Müzik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Müzik etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

25 Şubat 2011

Fitter Happier

http://www.youtube.com/watch?v=8EoukRWQ-ec

Radiohead, OK Computer albümünden Fitter Happier, çeviri ekşisözlükten;

Daha uyumlu, daha mutlu

Daha üretken
Rahat
İçkiyi fazla kaçırmıyor
Spor salonunda düzenli egzersizler (haftada 3 gün)
Şu anki iş arkadaşlarıyla ilişkilerini geliştiriyor
Huzurlu
İyi besleniyor (mikrodalga yemeklerine ve doymuş yağlara son)
Daha iyi ve sakin bir sürücü
Daha güvenli bir araba (arka koltukta gülümseyen bir bebek)
İyi uyuyor (kabuslara son)
Paranoyalara son
Tüm hayvanlara karşı dikkatli (artık örümcekleri ıslatıp küvet deliğinde boğmuyor)
Eski dostlarıyla bağını koruyor (sıklıkla birlikte içmeye gidiyor)
(dürüst) Bankasındaki kredisini sıkça kontrol edecek (duvardaki delik)
Kendisini kayıranı kayırıyor
Hoşlanıyor ama aşık değil
Emirlere uyan bir yardımsever
Pazarları çevre yolundan doğru süpermarkete
(Güveleri öldürmeye ve karıncaların üzerine su dökmeye son)
(Yine pazarları) Arabasını yıkıyor
Karanlıktan korkmuyor artık
Artık aptal bir yeni yetme değil umutsuz değil
Asla o kadar çocuksu değil
Yere daha sağlam basıyor
Yavaşça ve daha hesaplı
Kaçma şansı yok
Artık kendi işine sahip
Kaygılı (ancak güçsüz)
Toplumun yetkin & bilgili bir üyesi (idealizm değil pragmatizm)
Topluluk içinde ağlamayacak
Hasta olma olasılığı daha az
Buluttan nem kapıyor (arka koltuktaki bebeğin vurulması)
İyi bir hafızası var
Güzel bir filmde ağlayabiliyor hala
Hala salya sümük öpüşebiliyor
Boş kafalı ve esrik değil artık
Lanet olası kışın o dondurucu soğuğunda
Sopaya bağlanmış
Bir kedi gibi (zaaflarına gülebilme yeteneği)
Sakin
Daha uyumlu, daha sağlıklı ve daha üretken
Antibiyotik verilip
Kafese kapatılmış
Bir domuz gibi


25 Şubat 2011

A. Eren Loğoğlu

02 Ocak 2011

Zihinden Geçen Ne Varsa 3!



Black Swan

Yine yapmış yapacağını Aronofsky. Film kesinlikle bir başyapıt, çekim tekniği, ambiyans, karakter tahlilleri, ilişkilere ve bazı kavramlara tersyüz eden bakışıyla. Olay örgüsü karmaşık değil, hatta sıradan bile görülebilir ancak yönetmenin olayları bizlere algılatma şekli, işin sinematografi kısmı büyüleyici. Nina'yla birlikte koridorlarda dolaşan biri oluveriyorsunuz, kuğuya dönüşüp dans ediyorsunuz onunla.

Psikolojik bir gerilim de sunuyor konu, Nina üzerinden. Kırılganlık, kabuğunu kıramama ve kontrası baştan çıkarıcılık, kafası estiği gibi davranma dönüşümlerini yaşayan bir karakter var karşımızda. Aslında ikiye ayrılmış bir karakter, aynada başkasını gören. Haliyle gel gitleri olan, siyah ve beyaz arasında dolanan kız ile onu büyütmek uğruna kariyerinden vazgeçen bir annenin zorlu ilişkisi anlatılıyor yoğunlukla. Çok çarpıcı gerçekten bu kısımlar. Nina'yı dönüşüme itense onun disipline dayalı bale ve yaşamının tam tersinde konumlanmış Lily karakterinin yerinde gözü olduğunu düşünmesi.

Clint Mansell müzikleri eşliğinde, biraz Fincher'ın Fight Club tadında ama en önemlisi Aronofsky'nin yönetmenliğinde, film işlendiği gibi kusursuzluk sunuyor.

Ve Natalie Portman, ayrı bir paragraf açmak gerekiyor ona. Tek başına oynuyor, şekilden şekle giriyor yüzü, olağanüstü bir performans baştan sona. Bu oyunculuğa Oscar vermeyecek Akademi kendini feshetmeli, o derece!

Yeni Yıl

Bir daha hatırlamak istemeyeceğim, lanetli ikibinon geride kalıyor, 2011 ise; "It's gonna be legen -wait for it- dary" şeklinde geçecek, hissediyorum.

Basketbol El Clasico

20 sayı farkla bitti maç, Barça kazanma geleneğini sürdürdü.

Xavi Pascual vs Ettore Messina karşılaşmaları 10 - 3 oldu, Messina Madrid'in başındayken 9 - 1'e geldi durum.

Messina'nın çaresizlik kaderini Mourinho'ya bulaştırmasını umuyorum, gerçi 5 - 0 ile başlangıcı yarattı aslında.

