecekti duyacaktık
O gün o gece o sabah öyle hep bekledik durduk.

Ellerin aklıma geldi de kalktım sana geldim
Bütün gece öptüğüm yerlerin bin yıllık yalnızlığımdı
Bir doldu bir boşaldı yukarı odalar, yörede çocuklar uyandı
Kirli bir ses bir su aktı durdu gecede, duyduk
Bir adam ne kadar sıkıldı ki uzun uzun kahve ısmarladı.
Böyle hep yangınlar, açlıklardı alan göğümüzü
Anladık aşkımızdı daha bin yıl yaşayacak başka değil.


Çıkrıkçılar Yokuşu şiirinde bu dünyadan geçtim dedi;

Ve yüzünü alıp çıktım. Öğleye doğruydu
Çıkrıkçılar yokuşuna yağmur yağıyordu

Ellerin ellerimde sessiz yürüyorduk ve
Kapkara bir oğlan durma bize bakıyordu

Tuhaf uzun bir sokaktı ve ben susuyordum
Bir kız memelerini bırakıp gidiyordu

Âşıktım ve hep seni soyuyordum aklımda
Bir adam çarşıyı üstümüze kapıyordu

Kadınların kızların ardından gittim durdum
Öptüğüm yerlerin içimde durulmuyordu

Üç kez yokuşu indim çıktım boncuklar aldım
Kocaman kırmızı ağzın ki hiç bitmiyordu

Akşama doğru bir aşçı dükkânına girdim
Sana benzeyen incecik atlar geçiyordu

Sonra birdenbire büyük bir sessizlik oldu
Bu dünyadan İlhan Berk geçti dedim yürüdüm.


29 Ağustos 2008

A. Eren Loğoğlu

18 Ağustos 2008

Michael Skibbe ve 7. Maç Kurgusu



Skibbe, Steaua maçını 7. maç gibi kurgulayamadı. Öncelikli amaç gol yememekti, 4 stoperli Emre G-Servet-Emre A-Hakan savunma kurgusu, önlerinde asıl bölgesi stoper olan Meira ve Avrupa Şampiyonası’nda zorunluluktan stoper oynamış Mehmet Topal tercihleri bunun göstergesiydi.

7. maç kurgusuna uygun olan ise, bilinen şeyi, 4-4-2’yi, birbirini en iyi tanıyan oyuncularla oynamaktı. Aykut, Sabri-Servet-Emre G-Hakan, Barış-Topal-Ayhan-Arda, Nonda-Ümit formasyonlu Fenerbahçe maçının yaratıcı eksikliğini kapatabilecek birkaç hamle yeterli olabilirdi. Sakat Emre Güngör yerine Meira ve Ümit Karan yerine de Lincoln, Hasan, Yaser’den biri. Steaua maçlarının ekonomi, prestij, özgüven ve yeni yapılanmanın devamlılığı açısından ne kadar önemli olduğunu kavramalı ve 7. maç kurgusunu ortaya koymalıydı Skibbe. Kendi doğrularını ve futbol anlayışını tercih etti, saygı gösterilmeli ve zaman verilmelidir.

Skibbe, ilk maç çerçevesinde psikolojik ve stratejik olarak gelecek adına olumlu sinyaller vermedi kısaca.

Kayserispor’la oynanan Süper Kupa maçında ise, daha doğru oyuncu tercihleri ve uygulamak istediği futbol anlayışını ortaya koydu. Ayhan-Topal, Barış-Lincoln-Hasan, Nonda 2-3-1 formasyonu ilk yarıda ciddi bir uyumsuzluk içerisindeydi. Lincoln’un zayıf oyun zekası ve nerede duracağını bilmeyen tavırları, fiziksel yetersizliğiyle de birleşince, ortaya yaratıcılıktan yoksun, dağınık bir takım çıkıverdi. 2. yarıda formasyon olarak bir değişiklik olmasa da, doğru oyuncu tercihlerinin etkisiyle, değişen bir oyun anlayışı vardı. Sahada ısıran, pres yapan bir takım, son 6 maçı anımsatıyordu. Takım, Kewell’ın oyuna girmesiyle de yaratıcılık konusunda farkındalık sunma şansına da erişti.

Skibbe’nin çok fazla maceraya girmesine gerek yok. 2 maçın anlattığı doğruları birleştirmesi yeterli olacaktır. Neler mi bunlar?

1 – Son 6 maçın futbol anlayışını ve formasyonunu korumak, Galatasaray’ın alışık olduğu agresif futbol anlayışına uygun oyuncuları tercih etmek ve aralarına Kewell’i ve Meira’yı eklemek.

2 – Bu formasyonun, 4-4-2’in, Lincoln’süz çok daha verimli olduğu gerçeğiyle yüzleşebilmek.

3 – 4-2-3-1’de yine de ısrar edilecekse, Lincoln’süz bir orta alan kurgusu içerisinde Kewell ve Arda’yı dönüşümlü kanatlarda kullanmak ve üçlünün ortasında Ayhan ya da Nonda’yı, önlerinde ise Ümit Karan’ı ya da yeni transferi tercih etmek. Ayhan tercihi, 4-5-1 formasyonuna yaklaşan bir takıma dönüştürebilir bizi, zorluk derecesi yüksek maçlarda başarı şansı yüksek bir plan olabilir bu da.

Çok zor olmayan, anlaşılabilir doğruları en azından önümüzdeki 2 maç Skibbe uygulamayı düşünürse, Şampiyonlar Ligi’ne katılma şansımızın artacağını düşünüyorum. Artsa bile bu şans az, özellikle geçen yılki Galatasaray’ın deplasman performansını -Sion, Bordeaux, Leverkusen- ve Steaua’nın evinde daha iyi oynayan bir takım olduğunu düşününce.

2 maçın sonrasında, Galatasaray’ın alışkın olduğu futbol anlayışı mı, yoksa ideal 4-2-3-1’in Galatasaray’a uyarlanması mı daha akılcı olacak, Skibbe bu konuya eğilecektir sanırım.

18 Ağustos 2008

A. Eren Loğoğlu

Digitürk'ün Paket Anlayışı

Digitürk, reklamlarından anladığım kadarıyla

75. kanalda NBA TV
77. kanalda Lig TV - Turkcell Super Lig
78. kanalda Spormax - Premier Lig ve Beko Basketbol Ligi (belli değil daha)

maçlarını yayınlayacak.

