19 Mart 2010

Avrupa'da Bahar, Çeyrek Final



Şampiyonlar Ligi ve Avrupa Ligi'nde son 8'e kalanlar ve eşleşmeler belli oldu;

Galatasaray'ı eleyen Atletico yoluna devam ederken, Fenerbahçe'yi eleyen Lille Liverpool'a takıldı son 16'da. Geçtiğimiz sezon Galatasaray'ın gruplarda mağlup ettiği Benfica, UEL'de Çeyrek Final'e yükselirken, son 32'de elediği Bordeaux ise CL'de bu seviyeye geldi, tesadüf olmasa gerek. Avrupa'nın belirli düzeydeki takımları karşısında dramatik galibiyet ve mağlubiyetler alınmış olması, bir anlamda ilerleyen senelerin ön hazırlığı olarak da düşünülebilir. TT Arena'da daha tecrübeli, bilinçli, sisteme adapte olmuş Türk oyuncularla, daha üst noktalara gelinecektir.



CL'de Barça'nın dikenlerin en yoğun olduğu yoldan Madrid'e yürümesi gerekliliği ortaya çıktı. Önce Barcelona'nın karbon kopyası ama Messi'siz bir alt modeli -genç, tecrübesiz, daha az yetenekli- Arsenal ile oynayacaklar. Tur atlarlarsa karşılarına muhtemelen Jose ve Eto'o'nun Inter'i gelecek, bu tur da geçilirse finalde büyük olasılıkla Fergie'nin United'ı onları bekleyecek.

Inter'in CL için süpriz şampiyon adayı olduğunu sezon başında belirtmiştim. Chelsea'nin elenmesinden sonra Barcelona'nın önünün tamamen açık olduğu tezine malesef katılamıyorum. Barça'lı oyuncuların, Johan'ın ve Pep'in de kabul ettiği üzre Katalanlar hala geçen yıl gösterdiği form seviyesini yakalayamadı. Ibra'yı takımın oyununa katmayı içeren yeni bir evrim geçiriyorlar. Finalin Madrid'te olması önemli bir motivasyon kaynağı. Krallığın şehrinde, yanlıların gözlerinin önünde, canlı canlı, Puyol'un ellerinde yükselecek bir kupa, hayali bile doyumsuz. Muhtemelen Madrid'te bir de lig finali oynanacak. 2 Madrid maçı Barça'nın kendi yazdığı tarihi, kaderi olabilir bu yıl.

Arsenal maçları beklentileri karşılayacak seviyede olacaktır elbet, futbol adına. Arshavin ve Ibra kilit isimler kanımca. Liverpool savunmasının arkasına sarkmayı çok iyi başaran seri bir Arshavin büyük sorunlar yaratabilir Camp Nou'da, Cesc'in atacağı paslara yapacağı koşularla. Nasri'nin de yükselen bir form grafiği var. Arsenal'in Barça'yı nasıl durduracağıysa asıl cevabı aranması gereken konu. Topa daha çok sahip olmaya çalışmak ve elinden geleni yapmak olabilir herhalde. Arsenal'in Chelsea gibi oynama şansı hiç yok, Barça gibi oynayıp, onların yaptıklarını daha iyi yapmak zorundalar, ki bu çok zor hatta imkansıza yakın. Bunu deneyenler, 6 - 2 yenilen Real Madrid en güzel örnektir, rezil rüsva oldular Barça karşısında. Bu sezon çok az verim alınan Ibra, en az zorlanacağı savunma anlayışını karşısında bulacak Arsenal maçlarında, patlama yapabilir geçici olarak. Form grafiği biraz artabilecek bir Ibra'yı tutabilecek bir savunma oyuncusu yok Arsenal'de. Pivot santrafor işe yarayabilir, benzer felsefedeki takımlara karşı.

Inter'den bahsetmeden olmaz, Barça karşısında Chelsea rolünü çalabilirler, yapıları buna çok uygun. Kalede Julio Cesar, bekler Maicon, Zanetti, stoperler Samuel, Lucio, ön liberolar Cambiasso, Thiago Motta, yanlarına Stankovic hamlesi önlerinde Sneijder, blok halinde oynayıp Eto'o'yu topla buluşturmalarıyla can yakabilirler. Seri ve çabuk bekleri, fizik gücü çok yüksek oyuncu sayısının fazlalığıyla ve profesyonel davranmayı -çirkefliği- iyi kotarmalarıyla Barça'nın başına bela olabilirler.

Ronaldo'suz da olsa Van Der Sar & Vidic & Ferdinand üçgeni ve durdurulamayan -yeni Ronaldo etkili- Rooney ile United hala önemli bir rakip. Zor gol yiyorlar, Fletcher ve Carrick de çok formda ön alanda. Bayern'de Robben mucizeleri bitmek tükenmek bilmiyor. Madrid'in onu neden gönderdiğini ve Marcelo'ya tahammül ettiğini anlamak çok güç, Ribery için olabilir. Çok şansları yok kanımca United karşısında. Lyon - Bordeaux maçlarından gelecek takımın da United karşısında tur atlaması çok büyük süpriz olur, özellikle bu Bordeaux olursa Blanc seviye atlayan bir teknik adam konumuna yükselir. Sir Alex'in yolu finale kadar çok açık görünüyor. 3 yıl üst üste takımı bu seviyeye getirirse, çok büyük bir başka işi daha başarmış olacak.



Biraz da, takip edebildiğim takımlar üzerinden Avrupa Ligi'ne bakalım;

Liverpool amaçsızlıktan biraz kurtularak, ligde 4. lük için, Avrupa'da da kupa için oynayacaktır. Torres ve Gerrard form tutmaya başladı. Karşılarında son 23 resmi maçını kaybetmeyen Benfica olacak. Zor ve zevkli bir eşleşme. Hedefi kısıtlanan Liverpool ve Rafa için önemli bir fırsat, Benfica ise onlara ters gelebilecek bir takım. Tahminde bulunmak çok güç.

Bir Roy Hodgson projesi olan Fulham evinde zor kaybeden ve gol yiyen bir takım. Zamora inanılmaz oynuyor, geriden onu Dempsey, Gera, Duff, Davies, Murphy gibi hücum özellikleri yüksek oyuncular destekliyorlar, arkalarında Etuhu var. Savunma sağlam ve sürekli birlikte oynayan isimler, Hangeland, Hughes, Kelly, Konchesky gibi, kaledeyse Schwarzer var, güven abidesi. Wolfsburg'da etkili isimler, Dzeko, Grafite, Misimovic gibi. Fulham'ı yakaladığı hava ve heyecanıyla daha şanslı görüyorum, ilk maç gol yemeden kazanmaları gerekecek.

Atletico Madrid, tahmin edildiği gibi deplasman performansıyla ilerliyor. Açık alanda başarılı olabilen müthiş oyuncuları var, bunu iyi kullandılar bu zamana kadar, devamının gelmesi zor gözüküyor, sürekliliği olmayan bir takım ve ilk maçı deplasmanda ve kontrollü oynayan bir takıma karşı olursa, ne yapacakları meçhul. Yine de Forlan, Agüero, Reyes, Simao gibi isimlerle göz korkutucu bir takım, her an herşeyi yapacak, şapkadan tavşan çıkartacak türden. Valencia'yı David Villa sırtında taşımaya devam ediyor. 3 hafta önce ligde oynanan maçı Atletico 4 - 1 kazanmış, sezonun ilk yarısındaki maç ise 2 - 2 beraberlikle sonuçlanmıştı. Gollü maçlar bizi bekliyor, Valencia'nın ligin tersi sonuçlar alacağı beklentisini taşıyorum, bakalım zaman ne gösterecek.

Hamburg - Standart Liege hakkında yorum yapmam çok zor, bu sezon iki takımı da hiç izlemedim özetler dışında. Askerliğin de bunda etkisi oldu, arayı daha yeni yeni kapatıyorum. Al Jazeera Sport paketini izlememi sağlayan teknolojiye de teşekkür etmem gerekiyor, son 16'da oynanan bütün maçları izleme imkanı sunuyor, olağanüstü bir olay yıllarca TRT'deki Avrupa'dan Futbol'u, o müthiş jeneriği bekleyerek büyüyen biri için. Barça maçı sonrası program sunan Katalan ordusunun neferi Lineker'i izlemek de muhteşemdi.

19 Mart 2010

A. Eren Loğoğlu

Hiç yorum yok: