04 Mayıs 2009

Katalan Zaferi



En Barça'nın neden bir kulüpten daha öte olduğunu, bu durumu tarihsel süreçte halkın kendisine verdiğini, Franco'nun Real Madrid'i nasıl kullandığını, Katalanların dikta rejimine isyanını ve dillerini Camp Nou'da haykırdıklarını, İspanya Milli Marşı'nın ıslıklandığını, bu sebeple Barça'ya ceza verildiğini, Franco'nun Barça'nın kurucusu Gamper'i öldürttüğünü, Barça'nın Madrid merkeziyetçiliğine karşı milli bütünlüğü temsil eden bir sembol haline dönüştüğünü, formasının bayrak yapıldığını, İspanya İç savaşı'nı, Katalanların, komünistler, anarşistler vb. gruplarda insanların desteğiyle faşizme karşı olan direnişini, no pasaran'ı, Lorca'nın, Nazım Hikmet'in şiirlerinde anlattığı faşizme karşı yapılan bu direniş destanını, Picasso, Miro, Salvador Dali'nin Barça'nın resim yarışmalarına katılmalarının bilinçsiz bir tercih olmadığını, Franco'nun ölümüyle gelen demokrasiye Barça'nın, Johan'ın manevi katkısını öğrenenler, en Barcelonisma, Antimadridista, més que un club üyeleri : Eray Sözen, Atahan Altınordu, Uğur Uğurlu + Semih Güney

I

Camp Nou'dan geriye kalan bu sözlerdi, dilimle yüreğim arasına sıkışmaktan kurtulmuş olarak özgürce semada yankılanan. Figo ve hak ettiler sanrısına kapılan türevleri ihanet etse de, Lineker'in neferi olduğu Katalan Ordusu Madrid kapısına dayanmıştı.

Şöyle anlatıyordu şair;

Ne maveradan ses duymak,
ne satırların nescine koymak o "anlaşılmayan şeyi",
ne bir kuyumcu merakıyla işlemek kafiyeyi,
ne güzel laf, ne derin kelam...
Çok şükür
hepsinin
hepsinin üstündeyim bu akşam.

Bu akşam
bir sokak şarkıcısıyım hünersiz bir sesim var;
sana,
senin işitemeyeceğin bir şarkıyı söyleyen bir ses.

Karanlıkta kar yağıyor,
sen Madrid kapısındasın.
Karşında en güzel şeylerimizi
ümidi, hasreti, hürriyeti
ve çocukları öldüren bir ordu.


Anlaşılmayan şeyi "més que un club" söylemini, Santiago Bernabeu'de işitilmeyen "El Cant del Barça" şarkısını ve Franco'nun ordusunu ne de güzel sunuyor dizeler.

Onlar, futbolu Lorca ya da Alex Susanna şiiri gibi oynayanlar, ritimsel, paylaşımcı, isyankar, sanatsal bir algıyla tekdüzeliğinden sıyrılıp düzenin farkı yaratanlar, Onlar, Madrid kapısındaydı o gece. Johan'ın öğrencisi Pep'in saha dışı, Katalan Bayrağı'nı kaptanlık bandında taşıyan ve golü attığında Barselon sokaklarından kopup gelen 18 yaşında gözü yaşlı genç coşkusuyla sarı kırmızı bayrağı, binlerce Krallık yanlısına sallayan, ismini kulübün kurucularından birinden alan Kaptan Puyol'un, Saforcada'nın saha içi önderliğinde çıkıyorlardı savaş alanına. Katalan çocukları Pique, Xavi, Iniesta, Victor da arkasında dizilmişlerdi komutanlarının. Arjantin'den, Brezilya'dan, Venezuella'dan, Bolivya'dan, Küba'dan gelen çocuklar da vardı içlerinde, Afrika'dan katılanlar da, Fransız futbol devrimcileri de.

II

4-3-3 şeklinde, alanını savunarak, koşar adım ve bir bütün halinde atağa çıkarak, kanatlara doğru yayılarak, sürekli pas yapıp, topu ve kendilerini dolaştırarak sunuyorlardı bu güzel oyunu.

Rakibin kaleyi bulan ilk topu gol olmasına rağmen, oyundan düşmüyorlar ve doğru bildiklerini yapmaya devam ediyorlardı. Messi'den Henry'e, Xavi'den Puyol'a ve Messi'ye uzanan bir sekansla 1-3 öne geçiverdiler. Rakip adına maçın en iyi oyuncusu, 6 gol yemesine rağmen bir o kadar da kurtaran Iker'di. Messi'nin ilk golünden sonra Iker'in yüz ifadesi ve ağız hareketi, gecenin nereye gittiğine dair ufak bir ayrıntıydı sadece. Keza Gago'nun yediği bir çalım sonrası kolunu sallaması da benzerlik içeriyordu. Acziyet doruk noktasına ulaşıyordu tarihin kötü anılar biriktirdiği bu stadda. Gün, karanlıkların üzerine doğan güneşin, yeniden ve sere serpe uzandığı yerden kalkarak doğrulan Katalan Takımı'yla birlikte ışıldadığı gündü. Sezonun ilk yarısındaki maçta, oyun kuralları dışına çıkan rakiplerinden dolayı güneşli, güzel günleri evlerindeki Katalan çocukları tam anlamıyla yaşayamamıştı.

2. yarı olmayan bir faul sonrası kazanılan gol ile umutları yeşeren Madrid'e Xavi'den Henry'e, Messi'ye uzanan bir başka sekansla karşılık verdi Katalanlar, durum 2-5'ti. Gol sonrası Madrid yanlılarına formayı gösteren, gol yerine Barça diye haykıran çocuklar bir başka şeyi, anlaşılmayanı, bir kulüpten daha öte olmayı anımsatıyorlardı. Madrid'e gol atma geleneğinin öncüsü Eto'o'nun Pique'ye pasıyla gece taçlanıyordu. 2-6.

L i o n e l isimli Ernesto diyarından gelenden bahsetmeli bir de. Thom Yorke'un Everything in It's Right Place'i piyanoda çalarken aldığı ve verdiği haz gibi olağanüstü, Radiohead şarkıları gibi deneysel ve erişilmez, maden işçileri gibi korkusuz, eski bir Barça'lı, gelmiş geçmiş en büyük oyuncu Diego kadar yetenekli, futbolun son sanatçısı M e s s i. Topu ayağına her aldığında, yaşanan o heyecan, büyüleyici an, umut püskürten ayaklar, duyulan saygı, hissedilen sevgi, forma altında mesaj. Kızılırmak gibi akıyor rakibin kalesine doğru, topu ayağına yapıştırıp. Yorum yetersiz kalıyor 10'un adı geçince. Nice zamanlar var önünde, karanlık yahut aydınlık ama Katalan formasıyla geçecek.

Yapıyla bütünleşen futbol karakteriyle, doruk noktasındaydı Henry o gece. Xavi'den, Iniesta'dan, futbolu şiirselleştiren o güzel çocuklardan bahsetmemek olmaz. Gol pasları, baskı, topu kaybetmeden oyunu genişletme, oynama arzusu, keyif alma ve verme, o ne doyumsuz bir resitaldi öyle!

Toure, Abidal, Pique, Victor, Eto'o, Alves görevlerini, bu yıl her zaman yaptıkları gibi kusursuza yakın şekliyle yerine getirdiler.

Ve Puyol, kaptan, Katalan, bayrak adam, sancağı taşıyan, Katalan Ruhu'nun ete, kemiğe bürünmüş hali, Barcelona'nın ta kendisi. Kalesini terinin son damlasına kadar savunan, akınlara katılıp bir de kilidi açan golü atan büyük futbol emekçisi, formaya en çok yakışan O'ydu yine.

Kontrolünü kaybetmeden, bilinçli olarak Messi'ye dirsek, yumruk karışımı sallayan Madrid'lilerin kaptanı, aslında yan mahallenin veledi, temsiliyetinin gereğini yerine getiriyordu, O'nu da analım.

Rekabetin tarihini yeniden yazan Katalan takımı, FC Barcelona, gelmiş geçmiş en güzel futbolu oynayan takım, Gaudi'nin eşsiz eserleriyle dolu kıyı şehri Barselon'a, evlerine dönüyorlardı. Ellerinden Franco zoruyla alınan Di Stefano'ya, şampiyonluklara, kupalara, öldürülen kurucularına, susturulan dillerine, tanınmayan özgürlüklere inat Katalan ruhunun verdiği mücadele gücüyle Hollanda tekniğini birleştiren bu Johan yapısı, en özel hediyesini demokrasi ve futbol olarak sunuyordu İspanyol halkına.

III

No Pasaran isimli şiirde şöyle deniyordu;

1

neden hep böyle gözümü yumsam akşam
Madrid kapısında yeniden
nöbet tutmaya dönüyorum
dudağımda yepyeni ıslıklar bileniyor
neden hep böyle resmine baksam akşam
üç dakika geçiyor geçmiyor
Maria Pilar'ı yeniden kurşuna dizmeye götürüyorlar
bıyıkları dumanlı üç adam
neden hep böyle karanlıkta kalsam akşam
kulaklarımda hep Ricardo'nun sesi
yürek deviren şarkısı

Los Cuatros Generales
Los Cuatros Generales

Franco'cu fas alayının öncüleri
çok gerilerimize düşmüştü
Santa Barbara'da
biz üç kişi bıçak gibi yeminliydik
ben yani kaptan Ricardo ve Gonzales
Santa Barbara'da
yumuşak bir Akdeniz karanlığı gözlerimize çöker çökmez
kirpiklerimiz ıslanmış yumruklarımız büyümüştü
Santa Barbara'da
üç ağaç gibi Fransız sınırına devrildik
avuçlarımıza sulu kırmızı bir kan boşalıyor
ağzımızda kıvılcımlı bir sakız

Los Cuatros Generales
Los cuatros Generales

biz çekilsek de rüzgarımız
İspanyol göklerinde kalıyor
nefes nefes
halbuki İspanya'dayız
yenik de olsak
dağları aydınlatan bizim gözlerimizdir
bugün yenik de olsak
yarın yeneceğiz

Los cuatros generales
Los cuatros generales

2

Madrid kapısında kaldı Maria Pilar
çantasında bir şiir kitabı kaldı barut yanığı
Federico Garcia Lorca'nın
Arriba Frente Popular

şimdi bir kadeh tutsam
yanık gözleriyle Maria Pilar
karanlık bir meltem gibi gülümser
unutamam

Arriba Frente Popular
Ricardo çıkar şapkanı
Gonzales sen de çıkar
bu kırlangıç dizisi İspanya'dan geliyor
bu el yazısı Maria Pilar
Arriba Frente Popular


Yarın yendik çocuklar, sen yani kaptan Ricardo -Saforcada- ve Gonzalez -Creus- teşekkürler. Tırnakla sökülüp koparılan zafer için, emek, mücadele ve yürek için, dökülen ter için, sanat ve oyun için binlerce teşekkürler hepinize.

Kubala'yla, Johan'la, Pep'le büyüyen Katalan çocukları haykırıyor o güzel türküyü 74'ten beri, La Rambla'da, Cartier Gothique'da, Camp Nou'da, Barselon'da;

Tot el camp
és un clam
som la gent blaugrana
Tant se val d'on venim
si del sud o del nord
ara estem d'acord, ara estem d'acord,
una bandera ens agermana.
Blaugrana al vent
un crit valent
tenim un nom el sap tothom:
Barça, Barça, Baaarça!


4 Mayıs 2009

A. Eren Loğoğlu

Hiç yorum yok: