13 Temmuz 2010

J o r d i



Bazı bilgiler;

1 - Barcelona'da bağımsızlık için yürüyüş yapanların sayısı 1 milyon.

2 - Madrid'de Dünya Kupası kutlamalarına ilk anda katılanların sayısı sadece 150 bin, organizasyonaysa 300 bin civarında, otobüsün sokaklardan geçiş esnası vs.

3 - Barcelona'da dev ekranlardan Dünya Kupası Finali'ni izleyip kutlamalara katılanların sayısı sadece 75 bin.

4 - Madrid'in nüfusu 3.2, Barcelona'nın 1.6 milyon 2009 verilerine göre ve kent bazında.

5 - 2009'un Mayıs ayında FC Barcelona'nın Şampiyonlar Ligi'ni kazanması kutlamalarına ilk anda katılanların sayısı 100 bin, organizasyonaysa 1 milyon civarında, otobüsün sokaklardan geçiş esnası vs.

Farklı kaynaklardan aldım bu sayıları, yaklaşık değerlerdir.

AP'in haberi bu da;

The celebration in Madrid, where national unity is at its strongest, was expected. But there were striking examples of support from unlikely places: The well-off Catalonia region, which has long sought greater autonomy, and the separatist Basque region, where anything pro-Spain is often shunned.

Barcelona'da şehrin iki futbol takımından birinin, FCB'nin kulüp seviyesindeki en büyük olma kutlamalarına katılanların sayısının, ülkenin, İspanya'nın Dünya Kupası kutlamalarına katılanların neredeyse 10 katından fazla olması sadece spor ile açıklanamaz. Hatta ülkenin herhangi bir şehrinde -tabi ki Barcelona'da- bir kulübün şampiyonluk kutlamalarına katılanların, başkent Madrid'de Dünya Kupası sonrası İspanyol Milli Takımı'nı karşılayanlardan ve sokaklarda çılgınlar gibi eğlenenlerden fazla olması yine sadece spor ile açıklanamaz.

Katalunya'da da kutlamaların olması, İspanya bayraklarının kutlamalarda yer alması gibi bir kolaycılığa kaçmamak gerektiği kanaatindeyim, olayın pek çok boyutu var, bu kadar yalın değil.

2009 yılında yapılan ve resmi olmayan referanduma katılan Katalan sayısı da 700 bin. Katalunya içinde de bağımsızlık ya da mevcut durumdan yana olanlar var, konuya ilgisiz kalanlar, tarafsız davrananlar da var, bunu da göz ardı etmemek gerekiyor.

Şu da yadırganmamalı, İspanya tarihinde ilk defa Dünya Kupası finali oynadı ve kazandı, nasıl reaksiyon göstereceklerini kendileri de bilmiyorlar, bunu tecrübe ediyorlar daha. Sonuçta birçok Barcelonalı oyuncu vardı sahada ve İspanya Milli Takımı'nın temeli onlardı, bütün golleri de onlar attı hatta. Bu sebepten en azından 75 bin Barcelonalı'nın toplanıp kendi oyuncularının, kendi sistemlerinin, felsefelerinin zaferlerini kutlamaları çok da yanlış değil, Elmundodeportivo ya da Sport gazeteleri gibi İspanyol Milli Takımı'nı desteklemeyin tavsiyesine uymamaları da normal.

Sonuç olarak;

Sporla siyasetin ayrı tutulması tezine katılıyorum ancak FC Barcelona bunun yapılabileceği bir kulüp değil. Tarihi buna müsaade etmiyor, 1968 yılında yapılan kongrede ortaya çıkan 'Bir Kulüpten Daha Ötesi' mottosu bile spor harici değerleri de temsil ettiğinin en açık göstergesidir.

Yüz binlerce üyesi olan bir kulübün politik düşünceleri ve geçmişi bilinmesine karşın Laporta'yı başkan seçmesi de tarihten beslenen bir düşüncenin sonucudur, kulüp üyeleri de belirli bir aidiyet, kimlik çerçevesinde tercihlerini belirliyorlar denilebilir. Ayrıca 2003 yılında Laporta başkanlığa gelirken seçim propagandası da tamamen Katalan kimliği üzerineydi. Seçildiğinde ilk tezahüratlar, 'Başkan Laporta, Bağımsız Katalunya' ve 'Barcelona kazanınca Katalunya da kazanır' şeklindeydi.

Olayın yönetenler ve seçenler dışında, sporcular kısmı da var. Oleguer İspanya Milli Takımı'nda oynamayı reddetti ve bu yüzden yıllarca FC Barcelona'da çok yetenekli olmamasına karşın tutuldu. Puyol'un bir gün sadece Katalunya Milli Takımı için oynayacağım gibi söylemleri var. Cruyff'un oğluna Jordi ismini koymasında, Sergio Busquest'in barında Puyol'un Almanya'ya attığı gole sevinmeyenlerin çoğunlukta olmasında, Stoichkov'un, Lineker'in o meşhur yarı Katalan, Katalan ordusunun neferi söylemlerinde aynı tutkunun, aidiyetin, kimlikten beslenen, tarihsel değere yapılan atfın olduğu görülebilir. Puyol'un Santiago Bernabeu'de kaptanlık bandını -Senyera- çıkarıp sallayışını hafızalardan silmek olası değildir.

Bu sebeplerden şampiyon olunca, 'Barça kazanınca Katalunya da kazanır' diyor her oyuncu -La Masia'dan yetişen ve o kültürü özümseyen Messi de dahil buna- şampiyonluk kutlamalarında mikrofonu aldığında.

Konuyu sadece İspanya'nın kültürel zenginliğine indirgemek doğru bakış açısını sunmayacaktır. Senyera ve İspanyol bayraklarının yan yana olabilmesi, Katalan bayrağı açanlara saldırılmaması vs. gibi hususlar demokratik olarak algı seviyelerinin gelişmişliklerinin ifadesidir, daha ötesi değil, ortada kesinlikle bir bütünlük yok, hayal görmüyoruz aslında, FC Barcelona, Katalan kimliği, tarihten gelen sorumluluk ve bunun insanlara yansıması, spor ve siyaset sahnesinin kesişmesi gibi denklemler hayalden öte bir gerçeklik. Bunu o toplumun içinde yaşayan, isminde yaşatan Puyol da biliyor, Xavi de. Çok büyük bir tutkuyla bağlılar kulüplerine ve halklarına. Katalan Bayrağı'ndan sonra Barcelona formasını da çıkartıvermişler podyuma.

FC Barcelona ve Katalan kimliği iç içe, ayrılmaz bir bütün ve Bağımsız Katalunya söylemini bugüne kadar diri tutmayı başaran unsurlardan biri de kulüp.

Şu da tartışılır, kulüp Franco'nun ölümü ve demokrasiye geçişle, tarihsel misyonunu yitirme noktasına gelmişti çünkü artık siyasi ortamda her türlü durum tartışılabiliyordu, 79'da otonomi de kabul edilmişti, spora ihtiyaç kalmamıştı. Bir nevi spor devretmişti görevini siyaset sahnesine, Laporta'yla bu konu yeniden alevlendi çünkü bağımsızlık için neredeyse son noktaya gelindi artık ve 40 yıl boyunca gururla görevini yerine getiren kulübün devreye girme zamanı da geldi, bu denli başarılı olduğu bir ortamda.

Biraz da 'Futbol asla sadece futbol değildir' diyebilen futbol romantikleri için FC Barcelona en büyüleyici hikaye, onun da etkisi vardır gözü kapalı, yürekten yapılan yorumlarda.

Ek olarak,

futbol tarihinin en özel adamı Johan Cruyff Dünya Kupası Finali'ne dair döktürmüş yine;

http://www.totalbarca.com/2010/opinion-pieces/cruyff-corner-iniesta-is-a-special-person/

13 Temmuz 2010

A. Eren Loğoğlu

3 yorum:

A. Eren Logoglu dedi ki...

Bana göre FC Barcelona'nın sadece spor düzleminden değerlendirilmesi, FC Barcelona'yı algılamaya yeterli gelmeyecektir. Laporta'nın göreve gelirken de, ayrılırken de samimi olduğunu -Nunez yönetimine karşı yıllarca mücadele veren muhalif grubun 'Elefant Blue' içersinde yer aldı- düşünüyorum. Avukat olan birinin siyasetten uzak yaşaması çok da olası değildir, bunun da etkisi var mutlaka. Laporta, Katalan kimliğini siyasi sahnede yükseltmek adına FC Barcelona'yı araç olarak kullanmıştır diyebilmek çok ağır olur, haksızlık olur. Üstelik de kulüp, tarihinin en başarılı dönemini yaşamışsa. Çok sevdiği, yıllarca mücadele verdiği kulübü için doğru bildiklerini uygulamış ve başarılı olmuştur denilebilir. Doğru olduğuna inandığı şeylerin -bunlardan biri de Katalan kimliğinin kulüp üzerindeki etkenliğinin yeniden artırılmasıdır- başarıya ulaşmanın yolu olması, düşüncelerinin doğruluğuna da bir nebze referans olabilir. Durum Laporta'yla da kısıtlanamaz, yeni başkan Rosell'in de seçim propagadası ortadadır, benzer bakış açısı devam etmektedir.

Yine çok ağır olduğuna inandığım bir karşılaştırma yapmışsın. FC Barcelona Katalan kimliğini benimseyerek ve bunun sembollerini kullanarak, söylemlerine taşıyarak spor ortamına asla adaletsizlik getirmiyor, getirmedi de. Demokratik olarak haklarını arayan bir halkın spor kulübü olduğunu hatırlatıyor zaman zaman. Franco ve Real Madrid'in spor sahnesine siyaset bulaştırması, baskı ve yasak dayattığı, adaletsizlik getirdiği için eşdeğer değildir Katalan kimliği söylemiyle. Franco'nun Real Madrid'i kullanmasıyla, Laporta'nın FC Barcelona'yı Katalan kimliği üzerinden kullandığına dair olan iddianın aynı kefede tartılması, teraziye bile haksızlıktır. FC Barcelona Kastilyan dili yasaklansın demiyor, Katalanca da olsun diyor, arada büyük fark var kanımca hak arama, hak gasp etme gibi. Franco siyaseti Real Madrid üzerinden kötüye kullanmış olabilir, FC Barcelona'nın yöntemi bu değil, hiç olmadı da!

A. Eren Logoglu dedi ki...

Kulübün başarıya giden yolunun da kendi özünden çıkması tesadüf mü yani? Kulübün 5 branşında da -ki çok başarılılar, tek tek saymıyorum organizyonları- Katalan hocaların tercih edilmesi ve başarının gelmesi sadece sporun doğrularıyla açıklanamaz. Oyuncusunu her açıdan anlayabilen yönetim ve teknik heyetlerle de ilgili bu konu. Puyol'un kaptan seçilmesi rastgele mi gerçekleşmiştir yoksa Katalan olmasının ve La Masia'dan gelmesinin bunda payı var mıdır, eğer varsa zaten bu kulübün tercihlerinde spor dışı unsurların da etkisi var anlamı çıkar buradan. Puyol'un Santiago Bernabeu'de golden sonra kaptanlık bandını çıkarıp sallaması, aklına başka bir gol sevinci gelmemesi, sallayacak başka nesne bulamaması ya da estetik olarak beğendiği bir şeyi sevince katmasıyla açıklanabilir mi, sanmıyorum. Eğer kulüp Katalan kimliğini aidiyet olarak algılamamış olsaydı, o hareketten sonra Puyol bir dakika bile kaptan olarak kalamazdı kanımca.

A. Eren Logoglu dedi ki...

Bir de;

Pep'in sözleşmesini uzattığına dair haber ve fotoğrafları incelerken gözüme ilişiverdi. Pep ve Rosell el sıkışıyor, arkalarında FC Barcelona ve Katalan bayrağı var, kulüp binasında.

Kulübün logosunda, sağ üst köşede Katalunya'yı temsilen Senyera bulunuyor, 1910 yılından bu yana, Senyera'nın geçmişi de rivayet odur ki 12. yüzyıla dayanıyor.

Hikayesi de şu, resmi sitelerinden;

Shortly after Gamper had saved the club from serious crisis in 1908, a decision was made to give the club its own differentiated crest. In 1910, the club held a competition between all the members interested in presenting proposals. The winner was Carles Comamala, who played for the club between 1903 and 1912, and was a medicine student at the time, as well as being a fine artist. And so the crest that the club wears to this day was created, although there have been a few variations. It is a bowl-shaped design, in which the two upper quarters maintain the St George Cross and the red and yellow bars of the original, which are the most representative symbols of Barcelona and Catalonia. The club initials FCB appear on a strip across the centre, and below are the Barça colours and a ball. So, what we have is a crest that honours the sporting dimension of the club as well as its connection to its city and country.

Since 1910, the changes made to the design have been minimal, generally just modifying the aesthetics and the patterns used for the outline. The biggest changes came about as a result of political obligations. When Franco came to power, the letters FCB were replaced by CFB, to reflect the way the club was forced to use the Spanish version of its name. The dictatorship also obliged the club to remove two of the four bars from one of the upper quarters, thus excluding the Catalan flag from the crest. On occasion of the club’s 50th anniversary in 1949, the four bars returned. The original letters were not recovered until late 1974, when the crest reverted to the original 1910 design.

The present crest is based on an adaptation made by designer Claret Serrahima in 2002, in which the lines are a little more stylised, the dots between the letters have been taken away, the name has been made smaller, and there are fewer pointed edges. The lines in this latest design are somewhat simpler, to make it easier for the crest and the club’s corporate identity to be reproduced in all the different formats.