77. kanal Ekospor Paketine dahil : 68.80 YTL
75. kanal şu an için TRT 3 olarak Ekospor Paketinde, ancak 25 Ağustos'ta NBA TV yayına girdiğinde, hangi pakette olacağı belirsiz.
78. kanal Spormax Spor Paketine dahil : 84.80

Muhtemelen NBA TV de Spor Paketinde olacaktır.

Lig TV'nin olduğu paketin içinde diğer spor kanallarının olmaması izleyiciler için çok anlamsız ve üzücü olsa da, Digitürk için ticari açıdan akıllı! ve sevindirici bir hamle.

Digitürk'ün TBL, Premier Lig, NBA yayın hakları için kanımca Turkcell Süper Lig'e göre çok daha düşük bir ücret ödemesine rağmen, her Ekospor paketi üyesinden 20 YTL daha kazanmak adına, böyle bir karar alması imajına ciddi biçimde zarar vermiştir.

Umarım, Digitürk pek çok üyesini kaybetmeden önce bu anlamsız uygulamadan vazgeçer ve D-Smart atılımına devam ederek Turkcell Süper Ligi ilerleyen yıllarda bünyesine katar.

18 Ağustos 2008

A. Eren Loğoğlu

16 Ağustos 2008

Lincoln'süz Formasyon ve Galatasaray Karakteristiği



İki alternatif var kanımca, biri Lincoln’süz 4-2-3-1, diğeri de Lincoln’süz 4-4-2.

4-2-3-1’in Galatasaray’a uymayan bazı noktaları var.

Öncelikle Galatasaray’ın sportif başarı hedefinin, nerede durması gerektiğinin altını çizmemiz gerekiyor. Seyrantepe, Riva, Florya gibi projeler, bu hedefin belirlenmesi konusunda yardımcı olacaktır. Bir de taraftarların kulübünden beklentileri nelerdir konusuna eğilmeliyiz.

Beklentim, Galatasaray’ın birçok spor alanında Avrupa Kupaları’nda düzenli olarak başarılı işler yapan bir kulüp olması, futboldan örnek vermek gerekirse, Porto gibi bir takım. Galatasaray’ın hem futbol kültürü zayıf, hem de ekonomik sıkıntıları olan bir ülkenin takımı olmasının bir sonucu olarak, beklentileri de bu anlamda düşürmeliyiz. AC Milan, FC Barcelona yapısında bir Galatasaray’ı hepimiz gönülden isteriz ancak bunun gerçekleşme şansının olmadığını düşünüyorum.

Oyun anlayışımızı da biraz buna göre şekillendirmek, kendi değerlerimizi, kendimizi bilerek, kendimize uygun olanı tercih etmek daha mantıklı görünüyor. Arsenal gibi ekonomik sıkıntısı olmayan, yabancı oyuncu sınırsızlığına ve iyi bir altyapıya sahip takımların örnek alınması, bizi yanlışa sürükler.

4-2-3-1’i yani günümüzün en ideal sistemini uygulamazsak, çok önemli bir fırsatı kaçırır mıyız, bilinmez. Bu sürecin sancı dolu geçeceği de belli ama sonuç olarak karşımıza beklenen futbol anlayışı da çıkmayabilir.

Chelsea ve Barcelona'nın 4-3-3 ve 4-2-3-1 örnekleri ideal teknik doğruları içerse de, Galatasaray açısından uygulanabilir doğrular değil.

Galatasaray’ı Fenerbahçe’den ayıran en önemli noktayı kaçırmayalım. Son 20 yıldır, Galatasaray Türk oyuncularıyla, Fenerbahçe ise yabancı oyuncularıyla var oluyor. Gün gelir, bu ayrım değişikliğe uğrayabilir. 4-2-3-1 Fenerbahçe’ye çok uygundu, çünkü Fenerbahçe karakteristiğine uygun bir yapılanmaydı, bol yabancılı, Brezilyalı, pasa dayalı, Alex’i verimli kullanabilen bir sistemdi, doğruydu. Galatasaray’a ise hazırlık sürecinde ve sezonun ilk resmi maçında görüldüğü üzere, uygun düşmeyecek.

Galatasaray bir şekilde Türk oyuncu yetiştiren, oynatan, Türk Milli Takımı’nı da bu anlamda sırtında taşıyan, bir futbol anlayışıyla yaşıyor. 4-2-3-1’in bizi götüreceği nokta yabancı çokluğundan başka bir şey olmayacaktır, peki o takım Galatasaray olarak adlandırılsa da, geçen yıl Ali Sami Yen semalarında yükselen ruhu taşıyacak mıdır, o da bilinmez. Buradan yabancı oyuncuya karşı olduğum düşünülmesin, futbolda başarılı olmaya giden yol belki de Aziz Yıldırım’ın söylediği gibi çok yabancıdan geçmektedir ve Galatasaray için bu gerçekle yüzleşme şansı 4-2-3-1’le doğabilir, bunların tamamı olabilir.

Galatasaray yine de Türk çocuklarını ve ruhunu kaybetmemelidir. Galatasaray’ı beklentiler seviyesinde başarıya taşıyacak yolun, çok yabancılı, ideal sistemler üzerine kurulu bir yapı olmadığını görmeli, bu elbisenin Galatasaray’a dar gelip gelmeyeceği riski üzerine gitmek anlamsızlığından kurtulmalıyız.

4-2-3-1’i başka açılardan da değerlendirebiliriz. Burada sistemin yanlışlığından çok Galatasaray karakterine olan uyumsuzluğundan bahsediliyor. Arsenal, Chelsea, Barcelona gibi takımlar ideal şekliyle bu sistemi, bol yabancılarla, altyapı eğitimini buna göre almış oyuncularla rahatlıkla uygulamaktadırlar. Galatasaray, bu yapıya ayak uydurabilecek mi, yoksa bir süre sonra yabancı bataklığına dönüşüp ve Türk oyuncularını küstürüp, yokuş aşağı yuvarlanacak mı, bunun hesabı iyi yapılmalıdır.

4-2-3-1’e uygun bir kadro yapımız var, transferler de buna göre yapıldı gibi, özellikle Kewell. Linderoth-Topal-Arda-Lincoln-Kewell-Nonda ideal 2-3-1 formasyonu, geçen yıl gördüğümüz agresif yapının, Galatasaray karakteristiğinin ortadan kalkması anlamına gelir, başarı yine de gelebilir.

