19 Haziran 2010

Top Toplayıcı Çocuk Başkan Oldu!



Bu durumun olabileceği bir spor kulübü varsa dünya üzerinde, herhalde akla ilk FC Barcelona gelirdi, gerçeğe dönüşüverdi bir çocuğun hayali. Sandro Rosell, bir zamanların top toplayan çocuğu, ezici bir çoğunluk desteğiyle Barça başkanlığına seçildi. Babası da kulübün yöneticiliğini yapmıştı, Sandro bir adım öteye götürdü bunu, önce 2003'te Başkan Yardımcısı oldu 2005 yılına kadar, şimdi de Başkan.

Laporta göreve geldiğinde seçim kampanyasının beyniydi. Laporta ve Rijkaard'ın ilk sezonunun anlatıldığı "The Inside Story" belgeselinin başrolündeydi. Neredeyse her karede vardı, Laporta'yla birlikte. Barcelonismo düşüncesi etrafında buluşan isimlerle çıkmıştı yola Laporta. 2010 seçimlerinde aday olan Marc Ingla da bu isimlerden biriydi. Sportif işlerle Sandro ilgilenirken, Marc pazarlamadan sorumluydu. Sandro'nun motivasyonundan, olumlu olmayı gerektiren gelecek planlarından -gözüpeklilik ve cesaret isteyen- etkilendiğini belirtiyordu Ingla. Kulübün çok zor günler geçirdiği 2003 yılından bahsediyorum ve böyle bir zamanda ortaya çıkan bu topluluk, Barcelona'nın tarihini yeniden yazmak adına bir araya geldiklerinin bilincindeydi. Öyle başarılı bir organizasyon ki bu, 3 başkan adayı çıkarabiliyordu.

Laporta'nın görünürde yer alan danışmanı Rosell, görünürde olmayanıysa Cruyff'du. Laporta, Rosell, Ingla, Cruyff, Rijkaard, Txiki gibi farklı karakter ve görev tanımları olan isimleri bir araya getiren de FC Barcelona ve Katalan olgusuydu. Laporta tutkuları olan bir Katalandı. Quaresma'yla transferi sonrası yapılan görüşmede Katalancayı öğrenmek için çaba göstermesinden mutlu olacağını ve Barça'nın Katalunya'da çalışan ve yaşayan insanların entegrasyonuna yardım sağladığını belirtiyordu.

Köprünün altından çok sular aktı 2003'ten sonra. Bir cumartesi gecesi Barça'nın deplasman maçına gidemeyip bir düğüne katılmak zorunda kalan ve küçücük bir televizyon ekranından yönettikleri kulübü seyreden iki çok yakın arkadaş değillerdi 2005 yazında. Laporta beraberlik golüne çılgınca sevinirken, Rosell sakin kalınması gerektiğini söyleyen adamdı, iki zıt ve Barça sevdalısı karakterdiler ve sımsıkı sarılıyorlardı birbirlerine gol sonralarında, oysa 2005'te yaşanan anlaşmazlıklar sonrası Rosell istifa edip muhalefet kanadına geçiyordu. Laporta'yı kötü bir insana dönüşmekle ve kulübü otoriter yönetmekle suçluyordu. Basketbol yönetiminde çıkan uyumsuzluklar da cabasıydı. 2006 yılında yazdığı bir kitapla da Barça'nın nasıl yönetildiğinin gerçek yüzünü ortaya sermeyi amaçlıyordu. Ronaldinho & Beckham tercihi gibi konularda Laporta karşılık verdi Rosell'in açıklamalarına. Rosell, Guardiola ve UNICEF konularında Laporta'ya tam destek verse de 2008 yılında Laporta'nın sözleşmesinin biteceği 2010 yılı için adaylığını açıklıyordu. Kulübün her alanda kötüye gittiğini düşünüyor ve sonsuz eleştirilerle sürekli gündem yaratıyordu.

Ekonomik duruma çok vakıf olmasam da sportif olarak söyledikleri gerçekleşmedi Rosell'in. Laporta, Rosell'in ayrıldığı dönemden sonra 2 yıl ciddi olarak bocalasa da -Ten Cate & Johan Neeskens değişikliği- kulüp tarihinin en başarılı sezonlarını geçirdi. Bu çerçeveden bakınca Rosell'in doğru görüş açısına sahip olduğunu söylemek zor. Yanıldı. Bu demek değil ki başarısız olacak ancak tercihlerinde Laporta kadar kusursuzluk yakalayacağına olan inanç gerçekten zayıf. Geçmişteki söylemlerinden vazgeçip daha rasyonel olmak konusunda da adımlar atması şart gözüküyor.

Seçim sürecinin bitimine yakın Laporta'yla barış sağlandı, desteğini de esirgemeyeceğini söyledi Laporta, önemli kulüp adına. Rosell'in seçim kampanyasında;

Role of the president

Sandro Rosell: Everyone has their task, but the president has to put limits on what people can do.

Social Area

Rosell: 40.000 people of Siberia could become club member and decide who will be the new president. We don’t want to lose the Catalan identity of the club. We need to regulate the members.

Economic area

Rosell: There are too many expenses and some aren’t clear. We will reduce the expenses so we can keep on growing. We want the games to be played in the afternoon so the families and children can come to the stadium.

Youth Academy

Rosell: There should only be one academy, the one in Barcelona. Instead of having global youth academies, we should control players through agreements. Our other sports sections must have their own academies though.

Pep Guardiola and Txiki

Rosell: Guardiola will be offered a 6-year contract with option to renew yearly.

Youth (animation) stand in the Camp Nou

Rosell: We want it because we want more animation at the Camp Nou, and we will work for it. But we also want zero violence at the stadium.

Unicef and the Foster Project

Sandro Rosell: “We know what the member want, everything that he want is in our program. We will not fail.”


temel konular hakkındaki bu görüşler yer aldı. İlginç ve kimseden beklenmeyen görüşlere sahip olabiliyor Rosell, Barcelona gibi herşeyin saat gibi işlediği bir kulüpte böyle bir tavır olumsuz sonuçlara yol açabilir. Sandro'nun vizyonu Laporta kadar sınırsız değil, daha temkinli, daha riski sevmeyen yapısına uygun kararlar almasıyla çok tartışılacaktır. Laporta'ya göre futboldan pek anlamadığına dair de özel bir hissiyatım var.

Txiki kalmayacak sanırım, Pep beklenildiği gibi kontratını uzattı, Torres sevdasından vazgeçmiş değil ki elde Ibra, Villa ve yükselen bir Bojan var. Cesc hamlesi kaldığı yerden devam edecek. Kulüp politikalarında değişiklik olup olmayacağını zaman gösterecek. Katalan kimliği tartışmasız bir şekilde varlığını sürdürecek ancak daha ılımlı bir havaya bürünebilir Rosell.

Nereden nereye? 2004 Ocak ayında Madrid'in 18 puan gerisinde, istifası beklenen iki isimdi Laporta ve Rosell, iki yakın arkadaş. Sadece 6 ay geçmişti göreve başlamalarından. Total Failure manşetleri vardı gazete sayfalarında. Sabır değil güven isteyen ikili kazandı tarihin kendisini. Sonrasında çok şey yaşandı ve bitti, saygısızca. Tarih onları sırayla başa getirdi, Laporta'ya başarı da verdi, Rosell'in zamanları yaşanacak şimdi, Laporta'dan çok farklı olmamasını dileyip bekleyeceğiz.

19 Haziran 2010

A. Eren Loğoğlu

Hiç yorum yok: