1999 – 2000 sezonu Galatasaray'ın 26 Ekim 1999'da başlayan ve 17 Mayıs 2000'de kupayla taçlanan yenilmezlik süreciyle hafızalarımıza kazınmıştır. Bu sürecin hemen öncesinde yaşanılan derin acı Chelsea kaynaklıdır. Birinci gruplardan ilk sırada tur atlayan Chelsea, ikinci gruplardan da çıkmayı başarır ve çeyrek finalde karşısında FC Barcelona'yı bulur.
Hollanda ekolünün dört bir yanı sardığı bu zamanlarda Katalanlar, bu seviyeye yenilgisiz olarak gelir ancak ilk maçta beklenmeyen bir yenilgi alırlar, 1 - 3. La Liga'da da son 2 yılın şampiyonudur Van Gaal'in öğrencileri. Puyol, Xavi ve Guardiola kadrodadır. Abelardo, Sergi, Bogarde, Reiziger, Frank De Boer, Figo, Zenden, Luis Enrique, Cocu, Litmanen, Kluivert ve Rivaldo aklıma gelen diğer oyunculardır. Maradona'nın elinin Tanrı'nın eli, Rivaldo'nun sol ayağının da Tanrı'nın ayağı olduğu günlerdir kısaca ve Figo daha ihanet etmemiştir, o kadar da eskidir. Lise yıllarıma denk gelir bu güzel dönem. Futbola sevdamın doruk noktasında olduğu ve önce Hagi, Popescu, Bülent, Hakan, Taffarel sonrasında Rivaldo, Rivaldo ve Rivaldo'yla olgunlaşan bir bilincin de yaratıcısı olduğu büyülü bir dönemdir bu.
3 – 1 kaybedilen ilk maçtan sonra, tur Camp Nou'ya taşınır 18 Nisan 2000 gecesi. O zamanlar stadın adı Nou Camp'tır bizim için ve Star Tv ekranlarında sahne alır Barça. Bu öyle bir sahne alıştır ki, Barça'nın turu geçeceği anlaşılmıştır. Star reklamlardan dönmüş ve yayına bağlandığında dev bir 2 – 0 koreografisi karşı tribünde yerini almıştır. Öyle muazzam bir duygu çöker ki içinize maçın 2 – 0 biteceğine olan inancınız Barcelona şehrinden farksızdır. Maçın hakemi Anders Frisk'tir, dönemin en meşhur ve başarılı olanlarından. Futbola en yoğun ilgi duyduğum zamanlardır ve Dick Jol, Markus Merk, Urs Meier, Hugh Dallas, Kim Milton Nielsen, Pierluigi Collina gibi isimleri hala bir çırpıda sayabilirim. Maça dönelim, önce Rivaldo'nun frikik golü, sonra Kluivert'in topunun direkten dönüşü ve Figo'nun penaltı noktası civarından yaptığı düzgün vuruşuyla durumu 2 - 0'a getirir Katalanlar. Sevinenler arasında o zamanlar çok da tanınmayan bir adam da bulunmaktadır, Jose Mourinho.
Barça'nın klasik kaleci hatalarından biri gerçekleşir, genç Puyol'un da ayağı kayar ve skor 2 - 1'e gelir. Kaptan Guardiola'nın sağ kanattan kullandığı serbest vuruşa Dani yükselir ve kafayı vurur 83. dakikada, 3 – 1. Her şey ortadadır artık. 2 dakika geçmeden Barça penaltı kazanır Kluivert ile. Aslında pozisyon golle sonuçlanmış ancak hakem bir kere penaltıya hükmetmiştir ve çok kritik bir anla karşı karşıya kalınır. Topun başında dünyanın en iyi oyuncusu, penaltı uzmanı Rivaldo vardır, olmayacak olan olur ve Rivaldo topu sol direğin dibinden dışarı atar, arkadaki destek direğine isabet ettirir. 90 dakika sona erer, söz uzatmalarda söylenecektir. Figo yerde kalır ve yine Rivaldo gelir topun başına, penaltı için. Rivaldo aynı yere vurur, top bu kez alt doksandadır, 4 - 1. Nou Camp yıkılmaktadır. Perdeyi Kluivert kapar 10 kişi kalan Chelsea karşısında, 5 - 1. 1998 Dünya Kupasının sahibi Fransa eksenli bir savunmaya, belki de dönemin en iyi savunmasına sahip takımı Chelsea, Nou Camp'tan 5 gol yiyerek ayrılır. Figo, Luis Enrique, Rivaldo, Kluivert gibi isimlerden oluşan muazzam hücum hattı, bir zaferi daha kulüp tarihine yazdırırlar.