Bu formasyon üzerinden farklı tercihler de yapılabilir, Lincoln’süz bir yapıyı tekrar ortaya koyacak olursak, Barış ya da Ayhan’dan birini yine orta bölgede kullanabiliriz. Ya da Emre Güngör, Servet, Barış, Sabri gibi oyunculara, Galatasaray’ın oyun karakteristiğini değiştireceği, bu sebeple ceza sahasına orta yapmanın anlamsız olduğu anlatılmalıdır. Bir başka alternatif ise mücadele gücü yüksek, hava toplarında iyi bir forvet transferidir. Mehmet Yıldız, Nonda ya da Ümit Karan ile iyi bir ikili olabilir. Bu tip bir yabancı forveti ise almak imkansıza yakın sanırım, bu yüzden de Ricardo ile ilgileniyoruz.

Temel sorun Lincoln-Nonda-Arda üçlüsünün zayıf mücadele ve yardım gücü. Kewell’da eklenince bu sayı dörde çıkacak. Tribünde oluşacak homurtuları duyar gibiyim. Hele de ciddi rakipler karşısında ve oyun bizim yarı sahamızda oynanıyor ise. Çok basmayan, mücadele etmeyen, kaostan uzak bir yapı, Galatasaray anlayışına da uzak geliyor, az biraz Fenerbahçe andırıyor.

Geçtiğimiz yıl oynanan Fenerbahçe maçı gözler önüne geliyor bir de. Barış-Topal-Ayhan-Arda-Karan-Nonda + Sabri, Servet, Emre’yle bütün olan bir oyun, sürekli mücadele, her dönen topun bizde kaldığı, 3 kişiyle tek oyuncuya saldıran bir anlayış. Bu anlayışın sıkıntısı da yaratıcılık. Bunu aşmak adına Kewell, doğru transfer, belki bir de yırtıcı forvet.

Galatasaray karakteristiğini kaybetmeyeceği, Lincoln’süz bir 4-2-3-1 ya da Lincoln’süz bir 4-4-2 üzerinde yoğunlaşmalıdır. Diğer türlüsü bir sezonluk bir denemeden öteye gitmeyecek, ve Avrupa'ya göz kırpan Servet, Topal ve Arda için de kapı açacaktır. Bu da temel yapının yıkılmasına anlamına gelir.

16 Ağustos 2008

A. Eren Loğoğlu

4-2-3-1 Sorunsalı



Kalli, Lincoln'ün gelişiyle oyun yapısını O'nun üzerinden kurguladı. Sistemlerin bir amacı da oyun yapısından bağımsız olarak oyuncu yapısının en verimli nasıl kullanabileceğini irdelemesidir. Uluslararası ismi ve potansiyeli olan, yetenekli bir oyuncu yüksek bonservis ücretiyle transfer edilmişse, en çok verim alınması gereken oyunculardan birisi de o oluyor doğal olarak. 4-3-1-2 formasyonu biraz da bu sebepten oluştu. Lincoln'den en yüksek verim alınacak yer, forvet arkası orta bölge olarak tasarlandı. Aslında geçen yıl da 4-2-3-1 denenebilirdi, buradaki sıkıntı Nonda, Ümit Karan ve Hakan Şükür'den ikisinin yedek kalması olacaktı. Bu sorun bu yıl, özellikle Hakan Şükür'ün olmamasıyla ortadan kalktı gibi, ancak yeni bir forvet transferinden sonra Ümit Karan ve Nonda başlıklı sıkıntılar ortaya çıkabilir. Belli bir kariyeri olan hücum oyuncularının yedek beklemesi aşılması güç bir sorun kanımca.

Bu yıl ise, tamamen 4-2-3-1'e odaklandık. Haklı sebepler vardı, Linderoth-Topal ikilisinin birlikte, Lincoln'un orta bölgede, Arda'nın kanat bölgesinde kullanılması zorunlulukları gibi. Kewell transferiyle de sistemin diğer kanadı tamamlanıyordu. Bu sistemin sıkıntılarından en önemlisi, 1 olarak seçilecek hücum oyuncusunda olması gereken nitelikleri barındıran bir oyuncunun kadromuzda olmamasıdır, eğer Ricardo transfer edilirse olmayacak da. Diğer bir sıkıntı, geçen seneden beri süregelen Lincoln sorunsalıdır. Lincoln'den bu sene de verim alabileceğimizi zannetmiyorum. Bir başka sıkıntı ise Galatasaray'ı geçmiş dönemlerde başarıya götüren agresif yapının bozulmasıdır. 2-3-1 bölgesinde Linderoth-Topal, Arda-Lincoln-Kewell, Nonda muhtemelen ideal başlangıç tercihleri olacaktır. Son 6 haftanın en önemli parçası olan Fenerbahçe maçını hatırlayalım bir de. 4-2 bölgesinde Barış-Ayhan-Topal-Arda, Karan-Nonda ve artı destek olarak Sabri.

Kurgulanan teknik 4-2-3-1 ile, son 6 haftada şampiyonluğu getiren, Galatasaray Ruhu söylemlerini sık sık kullanmamızı sağlayan agresif yapı arasında ciddi uçurum var. Skibbe eğer bu iki yapıyı dengeli bir şekilde harmanlayamaz ise, pek iç açıcı bir sezon geçirebileceğimizi sanmıyorum. Bu yıl Fenerbahçe'nin iki iyi forvetle oynadığını da düşünürsek, Türkiye Ligi Şampiyonluğu'nda da bir adım geride olduğumuzu söylebilirim.

Galatasaray'a Avrupa'da başarı getiren yapıyı anımsadığımızda da aslında karşımıza agresif ve teknik bir denge çıkıyor. 3-1-2 bölgesinde Okan-Suat-Emre, Hagi, Arif-Hakan Şükür.

Galatasaray'ın bu denge dışında başarılı olabilmesi için pek çok unsurun değişmesi gerekiyor, altyapı eğitimleri gibi. Arda, Lincoln, Kewell, Nonda'lı bir ideal kurgu denemesi, bir nevi Arsenal futbolu, çok büyük bir hüsranla sonuçlanabilir. Geçen yıl edindiğimiz, Galatasaray'a da uygun olan agresif kaos futbolunu, akılla birleştirebilmek, sanırım bu Kewell'la olabilir, çıkış kapısı gibi duruyor.

