18 Mayıs 2010

Katalanlar & Fiesta Zamanı



"You don’t think about one season, you think about history." tişörtlerde yazan buydu Fiesta'da.



20. şampiyonluk çok zor geldi. Dile kolay, 99 puan 98 gol ve sadece 1 mağlubiyet ile ancak son hafta kazanılabilen La Liga şampiyonluğu. Bunda Real Madrid'in değil Ronaldo'nun çırpınışı etkendi. Lig üçüncüsüyle bile 25 puan makas oluşturan ezeli rakiplerden birinin şampiyonluğunu belirleyen de aralarında oynanan El Clasico'lar oldu. Katalanlar, Camp Nou'da Ibra'yla ve Santiago Bernabeu'de Messi ve Pedro'yla kazanılan zaferlerin değerini şampiyonlukla birlikte daha iyi anlıyorlar.

Pep, maçtan sonra yaptığı "Bir haftamız daha vardı, Madrid'te olmalıydık, hepinizden özür diliyorum, herşeyi hak etti bu takım, seneye size bir şampiyonluk borçluyuz" konuşmasıyla FC Barcelona'yla her türlü kupayı kazanmış bir teknik adam olmasına karşın doygunluk denilen kavramın rekabet unsuru içeren bir alanda yer alamayacağını anlatıyordu. Borcunu ödeyeceğinden kimsenin şüphesi yok, gereksinim hissetmeseler de önlerinde bir amaçları var artık, kazanamadıkları bir kupa, alacaklar!

Aslında organizasyon bambaşka bir hayal kuruyor, bir hedef;

2009 Futbol Avrupa Şampiyonluğu
2010 Basketbol Avrupa Şampiyonluğu

2011 Futbol ve Basketbol Avrupa Şampiyonluğu

Neden olmasın?



FC Barcelona 2 yıl üst üste şampiyon oldu La Liga'da. Son 6 yılda 4 defa bu başarıyı gerçekleştirirken, bir şampiyonluğu da kılpayı kaçırdılar, ellerinden kayıp gitti. Rijkaard ve Guardiola takımın başındaydı bu süreçte, Laporta kulübün başkanı. 2 de Şampiyonlar Ligi şampiyonlukları var. Öyle bir dominasyon kuruldu ki, Real Madrid futbol tarihinin en yüksek harcamalarını yaptı ve bu yeterli gelmedi Barça'yı geçmeye. Üstelik 100 gol barajı aşılıp 96 puan gibi bir rekor kırmalarına karşın. Pep, 2 yılda 7 kupa getirmeyi başardı müzeye ve Real Madrid hiçbir şey elde edemedi.



Barça'nın sportif tarihi Cruyff'tan önce ve sonra diye ikiye ayrılır demiştim daha önce. Johan'dan sonra 10 şampiyonluk kazanıldı 20 yılda. La Liga için yüzde % 50 büyük bir oran. Kulübün 1899'da kurulup 20 şampiyonluğunun yarısını bu süreçte kazanması da rastlantı değil. Cruyff Barcelona'nın herşeyi, açıkça bir futbol dehası ve şu an kulübün onursal başkanı. Daha güzel olamazdı.

Futbol tarihinin en güzel oyun oynayıcısı hak ettiklerinden sadece birini alıp bu seneyi yetinerek geçirse de hala dünyanın en iyisi olduğunu göstermek adına önemliydi lig şampiyonluğu. Aynı zamanda Real Madrid'e bir mesajdı bu; "Ne kadar para harcarsan harca, kimi getirirsen getir, beni yenmeden hedefe erişemezsin."

Messi 34 gol ile asıl Ronaldo'yu yakaladı, muazzam bir başarı. Şimdi Arjantin'le Maradona önderliğinde, Maradona'yı tahtından etmek için Güney Afrika'da boy gösterecek. Onun için yapılan övgüler az bile, değeri yıllar sonra daha çok anlaşılacak. Hat trick yaptığı maçlar sonrası topu da alan Messi'nin mahallede top oynayan çocuktan farkı yoktu, bizden biriydi.

Sezonun sonunu sakat oynayan Xavi'nin fedakarlığı, Puyol'un Valladolid maçının daha başlangıcında boş kaleye giden topu cansiperane engelleyişi ve bunu bütün bir kariyeri boyunca yapmış olması alkışlanmaya değer diğer performanslarıydı sezonun.



Bir diğer isim Maxwell. Sezonun en beklenmedik 2. katkısı. Ibra transferinin yanlışlığından dem vururken Eto'o'nun performansını göz ardı etmeyip, Maxwell'i de denkleme katmak gerekiyormuş. Barça'nın futbol felsefesine öyle uydu ki, yeri geldi sağ bek bile oynadı, hücuma derinlik kazandırıp, sürekli başvurulan bir set hücumunun parçası oldu.

