Gizli kahramanlardan bahsedeyim biraz.
Camp Nou'da bir adam görürsünüz, kulübenin yanında durur, Carles Naval, temsilci 1986 yılından bu yana. En alt kademeden başlamış 1972'de, bürokratik işler, çocukların altyapıya daveti, test ve sonuçları, çiftlik -La Masia- içersinde çalıştı. Barça'ya dair ne varsa onunla yaşadı, o Barça'yla yaşlandı. Michels, Menotti, Lattek, Cruyff, Rexach, Robson, Mourinho, Van Gaal, Rijkaard ve Guardiola gibi futbol dehası isimleri gördü.
Sakatlık anında oyuncuların ve hakemin dibinde bitiverir. Sahaya girmeye yetkilidir hep, olay olduğunda ayırma uğraşına girer, korur Barçalıları, Camp Nou ondan sorulur.
Mourinho 5 - 0 sonrası Naval ile de selamlaştı ve tünele giderken ona bakış fırlatan Barça teknik heyetinin gözlerinden alevler fışkırıyordu. Soğuyordu intikam.
Carles Naval için oynayacaklar.
Şimşek santrafor Eric Castel, nam-ı diğer Kai. Milliyet Çocuk dergisinin Türkiye'de Barça sevdasını zerk ettiği çizgi roman karakteri. Beyaz saçıyla ve blaugrana formasıysa salınırdı Fransız.
Kai sevenler derneği üyesi her bir çocuk için oynayacaklar.
Bir başka Eric, yine Fransa'dan, Abidal. Karaciğerinden tümör alındı, antrenman sahasına gelip arkadaşlarını yalnız bırakmıyor.
22 için oynayacaklar.
Gene Eric, kral Cantona, büyük Fransız. Kısa bir süre önce New York Times dergisiyle yaptığı söyleşide;
"Johan Cruyff bir şeyler yarattı Barcelona'da, yeni bir devrim. İnsanların onu algılaması çok uzun zaman aldı. İlk sezon en uçta atak oyuncusu kullanmadı. Kanatlardaydı oyuncular. O güne kadar bunu yapan tek kişiydi. Kendi tarzıyla oynadı ve diğerlerine adapte etti, bu oyunu kontrol etmeniz anlamına gelir. Barça ve United'ı seyretmeyi tercih ediyorum çünkü onlar eğlendiriyor."
Dik yaka, asi ruh, uçan tekme, postacı, en güzel pas, martılar, sardalyalar, balıkçı tekneleri için oynayacaklar, Cantona onları izlesin diye.
"Futbolu seviyorum. Bu pazar bütün gün televizyonun başında olacağım, 2. kategoriyi ve yabancı ligleri izleyeceğim."
Bunları söyleyen ben değilim ama olabilirdim. Onunla bir farkımız yok, yeteneği dışında. Cumartesi gecesi El Clasico'ya kaptan çıkacak Xavi'nin demeci, öylesine rahat, kendi ifadesiyle çok satmayan normal bir yaşantı.
Evlerinin bahçesinde ailecek sergilenen ortada sıçan oyununda, top kontrolü ve pas şiddeti Barça seviyesinde olan ve bunu çizmeleriyle başaran, solak, Xavi'nin kız kardeşi, güzeller güzeli Ariadna için oynayacaklar.
5 Mart'ta girdiği sağlık testinde kanser olduğu ortaya çıkan, 22 yaşındaki Betis oyuncusu, Katalan Miki Roque'nin tedavi masraflarını kulübü karşılayamayınca, Pep ve Puyol devreye girip hastanenin operasyona ikna olması için yardım ettiler.
Miki için oynayacaklar.
***
Tottenham menajeri Redknapp, son 30 yılda gördüğüm en iyi takım diyor onlara, belki de tarihin en iyisi.
Arsenal'den Van Persie, onlara çok büyük saygı duyuyorum. Oynama şekillerinden keyif alıyorum. İspanya Milli Takımı'ndan bile iyiler diyor.
Roma'dan Pizarro, umarım Barça finale ulaşır ve kazanır çünkü güzel futbolu seviyorum diyor.
Shakhtar teknik direktörü Lucescu, Barça'ya bundan sonraki maçlarında başarılar dilerim, eğer ŞL'ni kazanırlarsa çok mutlu olacağım diyor.
Futbol sevdalıları onların yanında, güzel oyun kazansın diye. Güzel oynayarak da kupalar, şampiyonluklar kazanılabildiğini anlatıyorlar. Yeryüzünün dört bir yanında epik hikayeler doğuyor onlardan.
***
Biraz da futbol.
Cruyff haftalık köşe yazısında hedef maçları kazanmanın önemli olduğunu belirtti ve kral kupası finaliyle, ŞL iç saha maçını işaret etti, 2 galibiyet yeter diyerek. Rasyonel düşünüyordu yine. Geçtiğimiz sezon Jose Mourinho'nun Barça'yı 4 maçta sadece 1 kez yenerek her şeyi kazanması gibi.
Barça veya Madrid'in 4 maçı da kazanacağını düşünmek zorlama olur. Kafaları kurcalayan da pek çok soru var. 4 maçın 18 gün içersinde oynanması basketbol serisini andırıyor ve düşünce sınırlarını zorluyor. Arada 2 lig maçları da bulunuyor, unutmamak gerekir, özellikle Madrid için, eğer Barça'yı yakalamak istiyorlarsa.
Barça'nın tek zaafı iki merkez savunmacısının olmaması, Puyol ve Abidal. Milito ağır ve Fontas da deneyimsiz. Javier de ilk maç cezalı. Sergio savunmaya çekilirse Xavi & Iniesta'nın uyumu bozulacak, takımın dengesi tamamen alt üst olur. Tek çare yine Milito, Fontas'dan birini tercih etmek o bölgede. Bu varsayımlar ilk maç için geçerli elbette, kupada Javier dönecek ve bir nebze takım rahatlayacak.
Puyol 33 yaşına girdi ve Kral Kupası Finali'nde sahaya çıkma uğraşında, kolunda senyera ve derisi yaptığı kutsal formasıyla. Oynamasa da, kupa onun ellerinde yükselecek göğe, Dünya Kupası'nın intikamını alırcasına.
İlk maçın sonucu psikolojik olarak diğerlerini etkiler mi, Madrid yine yenilirse, 6 maç üst üste kaybeden bir takım olarak kalan 3 maç nasıl reaksiyon gösterir, keza Barça kaybederse, serinin bozulmasıyla işlerin ters gitmesi sanrısına kapılırlar mı?
Maç içersinde yaşanacak olan tartışmalar, hakem kararları, kavgalar, atmosfer kupaya ne şekilde yansır?
İlk iki maç sonunda hasar raporları alınacak, yeniden gözden geçirmeler, yeni stratejiler oluşacak. Aranın girmesiyle soluklanma şansını da yakalıyorlar. Ve ŞL devreye girecek. İki ayrı seriyi de barındırıyor bu dört maç. Üç gün arayla iki maç ve bir haftada iki maç şeklinde.
Kurgulamanın, şimdiden strateji üretmenin hayalden öte olmadığı bir evre. Seyir zevkine bırakalım bünyeyi ve Barça'nın istediğini alan taraf olmasını umalım gönülden.
İstatistik tablosu:
Barça vs. Madrid
209 maç, 82 galibiyet 42 beraberlik 85 yenilgi
Barça vs. Mourinho
11 maç, 5 galibiyet 3 beraberlik 3 yenilgi
Pep vs. Madrid
5 maç 5 galibiyet
Pep vs. Mourinho
5 maç, 3 galibiyet 1 beraberlik 1 yenilgi
Rekabetin en golcü bazı isimleri:
Barça - Cesar 14, Suarez 8, Messi 7
Madrid - Di Stefano 18, Raul 15, Gento 14, Puskas 14, Santillana 14, Hugo Sanchez 10, Zamorano 8
Barça & Madrid - Samitier 10, Ronaldo 8
Her iki kulübün bünyesinde yer alan bazı oyuncular:
Eto'o (Madrid'den Mallorca'ya, ordan Barça'ya, 2004)
Ronaldo (Barça'dan Inter'e, ordan Madrid'e, 2002)
Figo (Barça'dan Madrid'e, 2000)
Luis Enrique (Madrid'den Barça'ya, 1996)
Michael Laudrup (Barça'dan Madrid'e, 1994)
Bernd Schuster (Barça'dan Madrid'e, 1988)
Madrid'den Barça'ya 11, Barça'dan Madrid'e 22 oyuncu transfer olmuş.
Geçmiş El Clasico yazıları;
http://erenlogoglu.blogspot.com/2010/11/de-te-fabula-narratur-los-lunes-al-sol.html
http://erenlogoglu.blogspot.com/2010/12/bir-devam-yazs-anlatlan-senin-hikayen.html
http://erenlogoglu.blogspot.com/2010/12/el-clasico-mac-hikayesi-gorseli-farkl.html
http://erenlogoglu.blogspot.com/2010/11/koreografi-el-clasico-onbilgi.html
http://erenlogoglu.blogspot.com/2010/11/mesaj-kaygs-b-e-k-l-i-y-o-r-u-z.html
http://erenlogoglu.blogspot.com/2010/07/ruhunu-satmak-uzre.html
http://erenlogoglu.blogspot.com/2010/06/nerede-ve-nasl.html
http://erenlogoglu.blogspot.com/2010/04/mutluluk.html
http://erenlogoglu.blogspot.com/2009/05/katalan-zaferi.html
http://erenlogoglu.blogspot.com/2008/12/bir-kulpten-daha-tesi-ms-que-un-club.html
Ayrıca;
http://erenlogoglu.blogspot.com/2010/09/barcelonismo.html
http://erenlogoglu.blogspot.com/2010/03/blaugrana.html
http://erenlogoglu.blogspot.com/2011/03/g-u-z-e-l-o-y-u-n.html
***
Birkaç alıntı 5 - 0 sonrasından;
- Salt duygu yoluyla değil, akıl yürütme yoluyla da tutulacak bir takım yarattıkları için Barcelona'ya teşekkür edelim.
- Barcelona sahaya çıktığında üç hedefi vardır:
1) Rakipten daha sportmen takım olmak, daha az faul yapmak, daha fair play oynamak...
2) İyi futbol oynamaya çalışmak...
3) Kazanmak. Ama asla ilk iki hedef gerçekleşmeden değil. İlk ikisini yaptığınızda, üçüncüsü zaten kendiliğinden gelir. Eninde sonunda...
- El Clasico sabahı Joan Despi’deki Barcelona tesislerinde konuştuğum altyapı antrenörlerinden Victor Sanchez’in cümleleri bunlar. Ve ‘Barcelona’ derken ayrım yapmıyor. ‘7’ye 7’ maç yapan minik takım oyuncularının da, U15’te oynayan gençlerin de, koskoca A takımın da uyması gereken kurallar aynı. Hepsi aynı antrenman tesislerinde, yan yana sahalarda, aynı prensiplerle oynuyorlar futbolu. Maç sonrası Guardiola (buradaki deyişle Pep) galibiyetin takım işi olduğunu söylerken ve takımı, “Scout’ından altyapı antrenörlerine, Cruyff’tan bugüne diye tanımlarken aynı ruhu hissedebiyorsunuz.
- Biz kamp ‘yapmalı mı-yapmamalı mı’ ikilemini aşamayaduralım, Pep oyuncularının aileleriyle yeteri kadar zaman geçirmediklerini düşündüğünden deplasmanlara maçtan önceki gün gitme kuralını bile kaldırmış durumda. Maçlara, maç günü gidip, maçtan sonra dönüyorlar. Kaldırdığı yıllanmış gelenekler bundan ibaret değil. A takımın geleneksel idman sahası, Camp Nou’nun hemen yanındaki La Masia’nın çim sahası değil artık. Barcelona ‘halkın takımı’ olduğu için her zaman halka açık olagelmiş idmanlar artık şehrin güneyindeki tesislerde. Yine herkese (ve basına) açık idmanlar var ama artık hepsi değil.
- Real Madrid’in oyununu çirkin kılan, oyuncularının neredeyse topyekûn hazımsızlığı, rakiplerine saygısızlığı, dahası amansızca sertlikleriyle onların emeklerini çalmalarıydı.
- Maç öncesi konuştuğum Katalan Miquel’in kombinesi kendisine dedesinden miras. Aynı koltukta önce dedesi, sonra babası, şimdi kendisi oturuyormuş. Altını tekrar çizmek istiyorum: Aynı koltukta!.. Dedesinin kulübün 20 binle başlayan üyelerinden biri olmasıyla gurur duyuyor. Kulübün üye sayısı 180 binlerde olduğu için nedenini anlamak hiç de zor değil. Sezonluk kombine fiyatları bizim astronomik bilet fiyatlı ligimizin yanında komik denecek kadar düşük. Ama isteseniz de alamıyorsunuz. Çünkü önünüzde kombine almak için sıra bekleyen 60 bin kişi var.
- “Kibir, sportmenliğe olan kin derecesinde düşmanlık, sevimsiz bir egoizm ve şahikasına ereli epey olmuş bir Makyavelizm. İşte günümüzün kahramanı. (...)Beni rahatsız eden Mourinho’nun küstahlığı, kendisinden daha zayıf gördüğü rakipleri aşağılamaktan haz duyması ya da futbolcularına kasti kırmızı kart görme talimatı vermek gibi vukuatlarının olması da değil aslında. Beni rahatsız eden Jose’nin şahsında bütün bunların meşrulaştırılıyor ve özendiriliyor olması.” İçimi ısıtan bir başka şey daha var: Biz, iyi olanın başarılı olmasını nadiren görmüş bir parasız yatılıyız. Barça’lı çocuklar, iyi, güzel, dürüst ve tevazu sahibi olarak da başarı elde edilebileceğinin örneğini veriyorlar bize.
Hele bu başarı, ‘kötü adama’ karşı alındığında, kaymaklı kadayıf oluyor.
15 Nisan 2011
A. Eren Loğoğlu
Endüstriyel Koreografi
-
Bursaspor'lu taraftarın Atatürk Stadyumu yıkılmadan önce kale arkasında
"Yeni Linea" için yapmış oldukları koreografi çok konuşulmuştu.
"Endüstriyel F...
16 saat önce
4 yorum:
Eren Logolu tesekkürler yazi icin, eline aklina saglik. Bence Madrid kendi evinde oyniyacagi maclarda cok cirkef olacak. Sonucta Sampiyonluk onlar icin baya uzaklasti. Tek kazanacaklari Kupa ve SL var belki. Bakip görecegiz, haftasonu umarim yine gülen taraf biz oluruz :)
bazı kaynaklar 240 maç diyor hocam. bir de bu 209 maçın listesi var mı?
Resmi 209, geri kalan maçlar gayri resmi, dostluk, hazırlık vs. gibi toplamda 240 oluyor.
Wikipedia'nın El Clasico sayfasında tamamı var sanırım.
hımm tamam üstad
Yorum Gönder