28 Nisan 2011

Master Yoda aka P e p | Tarihin En İyisi Olmaya Doğru | Güzel Oyun, Adalet, Gönül ve Vicdan Zaferi



Madrid 0 - 0 uğruna sahada, orta çizgiyi geçmiyorlar, Ronaldo ellerini iki yana açarak arkadaşlarına isyan ediyor yardıma gelmemelerinden ötürü. Yine de çıkmıyorlar kenara bakıp. Bir ara öyle bir sahne yaşandı ki izlerken utandım. Madrid basmıyor, top Xavi'nin ayağında kendi yarı sahasında, işaret ediyor gelin biraz rahatsız edin de çıkalım diye. Biri tuzağa çekmeye çalışıyor, öteki düşmeyi reddediyor. Ekranları başında olanlar da ŞL yarı finalinde bu saçmalığı seyrediyor. Sebebi kim, elbette özel olmayan, kibirli tercüman. Egosu, savunma futbolu oynatıyor diye tarihin en iyi teknik direktörlerinden biri olan Capello'yu kovan Madrid'i aşan adam. Di Stefano'ya ayar vermeye kalkan, Cruyff'a dil uzatan, Guardiola'yı seviyesine çekmeye çabalayan adam, adam olmayan adam aslında. Futbolu değil sadece kazanmayı seven, bu uğurda her şeyi göze alan kötü bir karakter. Kötülükler krallığı Madrid bile iyi kalıyor yanında, o denli bir rezillik.

Dört gün önce lig üçüncüsüne yedekleriyle 6 gol atan takımı ŞL yarı finalinde, dünyanın gözünün önünde düşürdüğü durum ortada, artık saygıyı bile hak etmiyor. Ronaldo'nun maçı 10 metre bile top süremeden tamamlaması taktiksel bir dehanın ürünü değil, aşırı saygının bedeli. Geçen sezon şansının ve hakemin yardımıyla Barça'yı elediğini bilen, bu sene de 5 - 0 yenilince oluşan saygı. Çok abarttı, bu noktaya getirmemeliydi. Strateji bu kez tutmadı, bir yerde patlayacağı o kadar belliydi ki ve 4 El Clasico başlamadan belirttiğim, eleminasyon ve uzun maratonda büyük aksilik çıkmazsa bu Barça kaybetmez, tek maçsa belli olmaz öngörüsü gerçekleşmek üzere.

Pepe atılmasaydı diye bir mazeret olmaz çünkü sert oynamak, rakibi sindirmek, sürekli topla karışık rakibe hamle yapmak stratejinin bir parçasıydı. Hakem atlamadı bu kez, İspanyol değildi.

Pepe'nin diğer maçlarda da atılması gerekirdi, Mourinho aldığı riskin sonucunu çok ağır yaşadı, travma gibiydi. Atılmayan Marcelo, Lass, Adebayor ve Ramos, Arbeloa gibi çirkef ötesi oyuncularıyla da bir yere kadar dayandı denebilir bu taktik.

Bir sav daha var, Barça da çok çirkef şeklinde. Karşında öyle bir rakip var ki seni sürekli tahrik ediyor, buna zorluyor, hakemlerden yardım alıyor, 2 maçı onun sahasında oynuyorsun, teknik direktörünün bir senedir etmediği hakaret kalmadı basın toplantılarında, taraftarı Nazilere selam çakıyor tribünden ve böyle bir ortamda Barça'nın pür-i pak olması bekleniyor, el insaf!

Hak edene hak ettiği gibi davranacaksın, lamı cimi yok. Camp Nou çimlerinde sulayacaksın bol bol. Müdahale varsa kendini bırakacaksın, üzerine gitmeyip top çevireceksin. Pedro ve Sergio'ya yükleniyorlar, Barça'ya yakışmadığından dem vuruluyor. Bir sezonu inceleyin, bu adamların gerçekleşen eylemleri abarttıkları maç sayısı üçü beşi geçmez ve çoğunlukla Madrid maçlarıdır bunlar. Zannedersin hep böyle davranıyorlar. Marcelo vuruyor adamın vücuduna, onu eleştiren bulamazsın, vay ölmüş adam taklidi nasıl yaparsın serzenişleri sonra. Yahu futbol dışı işlerin babasını yapıyorlar karşında, Messi düşürülmüş yerde, Ramos yanından geçerken bile vurayım derdinde. Arbeloa koşan adamın önüne duruyor, net faul, niye yüzünü tutuyormuş da kırmızı kart aranıyormuş. Barça sert oynuyor mu, hayır, art niyetli mi, hayır, rakip kart görsün diye uğraşıyor mu, evet çünkü katı futbolun karşılığı olarak ceza almalılar, bundan daha doğal bir durum olamaz. Ha, bu güzel gözükmüyor Barça'ya yakışmıyor diyenler de haklıdır ancak kuralları Mourinho koyuyor, taraflardan biri o, eleştiri ordan başlayacak gerisi laf-ı güzaf.

Gerilimden beslendiği ve Barça'nın oyun içi konsantrasyonunu bozmaya çalıştığı için adam kavga çıkarmaktan da sakınmıyor. Her maç ayrı bir olay, devre arası Pinto hafif bir tokat attı birine, Chendo geliyor boğazına yapışıyor, Milito yere indiriyor, Ramos tetikte bekliyor, Valdes arada. Maçı bu noktaya taşımış Jose, futbol umrunda değil. Haklı olarak Pinto atılıyor, küçük de olsa avantajı alıyor yani. Zihinleri futbol yerine bunlarla yoruyor ve zevk duyuyor bundan, en az kazanmak kadar.

500 milyon Euro'luk Real Madrid, ŞL yarı finalinde, kendi evinde Adebayor, Higuain, Benzema, Kaka'dan birini bile tercih edemiyor, gerekçe belli, onlar oynarsa Barça'ya dayanamam, oyunu 0 - 0'a bağlayıp es kaza gol atma şansım olmaz. Elinde olanak bulunmasa, böyle oyuncuları olmasa yaptıkları anlaşılır. Sporting Gijon'la Barça'ya karşı hücum oynayamazsın ama Kaka, Ronaldo olan bir takıma orta sahayı geçmeme emri veriliyorsa, sorun oyuncularda değil teknik adamda ve kaybeden, stratejisine fazla güvenen Mourinho'dur.

Biraz daha ileri gideyim, Real Madrid'in kadrosu Barcelona'dan geniş ve hücum opsiyonları olarak içeriği çok çeşitli şeklinde de nitelendirilebilir ve en önemli silahını kullanmaktan imtina ediyorsun, hayret!

Ve Salı günü Guardiola ilk defa Mourinho'nun suyuna gitmişti. Akıl oyunları ustasına, ben sahada konuşurum demişti, Pep sözüne kızarak. Basın odasında onunla yarışamam, o her şeyin en iyisini, en doğrusunu bilir diyerek devam ediyordu konuşmasına, Jose'nin iki tür teknik direktör var, Guardiola üçüncüsünü yarattı eleştirisine karşılık.

Çimleri yine kestirmedi, bu maç özelinde sulatmadı da Jose. Birinci gol öncesi Marcelo'nun kayma sebebini buna bağlayanlar var, intihar denir herhalde, kazdığı kuyuya düşmek ya da.

Maçtan sonra ipe sapa gelmez açıklamalarda bulundu. Kontrolünü tamamen yitirip akıl sağlığını zorlayan ifadelerdi çoğu. Tarihin en iyi takımı sıfatı yakıştırılan, her maç ayrı bir futbol zerafeti sunan, bileğinin hakkıyla bulunduğu konuma gelen Barça'yı UEFA tarafından kollanmakla suçladı. Gitti bunu bir de UNICEF'e bağladı, önümüzdeki seneye yatırım olsa gerek, seneye formada yazmayacak muhtemelen, o denli de çakaldı. Bitmedi suçlamaları, Pep'i ikinci maç için gerilime sokmak, sakin kalmasını engellemek istiyordu, onun başarıları skandallarla hatırlanacak diye bir çıkış yaptı. 2009'da Chelsea'yi ve şimdi de kaybedilen bu maçtaki hakem hataları hafızalardan silinmeyecek dedi. Aradaki sene, 2010 ise onun açısından mucizeydi.

Pep'in 2. ŞL kupasını alıp kendisiyle durumu eşitleme olasılığından da rahatsız. Bunu bile dile getiriyor, hesap ediyor ruh hastası.

Maç sonu yenilgiyi hakemi bağladı kısaca. Komediydi. Utanmadan sıkılmadan Barça'yı hakemleri etki altında bırakmakla itham etti, Pep'in maç öncesi açıklamalarından ötürü. Arsızdı. Lig ve kupa maçlarından sonra Guardiola ağzını açmadı hakemler hakkında. Ve affedilir yanlışlar değildi yaptıkları, Marcelo'nun penaltısı, atılamayan Pepe gibi. Kendisi bir yıldır hakemlere atıp tutuyor ve bunu Real Madrid'in gözle görülür bir biçimde desteklendiği İspanya Ligi'nde yapıyor.

Futbol sahnesine çıktığı Porto'dayken oynadığı United maçını ne çabuk unuttu, çok geriye gitmeyelim haydi, daha geçen seneki Sneijder'in Alves'i düşürmesine verilmeyen penaltıyı, Milito'nun ofsayt olan ve Bojan'ın sayılmayan golünü. Hakem hatalarıyla CL kazanmıyormuş, çünkü sana saygı duyan rakiplerin senin ve hakem hakkında bu denli yüksek sesle konuşmuyorlar da ondan. Böyle bir algı yaratıyor ve bunun üzerinden yargı oluşturuyor, ne kadar sahtekarca değil mi! Hakem hataları olur, fahiş de durabilir ki dünkü maçta böyle bir şey gözükmedi en azından, ancak tarihin en iyi takımına bunları hakemler taşıyor, ondan eleyemiyorum dersen götümle gülerim buna.

Mazide kalan odak kaydırmalarından bazıları, hakemler hep onu engelliyormuş;

http://www.goal.com/en/news/1716/champions-league/2011/04/28/2462221/he-doesnt-go-quietly-jose-mourinhos-champions-league-exit

Maçın hakemi Stark'a restoranda saldırı olmuş Madrid'de. Eseriyle övünebilir Portekizli.



Odağı kaydırıyor aslında. Dün geceki futbolun üstüne ağır eleştiriler alacaktı, gözlerin başka yöne çevrilmesini sağladı yine. Gündemi değiştirmekte üstüne yok. UEFA Real Madrid ve kendisi hakkında soruşturma başlattığını duyurdu. Pinto da var listede, çimlerin durumu da.

Maçın teknik analizine girilmesini istemiyor, sayfalar dolusu yazıyorum ama hala birinci dakikaya gelemiyorum, istediği bu, yaptığı fahiş hatanın, savaş alanındaki büyük ve kendinden daha zeka dolu stratejinin görülmesinden endişeli. Belki de ilk defa Barça'ya karşı B planı olmadığının fark edilmesinden huzursuz. Odağı kaydırıyor.

Artık maça geçeyim ve temel meseleyi anlatayım;



Guardiola, en az Mourinho kadar zeki biri, isterse onun gibi stratejik olabileceğini de bu maç özelinde gösterdi. Ve bunu sezonun en önemli maçına saklaması da ayrıca alkışlanması gereken bir hamleydi. Neydi bu peki?

Çok basit. Önce basın toplantısında esti gürledi, ilk defa meslektaşına sataştı ve Jose'nin onu hala kupa maçının etkisinde, sinirli ve hırslı olarak hayal etmesini sağladı. Oysa öyle değildi, gereğinden fazla sakin kalacaktı Bernabeu'de.

Guardiola, üç yıl boyunca taktiksel anlamda çok farklı ilerlemeler kaydetti, elbette takım Barça olduğundan ve kulüp, coğrafya değiştirmediğinden bunun üzerinde durulmadı. Oysa Messi'yi sahte 9 numara oynatması bile başlı başına bir taktiksel deha ürünüydü. Bu düşüncenin yardımcısı Tito'dan çıktığı söylentileri de var, ekleyeyim. Bunun yanında Atletico Madrid gibi Barça'yı çok zorlayan, merkezden kontratağa çok çabuk çıkan takımlara karşı ön kesiciyi liberoya çekip üçlü savunma denedi ve muazzam başarılı oldu. Zaten Cruyff'un 3 - 4 - 3'üne benzeyen bir yapı bu, daha akışkan.

Ibra & Villa değişimi bir başka doğru çözümlemeydi. Kanatlardaki oyuncuları çizgiye kadar çıkardı, takımın boyu kısaldı, en genişledi, topa sahip olmayı inanılmaz artıran bir hale gelindi bu sayede ve savunmayı delik deşik eden koşular gözlendi, ara pasıyla buluşmayı özlemle bekleyen. Rijkaard'dan aldığı takıma en doğru neşteri top kazanma hususunda yaptığı da biliniyor.

Barça oyunu merkeze yıkıyor, Xavi & Iniesta ve Messi, üçü de topla merkezde buluşuyorlar. Gollerin başlangıcı her daim burası. Burda asıl nokta hücum gücü değil, şaşırtıcı belki de ama savunma. Merkezde kalabalık olduklarından kaybedilen topu kısa sürede kazanmaları da kolay oluyor. Oyun kenarlara yayılmıyor ve yeniden, yeniden, yeniden hücum edebiliyorlar. Arsene Wenger bu yüzden onlar dünyanın en iyi savunma yapan takımı diyor ve Arsenal'in Londra'daki iki golü de kenarlardan gelişiyor. Hemen basıyorlar ama merkezde, daha çok merkezde.

Bunların hepsini Guardiola başardı, ne Rijkaard, ne Van Gaal, ne de Johan Cruyff.

Ve dün, daha önce çok başvurmadığı bir şekilde stratejik oynadı Mourinho gibi. Maç öncesini kurguladı, tuzağı hazırladı ve beklemeye başladı.

Birinci maç formaliteydi, Pep önemsemedi fazla ilk 70 dakikadaki oyuna güvenerek. Bunun cezasını ikinci maç çekti, özellikle ilk 45 dakika boyunca. Jose'nin Pepe'yi öne alan ve merkezin kullanımını kısıtlayan hamlesini görmezden geldi, oyunumu oynar ve sonuca ulaşırım diye düşündü ancak Casillas'ı geçemedi ve kalesinde kontratak tehlikeleri gördü.

Üçüncü maç, Mourinho yine kazanmak için üstüne gelecek bir Barça bekliyordu, maç öncesi hırslı açıklamalar da bunun göstergesiydi, onları kızdırmıştı ve sahada boğalar gibi saldırmaları olasıydı. Plan tutmadı.

Guardiola manevrayı yaptı, 0 - 0 onun da işine geliyordu, Camp Nou karar versin dedi. Barça savunmayı geride kurdu, pas alışverişleri kendi sahasındaydı, gitmedi, öne doğru dikine oynamadı.

Yan pas diye yapılan eleştiriler ilk defa bu maç özelinde geçerlidir çünkü Barça çoğunlukla ve bilinçli olarak yan pas yaptı Bernabeu'de. Xavi eliyle işaret ediyordu hadi baskıya gelsenize diye. Barça kazanmaya oynamıyordu. Ronaldo çıldırdı, pas üçgenleri arasında eriyordu ve arkadaşları ona yardıma gelmiyordu. Çizgiyi geçmeye imtina ediyorlardı ve Ronaldo'ya taktik bu abi n'apalım bakışı atıyorlardı. Taraftar ıslıkladı, Mourinho tınlamadı durumu, golsüz, kısır bir maç oluyordu ve Real Madrid, öne çıkmayan Barça savunmasını hiç eksik yakalayamıyordu. Tek tük yapılan bireysel hatalarla bulunan bir ya da iki pozisyon dışında da -Mesut'un ofsaytı- hiçbir şey üretemediler.

Taktiksel deha 90 dakika boyunca bir çözüm bulamadı buna. Sadece genel bir planı vardı, maç uzun bir süre 0 - 0 gidecek, 45'de Adebayor ve 70'lerde Kaka oyuna girecekti. Bir duran top, karambol, kontratak ona yetecekti deplasman için. Kafasında oynadığı maç, farklı şekilleniyordu sahada.

Barça ters köşe yapıyordu özel birinin zihnini, ambale oluyordu. Pepe'ni atılmasıyla kayışı kopardı zaten, oyuncu bile değiştiremedi, üstelik de kendini metheder gibi 10 kişi antreman yaptırdığından bahsediyordu sürekli.

Barça bu durumda bile istifisini bozmadı, taktiksel değişim geçirmedi, rakibin üzerine gitmedi fazla, 0 - 0 yeter gibi devam dedi, Pep plana sadık kalıyordu 10 kişi kalsa da rakip. İlk yarı Xavi'nin, ikinci yarı Pedro'nun kaçırdıkları dışında net bir pozisyon da bulamadılar açıkçası, Villa'nın şutları vardı o kadar.

Mourinho bütün oyuncularını 0 - 0'a inandırmış. Madrid golü yedikten sonra psikolojik olarak da çöktü çünkü. Messi'nin slalomu biraz da bu çaresizliğin sonucuydu.

Mourinho bir alternatif plan sahneleyemedi, vehameti anlatsın diye birkaç istatistik vereyim;

Hiçbir Madrid oyuncusu Victor Valdes kadar pas yapamadı, 24 kez. Ronaldo sadece 14 başarılı pas gerçekleştirebildi. Mesut Özil sadece 2 başarılı pas verebildi.

Burdan girmişken, maç verilerine de göz atalım, üretkenlik sunmadığından çok önemli olmasa da;

Başarılı pas sayıları, Barça 593 - Madrid 140
Topa sahip olma yüzdeleri, Barça % 72 - Madrid % 28
Şut girişimi, Barça 11 - Madrid 9
Kaleyi bulan şut, Barça 5 - Madrid 3
Fauller, Barça 25 - Madrid 21

En ilginci sona sakladım, evet Barça daha çok faul yaptı, biraz da hakemin kırmızı kartı sonrası eyyamı kaynaklıydı bu durum ancak bu da stratejinin parçasıydı. Ayrıca Barça 600 pasın altına düştü ve bu sayıyı da son 20 dakikada yükseltti aslında, daha da düşük kalacaktı. Bunun sebebi de topu ayaklarında daha fazla tutup -özellikle kendi yarı sahalarında- pas hatasıyla topun kaybedilmesinin önüne geçmekti, bu sayede Madrid kontratak da bulamadı.

Mourinho kendi silahıyla vuruldu. Stratejik olarak uzun süre sonra alt ediliyordu. Pep 5 - 0'da futbol felsefesiyle yenmişti onu, Mourinho bu yönden Pep'in yakınına bile gelemedi son 3 maçta. Şimdi de 0 - 2 ile onun arenasında, onun yöntemleriyle, onun akıl oyunlarıyla, onun gibi stratejik davranarak kazandı. Verilebilecek en ahlaklı ders idi, zamanında Rafa Benitez ve Sir Alex Ferguson'dan aldığı, Guardiola da bu seviyeye yükselecekti.

Maç sonunda, 2006 yılında 14 yaşındayken Madrid'in kontrat teklifini reddedip Barça'yı tercih eden Sergi Roberto'yu sahaya yolluyordu, mesaj ve gittiği yer belliydi.

Genel İstatistikler;

Barça vs. Mourinho

14 maç, 6 galibiyet 4 beraberlik 4 yenilgi

Pep vs. Madrid

8 maç 6 galibiyet 1 beraberlik 1 yenilgi

Pep vs. Mourinho

8 maç, 4 galibiyet 2 beraberlik 2 yenilgi

İlginç olan, taktik deha Mourinho son 5 resmi maçın 90 dakikası sonunda Guardiola'nın Barça'sını yenemedi.

Barça 1 Inter 0
Barça 5 Madrid 0
Madrid 1 Barça 1
Barça 0 Madrid 1 uzatmalarda, normal süre 0 - 0, kupayı birinin alması için maç devam ediyor.
Madrid 0 Barça 2

Daha da ilginç olan, aslında Mourinho'nun Pep'e karşı 8 resmi maçın 90 dakikası sonunda sadece 1 galibiyeti var.

Inter 0 Barça 0
Barça 2 Inter 0
Inter 3 Barça 1 -tek maç eleminasyon, ofsayt gol, Alves'in son dakika düşürülmesi, verilmeyen penaltı
Barça 1 Inter 0 -Bojan'ın sayılmayan son dakika golü-
Barça 5 Madrid 0
Madrid 1 Barça 1
Barça 0 Madrid 1 uzatmalarda, normal süre 0 - 0, kupayı birinin alması için maç devam ediyor.
Madrid 0 Barça 2

Bir başka bilgi, son 5 maçında da Mourinho takımları kırmızı kart gördü, olağandı bu yönde talimat verdiği için. Hatta takımlarını 10 kişi çalıştırdığını bile söyledi.

Ortada büyük bir yanılgı gözüküyor, Mourinho Barça'ya karşı kazanamıyor, sadece durdurabiliyor ve şansı yaver giderse, hakemler taviz verirse sonuç değişebiliyor.

Portekizlinin farklı bir şey denediği ve bunun işe yaradığı bir gerçek ancak yetmiyor, bu da bariz artık.

Birkaç oyuncu performansı;

Puyol sahadaysa savunma kurgusunda da sorunlar azalıyor, doğuştan bir tutkal, her gediği kapatıyor, müthiş bir enerji, ruhani liderliği apayrı bir konu. Mourinho'nun Pepe kararından sonra onu etkilemeye çalışması da bunun sonucuydu. Sahadaki sakinlik, taktik disiplinin en önemli parçası, sol bek oynayan, sakat, hata yapmaya meyilli ama yapmayan ve Cristiano Ronaldo'ya karşı müthiş bir psikolojik üstünlüğü olan Puyol'du.



Elbette L e o. 52 gol şu an. İkinci golü sanat, Gaudi, Miro, Dali diyarından sıyrılıp gelen. Sürreal, dadaist, kübizm kokulu.

Javier giderek büyüyor, kusursuz bir yarışmacı, o boyla merkez savunma oynuyor, hamlesi çok çabuk.

Oynamayanlar toplanıp birlikte izlemişler, Abidal, Adriano, Maxwell ve Bojan. Mourinho'nun, sırf grup oluşturur, kendisini takım içinden eleştirir de huzursuzluk çıkar, imaj zedelenir diye kovduğu Raul ve Guti ne yapıyordu acaba?



Bir maç daha var tur için. Sadece bir galibiyet alındı ve önemliydi. Guardiola sakin kalmak zorunda. Camp Nou'da büyük bir nefret ve saldırgan bir Barça istiyor Mourinho. Burdan besleniyor. Amacını daha Bernabeu'da maçın bitiş düdüğüyle belirtti, erken bir ilk gol atarsak hakem devreye girer deyip. İlk golü istiyor, 0 - 1 öne geçmeyi ve Barça'yı telaşa sürüklemeyi. İzin vermemek gerekir, deli divane gibi hücum etmeyerek. Ön alanda baskı yaptıracak elinden geldiğince, geride beklemeyecektir, hata kollayacak, Ramos ve Pepe yok, aşırı sertlik görülmez. Daha erken tur geçildi demek için, saygı duymalıyız.

Önceki yazılar;

http://erenlogoglu.blogspot.com/2011/04/tesekkurler-cocuklar.html

http://erenlogoglu.blogspot.com/2011/04/di-stefanodan-sert-mesaj-11e-9.html

http://erenlogoglu.blogspot.com/2011/04/m-o-u-r-i-n-h-o-m-d-r-i-d.html

http://erenlogoglu.blogspot.com/2011/04/neo-el-clasico-barca-vs-madrid-mourinho.html

Son söz;

Barcelona'dan korktuğu kadar Tanrı'dan korkmuyor. Çünkü onu da -daima yürekten bağlıyım dediği- Barcelona yarattı ancak o şeytan olma yolunda son adımı 27 Nisan'da attı.

28 Nisan 2011

A. Eren Loğoğlu

12 yorum:

Adsız dedi ki...

"Maçı bu noktaya taşımış Jose, futbol umrunda değil."

Dün gece arkadaşıma "Jose gelene kadar şu rekabetin bir seviyesi vardı." demiştim. Ondan önce de rekabetin iki tarafında da keskin bir nefret vardı elbet, bir noktaya kadar. Ama o geldi ve tüm bu çirkinlikler ayyuka çıktı. İnsanlara bu adamın ne mal olduğunu göstermeye uğraşmaktan uzun süre önce vazgeçtim ben, sağolsun Barça son senelerde gösteriyor onu işte -şu cümleme "Geçen sene Inter'le Barça'yı elemedi mi?" diye nanik çekecek yüzlercesi çıkar onun 31'cileri arasından, emin ol.

Barcelona'dan nefret etseydim bile, sırf bu sahte kahramanın foyasını ortaya çıkardığı için bile saygı duyardım bu takıma. Kendisini Clough'la kıyaslayanların olduğunu söylüyorlar. Şu ahvalde Mourinho net bir şekilde Don Revie'yi karşılıyor yahu. Şeytanların en şeytanı, kötülerin en kötüsü; maçtan sonra yaptığı açıklamalar en açık biçimde sunuyor o iğrenç karakterini herkese işte. UNICEF falan... Ahah, bu kadar mı aşağılık olunur be. Şu saatten sonra Mourinho'cuların konuşmasını izlemek eskisinden 10 kat daha mide bulandırıcı olacak, kıvrandıklarını görmekse eskisinden 100 kat daha zevkli. Onlara bu müstahak.

Allahtan onun illüzyonunu yutmayan insanlar var da futbol hala izlenebilir ve zevk alınabilir halde.

Barça'nın çirkefliği konusunda da insanlar bir yere kadar haklı olabilir. Algı denen şeyin iki-üç maçla oluştuğunu göre göre, bile bile konuşanlar haklı değil tabii. Busquets'in doğal olarak adı çıktı ki haksızdır ama tüm Barcelona'yı silenler bu takımı sadece Real Madrid maçlarında izliyorlar sanırım. Bu savunuyu "sidik yarışı" diye nitelendirecekler de çıkacaktır eminim, çıksınlar elbet, şaşırtmasınlar bizi. Birisinin damarına basıp sülalesine küfrü yiyince "Aha bana küfretti" demek ne kadar aşağılıksa, bugünkü Jose Mourinho takımlarına karşı onların kurallarıyla oynayanları eleştirmek o kadar yersizdir. Biz de isteriz ulviyetle yensin Barça Real'i, biz de isteriz vurdukça düşmeyen ve anti-futbolu (Ki bu anti-futbol tabiri genel anlamda bir yakıştırma değil, makyavelist bir tavır. Mourinho ve türevleri, atak-savunma umurlarında olmadan sadece ve sadece kazanmayı ister ki anti-futbol dediğimiz bu. Real Madrid'i böyle etiketlemiyorum ben en azından ki Jose gelmeden önce duruma göre davranacağını, La Liga'da akıcı-hızlı bir atak futbolu oynatacağını tahmin etmiştim, beni yanıltmadı. Hatta bunu ilk Clasico'da yapmaya bile çalıştı, sonra özüne döndü.) eze eze yenen 11 futbolcu -ki Messi'nin darbelerde nasıl ısrarla yere düşmediğini gören, onun karakterini C. Ronaldo denen kuklayla bir tutmamayı bilir mesela- ama bir yere kadar aziz rolünde olabilirsiniz. Orman kurallarıyla oynamakta ısrar mı ediyor karşınızdaki? O zaman siz de aynı kuralları onun üzerinde deneyin bakalım. Bundan şikayet edecek olması, onun karakterine en uygun olandır zaten.

Son olarak, "Barçalılar eve pas yaparak dönsün"cüleri görmemek de Mourinho şakşakçılarını görmemek kadar güzel.

Ayrıca yazı için teşekkürler.

csyasoo dedi ki...

Usta ellerine sağlık. Her zamanki gibi muhteşem :)

Jordi Metal dedi ki...

Eren, açıkçası ben senin gibi Pedro ve Sergio'nun kendilerine yere atmalrındaki art niyeti hiç iyi bulmuyorum. Madem Marcelo Sergio'ya vuruyor. O zaman insanoğlu olarak neden acıyı vurulan yerde değilde suratlarında hissediyorlar bunu anlayabilmiş değilim. Bunu hatta 2. yarıda bir taç poziyonunda Puyol da yaptı. Sorun yaptıkları ahlaksızlık özetlemek gerekirse. Rakibin vurması değil. Yoksa BArça ise ben de Barça taraftarıyım.

koala dedi ki...

Eren öncelikle eline sağlık harika bir yazı olmuş.

Mourinho şu ana kadar hayatımda görmüş olduğun en tiksinti verici futbol figürüydü benim için. Ancak bu maç sonrası yaptığı açıklamalarla kendesine bir sıfat bulmakta zorlanıyorum. Çünkü ciddi anlamda herifin beyninden şüphe etmeye başladım. İlintilendirmeye çalıştığı şeyler, iddiaları. Üstelik tüm bu açıklamaları lig ve kupadaki hakem rezaletlerinden sonra yapıyor.

İnsanlar her ne kadar onun için "deha" filan dese de, kendisinin bendeki değeri Otto Bariç'ten fazla değildir. Bırakalım dehayı, futbola, kadrosuna ihanet eden şarlatandan başka bir şey değil.

Madrid'den sepetlendiğinde bakalım neler yumurtlayacak, kimleri suçlayacak.

Geçenlerde Ayrton Senna belgeselini izledim. Proust ile rekabetlerini şahane anlatmışlar, 10 numaraydı. Neyse Senna, Proust için şöyle bir şey dedi, direkt aklıma Mourinho geldi "Proust asla başarısız değildir. Ya araçta sorun vardır, ya takımda, ya direksiyonda, ya benzinde, ya hava kötüdür...."

Mourinho da aynen böyle. Daha hiç kendisini özeleştiri yaptığını görmedim. Dediğim gibi Madrid'den sepetlendiği zaman kimbilir kimleri suçlayacak...

Son olarak "Puta Barça'yı" tersten çevirip, Madrid taraftarına okutan tüm Barça'ya teşekkürü borç bilirim...

Adsız dedi ki...

gayet net bir şekilde söyleyebilirim ki mükemmel bir yazı ama herşeyden önce dürüst bir yazı. ve barcelona taraftarı olsanız bile bu yazı tarafsız bir yazıdır. katılmadığım tek bir cümle, tek bir kelime yok. ve benim için bu yazıyı okumanın en güzel yanı, futboldan anlayan, futbolun güzelliklerini, uğurunu ve büyüsünü bilen insanların var olduğunu görmek. ne demek istediğimi eminim ki anlıyorsunuzdur. yazınız için çok teşekkür ediyorum, elinize sağlık. savunduğunuz gerçeklerin, futbol aşkının her daim arkasında olmanızı ve yazılarınızın devamını getirmenizi dilerim. bazı doğruları dobra dobra yazabilen insanlara ihtiyacımız var ne de olsa. biz bu yazıyı paylaşmak için elimizden geleni zaten yaparız.

Adsız dedi ki...

MOU'nun acısı büyük.İkinci kez Barcelona üzerinden 1 numara olamadı onun karın ağrısı var.İlk yarıda ezberi oyle bir bozulduki deli gibi saldıran bir Barca bekliyordu ama olmadı gerekde yoktu.Guardiola gerek basın toplantısı gerek oyunun gereğini yerine getirmesiyle sınıf atladı.Bu arada Barca telaşı ferdinand ve owen'ı çenelerinden vurmuş.Ama haklı sayılırlar kimse bir canavarla(oyun olarak) karşılaşmak istemez.

Adsız dedi ki...

valla mourinho'dan artık hepimiz nefret ediyoruz ama iki senede sırf tv başında 5-6 katalan tiyatrosu seyrettikten sonra (busquets hep başrol, alves iki numara(rio ferdinand'ın açıklamalarına da bakınız)) nasıl vicdan zaferi diyorsunuz anlamıyorum ki bu sene bir de arsenal olayı varken. he real mi hakediyor onlar daha da saçmalıyor, bu sene üç sevmediğim takımdan 2si finalde karşılaşacak umarım manchester alır ama (not:ac milan'lıyım)

Adsız dedi ki...

bu yazı bütünüyle karşılıyor pek çok şeyi..o yüzden teşekkür ediyorum...bir çok yerde barça oyuncularının teatral becerilerinden bahsedilmesi abestir. morinyo ve ekibi her türlü şarlatanlığı yapabilir ama barça sapına kadar dürüst ve erdemli olacak ha.niyee.çoğu zaman rakibe göre ayarlarsın bazı şeyleri.barça ve guardiola da bunu yapmıştır....iyi yapmıştır.

barça daima dedi ki...

morinyo barça çelsi maçında2-1 yenilince reykartın hakem odasına gittiğini söylemiş-uydurmuştu.o gün bu gündür kıçına teneke bağlanmasını bekledim...sanırım gün yakındır.o kahrolası kariyeri-tercümanlık yılları hariç-çizilmelidir.aynı eşleşmenin ikinci ayağında carvalhonun valdeze yaptığı faulü gör-e-meyen collina da hayatının hatasını yapmıştı.

