30 Aralık 2010

Basketbol Ligi'nde Lider 'Yenilmez Armada' Galatasaray



Galatasaray karşısında 4 yıldır kazanamıyorlar deplasmanda, en son 2006 - 2007 sezonunda Ahmet Cömert'te galibiyet görebildi Fenerbahçe. Oktay Mahmudi ve yaratacağı ekol kaldığı sürece de bu seri devam edecektir.

Taktik işlerine çok fazla girmeyeceğim. 5 kısaya dönerek oynun kırılmasını engelleyen Mahmudi'den, maç sonunda alan savunmasını sürdürmeyen Spahija'ya kadar pek çok detay var incelenmesi gereken.

Basketbolda savunmanın, mücadele etmenin her zaman karşılığı vardır. Pas arası, top çalma, blok ve ribaund ile oyunda kalmak süreklilik haline getirilirse, hep bir şans doğar kazanmak adına. Hücumda da ikili oynu iyi bilen bir guard ile set kurulursa, işler daha da kolaylaşır.

Galatasaray dün gece geriye de düşse, psikolojik eşiklerden de geçse, tutundu maça, kopmadı ve yeri geldiğinde öne de fırlayıverdi üst paragraftaki senaryoyu birebir uygulayarak.

Maçın kırılma anı Spahija'nın aldığı teknik faul idi. Maç sonu röportajlarında sohbeti gerçekleştiren Fenerbahçeli Loran Vayloyan'ın kışkırtıcı ve sert demeçler vermesini istediği sorularına ayar cevaplar vermesiyle de Fenerbahçe Teknik Adamlığı'na yakışmadığını belli ediverdi aslında. Maç içersinde haklı bir tepki gösterdi, karşılığında cezayı gördü ve maç sonunda da o esnadaki hareketleriyle hatalı olduğunu ve Galatasaray'ın maçı hak ederek kazandığını, hakemin o pozisyonda yanlış karar verse de, sonuca etki etmediğini dile getirdi. Tercümanın eksiksiz bunları çevirmesi de bir başka ilginç noktaydı. 3 ya da 4 defa Galatasaray'ın maçı hak ettiğini söylemek zorunda kaldı ve herhangi bir sansür uygulamadı, sanırım bunda kadın olmasının getirdiği bir etki vardı. Israrla 3. periyodu ve hakemi soran Vayloyan'a, sen periyod analizlerini tv yorumcuna yaptır, Galatasaray hak etti, kazandı, bizim antreman yapmamız gerek tarzındaki demeci de parmak ısırtan cinstendi.

Aziz Yıldırım ve Fenerbahçe yönetiminin sevdiği bir tarz değildir Spahija'nın maç sonu tavrı. Muhtemelen önce tercüman ile ve sezon sonu da Spahija ile yollar ayrılır, bu lafları kaldıramazlar çünkü.

Galatasaraylı oyuncular Mirsad'ın tahriklerine kapılmadılar, taraftarları da dizginlediler bazı anlarda. Oğuz'un potaya gereğinden fazla asılarak provoke etme çabaları da yarar sağlamadı Fenerbahçe'ye. Ömer Onan'ın her pozisyon hakemle oynamasına değinmeye bile gerek yok, zaten faul alamadığı ve maçın kırıldığı pozisyonda hakeme çok itiraz etmesinin bedelini ödedi.

Lider Galatasaray, hem de iki Euroleague Top 16 takımının önünde, Mahmudi'nin 6 ayda geldiği nokta çok değerlidir bu bakımdan. Birkaç değişiklikle ya da takviyeyle seneye çok daha iyi yerlere gelinebilir. Özellikle Rochestie, Andric gibi oyuncular yerine maç sıkıştığında oyunu açabilecek şöhretli bir isim almak opsiyonları genişletebilir.

Müthiş atmosferden dolayı taraftara, asistlerden dolayı Tutku'ya ve verilen mücadeleden dolayı takımın tümüne teşekkür ediyorum.

***

Biraz da ruh halime, Fenerbahçe'yi yenmenin verdiği dayanılmaz hafifliğe değineyim;

Öyle bir şey ki Fenerbahçe'yi yenmek, sanki o an savaşların sona erdiği, açlığın bittiği, insanların yoksul kalmadığı, eşit haklara ve özgürlüğe sahip olduğu, emeğin değerinin verildiği, adalet denilen kavramın göz ardı edilmediği bir yeryüzünde yaşıyor gibi hissediyorum.

Sadece bir anlık sürüyor, nefes alışım ve verişim esnasında geçen süre kadar kısa, ağzımdan boğazıma ve ordan damarlara yayılan su gibi yoğun bir şey. Gerçekten inanıyorum bunları yaşadığıma, var ile yok arası bir boyut.

Öyle bir şey ki Fenerbahçe'yi yenmek, iktidara, egemen olana, faşizm öğretileriyle bezenmiş bir topluluğa karşı savaş alanında kazanılan bir zafer tadı alıyor gibi hissediyorum.

Sadece bir anlık sürüyor, göz kapaklarım düşüyor, bir titreme ve ürperti hali. Bedenim sarsılıyor yerinden, faylar kırılıyor bir yerlerde, kabuk bağlayan yaralar onuyor birdenbire. Sonra uyanıyorum, gözlerimi ufalıyor, ışığı biraz kısıyor ve yatağıma uzanıyorum.

Gece, gelecek güzel günler gibi umut dolu, heyecan ve aşk ile kaplanmış dingin gövdem.

Huzurluyum.

30 Aralık 2010

A. Eren Loğoğlu

2 yorum:

bss dedi ki...

ahaha bende egemen olana karşı alınan bir zafer olarak görüyorum.bir diktatörlüğe karşı kazanılmış bir zafer gibi.keşke futboldada aynı organizasyonun içindede olabilseydik.

aksilaz dedi ki...

"Öyle bir şey ki Fenerbahçe'yi yenmek, sanki o an savaşların sona erdiği, açlığın bittiği, insanların yoksul kalmadığı, eşit haklara ve özgürlüğe sahip olduğu, emeğin değerinin verildiği, adalet denilen kavramın göz ardı edilmediği bir yeryüzünde yaşıyor gibi hissediyorum."

yüreğine sağlık