19 Haziran 2012

Uyu(ma)ma


Huzursuzum. Yatağa uzanıp başımı yastığa koyduğum an gözlerim kapanmıyor. Beynimde kemirici düşünceler silsilesi ve her biri öncekinden bağımsız, heterojen bir şekilde dağılıyor dört bir yana. Ak bir denizle çevrili ada ve sahilinde baş ağrısı, zonklama. Bazen tedirgin, bedene yayılan bir titreme ateşler altında üşür gibi. Bazen çekingen, bir rüyanın ortasında bir başka rüyaya dalıp içinden çıkamama. Hapsolmaya benzer ve dönüşüyor kabusa. Göz kapaklarının açılmasını engelleyen bir mekanizma. Gece boyunca vücudun ekseni etrafında hareketi, debelenme ve devinim, gündüzü doğurma arzusuyla. Haykırış. Sessizce çalan bir orkestra. Çöküntü, göz altı ve sırt üstü. Yorgunum. Ters yüz edilmiş ve sonu başlangıcından önce gelmiş, biraz geçmiş bir yaşamın yarısında. Gelecek. Adını koyamadığım bir kadın imgesi var düşümde, kutupların çekim gücünü elinde tutan. Yaklaşamıyorum. Uzak kalınca da duyulan garip bir özlem. Sebepsiz fırtına. Sanırım seviyorum ya da bilmiyorum sezgiye dayalı bir kehanet benimkisi. Pencereden süzülen ışığın duvara düşen gölgesi, yüzükoyun bir cisim. Uykusuzluk, uykusuzzzzzz, uyku...

19 Haziran 2012

A. Eren Loğoğlu 

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Bu yazının altına yazmak doğru mu bilmem ama ifade etmek istedim; bu kadar tutkun bir taraftar (Galatasaraylı) olmana rağmen Türk futbolu üzerine yazmayı, maçları analiz etmeyi keskin biçimde bırakmanı yadırgamıştım başta, ama Galatasaray bu kadar iyi giderken, kupaları alırken ve umut vaat ederken bile bu kararlılığını sürdürmen bu ülkede oynanan futboldan duyduğun tiksintideki samimiyeti gösteriyor olsa gerek. Peki maçları takip etmeyi, izlemeyi de bıraktın mı? Bırakmadıysan, o da yakın mıdır?