Bunları neden mi anlatıyorum. Hala gözümün önünde bu sahneler, dün gibi, yurt salonunun masalarının üstündeki sevincim. Hikayelerin bu denli kesiştiği bir ortamda paylaşılması gereken en çarpıcı noktalar, 5 - 1'lik maçta yatıyor çünkü. Xavi, Puyol, Jose Mourinho, Louis Van Gaal FC Barcelona kulübesinde, Guardiola'ysa sahadaydı o muhteşem gecede. Van Gaal Bayern Munich'i çalıştırıyor ve bu gece finale kalmak üzere, Jose ise eskiden iki yumruğunu sıkıp sevinirken, şimdi dizlerinin üzerine çökmek için geliyor Camp Nou'ya. Guardiola bu kez Barça kulübesinde, Xavi sahada ve Puyol tribünde, koridorda, soyunma odasında, takım otobüsünde, çizgiden çıkan bir topa dokunurken, Barselon sokaklarında olacak o gece. Bu kulübün ne denli bir başarı öyküsünden beslendiğini yarı finallerdeki bu isimler anlatıyor her bir yana.
Barça'ya yine 2 – 0 gerekiyor, yine o koreografi, aynı istek, ruh, mücadele, dinginlik ve zafer, tarihin yeniden yazımı, geçen yıla eklenme ihtiyacı hissedilen yeni başarılar. Onlar, futbola sanatı katanlar, kültür şehri Barselonalı Katalanlar, her şeyi hak ettiler!
Dün geceye dönelim, bu çarpıcı öyküden sonra. Neler oldu, ayrı ayrı inceleyelim;
Barça neden kaybetti, buna göz atmalıyız önce.
1 - Jose'nin taktik dehası. Kanatlara stoper taşıyan santrfor değil, kanatta sabit oynayan santrfor hamlesi, Eto'o, Puyol ve Maxwell arasında çakılı oynadı nerdeyse ve ona gelen her top ya da kazandığı, merkezde yer alan Milito'ya, ondan da ters kanattan gelen oyunculara aktarıldı. İlk golün stratejisi. Tatlı sert müdahaleler, oyunu soğutmalar, topun oyunda kalma süresini azaltma adına zorla alınan fauller, çok yükseğe kalkan ayaklar gibi futbol içi ya da dışı kanımca Inter'in çok ihtiyacı olan hareketleri de sıklıkla gerçekleştirdiler.
Jose, 4'lü savunmanın önünde Cambiasso ve Motta'yı oynattı, gol yemeyip öne geçeceğini düşünerek de Stankovic'i alacaktı oyuna, 2 - 1'den sonra alabildi oyun gelişimi gereği ki bu da stratejinin tutması anlamına geliyordu.
2 - Barça'nın iskeleti. Şunun ayırdına iyi varmak gerekir, dört aydır benzer şeyler yazıyorum. Barça geçtiğimiz sezon gösterdiği performansın çok uzağında ama hala dünyanın en iyisi. Bu durumun oyuncu ve performans bazlı sebepleri var. Dünkü maçta iskelet takımdan Abidal, Toure, Iniesta, Henry ve Eto'o yoktu. Formsuzluklar ve Eto'osuzluk oyun akışkanlığını çok etkiledi, Ibra'nın yanlış tercih olduğu yavaş yavaş kabul edilmeli. 0 – 0 biten grup maçında iskelet takımdan 9 oyuncu sahadaydı ve Iniesta da sonradan oyuna girdi. Grup maçlarının ikincisinde, yani 2 – 0 kazanılan maçta, 8 oyuncu sahadaydı. Pedro, Keita ve Busquest de diğer 3 isimdi. Jose tahmin edileceği üzere Hiddink Chelsea'si stratejisiyle Cambiasso - Motta - Stankovic üçlüsünü kullandı. Bu maçta Sneijder'in olmadığını da belirtelim ki çok önemli bir faktör. 2 - 0'lık maçın en iyi oyuncusu Iniesta'ydı ve Xavi her kilitlendiğinde, topu bir adım daha öteye taşıyacak oyuncu bulunamadı, Keita ve Busquest çare değildi, Iniesta çok arandı.
İlginç olan şuydu, o maçta goller Pique ve Pedro'dan gelmişti. Dün Pedro gol attı ve onun dışında gole en çok yaklaşan isim yine Pique'ydi. Barça'nın pozisyon bulamadığı tezine pek katılamıyorum, Julio Cesar'ın Messi'nin frikiği, ayrıca bir şutu, Sergio'nun kafası, Pique'nin vuruşu gibi pozisyonlardaki kurtarışlarını hatırlayınca. Bu pozisyonların 2. yarı meydana geldiğini de kabul etmeliyim.
3 - Hakem. Xavi şöyle dedi hakeme maçtan sonra, git ve arkadaşına -Mourinho- sarıl. Pep, top daha çok bizdeydi ama biz daha çok faul yaptık dedi. Bir gariplik vardı elbette. Pique, 2. golün başlangıcında Messi'ye faul yapıldığını, 3. golün ofsayt ve Alves'e yapılan hareketin penaltı olduğunu söyledi, haklıydı da hepsinde. Bir ekleme, Sergio'nun Xavi'nin kornerine vurduğu kafa şutu, kaleciden döndü, dönen topa tekrar vuracaktı ki, Lucio ya da Samuel karateci gibi topu uzaklaştırdılar, Bu pozisyonda da çift vuruş verilmeliydi altı pas üzerinde. Puyol'un aldığı sarı kart çok anlamsızdı. Keita'ya arkadan yapılan bir müdahalede kart çıkarmayan Portekizli, benzer hareketi Keita yapınca hemen kartına başvurdu. Çifte standard olduğunu en net gözler önüne seren de Keita'nın yer aldığı bu kısa sekanstı. Barcelona'nın her oyuncunun müdahalesine faul düdüğü çalıp, Inter'in sadece sert olanlarında karar kılmasıysa en çok çileden çıkılan durumlardan biriydi. Alves'in baldırına yapılan müdahalenin görmezden gelinmesi ise son noktaydı. Barça Nou Camp'taki maça kariyerli ve tecrübeli çok iyi bir hakem istiyor. Inter'in sürekli oyunu soğutacağını, zaman geçireceğini ve sert oynayacağını düşünürseniz, hakem tercihleri ve standardı rövanş için önemli bir konum teşkil ediyor. İngiliz hakem olursa Jose'nin işine gelecektir.
4 - Yol yorgunluğu. Kimse kabul etmiyor, bahane üretmemek adına. Oyuncuların yüzlerini, hal ve tavırlarını iyi gözlemleyen birisi rahatlıkla Barça'nın bir durgunluğu, isteksizliği olduğunu görebilirdi. Pedro, Messi, Xavi hiç pres yapamadı örneğin. Bu tür bir yolculuğa alışkın olmayan ve inanılmaz bir maç trafiğinden gelen Barça'nın Inter gibi çok dirençli bir takım karşısında öne bile geçmiş olmasına rağmen dayanım gösterememesi de biraz yorgunluk kaynaklıydı mental ve fizyolojik olarak.
Neler olabilir, ona da bakalım;
Barça, 2 önemli dönemden başarıyla çıkmıştı. Sezonun ilk yarısında Inter ve Real Madrid, kısa bir zaman önce de Arsenal ve Real Madrid maçlarından. Şimdi sıra, aslolan, en önemli virajda. 28 Nisan Inter ve 1 Mayıs Villareal. Eğer buradan da çıkarlarsa 2 kupa daha kazanacak ve sezonu muhtemelen mutlulukla bitirecekler. Çıkamazlarsa sezonu kupasız kapatıp, ders alma yoluna gidecekler. Belki de sadece lig ile yetinecekler.
Barcelona'nın hala 2 kupayı da kazanacağı düşüncesini taşıyorum. 2 - 0 isteyen bünyeler artık çok daha iyi bir takımı, dünyanın en iyisini izliyorlar ve erişilmeyecek bir sonuç değil bu Chelsea maçından tecrübelendiği üzre. Messi hala Barcelona'da ve Xavi sahada olacak. Puyol'un kontralarda yetişip top çıkarma şansı olmayacak.
Guardiola yönetiminde geçen son 2 yılda Barcelona ilk defa 2 farklı yenildi. Ayrıca son 2 yılda Barcelona sadece 2 defa evinde gol atamadı, biri şampiyonluk sonrası Osasuna maçı, diğeri de meşhur Chelsea savunmasıyla olandı. Barcelona'nın son 2 yıldaki CL tur performanslarına bakalım Camp Nou'da;
FC Barcelona 5 Lyon 2
FC Barcelona 4 Bayern Munich 0
FC Barcelona 0 Chelsea 0
FC Barcelona 4 VFB Stuttgart 0
FC Barcelona 4 Arsenal 1
Tarihin en güzel futbol oynayan takımı, istatistik olarak da bunu destekleyen argümanlar yaratacaktır. 2 – 0, maçın şifresi, bunu en iyi Guardiola biliyor zaten. Erken gol atmak ve direnci kırabilmek çok önemli. Toure'nin oynaması şart, keza Abidal'in de. Henry denemesi sonuç verir mi, Pep'in en zor kararı Ibra ve Henry arasında olacak. Puyol'un yerine Milito, Maicon olmazsa Alves kendine gelir Chivu karşısında, Zanetti etkisizleştiriyor çünkü onu. Duran toptan gol olma olasılığı yüksek.
Katalanlar, kazanacaklar, tarih için, güzel oyun için, futbol için, sanat için.
21 Nisan 2010
A. Eren Loğoğlu
Galatasaray:3-2:Tottenham Hotspur
-
Ayaktopunu İngilizlerin icat edip, sömürgeler vasıtasıyla gittikleri
ülkelerde tanıtmaları sonrası geçen yıllarla birlikte her millet kendi
çapında bir ...
1 hafta önce
4 yorum:
Eren,
Barça'nın Chelsea'yi elediği 1999-2000 sezonunun bir sezon öncesinde-yani Barça'nın 100.yılında-Şampiyonlar Ligi finali Nou Camp'ta oynanmıştı.100.yılında hem duble yapma şansı,hem de Nou Camp'ta Şampiyonlar Ligi şampiyonu olma şansı vardı,Barcelona'nın.
Bayern Münih ve Manchester United'in olduğu grupta elenmişti.Ki,Bayern Münih-Manchester United finalini de Bayern Münih dramatik bir şekilde kaybetmişti.Bu sezon,Bernabeu'daki finalin,Barcelona-Bayern Münih finali olması ironik olur.
1999-2000 sezonundaki Chelsea eşleşmesindeki 3-1 biten ilk maçta Barcelona'nın golünü Figo atmıştı. O golü özellikle hatırlamamın sebebi müthiş bir hücum organizasyonu sonucunda gelmiş olması.
Barcelona-Inter rövanş maçında tribünlerde devasa bir koreografi yapılacakmış. Taraftarlardan maçın başlamasına 45 dakika kala tribünlerde olmalarını istemişler, hepsine kartonlar dağıtılacakmış.
Resimdeki sahnenin aynısını görebiliriz.
Mozaik var net ortamında, fotoğrafı bulamadım tekrar, tarif edeyim;
Barça atkısını elinde tutan bir taraftar kartonlarla gösterilecek altta blaugrana. Kale arkaları Katalan bayrağı, sarı ve 4 kırmızı şerit, kameranın olduğu kısımda da blaugrana olacak yazısız.
Yorum Gönder