Galatasaray'ın ana önceliği artık Lincoln'den verim almak olmamalı, çünkü Arda gibi bir potansiyel ve Kewell gibi bir kariyer kadroda bulunmaktadır. 4-4-2 çeşitlemelerinden birini kullanarak, kanımca en uygunu da ana format, Lincoln'suz bir yapının Skibbe tarafından oluşturulması, kısa yoldan, hem günü hem de geleceği kurtarmak olabilir. Cevat Hoca, son 3 maçta bu doğruyu görebilmişti, Lincoln'ün sadece sakat olduğu için oynatılmadığı düşüncesinde değilim.

Büyük resme bakmak gerekirse, eğer Skibbe Galatasaray'ın geçmişten beri süregelen oyun yapısına uygun oyuncu seçimlerini ve varyantlarını kullanmaz, ideal bir sistemi agresif olmayan oyuncularla Galatasaray'a uyarlama yöntemine devam eder ise, uzun süre bu takımın başında kalamayacaktır. Barış, Ayhan ve Sabri'yi tercih etmemesi de malesef 2. yolda olduğunun açık bir göstergesidir.

16 Ağustos 2008

A. Eren Loğoğlu

13 Ağustos 2008

Love



From When Harry met Sally

Harry: I love that you get cold when it's 71 degrees out. I love that it takes you an hour and a half to order a sandwich. I love that you get a little crinkle in your nose when you're looking at me like I'm nuts. I love that after I spend the day with you, I can still smell your perfume on my clothes. And I love that you are the last person I want to talk to before I go to sleep at night. And it's not because I'm lonely, and it's not because it's New Year's Eve. I came here tonight because when you realize you want to spend the rest of your life with somebody, you want the rest of your life to start as soon as possible.

13 Ağustos 2008

A. Eren Loğoğlu

Şampiyonlar Ligi'ne Doğru



From Lord of the Rings: The Return of the King

Aragorn: Hold your ground, hold your ground. Sons of Gondor, of Rohan, my brothers. I see in your eyes the same fear that would take the heart of me. A day may come when the courage of men fails, when we forsake our friends and break all bonds of fellowship, but it is not this day. An hour of wolves and shattered shields, when the age of men comes crashing down, but it is not this day. This day we fight! By all that you hold dear on this good Earth, I bid you stand, Men of the West!

13 Ağustos 2008

A. Eren Loğoğlu

Tired



From Carlito's Way

Carlito: [voiceover] Sorry boys, all the stitches in the world can't sew me together again. Lay down... lay down. Gonna stretch me out in Fernandez funeral home on Hun and Ninth street. Always knew I'd make a stop there, but a lot later than a whole gang of people thought... Last of the Moh-Ricans... well maybe not the last. Gail's gonna be a good mom... New improved Carlito Brigante... Hope she uses the money to get out. No room in this city for big hearts like hers... Sorry baby, I tried the best I could, honest... Can't come with me on this trip, Loaf. Getting the shakes now, last call for drinks, bars closing down... Sun's out, where are we going for breakfast? Don't wanna go far. Rough night, tired baby... Tired...

13 Ağustos 2008

A. Eren Loğoğlu

11 Ağustos 2008

Seimone Augustus Galatasaray'da



Bu transferin önemini daha iyi kavrayabilmek adına U.S. Women Olimpiyat kadrosuna bir göz atalım.

4 Cappie Pondexter - G - 1983
5 Seimone Augustus - G - 1984
6 Sue Bird - G - 1980
7 Kara Lawson - G - 1981
8 DeLisha Milton-Jones - F - 1974
9 Lisa Leslie - C - 1972
10 Tamika Catchings - F - 1979
11 Tina Thompson - F - 1975
12 Diana Taurasi - G/F - 1982
13 Sylvia Fowles - C - 1985
14 Katie Smith - G - 1974
15 Candace Parker - G/F/C - 1986

Bu takımı tek başına sırtlayıp taşıyan herhangi bir oyuncu yok. Taurasi daha çok sayı atıyor gözükse de zor anlarda Pondexter ve Augustus devreye giriyor. Sue Bird yönetiminde, pota altında Leslie, Fowles, Parker ile etkili oluyorlar.

Kanımca hem yaşı hem de potansiyeli sebebiyle sonraki yıllarda dominant bir oyun sergileme şansı en yüksek oyuncunun Candace Parker olduğunu düşünüyorum, diğer oyunculardan bir adım önde.

2 yıldır Türkiye'de bir Pondexter gerçeği vardı, yöneticilerinin telkinleri doğrultusunda şekillenen tavırlarıyla kendisinden nefret ettirse de, Fenerbahçe'nin kupalar kazanmasındaki en büyük pay sahibi oldu. Benzer özelliklere sahip Augustus'un da Türkiye Ligi'ne aynı etkiyi yapacağını rahatlıkla söyleyebilirim.

2006 WNBA Draft :

1 Seimone Augustus
2 Cappie Pondexter
4 Sophia Young

2006 WNBA Rookie of the Year :

Seimone Augustus

Hem draft hem de en iyi çaylak ödülünde Augustus, Pondexter'ı geride bıraktı. Bu da O'nun ne kadar yetenekli ve potansiyelli bir oyuncu olduğunun işareti aslında. Pondexter'ı ve Young'ı sıklıkla izleme şansımız olduğundan, bu karşılaştırma bizim için doğru veriler ortaya koyuyor.

Ayrıca ;

WNBA All Time Scoring Leaders :

1 Seimone Augustus 21.6
2 Cynthia Cooper 21.0
4 Cappie Pondexter 19.5
6 Chamique Holdsclaw 17.7
11 Sherly Swoopes 16.0
14 Sophia Young 15.4
26 Taj McWilliams-Franklin 12.4
28 Andrea Stinson 12.3

Augustus, gelmiş geçmiş sayı ortalaması en yüksek WNBA oyuncusudur. Geride bıraktıkları arasında Cooper, Holdsclaw ve Swoopes gibi WNBA efsaneleri, Türkiye Ligi'nde oynamış Pondexter, Young ve Stinson gibi önemli isimler var. Taj-McWilliams'ın da bu listede yer alması, ne kadar önemli bir oyuncu olduğunun göstergesidir.

11 Ağustos 2008

A. Eren Loğoğlu

2008 Pekin Olimpiyatları



Olimpiyatlarda basketbol dışında, 100, 200 ve 400 metre erkek yarışlarını izlemeye çalışırım.

100 metrede ;

Usain Bolt 9.72 - Mayıs 2008
Asafa Powell 9.74 - Eylül 2007
Tyson Gay 9.77 - Temmuz 2008

şeklinde bir tablo var. Tyson Gay'in kısa bir süre önce 9.77 koşması sebebiyle daha hazır olduğu ve 100 m yarışını kazanabileceği yorumu yapılabilir.

200 ve 400 metre yarışlarında ise yıllardır rekor, gelmiş geçmiş en iyi atlet Michael Johnson'a ait. Bu rekorların kırılma şansı yok denecek kadar az.

200 m ;

Michael Johnson 19.32 - Ağustos 1996 (ilk 100 m 10.12, ikinci 100 m 9.20)

400 m ;

Michael Johnson 43.18 - Ağustos 1999

11 Ağustos 2008

A. Eren Loğoğlu

07 Ağustos 2008

Lost, Sezon 4 Hakkında Bazı Açıklamalar



Matthew Abbadon isimli bir kişi Charles Widmore'nun teknesiyle adaya bir ekip gönderir. Matthew Hurley'i ziyaret eder ve "Onlar yaşıyor mu?" şeklinde bir soru yöneltir. Onlar ifadesinden iki farklı anlam çıkartılabilir. İlki Matthew'un ekibine ne olduğunu öğrenmek istemesi, ikincisiyse 815 uçuşundan kurtulanların olup olmadığıdır. Matthew Naomi'ye, adaya gitmeden önce yapılan bir konuşmada, adada uçak kazasından kurtulan olmadığını söyler. Bu söylemden Oceanic 815'in adaya ya da yakınına düştüğünün Matthew tarafından bilindiği ve kurtulan varsa bile öldürülmesi gerektiği anlamları çıkarabilir. Ayrıca Abbadon, ekibin her bir üyesinin özel bir amaç için kiralandığını belirtir. Ekibin ortak amacı Ben Linus'ı canlı olarak ele geçirmektir. Ben'i yakalamak bir anlamda adanın sırlarına da sahip olmak olarak düşünülebilir. Matthew John Locke'ın 8. kattan düştükten sonraki sürecinde ona, mucizelere inanması gerektiğini anlatır. Matthew uçak kazasından önce adaya gitmiş ve kendi ruhunun derinliklerini keşfetmiş olabilir. Locke'ın Sydney'e giden uçağa binmesinde Matthew'ın bir yolculuğa çıkması gerektiği telkini etkili olur. Oceanic 815 yolcuları Charles Widmore'un adaya gitmesinin gerekliliğine inandığı kişilerden oluşmaktadır, Locke da bunların en önemlisidir. Locke Matthew'la tekrar karşılaşacaktır, bu buluşma muhtemelen adada olacaktır. Abbadon'ın Jacob ve Black Smoke'la da bir bağlantısı olabilir.

Ekip :

Naomi : Askeri eğitime sahip, ekibin güvenliğinden sorumlu.

Daniel Faraday : Fizikçi.

Charlotte : Antropolog.

Miles : Hayalet avcısı, ölülerle konuşabiliyor.

Lapidus : Pilot, Oceanic 815'i kazanın olduğu gün uçurması gereken kişidir.

Oceanic 6 : Hurley, Jack, Kate, Sun, Sayid, Aaron

Oceanic Havayolları bu 6 kişiye yüklü bir miktar tazminat öder.

Daha önce adadan ayrılan 815 uçuşu kurtulanları : Michael, Walt

Adadan bir şekilde ayrılan diğer 815 uçuşu kurtulanları : Desmond, Locke

Charlie ölmeden önce avucuna "Penny'nin botu değil" yazarak bunu Desmond'a gösterir. Bu bilgi kazazedeleri adadan kurtarmaya geldiğini söyleyen ekibin, Matthew'un ekibinin, aslında söyledikleri kişiler olmadıklarının anlaşılmasını sağlar. Bu durum adada iki grup oluşturur. İlki Jack liderliğinde, ekibe inanan ve adadan ayrılmak isteyenler, diğeriyse Locke liderliğinde, ekibin kendilerini kurtarmayacağına inananlar ve adadan ayrılmak istemeyenlerdir. Her iki grubun da haklı sebepleri vardır. Ben'in söylediklerine güvenmemek ve Naomi'nin ölürken teknedeki Minkowski'ye söylediği sözlerle kazazedeleri koruması, Locke'ın adadan çıkış araçları olan istasyon ve denizaltıyı yok etmesi, Jack'in sebepleridir. Locke ise Ben'in söylediği gibi ekibin adadaki herkesi öldüreceğine inanır ve bunu Charlie'nin notuna dayandırır. Locke'ın daha önce yaptıkları da hep adaya olan inancının -ki bunda yürüyebilmesinin, böbreğini çalan babasını adada bulmasının ve Jacob'ı görebilmesinin, etkisi vardır- ve arkadaşlarını korumak istemesinin bir sonucudur.

Adada kalmak isteyenler : Locke, Hurley, Sawyer, Claire, Aaron, Ben, Danielle, Alex, Karl + Vincent

Adadan ayrılmak isteyenler : Jack, Kate, Sayid, Desmond, Sun, Jin, Bernard, Rose, Juliet

Hurley akıl hastanesinde eskimo ve evini resmederken Charlie gelir. (Resim adanın şu andan daha önce veya sonra kutuplarda olduğuna dair ikinci işarettir. İlk işaret adayı arayan Penny'nin ekibinin kutuplardayken adanın yerini tespit etmesidir.) Charlie ölü olduğunu ve aynı zamanda burada olduğunu söyler. Bu ifade Charlie'nin gerçekten öldüğünü ve bir şekilde, bir sebepten -Jacob, black smoke eksenli- görünebildiğini anlatmaktadır. Charlie Hurley'e bir şey yapman gerek ama ondan saklanıyorsun der ve onların sana ihtiyacı var diye de ekler. Bu son sözü Hurley sorgu odasındayken, Charlie'nin avucunda yazılı şekilde de hayal etmiştir. Hurley de Jack'e o geri dönmemizi istiyor ve bunun için elinden geleni yapacak der. Kanımca bu gizli anlatımlardaki o ifadesi Locke'ı, onlar ise adadan kalanları tanımlamaktadır. Hurley, Jack'in bir sonraki ziyaretinde Charlie'nin Aaron'ı Jack yetiştirmemeli mesajını iletir. Ayrıca birisinin Jack'i ziyaret edeceğini de söyler, bu kişi Jack'in ölmüş olan babası Christian Shepherd'dır. Ziyaret öncesi duman dedektörün ötmesi ise Black Smoke'a bir işarettir.
___

Charles Widmore kendisinden başka hiç kimsenin uçağın gerçekte nereye düştüğünü bilmesini istememesinden dolayı Bali açıklarına sahte bir uçak yerleştirilmesini sağlar ve bütün yolcuların öldüğü bilgisini dünyaya duyurur. Uçağın düştüğü haberini televizyonlarda gören Abbadon'ın ekibinin üyelerinden Faraday çok üzgün bir tepki verir. Bunun sebebi zaman kavramının değişkenliğine dayandırılabilir. Tunus'da kazı çalışması yaptığı sırada Oceanic 815'in bütün yolcularının öldüğü haberini gazeteden okuyan Charlotte, bu habere pek inanmaz. Kazı sırasında çölün ortasında Dharma tasmalı bir kutup ayısı iskeleti bulur ve buna sevinir. Bu olay, adanın farklı zamanlarda farklı yerlerde -kutuplar, Kuzey Afrika- olabilmesi, taşınabilmesi olarak da algılanabilir.

Ben, ekip hakkında pek çok bilgiye sahiptir. Bu bilgileri Widmore'un teknesindeki casusundan almaktadır. Casus daha önce Ben'in 325 koordinatlarını vermesiyle adadan ayrılan Michael'dan başkası değildir. Michael'ın görevi gemiyi ve gemidekileri etkisiz hale getirmek ve adaya ulaşmalarını engellemektir. Michael'in adadan kurtulmuş olmasına rağmen bu görevi kabul etmesinin sebebi adanın ona ölüm izni vermemesidir. Ölme arzusu Walt'un onu katil olması sebebiyle görmek istememesi kaynaklıdır. Aslında ada Michael'ın daha önceki yaptıklarından dolayı bir bedel ödemesini istemektedir. Michael de suçluluk duygusunun üzerindeki bıraktığı etkiyle, The Others'a, dolaylı yoldan kazazede arkadaşlarına yardım etmek üzere görevi kabul eder. Michael Oceanic 6'den biri olmadığı için farklı bir isim, Kevin Johnson ismini kullanmaktadır, tıpkı John Locke'ın Jeremy Bentham ismini ada dışında kullanması gibi.
___

Sayid, adadan kurtulduktan sonra, Ben'in listesindeki isimleri tek tek öldürür, Ben adına çalışmaktadır. Bunun sebebi Ben'in Sayid'i Nadia'yı öldüren kişilerin Widmore'un adamları olduğuna ikna etmesi kaynaklıdır. Ben öldürülen kızı Alex'e karşılık Penny'i öldürmeye kararlıdır. Desmond buna izin vermeyecek ve Ben'in karşısında yer alacaktır. Jin'in ölümünden Ben'i sorumlu tutan Sun ise Charles Widmore'a, Ben'e ulaşmak için kendisiyle çalışması gerektiğini söyler. Bu 2 durumdan ada dışında Charles Widmore ve Ben liderliğinde 2 farklı grup oluşacağı çıkarımını yapabiliriz.

Widmore : Sun, Desmond

Ben : Sayid

Faraday, bir deney düzeneği hazırlar. Gemiden atılan roketin ne zaman adaya ulaşacağını test eder. Adada bulunan saat 2.45 iken rokette bulunan saat 3.16'yı göstermektedir. 31 dakikalık bir gecikme vardır ve Daniel bunun iyi bir şey olmadığını söyler. Zaman kavramının değişkenliğini gösteren bir diğer durum da bu roket deneyidir. Adanın özel olmasının sebeplerinden biri de dünyayla eş bir zaman boyutunda olmamasıdır.

Sayid, Ben'in para ve çeşitli pasaportlarının bulunduğu bir oda bulur.
___

Kate, adadan kurtulduktan sonra, adaya düşmeden önce işlediği suçlar sebebiyle yargılanır. Mahkemede Jack de dinlenir. Jack kazadan 8 kişi kurtulduklarını, ciddi biçimde yaralandıklarını ve Kate'in onları kıyıya çıkardığını, herkese ilk yardımda bulunduğunu, yiyecek sağladığını ve diğer 2 kişiyi de kurtarmaya çalıştığını anlatır. Aslında bunlar doğru değildir, adadan ayrılmadan önce Jack'in diğer 5 kişiye, adada kalanları korumak için yalan söylemek zorunda olduklarını anlattığı hikayenin bir parçasıdır. Oceanic şirketi avukatları, Kate aleyhine tanıklık eden annesini Aaron'ın varlığıyla, Kate lehine tanıklık etmek üzere ikna ederler. Bu durum sonucu Kate 10 yıl süreli şartlı tahliye ve ülkeden çıkış yasağı karşılığında salıverilir. Üvey babasını öldürdükten sonra bütün hayatını bir kaçak olarak yaşayan Kate, mahkeme şartlarını yerine getirmezse hapse düşeceğinden yani geçmiş hayatını boşa geçirmiş olmaktan ve oğlu Aaron'ı bırakmak istememesinden dolayı, Jack'in adaya dönme çağrısına olumlu yaklaşmaz.

Miles, Ben eğer 3.2 milyon dolar öderse, öldüğü yalanını kendisini kiralayanlara söyleceğini Ben'e iletir.

Faraday bir hafıza deneyi yapar. 3 kapalı iskambil kartını hatırlaması gerekir ancak sadece 2'sini hatırlayacaktır. Charlotte Dan'e hafızasında bir gelişme olduğunu söyler, Dan buna katılmaz. Bu durumun Daniel'in bir hastalığıyla mı, yoksa adayla mı ilgili olduğunu bilmemekteyiz.

Charlotte, telsizle Frank ve yanında 2 kişinin helikopterle bir gün önce gemiye gittiğini söyler. Telsize cevap veren Regina, helikopterin gelmediğini bildirir. Bu durum ada ve dışında zaman kavramının değişkenliğine dair bir başka örnektir. Aynı durum gemideki doktorun ölümünden önce ada sahiline ölü olarak vurmasından da görülebilir.

Jack mahkemede Kate'i sevmediğini söyler ancak mahkeme sonrası bunun doğru olmadığını Kate'e belirtecektir. Kate de Jack'le birlikte yaşamak istemektedir ama tek şartı Jack'in Aaron'ı kabullenmesidir. Jack, adadan kurtulduktan sonra, babasının ölümü için düzenlenen törende Claire'nın kız kardeşi olduğunu öğrenir ve babasına karşı olan kızgınlığını Aaron'ı kabullenmeyerek çevresine yansıtır.
___



Adadan deniz ya da hava yoluyla ayrılanlar belli bir rotayı -305- takip etmezler ise bazı fiziksel yan etkilere maruz kalmaktadırlar. (Ben'in Michael'a söylediği rota 325 idi, bu noktada bir çelişki var.) Desmond, Minkowski gibi daha önce yüksek seviye radyoaktif ya da elektromagnetik etki altında kalmış olanlar ise zihinsel bir etkiyle karşılaşmakta ve geçmiş gelecek arasında zaman yolculuğu yapabilmektedirler. Bu yolculuğun zihinde oluşturduğu zaman karmaşası ölüme sebep olmaktadır. Bu etkiden kurtulmanın tek yolu kişinin hem geçmişinde hem de geleceğinde kendisine yakın bir canlı ya da nesneyi sabit olarak belirlemesidir. Desmond'ın sabiti büyük aşkı Penelope, Faraday'ın sabiti ise Desmond'dır. Desmond gemiden Penny'le yaptığı konuşmasında onu 8 yıl boyunca, 1996-2004 arası aramayacağını söyler. 2. sezon 23. bölümde Desmond hapisten çıktıktan sonra, yat yarışına çıkmadan önce, 2001 yılına yakın bir zamanda, Penny Desmond'la konuşur. Bu konuşmada Desmond Penny'e 1 yıl sonra döneceğinin sözünü verir. Ancak yat yarışı sonucu adaya düşen Desmond 3 yıl boyunca Dharma istasyonundaki bilgisayarlı sistemi kontrol altında tutmak zorunda kalır ve verdiği sözü tutamaz. Desmond'dan haber alamayan Penny onu bulmak için bir araştırma ekibi kurar.

Black Rock isimli gemi 1845'te İngiltere'den yola çıkar, trajik bir şekilde okyanusta kaybolur. Gemiden geriye kalan 2. kaptanın günlüğüdür. Bu günlük 1989 yılında Madagaskar'da korsan kalıntıları arasında bulunur. Günlüğün içeriği halka duyurulmaz ve bu bilgiye günlüğün sahibi Tovar Hanso ve ailesinden başka kimse sahip değildir. Adada bulunan Dharma organizasyonunun Alvar Hanso'nun vakfına ait olduğunu da unutmamak gerekir. Hanso ailesi belki de ilk defa Black Rock isimli gemiyle adaya gelir, adanın özelliklerinden böylece haberdar olur ve uzun yıllar sonra adanın bu özelliklerinin araştırılması üzere Dharma organizasyonunu kurar ve adaya istasyonlar ve bilim adamları yerleştirir. Charles Widmore müzayede yoluyla bu günlüğü ele geçirince adaya yönelik bilgilerin de sahibi olur ve adanın yerini ve ne özelliklere sahip olduğunu araştırmaya başlar. Widmore'un amacı adayı ekonomik olarak sömürmektir. Bu arada Black Rock isimli gemi hasarlı bir şekilde de olsa hala adanın üzerindedir. Bazı teorilere göre adanın yerlileri 'The Others' bu geminin ölmeyen yolcularıdır.

Hanso Family : Hanso Foundation, Dharma Initiative

Charles Widmore (Industrialist - Philanthropist) : Widmore Industries @ Londra (ayrıca Paik Industries - Sun'ın babası)

The Others : Mittelos Bioscience @ Portland
___

Ben, Sayid'in evinde bulduğu gizli odadan girişinde hiyeroglif yazılar bulunan bir tünele geçerek Black Smoke'u diğer bir değişle canavarı yönlendirebilmektedir. Black Smoke, hafızasını okuduğu insanların ölü dahi olsalar yerlerine geçebilme özelliğine sahiptir. Ben Jacob'ın Black Smoke hakkındaki herşeyi bildiğini John'a söyler.

Adada bir güç santrali bulunmaktadır. Bu santralin bir özelliği de adanın tümüne zehirli bir gaz yaymasıdır. Ben ve The Others yıllar önce Dharma üyelerini öldürmek için bu istasyonu kullanır. Faraday ve Lewis aynı olasılığı göz önünde bulundurarak istasyonun çalışmasını durdururlar.
___

Ben adanın dümenini çevirdikten, adayı taşıdıktan hemen sonra, yaklaşık 10 ay sonrasına Ekim 2005'e, Sahra Çölüne ışınlanır, yani zaman yolculuğuna çıkar. Ancak bu yolculuğun adaya dönüşü yoktur çünkü adayı taşıyan kişi dönme şansına sahip değildir. Ben Widmore'u Londra'daki evinde bulur, ancak onu öldüremeyeceğini söyler. Bu söylemin önemli olduğunu düşünüyorum. Ada, belki de Jacob, Widmore'un ölmesini istemiyor olabilir. Widmore Ben'e önce kim sonra ne olduğunu bildiğini söylemektedir. Widmore, ne olduğun diyerek belki de Ben'in Black Smoke'yu yönlendirmesine gönderme yapıyor olabilir. Sahip olduğun herşeyi benden aldın diyerek de aslında Ben'in yerindeki kişinin kendisi olması gerektiğini belirtmektedir. Buradan Widmore'un da Locke, Walt, Ben gibi ada için seçilmiş kişilerden biri olduğu çıkarımı yapılabilir. Widmore son olarak adanın daha önce de kendisinin olduğunu, gelecekte de bunun böyle olacağını Ben'e söyler. Bu söylem de bir diğeri kadar önemlidir. Widmore adanın özelliklerinden Hanso ailesinden satın aldığı günlük sayesinde haberdar olsa da, bir şekilde adayla bir bağı olduğunu ifade etmektedir. Bu bağ Jacob ile ilgili olabilir.
___

Kate'in Jack'ten sakladığı ve aralarının açılmasına sebep olan olay Sawyer'ın helikopterde Kate'in kulağına fısıldadığı sözlerden başkası değildir. Muhtemelen Sawyer, Kate'in ara sıra kızını ziyaret etmesini ve bundan kimseye bahsetmemesini ister.

Claire ormanda Christian'ı, yani babasını görür ve onu takip eder. Black Smoke adada ölüsü bulunan Christian'ın yerine de geçebilmektedir.

___

John Locke Jacob'ın evini ararken bir rüya görür. Jacob'ın evini inşa etmiş olan eski bir Dharma üyesi Horace'dan evin yerini nasıl bulacağını öğrenir. Rüyada Horace'ın zaman yolculuğu yapan Desmond, Minkowski gibi burnunun kanaması, 12 yıldır ölü olduğunu söylemesi ve aynı ağacı tekrar tekrar yıkması dikkat edilmesi gereken noktalardır. Ben Locke'a eskiden kendisinin de rüyalar gördüğünü söyleyerek, kendi devrinin kapandığını, bazı özellikleri yitirmeye başladığını ve artık John Locke'ın The Others'ın lideri olacağını ima eder.

Locke doğumundan itibaren özel bir çocuk olduğunu herkese gösterir. The Others üyesi Richard da bunlardan biridir. Richard, Locke'ı daha çocukken ziyaret eder. Onu bilim adamı olarak yetiştirmek ve sonrasında komüniteye katılmasını ister ancak Locke'ın ruhunda savaşçı, avcı bir eğilim vardır. Bu sebeple Richard John'ı almaktan vazgeçer. (John çocukluğunda Black Smoke'u resmetmiştir.) John okul dönemindeyken Richard bir kez daha John'ı bilim adamı olması ve Mittelos Laboratuvarlarında çalışması için çaba gösterir, Locke yine kabul etmez.

Locke kabini bulur, ancak Jacob yoktur onun yerine Jack'in babası Christian'la karşılaşır. Claire'da oradadır ve tavırları gariptir. Locke'ın adayı Widmore'un askeri ekibinin saldırısından kurtarmasının tek yolu, adanın taşınmasıdır.

___

Oceanic 6'in kurtarma dönüşü sırasında uçakta bayan Decker'in selam verdiği bir kişi daha bulunmaktadır.

Jack, her defasında, kazazedeleri adadan kurtarma konusunda söz verdiğini anımsayarak davranır.

Orchid istasyonu dışarıdan bakınca bir seraya benzer, ancak bir asansörle istasyonun asıl kısmına geçilmektedir. Orchid adanın derinlerinde bir yerdedir. İstasyonda bulunan video, buranın bir zaman yolculuğu deneyi yapılan bir istasyon olduğunu anlatır. Adanın eşi benzeri olmayan nitelikleri bir çeşit "Casimir Etkisi" yaratır. (İnternet üzerinde uzun süredir konuşulan ve kabul gören Kasimir Etkisi teorisi de böylelikle doğrulanmış olur.) Dharma bu imkan sayesinde uzay ve zaman kavramları hakkında deneyler yapar. Deneyler kemer/kasa diyebileceğimiz bir yerin içerisinde gerçekleştirilir.

Orchid Video :

"Hello. I'm Dr. Edgar Halliwax and this is the orientation film for station six of the DHARMA Initiative.

As you've no doubt surmised, station six, or The Orchid, is not a botanical research unit.

The unique properties of this island have created a kind of Casimir effect, allowing the DHARMA initiative to conduct unique experiments in both space and time.

This is the vault, constructed adjacent to a pocket of what we believe to be negatively charged "exotic matter". Great care must be taken to avoid leaving inorganic materials inside the chamber. The electromagnetic energy within the Island can be highly volatile and unpredictable.

Now for your own safety and the safety of those around you, metallic objects must never be placed within the vault.

In our first demonstration, we will attempt to shift the test subject 100 milliseconds ahead (in) four-dimensional space. For the briefest of the moments, the animal will seem to disappear, but in reality..."


John Locke, Oceanic 6 adadan kurtulduktan sonra Walt'u ziyarete Amerika'ya gider. Oceanic 6 adadan kurtulma anından itibaren ada ve yaşadıkları 108 gün hakkında ortak bir yaşama/kurtulma yalanı söylemektedirler. Bunun sebebi adada kalanları korumanın tek yolunun bu olduğuna inanmalarıdır. Bu yalan söylemi Jack arkadaşlarına telkin eder. Jack'i ise bu söyleme Locke inandırır.

Miles Charlotte'a adada daha önce bulunduğunu, Charlotte da Faraday'a adadan ayrılmayacağını, çünkü doğduğu yeri aradığını söyler. Faraday, adadan ayrılsa bile Charlotte'a olan sevgisinden dolayı adaya geri dönecektir.

Michael ve Jin gemideyken, gemi Keamy'nin kalbinin durmasıyla havaya uçar. Michael, Christian'ın görevini tamamladın sözleriyle ölüme göz kırparken, Jin'in mezarı olmasına rağmen durumu belli değildir.

Jack, Jeremy Bentham'ın öldüğü haberinden sonra tabutunu görmeye gider. Locke ölmeden bir ay önce Jack ve Kate'le bazı şeyler konuşur. Locke Jack'e adadan ayrılmasının adada kötü şeyler olmasına sebep olduğunu, bu sebeple adadan kurtulanların adaya geri dönmesi gerektiğini söyler. Ben Jack'e hepiniz gitmelisiniz derken John Locke'ı da kasteder.

7 Ağustos 2008

A. Eren Loğoğlu

03 Ağustos 2008

Gidemem

Bırak
Bana gösterilen korku tüneline doğru yol alayım

Bir çarpışma sesi
Çığlıkları

Suçluyum
Duygular ağır yaralı

Ailemden
Ve ayrılık sonlu çilemden

Kan biriken gözlerim
Ve seçimler adına savrulayım...

Ah kaybedişim
Tek bir sen uğruna karşıma ordular alamam

Orduları dağıtın
İsyan ve senin ağıtın
Duyuluyor okyanusun en derinlerinde bile

Bile bile
Bile bilmeye de olsa şansımız

İkimizin olan
Ve ikimizden birer parça sunan

Öpüş mesafesinde
Titreyen dudakların aleviyle uyanan

Vaadsizlik dolu

Uyum, heyecan
Belki de aşk kokulu...

Bilmiyorum!

Bilmeyi unuttuğum bir zamanın ortasında

Dehşet içeren bir sahne canlansa bilmeye dair

Bütün bildiklerimi
Ve bilmediklerimi

Askıya alsam

Sahnenin akışı boyunca

Sızı
Ve sızıntı eğilimi var

Ölümle yan yana uzanıyorum

Dedi

Birdenbire
Koyu karanlığından çıkartarak söyledi bunları ada kızı.

Sonra şair seslendi şöyle :

Değerini yitirmiş bir can yansa ne olur
Kim ve ne doldurur yerini?

-Daha senin gözlerinde yüzeceğim-

Biliyorum!

Gidemem
Çünkü boğulmaktan korkmaz yüreğim...

3 Ağustos 2008

A. Eren Loğoğlu