19 Ağustos 2011

K o n s a n t r a s y o n | 11. Kupa | Jose Mourinho "Futbolun Mezar Kazıcısı"| "Güzel Oyun Asla Kaybetmez"



Yine iyiler kazandı, yine güzel oyun sevdalıları mutlu, yine futbol oynamak isteyenler sevinçli, yine yine yine...

Her şeyi denedi ve gene kaybetti.

Birkaç genel istatistik:

Barça vs. Mourinho

17 maç, 7 galibiyet 6 beraberlik 4 yenilgi (Jose oyuncularına 8 Kırmızı Kart)

Pep vs. Madrid

11 maç 7 galibiyet 3 beraberlik 1 yenilgi

Pep vs. Mourinho

11 maç, 5 galibiyet 4 beraberlik 2 yenilgi

Taktik deha Mourinho son 8 resmi maçın 90 dakikası sonunda Guardiola'nın Barça'sını yenemedi.

Barça 1 Inter 0
Barça 5 Madrid 0
Madrid 1 Barça 1
Barça 0 Madrid 1 uzatmalarda, normal süre 0 - 0, kupayı birinin alması için maç devam ediyor.
Madrid 0 Barça 2
Barça 1 Madrid 1
Madrid 2 Barça 2
Barça 3 Madrid 2

Daha da ilginç olan, aslında Mourinho'nun Pep'e karşı 11 resmi maçın 90 dakikası sonunda sadece 1 galibiyeti bulunması.

Inter 0 Barça 0
Barça 2 Inter 0
Inter 3 Barça 1 -tek maç eleminasyon, ofsayt gol, Alves'in son dakika düşürülmesi, verilmeyen penaltı
Barça 1 Inter 0 -Bojan'ın sayılmayan son dakika golü-
Barça 5 Madrid 0
Madrid 1 Barça 1
Barça 0 Madrid 1 uzatmalarda, normal süre 0 - 0, kupayı birinin alması için maç devam ediyor.
Madrid 0 Barça 2
Barça 1 Madrid 1
Madrid 2 Barça 2
Barça 3 Madrid 2

Mourinho Barça'ya karşı kazanamıyor, sadece durdurabiliyor ve şansı yaver giderse, hakemler taviz verirse sonuç değişebiliyor, iki kere iki beş etmiyor parti talimat vermedikçe.

Camp Nou tarafına bakalım bir de:

Mourinho, 8 maç 5 yenilgi 3 beraberlik Barça'ya karşı, hiç kazanamadı. Barcelona'dan korktuğu kadar Tanrı'dan korkmuyor. Çünkü onu da -daima yürekten bağlıyım dediği- Barcelona yarattı ancak o ihanet eden olmayı seçti. Muhtemelen bu kazanamama laneti bütün kariyeri boyunca sürecek.

Guardiola'nın Madrid'e karşı oyuncu ve teknik direktör olarak kendi sahasında bileği bükülmüyor, 15 maç 11 galibiyet 4 beraberlik, hiç kaybetmedi.

Cruyff Dönemi

1988 - 1989 Kupa Galipleri Kupası
1989 - 1990 Kral Kupası
1990 - 1991 Lig Şampiyonluğu, İspanya Süper Kupası, Kupa Galipleri Kupası'nda Final (Sir Alex Ferguson ve United'a karşı)
1991 - 1992 Şampiyon Kulüpler Kupası, Lig Şampiyonluğu, Süper Kupa, İspanya Süper Kupası
1992 - 1993 Lig Şampiyonluğu
1993 - 1994 Şampiyonlar Ligi Final, Lig Şampiyonluğu, İspanya Süper Kupası
1994 - 1995
1995 - 1996

Toplamda 11 kupa

Guardiola Dönemi

2007 - 2008 B Takımı'yla lig şampiyonluğu, 2. lige yükselme
2008 - 2009 ŞL Şampiyonluğu, Lig Şampiyonluğu, Kral Kupası, İspanya Süper Kupası, Süper Kupa, FIFA Kulüpler Dünya Kupası
2009 - 2010 ŞL Yarı Final, Lig Şampiyonluğu, İspanya Süper Kupası
2010 - 2011 ŞL Şampiyonluğu, Lig Şampiyonluğu, İspanya Süper Kupası , Kral Kupası Final

Toplamda 11 kupa

Josep Guardiola 3 yılda 11 kupa kazandı. Real Madrid'in efsanevi teknik direktörü Miguel Munoz 15 yılda 15 kupa, Barça'nın yaratıcısı Johan Cruyff 8 yılda 11 kupa, Liverpool tarihi Bob Paisley 9 yılda 19 kupa, Jose Mourinho değişik takımlarla 10 yılda 17 kupa ve Sir Alex Ferguson 24 yılda 37 kupa kazandı Manchester United ile. Pep tarihin en iyileri arasına şimdiden girdi ancak bir sezon sonra başka işlerin üstesinden gelerek çok daha erişilmez bir noktaya çıkabilir.

Şampiyonlar Ligi'nde 2 yıl üst üste kupayı kazanan takım yok, bu da göz kırpıyor başarılması gerekenler listesinde. Eğer böyle bir şey gerçekleşirse Pep, Paisley'in 3 Avrupa Kupası rekoruna da eşlik edecek, Mourinho ve Ferguson'u geride bırakıp.

2011-2012 sezonunda lig daha önemli ve Pep takımı 4 yıl üst üste şampiyon yaparsa Cruyff'un bu rekoruna ortak olacak.

Pep oyunculuğu döneminde 16 kupa görmüştü. Toplam olarak 27 kupada imzası var şimdi. Johan Cruyff'sa her şeyin altına paraf atıyor.

Kulüp son 7 yılda 5 lig şampiyonluğu 3 Şampiyonlar Ligi kupası kazandı. Muazzam bir başarı. Nerdeyse aynı oyuncular 1 Avrupa Şampiyonası 1 Dünya Kupası'nı da İspanya'ya getirdiler.

Xavi, Amor'un 17 kupa rekorunu yakaladı.



FC Barcelona iki ayrı ego, iki ayrı mihrak ile mücadele etmek zorunda, bu hiçbir zaman unutulmamalıdır. Birbirini tamamlayan iki figür Jose Mourinho ve Real Madrid CF.

Pep'in üçüncü şampiyonluk ve ikinci ŞL sürecini kısaca hatırlayım haydi, bakalım Barça'yı durdurmak için futbol dışı hangi unsurları kullanmaya çalışmışlar, balık hafızaları fil formatına çevirelim, İspanya Süper Kupa ikinci maçında yaşananları daha iyi tahlil edebilmek için:

- Kasım ayının sonunda 5 - 0 biten Madrid maçındaki olaylar, Ronaldo'nun Guardiola'yı itmesi, Carvalho ve Pepe'nin Messi'ye akıl almaz kaçak vuruşları. Ramos'un Messi'ye kasti faulü, Federasyon dişe dokunur bir ceza verdi mi, hayır!

- El Clasico'dan bir hafta sonra Osasuna maçı, önce Federasyon kulüple anlaşıp gitmemeyi onayladı, ardından karardan vazgeçip durumu geç bildirdi ve Barça maç başlangıcına yetişemedi. En zavallı kısmı da maça gidilmezse 3 puan silinme tehdidinde bulunulmasıydı.

- Ocak ayında Ballon D'or ödül töreni. Xavi, Iniesta ve Messi adaydı, La Masia kazandı. Mourinho ve Madrid medyası nifak tohumları ekmeye çalıştı, Messi ödülü alınca. Hak etmediğini söylediler, Casillas İspanya'dan takım arkadaşlarını kolluyordu. Kısa süre önce Inter'den kovulan Benitez'le alay eden ve ayrıldıktan hemen sonra Chelsea'yi finale taşıyan Avram Grant'ın kendisiyle alay etmemesini hiçbir zaman anlayamayacak bir adamın Barça'daki arkadaşlığı bozması beklenemezdi. Takım daha uçakta yan yana poz verdi, dosta düşmana karşı bir aradayız, biz yılmayız mesajını iletti.

- 24. hafta Bilbao maçında Madrid medyası akıl almaz bir işe kalkıştı. Alves'in içersinde yer aldığı bir ofsayt pozisyonunun fotoğrafında montaj yaparak Barça aleyhine gündem oluşturmak istendi, ters tepti ve özür dilediler.

- Doping suçlamaları vardı sahnede. Dünya ve Avrupa şampiyonu ülkelerinin iskeletini oluşturan oyuncuları, kendi liglerinde doping almakla itham ettiler. Kafayı sıyırmışlardı artık futbol dışı işlerle çünkü Barça sahada durdurulamıyordu ve Real Madrid bu yöntemleri hakikaten çok iyi biliyordu.

- Tüm bu tartışmalar ve boş yere gündem meşgul eden olayların arkasında kalan Real Madrid maçlarında yapılan hakem hataları vardı. Villarreal ve Valencia iç saha maçlarından sonra çetele tutmayı bıraktım, ağır geliyordu bünyeye, mide kaldırmıyordu. Sarı denizaltıların kulübesiyle Jose Mourinho'nun yaşadıkları anlatıyordu olan biteni ve "canım ne var, adam sevinmesin mi attığı gole, o kulübenin orda bilmemneyi oturuyormuş o yüzden oraya gitmiş" diyerek onu savunan zavallılar vardı hala, onun niyetini ne olduğunu çözemeyecek saflıkta bir bakış açısıyla.

- 4 maç El Clasico geldi çattı, herkes futbol karnavalı bekliyordu, unuttukları bir faktör vardı, sadece kazanmaya endeksli bir şeytan. Bolca gerilim, El Clasico meydan savaşları. İlk iki maç çok büyük olaylar çıkmadı, ilk maç stresten uzak bir ortamdaydı, Mourinho aşırı defansif kadrolarla stratejik denemeler yaptı ve Kral Kupası'nda biraz da hakemin Pepe ve türevi oyuncuları ısrarla sahada tutmasıyla başarılı oldu. "Sıradan biri" aynı taktikle -bolca faul, faulle karışık topa girme, rakibi sindirme, topa gelirken bile korkutma gibi çiğ düşünceler- ŞL'ni de geçeceğini düşünüyordu, Avrupalı hakemler İspanyollardan farklıydı, cezayı kestiler, oyundan atıldı tercüman. UEFA'yı suçladı küstahça. "Por que" deyimi eklendi futbol literatürüne. Guardiola'nın elini sıkmadı. Sergio'yu ırkçılıkla suçladılar, aklandı.

- Çok şey konuşuldu, konuşulmayan mevzu kalmadı El Clasico'ya dair ve bu periyod hakikaten yıpratıcıydı. Oyuncuların İspanya Milli Takımı'ndaki arkadaşlığına kadar ilerledi.



Böyle bir ortamda Barcelona'nın sadece futbola odaklanmasını beklemek insafsızlık olurdu. Çünkü karşısında futbol dışı her unsuru kullanmak isteyen iki ayrı haksız kazanım üyesi vardı. Üzücü olan kısım Barça'nın zaman zaman güzel oyun felsefesinden sapma göstermesiydi. Rakip takım oyuncularının aşırı sert oyunları cezalandırılsın diye pozisyonlar abartıldı yeri geldiğinde, kimileri Barça'nın da fair play ruhu taşımadığından yakındılar, halbuki Mourinho özelinde gerçekleşen eylemlerdi. Doğru değildi, yakışmıyordu ancak ona, adam olmayana, adam olmadığını gösterircesine davrandılar, çok da suçlayamıyorum onları. 2010 Dünya Kupası Finali'nde tarafsız maçı izlerken Hollanda oyuncularının aşırı sert müdahaleleri sonucu İspanya'yı desteklemeye başlayan biri gibiydiler sahada. Rakibin hamlesine karşı argüman buldular sürekli, yere yattılar, zamandan çaldılar, hakeme itirazı sıklaştırdılar ama çoğunda haklılardı çünkü rakip oynamak ve oynatmak istemiyordu. Şampiyonlar Ligi Finali'nde tek olay dahi çıkmaması, kendini abartarak yere atan herhangi bir Barça oyuncusunun bulunmaması, meselenin temelinde Real Madrid ve Mourinho olduğunu açıkça ifade ediyor.

Olayları yalnızca derbi maçında gerilim, sert faul, kırmızı kart olur argümanıyla da açıklayamayız. Yaklaşık 10 ayda 7 maç yapıp, o günden bu yana bir milim bile olumlu gelişme yaşanmaması rastlantı değil. Birileri gerilim devam etsin istiyor, o birilerinin kim olduğu, olayları kimin çıkardığına bakarak rahatlıkla anlaşılabilir.

Mourinho öncesi Pep döneminde oynanan altı El Clasico'yu hatırlayın. Hiç kavga olmadı. Ve Madrid bu maçların bazılarında (2-0 Eto'o & Messi, 1-0 Ibra) Barça'yı şu ankinden daha çok zorlamıştı. Üstelik o maçlarda Casillas, Ramos, Arbeloa, Pepe, Marcelo, Albiol, Xabi Alonso, Ronaldo, Higuain, Benzema gibi isimler vardı ve oyuncuların birbirine girdiği anlar yaşanmadı. Aynı oyuncular Mourinho geldikten sonra evrim geçirdiler neredeyse. Art niyet, posta koyma, kavga, kırmızı kart, hakemle oynama, maç sonu demeçlerinde rakibe saygıya dair emare göstermeme gibi pek çok argüman sunulabilir. "Por que" denilmesi gereken yer tam da burası aslında, gözlerden kaçıyor.

Ne değişti, futbol yönü kuvvetli bu oyuncular nasıl oldu da birer canavara dönüştüler ve artık Barçalı oyuncuları bile -Messi'nin topu dışarı vurması, Iniesta'nın rakibini itmesi, onlar da zorunluluktan, hakkını aramak için isyan ediyor, naif adamlardı bunlar, yazık- kendilerine benzetmeye başladılar?

Mesut Özil'in nasıl bir ruh haline büründüğü gözlemleniyor, keza Ronaldo'nun bu olaylardan sıkıldım tadındaki yaklaşımı, sezon sonu ayrılacak kanımca başarı gelmezse.

Bulabildiğim tek cevap Jose Mourinho ve onun tamamen kazanmaya yoğunlaşmış futbol felsefesi. Elbette Madrid'in sürekli Pep'in Barça'sına karşı kaybetmesi -11 maç 1 galibiyet, o da uzatmalarda- oyuncular üzerinde psikolojik bir tahribat yarattı. Bazı kasıtlı müdahaleler bunun dışavurumu, ezilmişliğin getirdiği bir çökme var Real üzerinde. Bunun üstesinden gelemiyorlar ve mevcut süreci yönetmesi için getirilen son teknik adam, bu ortamdan beslenmeyi seven bir vampir, oyuncularına aşırı duygu yüklemesi yaparak nemalanıyor. Kan dökülsün istiyor işte, başka izahı var mı!

Futbol konuşamıyoruz, istediği bu. Maç bitiyor o manşetlerde. Yaptıkları yayınlanıyor, iyi ya da kötü, doğru ya da çirkin. Rol çalıyor. Barça'nın her başarısına gölge düşürme telaşıyla davranıyor. Barça'yı istediği zemine çekiyor, beyinlerini kurcalıyor, Barça oyuncularının her demecinde onun adı geçiyor, istediği bu.

İstediği bu ya, bence Barça her seferinde savaştan mental olarak güçlenerek çıkıyor. Sezon boyunca konuşmayıp sahada soğukkanlı kalarak ve sıklıkla futbolu düşünerek tuzağa düşmediler bunca zaman. Mourinho'nın soğuk savaş taktikleriyle baş etmeyi öğrendiler ve bunu en güzel Bernabeu'de 0 - 2 kazandıkları maçta gerçekleştirdiler, üzerine gitmeyeceğim sen gel topa bas çağrısında bulunarak.

Mourinho bunun da farkında, zekice kurguladığı gerilim planları tutmuyor ve ateşi daha da alevlendiriyor kontrolsüz bir şekilde. Bir süredir kazanamıyor ve üzerinde oluşan baskı ona tamamen saçmasapan işler yaptırmaya başladı. Barça'nın gerisinde kaldığını görüyor, bunu hazmedemiyor ve saygınlığını yitirmeye devam ediyor. Kazanmaya o kadar endekslenmiş ki, kaybetmenin ne anlama geldiği konusunda bir düşünce üretemiyor ve abukluklar da biraz buradan çıkıyor.

Delirmiş gibi davranmaya başladı, tüm yeryüzü izledi. Messi'ye yaptığı anlamsız hareket, Fabregas'ın kafasına tekme atmak için yanına kadar gelmesi, Vilanova'nın gözüne parmağını sokmaya çalışması gibi eylemler başka türlü açıklanamaz. Hakeme itiraz, hakaret, her pozisyondaki abartılı mimikler bir nebze anlaşılır ancak şu son olaylar travmatik boyutlarda bir ruh haline geçtiğinin göstergesi sanırım.

Bu arada bir dipnot düşeyim. Şu Katalan meselesinin artık önemsiz olduğundan dem vuran arkadaşlar için maçtan bir sahne sunacağım. İspanya'nın uzun yıllar devlet tarafından desteklenmiş televizyonu TVE, Mourinho'nun Vilanova'ya yaptığı hareketi şu görüntülerle duyurdu.

Devlet televizyonu alenen manipülasyon yapıp olayın başlangıcını makaslıyor farklı bir açı kullanarak. Sanki Mourinho orada öylece dururken Vilanova gelip tokat atıyor gibi bir imaj çıkıyor ortaya, nasıl yanılsama! Önce Barça'ya, aslında Barça üzerinden Katalunya'ya karşı sergilenen düşmanlığın ve ayrımcılığın ifadesi. Hala yok öyle bi' şe' demeye devam etsin birileri, üç maymunu oynasınlar. Geçmişe göre azalma var ancak Madrid & başkent & Krallık kültürünün bir anda yok olması tarihin diyalektiğine aykırı, hep atlıyorlar.

Maç sonu basın toplantısında Vilanova'yı tanımadığını söyledi Jose. Tanımadığı birini gitti o hengamede buldu ve gözüne parmağını sokmaya çalıştı öyle mi! Alenen yalan söylüyor. Tıpkı geçen sene olduğu gibi. Bir de ismini değiştirerek alay ediyor aklı sıra.

Ona en iyi cevabı Pep verdi; "Tanıyıp tanımamasının önemi yok, o bizim için önemli biri şeklinde." Güzel adam böyle olunuyor. Ayrıca bir gün kötü şeyler olacak, umarım futbol sahada kalır deyip noktayı koydu.

Maç bitiminde ödül törenini beklemedi Madrid, talimatı veren Jose Mourinho'ydu. Xavi "Kral Kupası Finali'nde biz onları alkışlamıştık" dedi.

Pique, bu olanların ve bir süredir yaşanan tansiyonun Madrid oyuncularıyla bir ilgisi olmadığını çünkü onları daha önceden de tanıdığını ve harika insanlar olduklarını belirtti. Birisi bu işe dur demeli, Mourinho İspanyol futbolunu mahvediyor diye devam etti sözlerine.

K o n s a n t r a s y o n burada devre giriyor tam da. Barça Jose Mourinho ve onun ani-futbol zihniyetiyle boğuşarak daha da kuvvetleniyor. Motivasyonunu artırıyor. Bence İspanya Süper Kupası'nda yaşananlar, özellikle Jose'nin Vilanova'ya hareketi ciddi bir kamçı olacak sezon boyu. Barça'nın sık sık rotasyona gideceği lig maratonunda böyle bir itici etkiye çok ihtiyacı var. Hazırlık sürecinde üç maç kaybetmesinin ana unsurlarından biri buydu çünkü.

Çok yalın ama ince bir detay vereyim, Barça genelde La Masia'nın ters tarafındaki kaleye ikinci yarıları hücum etmek ister ve tercihini böyle kullanır. (5-0 öncesindeki El Clasico'larda gollerin atıldığı kalelerden -Ibra, Eto'o & Messi) kafanızda bir resim çizebilirsiniz.) Jose Mourinho Camp Nou'daki son iki maç Casillas'a kaleyi seçtirip Barça'yı rutin eyleminin dışına çıkmaya zorluyor. Elbette maçın gelişimine zerre katkısı olmayan bir nüans ancak sinir bozucu.



Gelgelelim teknik analize:

Öngördüğüm gibi Guardiola bu defa riske girmedi. Teorik kusursuzluk denklemi -ideal oyuncu / pozisyon oranı 1.0- 9/11 gibi bir oran işaret ediyordu.

Javier - Pique'nin merkez sol savunma oynamasından ötürü merkez savunmanın sağında
Pique - Puyol'un yokluğunda merkez savunmanın solunda

Diğer 9 oyuncu, ideal pozisyonlardaydı.

Madrid'in iki maç sonunda -özellikle ilk maç- futbol olarak arayı kapattığı üzerine bir algı yaratıldı. Buna pek katılmıyorum.

Ana sebebi, Barça'nın geçtiğimiz sezonu Madrid'den neredeyse bir ay sonra kapaması -Madrid için ŞL Yarı Final sonrası sezon bitti- ve yeni sezonu 15 gün geç açmasıydı. Oynanan hazırlık maçları ve bu maçlarda tercih edilen oyuncular bile bunu görmek isteyen adına yeterli argümanlarını sunuyor bize.

Madrid tamamen İspanya Süper Kupası Finali'ne olabilecek en hazır kadroyla gelip Barça'yı yenmeyi planladı. Böylece psikolojik üstünlüğü elde edecekti bütün sezon boyunca. Sanırım 5 yıl sonra ilk maçın Bernabeu'de olduğunu da düşünürsek Barça'ya karşı üç maçlık bir periyotta baskı yaratabilirdi bir anda.

Barça'ysa gerek as oyuncuların yokluğu gerekse yorucu Amerika turu sebebiyle iyi bir hazırlık dönemi geçirmedi. Guardiola yeni isimler deneyerek sezonunda kimleri kullanabileceğini sınadı. Xavi, Pique, Sergio ve Pedro'nun ilk ciddi maçıydı Camp Nou'daki Madrid karşılaşması, bu açıdan da bakmak gerekiyor.

Takımın olağan pas ritmini bulamayıp topa sahip olamamasında temel faktör buydu, ilk maçtan bağımsız. Barça daha kontrollü hücum etti bile denilebilir.

Kaleye atılan şutlar eşit, ilk maça göre ciddi düzelme vardı takımda ve üstelik takımın fizik kondisyonu yerlerde sürünüyordu.

Barça'nın gollerinde Madrid savunmasının öne çıkıp alanı daraltma ve Barça'yı o bölgeye sıkıştırma stratejisinin etkisi vardı. Arkaya sarkmalar sıkça yaşandı Messi özelinde. Jose Mourinho ritmi bozmak adına bunu göze aldı da denebilir. Bu taktiğe, ofsayt itirazı olarak elleri havada oynama ve sürekli yan hakemle konuşma gibi eklemeler de yaptı elbette, ondan beklendiği gibi. İstisnasız her pozisyon yan hakeme oynadılar, özellikle ilk yarı.

Barça fizik olarak iyi bir seviyeye geldiğinde pas ritmi de otomatik olarak düzelecektir çünkü çakılı kalan oyuncular yerine hareket halinde, dinamik bir takım olma hali Barça'nın oyun planının en önemli parçası. Sergio'nun en kötü maçlarından birini çıkartma sebebi tam da bu hareketsizlik meselesiyle ilintili ve Madrid'in baskısıyla bunun bağlantısı yok çünkü çok daha zor pozisyonlarda, ceza sahası içinde bile paslaşabildiklerini biliyoruz. Guardiola da kazanmayı beklemiyordum tarzında bir demeç vardı, ilk maçta girdiği riski hazır olunmadığı için kupayı feda etmesiyle açıklayabiliriz.

Barça'nın dört gol yemesi savunma yönünden tehlike sinyalleri olarak algılanabilir. Puyol yok hala, büyük mesele. Javier'in merkez savunma uyum süreci daha tamamlanmamış. Pique'nin de sola yakın oynamak zorunda kalması, oyuncuyu topla ileri çıkışlar ve Alves'i oyuna sokma konusunda kilitliyor.

Barça üç yıllık Pep döneminin en çok gol yediği sezonunu yaşayabilir. Bunun gerekçelerinden biri Keita'nın ön alan ve Javier'in arka alan savunmasına kaydırılmasıdır. Pep'in zihninde bana göre doğru olmayan Xavi & Cesc & Iniesta ütopyası var. Bu denemenin de savunma zaafı olarak sonuçları olacaktır. Aynı şekilde hücuma alternatif kazandıracağı da kesin. Fabregas, Xavi'ye göre önde oynamayı daha çok seven ve asist, gol sayıları yüksek olan bir oyuncu. Birkaç sene içinde dünyanın en iyi orta sahası olarak anılacağını düşünmeye şimdiden başladım ve 10 dakika yetti bu yargıya varmam için.

Guardiola'nın Thiago, Xavi & Iniesta'nın 20 yaşındaki halinden iyi tanımını, Cesc Xavi & Iniesta'nın 24 yaşındaki halinden iyi olarak genişletebiliriz.

Alexis Sanchez nasıl monte edilecek, bunu da zamanla öğreneceğiz ancak dün gece bir kez daha anlaşıldı ki Pedro çok önemli işler -koşu, pas, baskı- yapan, takım arkadaşlarını tamamlayan bir oyuncu, ondan vazgeçmek sistemin sekteye uğraması ve savunma zaaflarının artması anlamı taşıyor.

Villa çok top ezdi, bazı maçlarda Afellay / Alexis tercihini bu bölge üzerinden değerlendirmek daha akılcı olabilir, Iniesta'yı kaydırmak yerine.

Yenilen gollerin duran top sonrası kaoslar olması can sıkıcıydı. Madrid'in en önemli silahının bu olduğunu ısrarla vurgulamamıza karşın toplamda üç golün bu şekilde gelmesi, konsantrasyon eksikliğinin de ifadesiydi.

Messi'nin en yetersiz halinin -bazı anlar ayakta duracak hali olmadığı belli oluyordu- 3 gol 2 asist ile kupaya imzasını atması, sezonun korkutucu boyutlarda güzel geçebileceğinin habercisiydi.

Dani Alves'in Ronaldo karşısında sergilediği savunma performansı takdire şayandı, gerektiğinde bunu da yapabileceğini gösterdi. Tüm maç boyunca yalnızca bir kez geçildi sanırım.

İdeal kadro sahaya çıkınca kara bulutlar biraz olsun dağıldı. Ancak çıkarsama yapmak için çok erken. Ön yargılardan sıyrılıp her şeyi sahada gözlemleyecek ve analiz edeceğiz. Süper Kupa Finali'ndeki Porto maçı var sırada.

Guardiola 11. kupa, bu bir rekor şeklindeki yoruma, "Ben kazanmadım, yalnızca bu kulübün bir parçasıyım, Hiçbir kupa sayısı, Johan'ın bu kulüp için yaptıklarının yanına bile yaklaşamaz" cevabını verdi.

Pep'in sözleri her şeyi anlatıyor. Kimin desteklenmesi ve kime ruhun satılmaması gerektiğini.

La Masia:

2011/12: Valdés, Pique, Puyol, Xavi, Iniesta, Messi, Busquets, Pedro, Fontas, Thiago, Cesc
2010/11: Valdés, Piqué, Puyol, Xavi, Iniesta, Bojan, Messi, Jeffren, Busquets, Pedro
2009/10: Valdés, Piqué, Puyol, Xavi, Iniesta, Messi, Bojan, Busquets, Pedro.
2008/09: Valdés, Piqué, Puyol, Xavi, Iniesta, Messi, Bojan, Busquets, Jorquera.
2007/08: Valdés, Puyol, Xavi, Iniesta, Giovanni, Messi, Oleguer, Bojan, Jorquera.
2006/07: Valdés, Motta, Puyol, Xavi, Messi, Oleguer, Iniesta, Jorquera.
2005/06: Valdés, Motta, Puyol, Xavi, Gabri, Oleguer, Iniesta, Jorquera.
2004/05: Valdés, Motta, Puyol, Xavi, Gerard, Oleguer, Iniesta, Jorquera.
2003/04: Valdés, Puyol, Xavi, Gerard, Gabri, Luis Garcia, Motta, Jorquera.

Yeni sezon Barça'ya Cesc'le birlikte ilk 11'in tamamının La Masia çıkışlı olabileceği bir durum yaratıyor, fantezi de dursa.



Kupayı kaptan Puyol kaldırmadı, bir devrin sona erdiğinin mesajıydı adeta. Xavi yıllarca beklediği onuru yaşadı.

Gelmiş geçmiş en güzel oyunu sergileyen, altyapısından çıkardığı oyuncularla bunu başaran, futbol dışı unsurlara rakibi bunu dikte etmedikçe başvurmayan, takım olmayı başaran, her gol sevincinde yüzlerde ve kucaklaşmalarda ben kazandım değil biz kazandık hissini uyandıran FC Barcelona, bir kulüpten daha öte olan, çirkinliğe, kötülüğe, ahlaksızlığa inat sürdürecek koşusunu.

"Güzel oyun asla kaybetmez"

Menotti için, adalet için, futbol için, durmayın...

19 Ağustos Cuma

A. Eren Loğoğlu

6 yorum:

barça daima dedi ki...

madritin dün geceki baskısına benzer baskıları kırmak bence set oyununda olduğundan daha kolay.bunu messi pas iniesta gol-ile gördük.ortada ikinci hareketle aşılır.busquets çok kötüydü.
morinyoya yapılanı! anlatan haberleri marca ve as doğru şekilde verdi.federasyon bi ayar verir mi!alexis ve afellay rotasyonunda pedro değil villa kullanılmalı öncelikle.tabii ki rakibe ve skora gidişata göre.villa da çok kötüydü.bir sonraki clasico ya barça puan farkıyla giderse gene kolay maç olur!diyorum.selamlar!

Shareef dedi ki...

İlk maçta ceza sahasına bir kere girdi barça neredeyse.. İkinci maçta Messi 2 kere sarıkart görmeliydi ama görmedi her zamanki gibi (faul düdüğünden sonra sinirle topa vurmak bir tek barça maçlarında barçalılar yaparsa sarı kart değil) Her pozisyonda kendini yere atan güzel futbolun futbolcuları peh..

Faik Can TOK dedi ki...

Gerçekten mükemmel bir analiz, baştan sona sindire sindire okudum ve ülkemizden bir yazarın İspanya'nın yaklaşımını, Barça'yı, Madrid'i, mental rahatsızlıkları olan Mourinho'nun Real'in asaletini kısa sürede tüketişini, anti-futbol anlayışını ve oyuncuların durumlarını bu kadar güzel yorumlaması beni çok mutlu etti. Koyu bir Barça taraftarı olsam da fanatizm dolu, küfürlü yorumlar yerine böyle objektif yazıları okumak cidden çok zevkli ve memnun edici. Her satırınızı ilgiyle takip etmeye devam edeceğim,iyi çalışmalar...

Adsız dedi ki...

Dünya kadar çirkef ötesi faul yap,sadece bir iki tanesi cezalandırılsın.Aynı geçen sezonki Kral Kupası finali gibi.

Sonra çık "ama ama ama Messi de düdükten sonra topa vurdu,onun içün biz haklıyız ıngaaa ıngaaaa" diye ağla.Yemin ederim cinnet geçirecem.

Fark nerede biliyor musunuz man kafa Real'liler,bir taraf hakem hatalarını hiç gündeme getirmiyor,bunları günlerce tartışmıyor/tartıştırmıyor,diğer taraf yani Taktik deha Mourinho başarısızlıklarını örtmek için günlerce olayların üzerinde yaygara yapıyor.Sonuçta sizce hangisi akılda kalıyor ve önyargı oluşturuyor????

Messi'nin yediği onca tekme,tokat,dirsek...buraya videoları eklesem belki biraz utanırsınız.Bu adam hiç birine dönüp bakmamıştır bile.Dün akşam biraz isyan etmişse size DOKUNAN NEDİR!!! Sizin avucunuzu terleten,canınızı sıkan nedir.

Siz mi öğreteceksiniz iyiyi,doğruyu,güzeli.Uzak durun yeter,gidin ne kadar övünüyorsanız övünün yaptıklarınızla yapacaklarınızla...

total barça dedi ki...

pepenin tekmesi marcelonun tekmesi ,messinin düdükten sonra topa vurması-öfkeyle!-aynı kategoride değerlendirilmez.marcelo ilk harekette kart yemeliydi.xavi nasıl ilk hareketinde kart almışsa.
bi de şunu düşünün marcelo hangi taktik gereği oyuna girdi.bir defa topla buluştu iki tekme attı-isabet edenleri kastediyorum-bunlar mounun akıl!oyunlarının değişik !görünümleridir.her takımda böyle kişiler vardır yanında ve kullanır...portoda jorge kosta çelside carvalho interde samuel materazzi motta...şimdi nerdeyse tüm madritlileri almış avucuna..çünkü 2-3 oyuncu yetmiyor oyun bozmaya barçaya karşı.kaka benzema dışında hepsi babalarına uymuşlar mesut bile..bi de arbeloa olsa tamamdı.gerçekleri görün.iyi ve kötüyü ayırın .marcelo kale önünde pedronun dizine basınca pedro da yerden kalkmadı zaten demeyin.bu oyunun kurallarını öğrenin.faulü öğrenin.

Adsız dedi ki...

arkadaşlar tamam barcelona son 3 seneyi acayip domine etti ona lafım yok ama realin futboluna niye laf atıyorsunuz futbol diğer takıma karşı oynanır o takkım ne yaparsa yapsın hakem denen bi şey var ki bu maç öyle çok sert geçmedi ayrıca madridd iyi oynadı ama karşıda messi gibi bi futbolcu olduğu için kaybetti ben 20 senedir futbolu takip eden biri olarak(hafta sonu en az 3 maç avrupadan ) biz kimleri gördük bu arenda mesela arsenal chelsea yi son 21 maçta sadece 5 kez yenebildi drogba nın arsenale attığı gol sayısına bakın oda gari p bi durum liverpool 21 sene sonra 2 sene önce chelseayi londra da yendi keza fener galatasaray abartmayın bu kadar bunlar olan seyler ki messi iyi topçu mükemmel ama sanatçı değil keşke ronaldoyu(brezilyalı ) şu dönemde oynasada intere ilk geldiği dönem gibi (ortasaha forvet oynardı ki sakatlanınca sadece forvet oynamaya başladı ) herkes topçu görse