İlginç bir nokta da bizim maçla olan konum benzerliğiydi. Madrid ilk, Barça 2. sıradaydı ve Barça kazanıp liderliğe yükseldi.



Kilise

Camp Nou'da oyuncuların sahaya girdiği tünelden çıkmadan hemen önce, koridorun sağında kilise vardır. Aslantepe'ye de mescid düşünülüyormuş burdan feyzalınarak. Oyuncuların inançlarına değer verilmesi önemlidir elbette ama ben, Johan Cruyff'dan bir alıntı yaparak noktalayayım konuyu;

"Dindar değilim. İspanya'da çimlere ayak basmadan önce 22 futbolcu da istavroz çıkarır. Eğer bir faydası olsaydı bütün maçların berabere gitmesi gerekirdi."

http://www.youtube.com/watch?v=2dok1wQVbkA

Je Vais Bien Ne T'en Fais Pas

Film, Fransız bir ailenin kahredici dramını anlatıyor, etkileyici bir baba figürüyle. Başrolde Melanie Laurent oynuyor büyüleyici güzelliğiyle, ona yeni Marion Cotillard denilebilir. Filmin şarkısı Aaron'dan Lily, mutlaka dinleyin;

http://www.youtube.com/watch?v=N5w_eBFjZL4

Thom Yorke - The Eraser

Zeitgeist taşıyan bir solo albüm. Nasıl ki 70'ler Pink Floyd ile anılıyorsa, 2000'ler de Radiohead ile hatırlanacak. Şarkıları birbirinden ayıramasam da Black Swan başka bir şey!

2 Ocak 2011

A. Eren Loğoğlu

10 Eylül 2010

Bono @ Istanbul



Gelip geçti U2 da bir çırpıda. Kendilerini popülist ve liberal olarak tanımlıyorlar ve bu halleriyle bana uzak olsalar da, yararlı işler yapabildiklerini de söylemek gerekiyor. Pek çok projede yer alıyorlar, ülkemize gelip Fehmi Tosun'u anıyorlar, Zülfü Livaneli'yle sahneyi paylaşıyorlar, köprü geçme hadisesi için trafik içersinde sıkışıp bekleyenlerden özür diliyorlar.

Rock müzik ile kıyısından köşesinden ilgilenip U2 dinlemeyen yoktur herhalde. Vertigo, Sunday Bloody Sunday, With or Without You, Beatiful Day, One, Where The Streets Have No Name, uzar gider...



360 derece tur kapsamında İstanbuldaydı grup, bu konserler serisinin başlangıcı 2009 Barcelona'ydı ve Bono 1 numaralı FC Barcelona formasını sırtına geçirmişti Camp Nou'da, gururla taşıyorum çünkü formasında UNICEF yazan tek takım onlar demişti, Manu Chao'nun üçüncü dünya ülkesi Türkiye'nin takımı Galatasaray'ın formasını giymesine benzer bir düşünceydi, doğruyu bir şekilde temsil etmek üzerine kurguluydu herşey.

Başbakan U2'yu biz getirdik şeklinde beyanat vermiş bir röportajında, eşeğin aklına karpuz kabuğu da düşürelim, kavun yetersiz geldi, Radiohead işine de el atsınlar, anayasa, seçim falan bıraksınlar bu olayları.

10 Eylül 2010

A. Eren Loğoğlu

05 Temmuz 2009

Harbiye'den Yükselen Ses, Inti Illimani



Harbiye Açık Hava'da, Agire Jiyan, Sesler ve Düşler, Moğollar ve Inti İllimani ile buluştu yaklaşık 4000 kişi.

Agire Jiyan'ın Kürtçe türküleri, ağıtlar ve halaylar, Ahmet Kaya'dan Türkçe Başım Belada söylemesi keyifliydi, bir de ses problemi olmasa.

İstanbul Üniversiteli gençlerden oluşan Sesler ve Düşler, Nazım Hikmet'in "Kerem Gibi" şiirine yaptıkları besteyi seslendirdiler. "Hava kurşun gibi ağır" sözleri yankılandı. Ünol Büyükgönenç'in bestelediği Nazım Hikmet'in "Yapıyla Yapıcılar" şiirini de söylediler. Ciao Bella, Hasta Siempre haykırıldı.

Verilen aranın ardından ses düzeni ayarlamalarıyla beklenilen Moğollar konserine geldi sıra. Bir değişiklik vardı, Cem Karaca'nın oğlu Emrah da gruba katılmış. Moğollar'ın 40 yıldır sanat için emek verdiğini de belirtelim. Bu yaşlarında gösterdikleri enerji dolu performansları ayakta alkışlanmaya değerdi, öyle de oldu. Cem Karaca şarkıları Tamirci Çırağı, Namus Belası, Resimdeki Gözyaşları hep bir ağızdan yankılandı Harbiye'den. Türk Sinemasına sundukları, kült haline gelmiş enstrümantal şarkıları da seslendirdiler, Ağrı Dağı Efsanesi, Devlerin Aşkı, Selvi Boylum Az Yazmalım gibi. Issızlığın Ortasında, Dinleyiverin Gayri ve Bir şey Yapmalı ile topluluğa veda ettiler. Şarkı aralarında Nükleer Enerjiden, Kapitalizmin zayıf noktası Küresel Isınmadan bahsetmeyi de unutmadılar.

Son olarak, yoğun alkışlar arasında Şili diyarından devrimci grup Inti Illimani aldı sahneyi, 8 üyesiyle. 15 - 20 arası enstrüman vardı denebilir ve her bir üye herhangi bir enstrümanı çalabiliyor, şarkılarda yer değiştiriyorlardı. Olağanüstüydü her anlamda. Sambalando ile coşturdular, enstrümantal şarkılarıyla ruhlara huzur yolladılar. O kadar dingin bir havası vardı ki müziklerin, ruha sirayet ediyor, etkilenip transa geçmeyi sağlıyorlardı. Venceremos ile sol kollar mavi gökyüzüne doğru yükseldi. Şenol Hocama da teşekkürler, anladığı kadarıyla İspanyolca şarkıların hikayesini anlatmaya çabaladı. Coulon Kardeşler, bu konserin planları dahilinde değil son anda gerçekleştiğini belirtmeyi de ihmal etmeyip, Türkiye'ye her zaman gelmek istediklerinin mesajını en kibar şekliyle dile getiriyordu.

19.30 sularında başlayan serüven 12 sularında sona ermek üzereydi. Inti selamını verdi, sahne arkasına doğru hareketlendi. Bu sırada topluluk, ısrarla El Pueblo Unido Jamas Sera Vencido sloganıyla bu şarkıyı da çok istediğini dile getiriyordu. Inti Illimani, bu güzel eylemi karşılıksız bırakmayıp sahneye geri döndü ve 2 şarkı daha söyledi. El Pueblo Unido Jamas Sera Vencido haykırışlarıyla inledi yer ve gök.

Dağların Ezgileriyle buluşmak, dostlarla bir arada olmak, Harbiye'den haykırmak heyecan vericiydi.

5 Temmuz 2009

A. Eren Loğoğlu

24 Mayıs 2009

Coldplay - Viva La Vida, 19, Visca Catalunya



Viva La Vida -Yaşasın Hayat- diyordu Coldplay.

FC Barcelona'nın şampiyonluk kutlamaları bu şarkıyla açıldı. Guardiola'nın, Barça otobüsünde oyuncularına Coldplay dinlettiği bilinen bir şeydi.

Coldplay seçimiyle, gönüllerde bir kez daha taht kurdu bir kulüpten daha öte olan.



Sırayla altyapıdan çıkan oyuncularını konuşturan ve kendiliğinden oluşan bu anlayış FCBarcelona'nın ne anlama geldiğini bütün insanlığa anlatıyordu. Önce Katalanlar konuştular kendi dillerinde. Yaşasın Barça, Katalunya dediler. Sonra yabancı oyuncular da Katalanca konuşmaya çalıştılar. Pique Madrid aleyhine bir tezahürat yaptırdı ve buna Laporta da dahil oldu, tercüme edildiği ve ekranda görüldüğüne göre zıplamaya dair bir şeydi.



Madridista el que no bote



Visca el Barça, Visca Catalunya!

24 Mayıs 2009

A. Eren Loğoğlu

01 Şubat 2009

Barış Manço Yaşıyor!



'Adam Olacak Çocuk'larının yüreğinde, sırtında ve son görevde omzunda taşıdığı, Galatasaray bayrağının üzerini örttüğü tabutu, gözlerimin önünden hiç gitmez.

Sanatçı olabilmek, ardında eser bırakabilmek ve 7'den 70'e, toplumun pek çok kesimi tarafından sevilebilmek gibi şansları oldu Barış Manço'nun, bunu yaratan elbette kendisiydi. Yazdığı şarkıların hala söyleniyor olması, ne büyük bir mutluluktur Barış abi için, ölümsüzlük iksirinden içmiş olmanın dayanılmaz hafifliğiyle uyuyordur sadece.

Bir gün, şiirlerimin de başka ağızlardan söylenmesiyle ölümsüzlüğü tatmasını umduğum ruhuma örnek olduğu için, sanatı için, çocuklar için teşekkür ediyorum kendisine.

En sevdiğim şarkısıyla bitireyim ;

"Dün yine yapayalnız,
dolaştım yollarda
yağmurlarla ıslanan
bomboş sokaklarda

Gözlerimde yaş,
kalbimde sızı unutmadım seni
unutamadım unutamadım
ne olur anla beni

Unutmak kolay demiştin,
alışırsın demiştin
öyleyse sen unut beni
yeter ki benden isteme

Gözlerimde yaş,
kalbimde sızı unutmadım seni
unutamadım unutamadım
ne olur anla beni

Yıllar ikimizden de çok şey götürmüş
sen yeni yuva yaparken,
beni paramparça bölmüş

Gözlerimde yaş,
kalbimde sızı unutmadım seni
unutamadım unutamadım
ne olur anla beni
..."


31 Ocak 2009

A. Eren Loğoğlu