05 Aralık 2010

Boyun Eğmeyen Ülke: Katalunya | La Masia'nın Şifreleri



İspanya Futbol Federasyonu, FC Barcelona'yı durdurmak için elinden geleni yapıyor, hem de aleni biçimde. Tercümeye girmiyorum, kulübün yayınladığı orjinal metin -çok sert- aşağıda yer alıyor;

http://www.fcbarcelona.cat/web/english/noticies/club/temporada10-11/12/04/n101204114397.html

Guardiola'nın maç sonu açıklamaları, çok açık her şey;

It was never a unilateral decision made by us. We were always in touch with the Federation [RFEF] and AENA [Aviation Authority].

This country faced a major disruption. At 19.00pm yesterday, it was reported air traffic controllers were on strike. We were just one of the more than 400,000 people who got stranded because of exceptional circumstances.

We never travel on matchday by bus. To play against Osasuna we have to be at our best. They were unbeaten at home in 12 matches, and getting here as we were today, was not the best way to go about it.

We, above all, were ready to make the trip as we wanted to play on Saturday because we have a Champions League match on Tuesday.

We did plan on taking the train but AENA made us believe that there was a potential for air travel and that the airspace would be open by 11.00am.

We don’t mind travelling. Last year, we made a 14 hour bus ride to play in the Champions League [semi-final] because UEFA said they would not postpone the match. But the Federation [RFEF] told us if we could not fly, the match would be postponed to Sunday.

We’re not that powerful. It is the Federation that sets the game time, but relented after coming under pressure, and told us that we would forfeit the match if we did not make it. You know how it is here [Spain]. We chose to make the trip because we preferred to come than to lose three points.

We know we are from a country [state] called Catalunya, and if the websites, radio or television want to confuse people, let them, but we only do what the Federation tells us. A lot of non-truths have been said, so let me give my version. If you don’t want to believe me, then I’m sorry for you.

I will not apologise because you are the ones who have told the lies.


I understand the disappointment felt by Osasuna and their spectators. We are sorry for the people of Pamplona. We feel bad. They have always had treated us right.
Otobüs ancak maç saatinde erişti stada. Barçalı oyuncular geçen sezon da volkan yüzünden Milano'ya kara yoluyla gitmişler ve perişan olmuşlardı, bir benzeri yaşandı zorunluluktan ötürü.

Geçen hafta Ramos, Alonso, Khedira ve Carvalho sahada cezasız kalırken, Federasyon tarafından da korunuyordu.

Osasuna'nın Teknik Adamı Camacho da eski bir Real Madrid'liydi, bilenmiş olabilirdi özellikle. Takımı evinde 6 maçı da kaybetmemiş, üstelik sadece 2 gol görmüştü kalesinde.

Barça, Madrid maçının onbiriyle sahadaydı, oyuncu yerleşimlerindeki bir farkla, Villa üçlünün sağına, Pedro soluna geçmişti, rakibin beklerine göre bir hamleydi.

Yorucu ve alışkın olunmayan yolculuk bir defa daha zorluyordu Barça'yı maçın başında. Ritmi bir türlü bulamadılar, kısa bölümler dışında.

Messi ve Xavi'nin çok pas hatası yapması, akışkanlığın oluşmamasının ana sebebiydi. Osasuna'nın önde 4 oyuncuyla baskı kurması ve oynu Barça yarı sahasına itmeye çalışması da bir başka etkendi ritmin oturmamasında. Karların temizlendiği zemin de eklenebilir bunlara.

Yine de Barça, Pedro, Villa ve Messi'yle net pozisyonlar buldu, Valdes'in hatası dışında da rakibine gol şansı vermedi. Villa, Messi'ye gol pasını vererek uyum konusunda devamlılığı olacağını da gösterdi, Pedro maçın en iyisiydi Barça adına.

Messi, bizlere vaad ettiği standartlar çerçevesinde iyi bir oyun sergileyemedi bile denebilir, sakatlığı yoktur umarım Madrid maçından kalma, hafta içi idmanlara katılamamıştı. 2 gol 1 asist ile bitirdi geceyi.

Şampiyonluğu sahada kazanamayacağının bilincinde olan Madrid cephesi Osasuna maçına odaklanarak işini şansa bırakmayacağını kanıtladı. Üstüne de 65. dakikada maç 0 - 0 gider ve Valencia gayet iyi oynarken, haksız bir kırmızı kart ile oynun dengesinin bozulması eklendi. Ne denebilir ki daha! Hiç görmediğimiz ama duyup, okuduğumuz Franco döneminin Real Madrid'i hakkında bir ipucu olsun diye belki de bunlar, yüzyılın takımı illüzyonunu daha iyi anlayalım diye, yönetenlerin halkı ezdiği bir düzene kanalım diye, sermayenin emeği, bankanın okulu -iktidar ve gücü elinde tutmasından ötürü- alaşağı etmesi gerekliliğine inanalım diye.

Şair Yannis Ritsos "Boyun Eğmeyen Ülke" kitabından "Karanlık Çömlek" şiiriyle seslensin onlara;

İçimize doğru gülümsüyoruz. Ama gizliyoruz
----------şimdilik.
Yasa dışı gülümseyiş - güneş nasıl yasa dışı olduysa
gerçek de yasadışı. Gizliyoruz bu gülümseyişi
sevgilinin resmini nasıl gizliyorsak cebimizde
yüreğimizin iki yaprağı arasında nasıl gizliyorsak
---------özgürlük düşüncesini.
Buralarda hepimiz için tek bir gökyüzü ve ortak bir
---------gülümseyiş var.
Bizi öldürebilirler yarın. Ama alamazlar bizden
ne bu gülümseyişi, ne de gökyüzünü bizden alırlar.

Tarlaların üzerinde gölgemizin kalacağını biliyoruz
yoksul evin kerpiç duvarı üzerinde
yarın örmeye başlayacakları büyük evlerin çatılarında
taze fasulye ayıklayan annenin eteğinde
serin avluda kalacak gölgemiz. Biliyoruz bunu.


***

La Masia'nın şifresi için Barça'nın alt kategorilerdeki takımlarına göz atalım;

http://www.fcbarcelona.com/web/english/futbol/temporada_10-11/futbol_base/plantilles_futbol_base.html

FC Barcelona
FC Barcelona Athletic - Barça B, yaş sınırı yok, TD Luis Enrique

Dikkat çeken oyuncular: Fontas, Muniesa, Thiago, Oriol Romeu, Jonathan Dos Santos (Gio'nun kardeşi) ve Nolito

Youth Football

Juvenil A, 93 doğumlular

Rafa Alcantara (Thiago'nun kardeşi) Gerard Deulofeu (Yeni Messi) Gaël Junior Etock (Yeni Eto'o)

Juvenil B, 94 doğumlular, TD Sergi

Jean Marie Dongou (Çok özel bir oyuncu deniyor)
Jessua Cruyff (Johan'ın torunu, kızı Chantal'dan)

Cadete A, 95 doğumlular
Cadete B, 96 doğumlular
Infantil A, 97 doğumlular
Infantil B, 98 doğumlular

Sveinn Aron Gudjohnsen (söylemeye gerek yok sanırım, 7 numaranın oğlu)

Alevin A, 99 doğumlular
Alevin B, 99 doğumlular
Alevin C, 00 doğumlular
Alevin D, 00 doğumlular
Benjamin A, 01 doğumlular
Benjamin B, 01 doğumlular
Benjamin C, 02 doğumlular
Prebenjamin, 03 doğumlular

Neeskens'in oğullarından John Ramirez sanırım bu yaz Villarreal'e geçmiş, kadrolarda göremedim, Armand ise en son Galatasaray'daydı.

Kulübün resmi sitesinde yer alan kadrolara kısa bir göz attığımda bazı hususları fark ediyorum. Başkan Rosell, bütün yaş kategorileriyle ayrı ayrı fotoğraf çektirmiş. Nerdeyse her takımda siyahi oyuncu var, Samuel Eto'o kurduğu vakıfla pek çok Afrikalı'ya FC Barcelona'nın kapılarını açmış.

http://www.fundacionsamueletoo.org/a_etoo-tutoria-fcb.html

Kadrolarda gezinirken sivrilen oyuncuyu izlemeden ayırd etmenin yolu, oyuncunun yaşının üstündeki kategoriye atlamış olması, örneklersem;

Infantil B normalde 98 doğumlulardan oluşuyor. Sadece Nelson Mandela Mbouhom 99 doğumlu, Alevin A ya da B içersinde yer alması gerekirken, yükseltmişler, herhalde bir sebebi vardır, ismi de ilginç ve güzel ayrıca.

Infantil A, 97 doğumlulardan oluşuyor, Ayoub Abou Oulam 98 doğumlu, B'dan A'ya almışlar.

Cadete B, 96 doğumlulardan oluşuyor, Ernest Costales Martínez ve Juan Manuel García Rey 97 doğumlular.

Juvenil B, alttan yukarı doğru bir sıralama yapıldığında 94 doğumlulardan oluşmakta teorik açıdan ancak uygulama öyle değil, çoğunluk buna uysa da sınıfta kalan -Juvenil A'dan düşen- ve sınıf geçen -Cadet A'dan yükselen- oyuncular bulunuyor.

Macky Frank Bagnack Mouegni, Alain Richard Ebwelle, Jean Marie Dongou Tsafack 95 doğumlular, bir üst takımda oynuyorlar. 9 oyuncu 93, 13 oyuncu 94 doğumlu Juvenil B kategorisinde.

Juvenil A, 93 doğumlulardan oluşuyor olmalı aynı mantıkla ilerlersem, 7 oyuncu 93, 9 oyuncu 92 doğumlu. 94 doğumlu 3 isim var, Vivaldi Leonid Bakoyock, Pol Calvet Planellas ve Gerard Deulofeu Lázaro. Burada 9 oyuncunun 92 doğumlu olmasının sebebi Barça B için yetersiz kalmaları ve bu yüzden bir alt gruba dahil edilmeleri anlamına gelebilir. B kadrosunun çok şişmesini istemiyor da olabilirler. Barça B'ye yaklaştıkça -son 2 yaş kategorisi- yaş aralığı genişlemekte de denilebilir, A'ya yükselme havuzunu daha derin tutmak için.

Samuel Eto'o vakfının getirdiği 15 oyuncunun bazılarının ismi, bu kategori atlayanlar arasındaydı.

Sanırım Katalan çocuklar ve Afrikalılar arasındaki fiziksel farklılıklardan kaynaklanıyor bu durum, salt yetenek bazlı değil, incelemede bu da dikkate alınmalı.

Gelelim Barça B'ye. La Liga'ya yükselme mücadelesi veren ve bilinen takımlarla -Betis, Rayo, Celta Vigo, Salamanca, Las Palmas, Valladolid, Xerez, Numancia, Tenerife- oynadıklarından bu seviye çok önemli organizasyon açısından. İspanya 2. Ligi'nde 5. sıradalar bu arada.

Yaş aralığı 84 - 92 şeklinde, geniş. 91 doğumlu 8, 90 doğumlu 2, 89 doğumlu 4, 87 doğumlu 3, 86 doğumlu 4 oyuncu var.

84 ve 85 doğumlu birer oyuncu, 3 de 92 doğumlu bulunuyor. Sergi Roberto Carnicer, Sergi Gomez Sola ve Marc Muniesa Martinez, Katalanların Puyol olmasını beklediği isim.

Bu üç oyuncunun Barça B'ye yükseltilmiş olması kanımca iyi bir referans. Bunun yanında Juvenil A için 92 - 93 doğumlular ibaresinin kullanılmasını da doğuruyor, bu gruptaki 92 azlığından ötürü.

90, 91 ve 92 doğumlu oyuncuların -13 oyuncu, yarısı kadronun- gelişimi açısından bu ligde tutunmaları ve La Liga'da yer alacak takımlarla şimdiden karşılaşmaları büyük bir kazanım. Sanırım 84, 85, 86, 87 doğumlu oyuncuların kadroya girme sebepleri de bu tecrübeyi diğerlerine sağlamak amaçlı. Bir şekilde elde tutmuşlar 26 yaşında birisini.

Pedro örneği de ele alınabilir, 87 doğumlu bir oyuncu ve sadece 2 yıldır A takımda, yani 21 yaşında yükselebilmiş, şu an geldiği noktaysa inanılmaz, takıma katkı anlamında.

Bojan 90 doğumlu, özel bir örnek aslında, 17 yaşında ilk maçına çıkmış A takımla.

Messi 87 doğumlu, o da Bojan gibi 17 yaşında, 2004 yılında ilk maçına çıkmış FCB'yle.

Jeffren 88 doğumlu, 18 yaşında ilk maçına çıkmış, 22 yaşında ve hala düzenli oynamıyor ama kulüp onu tutuyor, tıpkı Pedro gibi.

Sergio Busquets 88 doğumlu, ilk maçına 20 yaşında çıkabilmiş. 22 yaşında ve sürekli oynuyor.

Barça B'deki Nolito'dan patlama bekliyorlar, 86 doğumlu, 24 yaşında. Bu sabrı ancak FC Barcelona gösterir ve başarılı olmalarının altında yatan sebeplerden biri de bu, oyuncuya verilen şansı sonuna kadar zorlamaları.

***

Bir altyapının anatomisi böyleydi diyerek öfke dolu olunan gecenin sonuna geleyim.

Şiirin tamamı;

Çok uzaktı geldiğimiz yol. Kardeşim, çok uzak.
Ağırdı, çok ağırdı bileklerde kelepçeler. Akşamları
sallayıp başını "vakit geçti" deyince küçük lamba
dünyanın tarihini okuyorduk belirsiz isimlerde
mapusane duvarlarına tırnakla kazınmış tarihlerde
ölümü beklemiş insanların çocuksu çizgilerinde -
bir yürek, bir yay, zamanı gerçekten yaran bir
---------yelkenli -
bizim bitireceğimiz tamamlanmamış dizelerde
bitmeyelim diye bitirilmiş dizelerde.
Çok uzaktı geldiğimiz yol - zorlu mu zorlu.
Şimdi senindir bu yol. Avucunun içinde tutuyorsun
bir dost elini tutup nasıl dinlersen yürek atışlarını
kelepçelerin bıraktığı bu izin üstünde.
Düzgün yürek atışı. Bir güvenli el. Bir güvenli yol.
Yanıbaşında, bu sakat adam çıkarıp ayağını
bir yana bırakıyor yatmadan önce - kof tahta bacak -
doldurmalısın onu, çiçek dikmeden önce saksıyı nasıl
----------dolduruyorsak toprakla
geceler yıldızlarla nasıl dolarsa
ağır-ağır nasıl düşünceyle sevgiyle dolarsa yoksulluk.

Karar aldık, bir gün herkesin iki bacağı olacak
bir neşeli köprüsü gözden göze
yürekten yüreğe. Bu yüzden nerede durursan dur -
güvertede çuvalların arasında sürgüne giderken
transit istasyonunun hapishane parmaklıkları
---------ardında
"yarın" demeyen ölünün yanında
acı, sakatlanmış yılların binlerce değneği arasında -
sen "yarın" deyip rahat ve güvenli oturuyorsun
insanların karşısında bir dürüst insan nasıl durursa.

Duvarlardaki bu lekeler belki de kandır
- günümüzde her kırmızı kandır -
karşı duvara yansıyan akşam güneşidir belki de.

Her akşam sönmeden önce kızıllaşır nesneler
ve daha yakın durur ölüm. Parmaklıkların dışında
çocukların ve trenin sesi duyulur.

O zaman daha da daralır hücreler
ama sen başak dolu bir yaylada ışığı düşünmelisin
yoksulların masasındaki ekmeği
pencerede gülümseyen anneleri
ayaklarını uzatacak bir yer bulmak için.

O saatlerde yoldaşın elini sıkarsın
ağaç dolu bir sessizlik olur
ağızdan ağıza dolaşır ikiye bölünmüş sigara
ormanı tarayan bir fener gibi - baharın yüreğine
-----------varan
damarı buluyoruz. Gülümsüyoruz.

İçimize doğru gülümsüyoruz. Ama gizliyoruz
----------şimdilik.
Yasa dışı gülümseyiş - güneş nasıl yasa dışı olduysa
gerçek de yasadışı. Gizliyoruz bu gülümseyişi
sevgilinin resmini nasıl gizliyorsak cebimizde
yüreğimizin iki yaprağı arasında nasıl gizliyorsak
---------özgürlük düşüncesini.
Buralarda hepimiz için tek bir gökyüzü ve ortak bir
---------gülümseyiş var.
Bizi öldürebilirler yarın. Ama alamazlar bizden
ne bu gülümseyişi, ne de gökyüzünü bizden alırlar.

Tarlaların üzerinde gölgemizin kalacağını biliyoruz
yoksul evin kerpiç duvarı üzerinde
yarın örmeye başlayacakları büyük evlerin çatılarında
taze fasulye ayıklayan annenin eteğinde
serin avluda kalacak gölgemiz. Biliyoruz bunu.
Kutlu olsun acımız.
Kutlu olsun kardeşliğimiz.
Kutlu olsun dünya.

Bir zamanlar kurumluyduk kardeşim,
çünkü hiç bir güvencimiz yoktu.
Büyük laflar ederdik
süslerdik dizelerin kollarını altın sırmalarla
bir uzun sorguç dalgalanırdı şarkımızın alnında
gürültü ederdik - korkardık, işte bu yüzden gürültü ederdik
korkumuzu sesimizle kaplardık
topuklarımızı kaldırıma çalardık
uzun adımlar, çalımla,
insanların pencereden izlediği
ve kimsenin alkışlamadığı
içi boş topların geçiti gibi geçerdik.

O zamanlar tahta kürsülerde, balkonlarda söylevler duyulurdu
radyolar gümbür gümbür tekrarlardı söylevleri
korku bayrakların berisinde gizliydi
davulların içinde ölüler sabahlardı
aşkolsun anlayana
belki borular uyum sağlıyorlardı adımlara
ama yüreğe uyum sağlamaktan uzaktılar. Biz uyumu arıyorduk.

Silahların, camların parıltısı bir an bir şey verir gibi
-------oluyordu göze - tek bu
sonra hiç kimse tek sözcük anımsamıyordu,
-------anımsamıyordu bir tek söz ya da ses.
Akşam ışıklar sönüp rüzgâr sokaklarda kâğıt bayrakları sürüklerken
ve dururken kapının önünde silindirin ağır gölgesi
uyumuyorduk bizler
serpilmiş sesini topluyorduk sokakların
serpilmiş adımları topluyorduk
uyumu buluyorduk, yüreği, bayrağı.

İşte bak, kardeşim, sonunda öğrendik konuşmayı
tatlı tatlı yalın konuşmayı.
Anlaşabiliyoruz şimdi - fazlası da gereksiz.
Ve yarın diyorum, daha da yalın olacağız
tüm yüreklerde, tüm dudaklarda aynı ağırlığı edinen
-------sözler bulacağız
adıyla anılacak herşey,
ve ötekiler gülümseyip "böyle şiirleri
biz de yüzlerce yazabiliriz" diyecekler. Bizim de
-------istediğimiz bu işte.
Çünkü şarkımız insanlardan ayrı sivrilmek için değil, kardeşim
insanları birleştirmek içindir şarkımız

Demek ki inanmaları için
"bağıran haklıdır" demeleri için bağırmam
-------gerekmiyor.
Hak bizden yanadır, biliyoruz bunu
ve ne denli alçak sesle seslensem de sana, inanacaksın
-------biliyorum -
alıştık alçak sesle yarenliğe: tutukluyken,
-------toplantılarda, yer altında çalışırken işgalde
alıştık küçük kesik sözlere, korkunun, acının üstünde,
gündüzün, saatin; gecenin korkunç dilsiz köşelerinin
-------parolası
geleceğin ışıklarınca bir an aydınlanan zamanın
-------kesişmeleri
acele sözler, yaşamın kısa özeti, en önemli noktalar
-------yalnız
bir sigara paketine yazılmış ya da şu kadarcık bir kağıda
ayakkabının içinde saklı, ya da ceketimizin astarında,
ölümün üstünde bir büyük köprü gibi bir küçük kağıt.

Bunlar önemli değil, diyecekler, kuşkusuz.
Ama kardeşim sen, biliyorsun: bu yalın sözlerden
bu yalın davranışlardan, bu yalın şarkılardan
yaşam boy atıyor, boylanıyor dünya, biz de büyüyoruz.

Pek önemli bir şey yaptım denilemez.
Sadece, sizlerin dokunduğu duvarın yanından geçtim
-------ben de dokundum ona, yoldaşım,
sadece yiğitlerimizin, kurbanlarımızın adlarını
-------okudum transit istasyonlarında
bende taşıdım size takılan kelepçeleri
sizlerle acı duydum, düş gördüm
seni buldum, sen de beni yoldaşım.

Kampta Hristo amca bir fırın kurdu.
Durup bakıyordum ne yaptığını bilen yaşlı ellerine
o yalın, bilgili, yoldaş ellere -
giitikçe yükseliyordu fırın
yükseliyordu dünya
yükseliyordu sevgi
v sıcak somundan ilk lokmayı tadınca
bu tadla birlikte içime bir şey sindirdim
yaşlı duvarcının bilgili ellerinden bir şey
karşılık beklemeyen erinç gülümseyişinden bir şey
dünyanın ekmeğini yoğuran tüm yoldaşların
--------ellerinden bir şey
yararlı ve gerekli nesneleri yaratan insanın
o erinç güvenini.

Sonra, bir yığın şey öğrendik, ama herşeyi oturup
-------anlatsam
hiç bitmeyecek şarkım
nasıl bitmezse sevgi, yaşam ve güneş.

Yalnız sarılmak için sana ve ağlamak için geliyorum kardeşim
uzun ayrılıktan sonra sevgilisine dönen vurgun gibi
bir tek öpüşle beklemiş olduğu o yılları
öpüşten sonra da anlatarak kendilerini bekleyen yılları.

Saatlerce aynı işaretlere baktık
yaşamlar boyunca araştırdık bu işareti,
ama güvenince bir kez ona, verdik yüreğimizi, ellerimizi.
Ve binlerce acılı insanın baktığı o işaret
bir şeyler ediniyor gözlerimizden, bakışmamızdan
ve büyüyor, büyüyor, büyüyor,
nasıl büyüyorsa hamur teknede, ağaç güneşte, umut yüreğimizde.
Ötekilerse, çok büyük, tutulmayan görülmeyen şeyler
bizim oldu şimdi çünkü onlarla birlikte baktık
uzun uzun, birlikte sevdik onları, bir parçamız oldular yanımızda
tuzluk gibi, çatal, tabak gibi,
ve şimdi aynı şekilde, bir yaprağa bakıyoruz yalın ve sevgiyle
-------ya da bir yıldıza
oturduğumuz taşa ya da geleceğin yüksek bacalarına bakıyoruz.

Yüreğim bugün günbatımlarında yalımlanan bir buluta benzemiyor
ne de Cennet'in ağaçları arasında masa kuran meleğe
çırparak ak kanatlarıyla yıldız kırıntılarını sakallarından eski azizlerin.

Yok böyle bir şey. Şimdi geniş, kil bir çömlektir yüreğim
kaç kez ateşlere sürülmüş
binlerce yemek pişirmiş yoksullar için
emekçiler, gezginler için
işçiler için ve küçük birimleri için
aç güneş için, dünya için - tüm dünya için - işini gereği gibi yapan
-------yoksul, islenmiş, kararmış bir çömlektir
otlar ve arada bir parça et kaynatırm içinde
aç kardeşlerim altta karıştırırken ateşi
- herbiri odununu katar
her biri payını bekler.

oturmuşlar koyunlarıyla, büyük başlarıyla birlikte
şimdi tıpkı sizin oturduğunuz gibi çepeçevre
havadan söz ediyorlar, güneşten, yağmurdan, barıştan
her geçen gün bakanları çoğaltan işaretten
hiç bir yıldızın söndüremediği o yıldızdan söz ediyorlar
ölüler de tablamızın çevresinde toplanıyor
paylarım bekliyor, onlar da.

Ve bir gömlek kaynıyor, şakıyarak kaynıyor.

Bir kaç gündür rüzgar kovalayıp duruyor bizi.
Çevrede her balışta dikenli tel örgü
yüreğimizin çevresinde dikenli tel örgü
umudun çevresinde dikenli tel örgü. Havalar soğuk bu yıl.
Daha yakın. Daha yakın. Islanmış kilometreler toplanıyor
dört bir yanlarda.
Çocukları ısıtacak küçük ocaklar taşıyorlar
cebinde yıllanmış paltoların.

Sıraya oturmuşlar, buhar tütüyor yağmurdan, uzaklıktan.
Solukları dumandır uzağa, çok uzağa giden trenin. Söyleşiyorlar
ve odanın solmuş kapısı dönüşüyor kollarını kavuşturup
kulak kesilen bir aynaya.
İşte bunları duyarak güçlenip doğruluyorum------
orada ben de söze karışıyorum ateşe odun atarcasına------
canlanıyor ateş, ışık çoğalıyor ---odun attıkça---
duvarlar kızıllaşıyor, rüzgar çekiliyor, gıcırdıyor pencereler
hâlâ çayırda otlayan eşek sıpasını duyuyoruz dışarıda
ve köpek, ölülerin ayak uçlarına oturmuş, rahat.
Güneşin doğmasını bekliyoruz.

Rüzgâr dindi. Sessizlik. Düşünceli bir saban------
tarlayı sürmek için bekliyor ------ odanın bir köşesinde.
Daha iyi duyuluyor çömlekte fokurdayan su.

Tahta sırada oturup bekleyenler
yoksullar, bizimkiler, güçlüler,
emekçiler, proleterler.
------Bir bardak şaraptır onların her sözü
bir lokma kara ekmektir
kayanın yanında bir ağaçtır
bir penceredir güneşe açılmış.

Bizim İsalarımızdır onlar, bizim ermişlerimiz
kömür yüklü vagonlar gibi ağır pabuçları
ellerinde kuşkusuz davranış------
çalışmış eller, zorlu, nasırlaşmış eller
tırnaklan yıpranmış, sert kılları
insanın tarihi kadar geniş baş parmak
uçurumun üzerindeki köprü gibi karışı.

Tarihin arşivinde de saklıdır parmak izleri
sadece cezaevlerinin arşivlerinde değil,
sık örülmüş demiryollarıdır parmak izleri
geleceğe uzanan. Ve benim yüreğim yoldaşım
kilden, kararmış bir çömlektir
üstüne düşeni gerektiği gibi yapan.

Şimdi çocuklarım, masal söyleyen dedeler gibi düşünüyorum
(sakın gücenmeyin bana "çocuklarım" dedim diye sizlere,
belki sadece yaşça ileriyim sizden
o kadar
ve yarın siz "çocuğum" diyeceksiniz bana, ve ben gücenmeyeceğim
çünkü var oldukça dünyada gençlik ben genç olacağım
bana "çocuğum" deyin, çocuklarım)------
böylece, şimdi düşünüyorum çocuklarım
bir sözcük arıyorum özgürlüğün boyuna denk:
ne daha uzun ne daha kısa
------fazlası yakışıksız
azı utangaçtır
amacıma gelince böbürlenmek değil
ne aşağıyım ne de üstünüm herhangi bir insandan.

Varacağız şarkımıza. İyi biliyoruz bunu. Senin görüşün nedir,
yoldaşım?
İyi, iyi.
Otlar kaynadı. Yağı az. Zararı yok.
fazlasıyla iştahımız, yüreğimiz fazlasıyla.
Zamanıdır.

Burada kardeş bir ışık var ------ eller, gözler yalın.
Burada ne sen benden üstün ne ben senden üstün olmalıyız
burada her birimiz kendinden üstün olmalıdır.
Burada büyük duvarın yanı sıra bir akarsu gibi akan
bir kardeş ışık var.
Düşlerimizde bile duyarız bu akarsuyu.
ve uyurken battaniyeden sarkıp elimiz
ıslanır bu akarsuda.

İki damla çırpsan bu sudan karabasanın yüzüne
kaçar duman olur ağaçların berisinde.
Ölümse bir yapraktan başka bir şey değildir
yükselen bir yaprağı beslemek için düşen.

Ağaç şimdi seninle göz göze şimdi yapraklarının arasında
senin kökün yolunu gösteriyor bütünüyle
sen dünya ile göz gözesin ------ bir şeyin yok gizleyecek.

Ellerin temiz, güneşin kalın sabunuyla yıkanmışlar
dostların masasına çıplak bırakıyorsun ellerini
güvenip bırakıyorsun ellerini yoldaşların ellerine.

Davranışları gösterişsiz, kesin onların.
Ve arkadaşının ceketinden bir saç kılı aldığında bile
takvimden bir yaprak koparır gibisindir
dünyanın dizemini hızlandıracak olan.
Dünyaya gülmesini öğretene dek
daha çok ağlayacağını bilmene karşın.

Demek ki bir çömlek. O kadar.
kilden, kararmış bir çömlek,
kaynıyor, kaynıyor şakıyarak,
güneşin altında kaynıyor şakıyarak.

Yannis Ritsos

***

Ama alamazlar bizden. Biliyoruz bunu.

A. Eren Loğoğlu

5 Aralık 2010

1 yorum:

bss dedi ki...

gene süper olmuş eren hocam ellerine kollarına sağlık sende olmasan altyapıdan bir haber olucaz meğer o etock la gerard nasıl topcularmış öyle!!bunları ne kadar zamanda görücez acaba barcada ?