Adsız dedi ki...

http://www.goal.com/tr/news/2556/editoryal/2011/04/30/2464362/goalcom-%C3%B6zel-mourinho-bunlar%C4%B1-da-hat%C4%B1rlamal%C4%B1


Sürekli temiz! kazanmış.

Adsız dedi ki...

kesinlikle izlediğim en sıkıcı şl maçıydı. barcelona'nın oyun sistemine karşı tezler üretilememesi açıkçası barcelona maçlarını -barcelona taraftarı değilseniz, yani sadece çekişmeli, bol pozisyonlu, adrenalin düzeyi yüksek bir mücadele umuyorsanız- müthiş sıkıcı hale getiriyor. hıncal uluç gibiler de bu yüzden "barcelona anti futbol oynuyor" diyorlar. elbette kabahat barcelona'da değil, ama yarın öbür gün tarafsız futbol sevdalılarının barcelona maçlarını seyrederken uyuklayacakları gerçeğini -hadi ihtimalini diyelim- değiştirmiyor bu. son maçta hadi real madrid köküne kadar önlemci bir oyun sergilemek istedi, barcelona'nın "sen gelmezsen ben de gelmem" gibi bir anlayışla kendi sahasında top çevirip durması da "güzel futbol" ilkesine ihanetti. maçı sürekli germeleri de hoş değildi. kırmızı kart da 10 kişilik toplu isyanın, topluca ortalığı velveleye vermenin sonucuydu, ne farkları kaldı çok eleştirilen ramos'tan, pepe'den? rio ferdinand güzel demiş doğrusu: "siz hiç benim alves gibi ayağım kopmuş gibi kıvrandıktan sonra sahaya koşarak döndüğümü gördünüz mü?" mourinho kıskanç, bencil, megolaman bir yaratık olabilir (ki bence sadece bu iyiler-kötüler arenasında kendisine seçtiği rolü oynayan, böylece şovun devam etmesini sağlayanlardan biri) ama eskilerin deyimiyle barcelona'nın hakeme ihtiyacı yoktu. hele zamanında chelsea'yi eledikleri maçtaki futbol vicdanı olan herkesin teslim edeceği ayan beyan kayırma henüz hatırlardayken... hiç iyi olmadı böyle bir galibiyet.

A. Eren Logoglu dedi ki...

Sergio ve Pedro'nun davranışlarını açıklamıştım yazıda, kısaca bir daha değineyim. Kabul etmediğim, Barça'ya yakıştırmadığım eylemler bunlar, yine de hangi gerekçeyle yaptıklarını anlıyorum, biraz buraya da odaklanmalıyız.

Bileğe basanlar, faul sonrası zaten faulu verdi kart görmem deip omuz atanlar -Xabi- yere düşene tekme savurup zaten sarı kart yiyeceğim hesabı yapanların yanına yaptığı kar kalmasın diye her teması abartmanın bu maçlar özelinde çok da ahlaksızca olduğunu düşünmüyorum. Rakip müdahale etmese zaten bunlar olmayacaksa, yani diğer pek çok maçta Barça oyuncuları bu tür hareketlere girmiyorlarsa, suçu biraz da Mourinho takımlarında -Inter, Madrid, Chelsea- aramak gerekir, Barça'ya bakmadan önce.

İsteniyor ki Barça oyuncuları kafası da yarılsa, ayağı da kopsa rakip ve hakemle muhatap olmasın, güzel oyunu her yönüyle temsil etsin ancak bu durumda rakip avantaj sağlıyor çünkü cezalandırılmıyor sen göstermezsen, abartmazsan, hakemin etrafını sarmazsan. Bu yönde sakıncalı bulmuyorum. Güzel oyun felsefesi başarıa ulaşıp tüm dünyaya yayılacaksa, Jose gibileri karşı onun taktiklerini kullanıp alt edeceksin.

Metin Oktay'ın bir Fenerbahçe maçında yapılan faullere dayanamayıp -Yılmazdı sanırım- kırmızı kart görecek bir hareket yapması gibi.

Şu ayrımı da yapalım. Emre Belözoğlu'nun hakemi sarmasıyla Xavi'nin ki aynı değil, Emre haksız da olsa -çoğunlukla da öyle-karar istiyor ve bunu çok sık yapıyor, Xavi'yse hakkı olan kararı istiyor ve bunu çok az yapıyor.

Diğer güzel yazılar ve sözler için herkese çok teşekkürler.