27 Mayıs 2010

Jose Mourinho Fenomeni



Portekizli Teknik Adamı sevmem, Terim - Lucescu ikileminde Rumen'den yana tavır koyan biriydim zamanında. Sevmeme kaynağım biraz da bu noktadan başlar, keza Jose'nin yükselişi de aynı döneme denk gelmiştir. Büyük saygı duyarım, futbola kattığı pek çok yeniliği kabul ederim ancak onu ve temsil ettiği değerleri sindirmem olası değildir.

Jose Mourinho'nun başarı tablosu mutlaka dikkate alınmalıdır hakkında konuşurken, yazı yazarken. Nefret Ediyorum & Tapıyorum skalasında sıfıra yakın da olunabileceği unutulmamalıdır.

Son 8 yılda 2 Şampiyonlar Ligi Kupası, 1 UEFA Kupası, 6 Lig Kupası kazandı takımları, 2 temel kategoride. Evinde hiç yenilmeyen Teknik Adam rekoru gibi menajerlik oyunlarında olabilecek bir kavramı reel yaşama soktu. Özel biri kod adıyla anıldı ve her zaman özel işler yaptı. Porto'yla iki yıl üst üste erişilmesi güç bir başarı yakaladı. Bir sezon önce yenilgisiz şampiyon olan ve yenilmez denilen Wenger'in Arsenal'ini devirdi ilk yılında. Sonraki sezon, Fergie'nin temellerini atmayı tamamladığı 2. jenerasyon Manchester United'ını alt etti. Premier Ligin taşlarını yerinden oynattı bir anlamda. Sir Alex'in kusursuz takımı, 2 sezon Jose'nin Chelsea'sini geride bırakınca ve Şampiyonlar Ligi kupası Londra'ya gelmeyince Abramovich'le dargınlık başladı ve Jose Internaziole'nin yolunu tuttu. Orada da değişen bir şey olmayacaktı. Jose, tarihin en iyi takımı denilen -ki öyle- Barcelona'yı bir şekilde -hakem hataları + taktik deha + kendine has futbol dışı metodlarla- elemeyi başardı ve Chelsea'de kazanamadığı kupaya uzandı.

Taktik dehasının yanında karakteri ve söylemleriyle de sivrildi. Zaten Jose'yi Mourinho yapan da buydu. Medyayı yönlendiren, rakiplere dil uzatan, oyuncularını motive etmek konusunda hiç sıkıntı yaşamayan bir isim oldu hep Jose. Yönettiği takımlar her daim onun istediği futbol felsefesine evrildi. Inter'in çok iyi olan savunma kurgusunu, biraz da oyun içi sertlik, profesyonellik denilen kavram ile kusursuz bir noktaya getirdi. Psikolojik savaş kısmında en iyi kumandandı, akıl oyunlarının John Nash'iydi.

Londra günlerinde ona karizma katan meşhur gri parkadan bu yana çok günler geçse de hep havasına karizmayı katacak bir şeyler buldu.

En son bir kare düştü Madrid'den. Mourinho, Inter'den ayrılışından sonra ağlıyordu Materazzi'ye sarılıp. Duygusal, samimi ve gerçekçiydi kanımca. Bir PR çalışması denilemezdi. Jose'nin insan kısmını ortaya koyan en çarpıcı anlardan biri olabilirdi.

Ben öyle bakamadım yani tüm bunlar tamam da, sarıldığı adamın, bağ kurduğu oyuncunun Materazzi olması, Jose'nin kim olduğuna dair varılacak sonucun da işaretiydi. Onlar da bir veda havası yaşayabilir, üzülebilir, ağlayabilirler ama bu onların kim olduğu gerçeğini asla değiştirmeyecek.

Zidane'ı Dünya Kupası Finali'nde kafa atma noktasına getiren ve daha sayılabilecek onlarca futbol dışı hareketiyle sevimsizliğin en önde giden temsilcisi olan Materazzi'yle yaşanan bu anlık süreç bile Jose'yi tanımlamak adına yeterliydi kanımca. Camp Nou'daki önceden tasarlanmış sevinçlerine gitmeye gerek bile yok. Cruyff'un bu konuya dair çok güzel sözleri vardı zaten;

A question of values

For a club that only looks for results, Mourinho is very good. If you are looking for something else, what the coach transmits as far as values and behavior goes is fundamental for me. That is why Barca chose Rijkaard and then Guardiola. And I’m not talking about who is a better coach. I’m talking about the example they set for adults and children alike.

More than a club

With or without the final, I’ve reaffirmed what I already knew: I’m glad that someone like Mourinho isn’t the coach of FC Barcelona. He has very particular virtues when it comes time to motivate and/or play mind games. He is, without a doubt, a great coach. But what makes some people like him is what turns me off about him.

A few years ago, when the club was thinking about substituting Rijkaard for another type of coach – Mourinho was one of them – my opinion went contrary to others. Having seen what has happened over those years, I’m doubly grateful that it didn’t come true. That was the most difficult decision in those times. I’m happy because Guardiola has ended up winning, and also because he believes that winning isn’t everything. Not if you presume yourself to be more than a club. I also want to win games and win titles. But I understand and I defend the idea that football is much more than that and I want to give an example.

And in footballing terms, with an attractive game and with as many home grown players as possible. Speaking personally, giving the best image, transmitting positive values; on top of respect, good sportsmanship and hard work. Talking only about technical ability, many people could be the coach of Barça. And with quality in mind, many footballers could play for Barça. But, more important than being good, as a coach and as a player, you also have to set a good example. If it’s true that you’re more than a club, a potential coach or player has to have certain values because they end up being the face of the club.
Çeviri yapmayacağım, kısaca Barça'ya yakışan Guardiola'dır, Barça bir model sunar futbol adına bu tercihiyle, Jose büyük hocadır ve sadece kazanmak isteyenlerin seçimidir. Biz bunu asla istemeyiz, sadece bunu isteyemeyiz başka yapmamız gereken işler var, futbolu oynama şekli ve örnek olmak gibi diyor Cruyff. Jose'nin Real Madrid'in başındayken, zekasıyla en çok uğraşmak zorunda kalacağı kişilerden biri Johan, kanımca futbolun en başarılı dehası.

Bütün bir sezon belirttiğim üzre Jose Mourinho Real Madrid'de. Perez'in belki de son şansı bu. Eğer bu hamle de tutmazsa ne yapabilir, düşünce üretmek zor. Jose'nin nasıl bir transfer stratejisi olacak bu da önemli. Real Madrid'in kanımca savunma ve orta saha konusunda ciddi zafiyetleri var ve bu Şampiyonlar Ligi'ni kazanmak adına karşılarına çıkacak en önemli iç sorun. Lige konsantrasyon sağlamaları daha akıllıca olacaktır keza Barcelona oyuncularının ve Pep'in her söyleminde 2011 Wembley'de olmak var, bu da ligde hata yapma olasılıklarının artması anlamına geliyor.

Bir yanda FC Barcelona, Guardiola ve Messi, diğer yanda Real Madrid, Mourinho ve Ronaldo. Her bir kavram ve isim, olması gerektiği yerde. Daha doğru olamazdı eşleşme ve yerleşme.

27 Mayıs 2010

A. Eren Loğoğlu

1 yorum:

koala dedi ki...

Şahane bir tespit olmuş..