İlk oynamaya başladığı yıllardan itibaren Victor Valdes'in gösterdiği gelişme ve bu yıl tavan yapan performansı dikkat çekiciydi. Benim de ilk zamanlarında başvurduğum Barça'nın kalecisi değil eleştirisini nasıl da alaşağı ettiğini izlemek ve yanılmaktan memnun olmak can alıcı kısmıydı O'na olan bakışın. Barça'nın kendi altyapısından çıkan, Katalan bir oyuncuya kazandırdığı özgüven, yeteneğin dışında yer alan bazı özelliklerin saha içi performansa nasıl da etki edebileceğini anlatıyordu belli bir futbol felsefesi içersinde.

Aynı Valdes örneğinde olduğu gibi Sergio'nun geldiği nokta da benzer. Bir başka takımda sırıtması muhtemel bu iki ismin Barça'da en kritik anlarda ortaya çıkması, kulübün temel nitelikleri üzerinden yürütülen bir stratejinin doğruluğunu tehit etmesinden başka bir şey değil.



Keza ligin sonlarında görev alan Bojan'ın performansı da konuşulmaya değer. Ibra'nın uyumsuzluğunda çok önemli bir sorumluluğu almaktan kaçınmayarak her türlü koşulda elinden gelenin en iyisini yapacağını gösterdi.

Xavi ve Iniesta, birbirinden ayrılmaz iki isim. İki, birbirini kovalayan jenerasyon. Geçtiğimiz sezon Andres ön plana çıktı, bu sezon Xavi. Xavi'nin her daim bir takım için daha önemli olduğunu düşündüm, oyunun her noktasında yer alan bu adam, öldürücü noktada yapabildikleriyle Barça'nın beyni olduğunu her defasında kazıdı zihinlere. Iniesta daha yetenekli olsa da, asıl merkez Xavi'ydi. Seneye sıra Iniesta'da.

Ve Pedro, sezonun en önemli kazanımı. Henry ve İbra'nın az katkı verdiği bir sezonda ilk 11'in değişmez ismi oldu. Seri, hızlı, uzaktan şutları olan, felsefeye çok uygun bir oyuncu. Zaten Barcelona felsefesine uygun isimler yetiştiriyor La Masia. Geç keşfedildi belki ama 22 yaşının olgunluğunu çoktan aştı. Her kupada gol atması, Bernabeu'daki performansı, şampiyonluk maçının koparılması gibi pek çok seviyeden geçti.

Daha pek çok isim var sayılacak. Alves, Pique, Marquez, Milito, Yaya Toure, Keita, Jeffren, Henry ve Ibra gibi.



Şampiyonluğu kutlamaya pek de zamanı olmayacak oyuncuların. Transfer sezonu ve Dünya Kupası var önlerinde. Katalan taraftarlarsa doyasıya eğlenecekler elbette, hak ettiler.

Henry, Toure ve Zlatan'ın durumları belli değil. Toure'nin kalması gerekiyor her ne kadar bu sezon beklenen seviyeye erişmemiş olsa da. Xavi'nin yerini belli bir süreç içersinde doldurup, sistemin devamlılığını amaçlayan bir Fabregas hamlesi gelebilir. Xavi ve Fabregas merkezde, Iniesta sola kayabilir, yeni düzende. Bir de David Villa isteği var ki Ibra'dan çok daha yararlı olacaktır gol koklayan yapısıyla. Guardiola kanımca teşhisi yine doğru koyacak transfer sezonunda ve aksayan 3 bölgeye takviye bekleyecek. İleri üçlünün solu, merkezi ve orta üçlünün solu, Xavi'ye eşlik edecek bir isim.

Uzun vadede tek bir temel sorun var, Xavi ve Puyol'un yaşlanması. Xavi'nin alternatifi belli ve üstelik Katalan. Puyol'a gelince opsiyon çoğalıyor. Bartra, Fontas, Muniesa, kiralık olarak bildiğim Caceres, Henrique ve Chygrynskiy. Puyol olmak, o mücadele ruhunu taşımak kolay değil ve bu yüzden seçenek çok. La Masia'da yetişen gençlerin sadece saçlarını Puyol gibi uzatarak O'na özenmediklerini biliyorum, damarlarında yaşıyorlar Puyol olabilmeyi, 4 kırmızı şerit ve sarı renkten oluşan Katalan Bayrağını kaptanlık bandı olarak taşıyabilmeyi, Nou Camp'a çıkabilmeyi. Önce hayal edip sonra gerçekleştiriyorlar. Seneye Thiago, Jonathan ve Gai Asulin de katılabilir Jeffren ve Pedro'ya.

Puyol "Bizi alt edemezler" diyordu şampiyonluk kutlamalarında, Madrid'e atıfta bulunarak. Nazım 'İspanya arkadaşlığımız aydınlığında alt edilmez umudun" yazıyordu dizelerinde. Umudu alt edilemeyenlerin zaferi yaşandı yine, bir kez daha formasında UNICEF yazanlar mutlulukla noktaladı sezonu.

Bir kulüpten daha öte olan Barcelona kazandı ve Katalunya da böylece kazanmış oldu.

18 Mayıs 2010

A. Eren Loğoğlu

1 yorum:

Erdem Karakuş dedi ki...

Busquets'i "kazma" diye nitelendiren bir güruh var ki görünce direk uzaklaşmak gerekiyor.