10 Mayıs 2010

Katalan Ruhu



Geçtiğimiz sezon futbolda triplete yapmıştı Katalanlar, bu yıl gerilediler ve ellerinde sadece La Liga'yı kazanma ve 2 yıl üst üste şampiyon olma şansı kaldı.

Açığı basketboldan kapadılar. Önce Real Madrid'i yenip İspanya Kupası'nı, şimdi de finalde Olympiakos'u mağlup ederek EuroLeague'i kazandılar. Sırada lider oldukları ligi de şampiyon bitirme, yeni bir triplete şansı var 2 yıl üst üste 2 ayrı spor dalında. Kulüp organizasyonunun ne kadar başarılı olduğunun sunumu gibi, erişilen hedefler.

Peki sır ne?

Organizasyonun DNA'sı elbette. Katalan kimliği, ruhu, kendi değerlerini en üstte tutarak bir yapı oluşturmak, sistem kurmak, gerçekten hak etmek, takım olmak, emek vermek, profesyonel bir biçimde yönetilmek, daha pek çok unsur sayabilirim.

Futbol ve basketbol üzerinden karşılaştırmalı bir değerlendirme yapalım.

Galatasaray'ın geçen sezon kazandığı Eurocup Finali'nde Arda, Sabri gibi kulübü özümsemiş, taraftar bünyesinden oyuncular, salondaki yerlerini almışlardı. Benzer amatör ruh, aidiyet Katalanlarda da görülebilir. Paris'te Puyol, Xavi, Pique, Bojan ve Sergio da vardı. Bütün bu isimlerin ortak özelliği La Masia'dan, Barcelona altyapısından olmaları. Formaları çekip basketbol maçına geliyorlar, çılgınlar gibi seviniyorlar, böyle de güzel adamlar, Akdeniz kokuyorlar. Elbet Galatasaray'dan bir farkları var ki hep doğru işleri yapıp hedeflerine ulaşıyorlar, bu da değerlerini yönetme noktasında bulunabilir diye düşünüyorum.



Kulübün başında azılı bir Katalan, avukat, siyaset adamı Laporta var. Futbol takımının başında kulübün eski futbolcusu, kaptanı, altyapı hocası, Katalan Guardiola var. Takımın ruhani lideri, kaptanı, ismini kulübün kurucularından alan, neredeyse bu kulübün ta kendisi olan, Katalan Puyol. Takımın en yetenekli ismi, altyapıdan yetişen, Katalanca konuşan, yarı Katalan sayılabilecek ki kendisi de bundan gurur duyan Messi.

Gelelim basketbol organizasyonuna. Hemen hemen herşey aynı futbol ile. Takımın başında, önce kulubün altyapısında görev alan, sonra yardımcı hoca olan, Katalan Xavi Pascual var. Takımın ruhani lideri, asıl kaptanı, basketbol ve Barcelona denilince akla gelen ilk isim olan, Katalan Navarro. Takımın en yetenekli ismi, muhtemelen NBA'e gidecek olan, Katalan Ricky Rubio.

Ortak nokta Katalan kimliği, altyapı, ruh.



Barcelona, günümüzde hak ederek kazanmanın, emeğin, doğru yapılanmanın başarıya ulaştığını gösteren en ideal model. Hiçbir zaman Kralları olmadı yanlarında, arkalarında. Tam tersi önlerinde durdu, soyunma odalarına indi kaybetmeleri için. FIFA'nın yüzyılın kulübü dediği Real Madrid'ten belki de bu sebeplerle daha başarılı bir geçmişleri var aslında sportif açıdan. Zorla alınan Di Stefano'yu koyun kenara, geriye ne kalır acaba? Cruyff sonrası dönem, eşit şartlar içeren dönem, bir ayna görevinde bulunabilir.

Futbol takımının başında Jose Mourinho değil, Barselona sokaklarından bir adam var. Basketbol takımının başında Messina, Obradovic değil, Barselona sokaklarından bir adam var. Takımlarının en önemli oyuncuları United'dan dünya paraya gelen Ronaldo ya da NBA'den dünya paraya getirilen Kleiza değil, Barselona sokaklarından çocuklar.

Euroleague Finali izlendi bu gece. Makina gibi işleyen bir takım, sezonda tek mağlubiyeti Partizan'a, tartışmalı bir son saniye basketiyle. Her oyuncusunu rotasyona sokuyor, verim alıyor, öne çıkan tek bir isim bile yok, Navarro dışında. Amerikalılar her işi yapan, süper star seviyesinde olmayan adamlar, Basile, Grimau yıllardır burada, müthiş savunmasıyla maçı getiren adam Victor Sada, altyapıdan, Katalan.

Barcelona, futbolda olduğu gibi basketbolda da sistem takımı, isimlerin değil. Ve bu kulüp, doğru işler yapmanın, başarının anahtarını sunuyor 2 yıldır. Az biraz da olsa onlara benziyoruz ve daha çok onlar gibi olmalı, Barselonalaşmalıyız her alanda.

Hafta sonu La Liga Şampiyonu da olacaklar Camp Nou'da. Kral "mezarından çıkıp" gelse, bu saatten sonra alamaz kupayı Barcelona'dan, Puyol'un ellerinden.

2 yıl üst üste şampiyon olmayı çoktan hak etti yeryüzünün gelmiş geçmiş en güzel futbolunu oynayan oyuncular topluluğu. Bunu sadece başarılarla, kupalarla pekiştirmeleri gerekiyor, tarih kitaplarında yer almaları için. Onlar, onları seyredenlerin zihinlerinden asla çıkmayacaklar, her zaman hatırlanacaklar.

Tarihe not düşecekler bir kez daha, sonuna kadar hak edilmiş, emek verilmiş 20. La Liga şampiyonluklarını kazanmak için mücadele verecekler.

Paris'te finalden sonraki kutlamalarda White Stripes'in 'Seven Nation Army' tınısıyla başlatılan o güzel tezahürat, Camp Nou'yu da saracaktır, Oooooo sesleriyle.

10 Mayıs 2010

A. Eren Loğoğlu

Hiç yorum yok: