22 Mayıs 2010

Gandhi Kemal



Ahmed Arif alıntısı "Diyarbekir Kalesinden Notlar ve Adiloş Bebenin Ninnisi" şiirinden "Bunlar / Aşımıza, ekmeğimize / Göz koyanlardır / Tanı bunları / Tanı da büyü" söylemiyle,

Nazım Hikmet alıntısı "Kuvayi Milliye Destanı" şiirinden "Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür / Ve bir orman gibi kardeşçesine" söylemiyle,

Avusturya İşçi Marşı alıntısı "Fabrikalarda biz / Tarlalarda biziz" söylemiyle,

Faşizme Geçit Yok yani "No Pasaran" söylemiyle,

DİSK orda, Ecevit orda, kasket orda, Halkçı ve Devrimci sloganı ordaydı.

% 10 barajını kaldırma, gerçek temsiliyet sözü, "İşsizlik, Yoksulluk ve Yolsuzluk" vurgusu, kravat takmaması, Recep Bey stratejisiyle Tayyip ismini zihinlerden uzaklaştırması, “Laiklik, Ordu ve Rejim” sözcüklerini kullanmaması, 'Sermaye ve Emek' ayrışmasında emeğin yanında olduğunu anlatmaya çalışması, Parti tüzüğünün değişeceğinin sinyalini vermesi, parti içinden başlayarak bir demokrasi hareketine girişeceğini belirtmesi, dokunulmazlık hususunda hiçbir korkusunun olmamasına güvenip referandum çağrısı yapması, sendika ve örgütlenmeye önem vermesi gibi özellikle vaad içeren, slogan sunan bir konuşma yaptı Kemal Kılıçdaroğlu.

Kürt ve Alevi. Memleketinin Dersim olması var bir de.

CHP'nin kavramlara karşı olan statüko yanlısı yapısını, devlet ve ulusal çizgi taşıyan ideolojisini, Önder Sav'ın başını çektiği politbüro tarzı üst kademesini değiştirip, değiştiremeyeceği, söylemlerinde olduğu gibi uygulamalarında da sosyal demokrat bir tavır yakalayıp yakalayamayacağı zamanla belli olacak sanırım.

Sahneye "Emperyalizm ve Kapitalizm" kavramlarının ısrarla üzerinde durulan bir duyuruyla çıkması da dikkat çeken hususlar arasındaydı, bir diğeriyse sol kolunun, yumruğunun havada olduğu fotoğrafıydı.

AKP'nin neo liberal anlayışından, sağladığı istikrardan, ülkeye giren yabancı sermayeyi artırmasından, yurtdışı politikasından, ABD'nin Büyük Ortadoğu projesinin devamından yana olan çevrelerle ilgili taviz vermeyen kararlar alabilecek mi, ciddi sınavlar verecek bu konularda.

Kabul edilmeli ki konuşması derin değildi. Belki de ilk kez bu denli kalabalık bir kitleye karşı konuştu ve kısa sürede, belli bir altyapı oluşturmadan aday olan biri için de doğal olanı buydu. Çelişkili düşünceler fazlaydı. Bir anlamda oy kaygısı kaynaklı, her kesimi kucaklayan bir hareket oluşturma gayesiyle ya da CHP içersinde önce bir yerimi sağlamlaştırayım kaygısıyla yapılan yanlışlar vardı.

Kürt sorununun açlıkla sınırlandırılması, Ergenekon'un rövanşını alma çabasına girmesi, yıkılmaya yüz tutan derin devlet ve oligarşinin tutunacağı bir dal yaratma çabası, Anayasa değişikliğini sadece Yargıya müdahale olarak görmesi, partinin son 18 yıllık süreciyle ve Ecevit öncesi, özellikle tek partili dönemiyle yüzleşme cesaretinden uzak duruş sergilemesi gibi. Bunda Ekonomi uzmanı olup siyaset bilimiyle çok da ilgisinin bulunmamasının etkisi var mıdır, bilinmez.

Osmanlı, gelenek, görenek, din eksenli kısaca özünde, doğasında tutuculuk olan bir halkın gözünde yargılanıp asılmış Doğan medyasının Gandhi benzetmesini yaptığı -onlar da iktidardan pay istiyorlar demek bu ve çok tehlikeli- ve koşulsuz destek verdiği Kemal Kılıçdaroğlu, oluşturduğu dürüst, temiz, hak arayan görüntüsüyle, düzgün ailesiyle arkasına ciddi bir rüzgar aldı. Bu yeterli mi peki, hiç sanmıyorum. Samimiyetinden şüphe duyulmaması için CHP'den başlamak üzere çok keskin ve acil bir değişim, dönüşüm hareketine öncülük etmek zorunda.

Baykal'ın ayrılışıyla başlayan bu ilginç kitlesel hareket, bir planın parçası mı, Ergenekon'un son çırpınışları mı, oyun mu, bir başka maskeli Baykal versiyonu mu yoksa gerçekten samimi bir sosyal demokrat yenileşme mi, tarih gösterecek elbet.

Bu ülkede CHP'nin sadece 68 kuşağı etkisiyle ve "Ortanın Solu" anlayışıyla iktidara gelebildiği unutulmamalıdır.

22 Mayıs 2010

A. Eren Loğoğlu

2 yorum:

Ahmedigo dedi ki...

Chp, "hilesiz" seçim yapılan 1950den bu yana tek başına iktidar olamamıştır. Olması da zordur. Sırtına halka değil, oligarşiye dayadığı için.

Chp'ye oy verenlerin bir kısmı -Aleviler- tipik bir korku politikasının esiri olmuş, kendi celladına aşık olan kurban durumuna düşmüşlerdir.

Sırtını halka dayamak demek ne AKP'nin yaptığı gibi seçim öncesi buzdolabı kömür dağıtmaktır, ne de CHP'nin "halkçılık" samimiyetsizliğidir. CHP'nin yaptığı "ekende yok/biçende yok/yiyende ortak Osmanlı" olayıdır. İnsanların hiçbir derdine düşmeyen, bilakis bu dertlerin yaratıcısı ve devam ettiricisi olan CHP, iş oy istemeye gelince kitleleri laiklik, şeriat gibi safsatalarla korkutup oy isteyen bir partidir.

CHP'nin 70lerdeki başarısı önemlidir ama iyi analiz edilmelidir. Olayı sadece kasketli "halk adamı" Ecevit sembolüne indirgememeli. 60lardan başlayarak kanayan Kıbrıs meselesinin 70lerde aktif çatışmaya dönmesi en çok Ecevit'e yaramıştır. Ecevit, Türk faşistlerini bile kıskandıracak şekilde şovenizmden ekmek yemiştir.

Halkçılık tehlikeli, riskli bir iştir. İşin halka hizmet etme boyutu olduğu gibi halk dalkavukluğuna kayması da pek mümkündür. Türk sağı tipik olarak ikisini de yapar. Sol ise iktidarda olmadığı için ilkini, oligarşiyle iç içe olduğu için de ikincisini pek yapamaz.

Görüldüğü itibariyle Gandhi aleyhisselam kaynağı belli olmayan paraları bol keseden dağıtma vaatleriyle popülizmin sihirli iksirini içti. Bir süre bu onu götürür. Ama yarın iş çıkıp da Ergenekon, türban, Ermeni, Kürt, Alevi gibi ciddi meselelere gelince, toplumsal hafızayı zorlayıcı durumlar ortaya çıkınca ciddi ciddi bir söylem geliştirmek zorunda kalacak.

Gandhi Aleviler'e ne diyecek? Sizi kesen partinin lideriyim, olanlardan dolayı Mustafa Kemal başta olmak üzere tüm CHP'liler insanlık suçu işlemiştir; bu bir katliamdır, kara lekedir, özür dilerim diyebilecek mi?

Kürtler'e 1930ların günahları konusunda ne diyecek? Diyarbakır cezaevi? Baykal'ın avukatlığına soyunduğu işkence ve cinayetleri Gandhi de savunabilecek mi?

Müslümanlar'a çıkıp, sizleri devlet yıllarca eşek olarak kullandı, maşa yaptı cinayet işlettirdi size, size it kadar kıymet vermedi, devletin sultasında olmayan bir İslam'ı yaşamak sizin hakkınız diyebilecek mi?

Ermen meselesinde çıkıp, 90 sene evvel bir katliam oldu ve bigünahlara kıyıldı, artık düşmanlığı bitirelim diyebilecek mi?

Çıkıp Musa Anter'in, Ceylan Önkol'un, Uğur Kaymaz'ın ve nice isimsizin katillerini asmayıp da besleyelim mi, tabii yargılayalım diyebilecek mi?

Bunları CHP kadar katı bir tabanı olmayan AKP liderleri bile diyemezken, sağda solda çarşaf yırtan, Kürt taşlayan İzmirli tipler mi dedirtecek Gandhi'ye?

Gandhi Kemal'in o ismi, o lakabı hak edebilmesi için Doğan medyasının klasik yellemelerinden fazlasına ihtiyacı var. Gandhi, pasifist bir insandı. Ezilen Hindu da olsa, Müslüman da olsa onun için ezilendi. Durban'daki zenci için de, Hind'deki Brahmin için de uğraştı, didindi, çalıştı, boynunu baltaya uzattı. Yıllarca hapis yattı, aç kaldı, itildi, kakıldı.

Öyle ucuz memur tasarrufçuluğuyla maruf birinin binyılın en büyük adamlarından olan Gandhi'yle adının yanyana anılması bile bir zuldür. Kılıçdaroğlu'nun, bırakın Gandhi'yi, bir Cinnah, bir Bhose bile olması için çok uğraşması lazım.

http://thieboudienne.blogspot.com/

slimblue dedi ki...

"Ermen meselesinde çıkıp, 90 sene evvel bir katliam oldu ve bigünahlara kıyıldı, artık düşmanlığı bitirelim diyebilecek mi?"

Demesi icin sebeb varmi?

Katliam oldu, nasil oldu?

Sagdan soldan duydum, olmus iste. Olmaz iste oyle, inandirici ve etkileyici yazi icin abartmanin anlami yok, yazinin icine ediyor.