23 Ekim 2010

3 - 3 - 3 - 1?



Guardiola ne yapmaya çalışıyor, anlamak mümkün değil!

Takım 4 - 3 - 3 formasyonunu unuttu desem yeridir. Zaragoza deplasmanına Xavi'nin yokluğunda çok ilginç bir tercihle çıkardı takımını;

----------------Valdes---------------
----Puyol-------Pique------Abidal----
----------------Sergio---------------
---------Alves---------Keita---------
-Pedro----------Messi--------Iniesta-
----------------Villa----------------

3 - 6 - 1 ya da blok olarak 3 - 3 - 3 - 1 şeklinde bir yerleşim vardı sahada.

Daha önce defaatla dile getirdim, 4 - 4 - 2 ve ondan türetilen oyun şablonlarının, 3 - 5 - 2 ve türevlerine en önemli üstünlüğü, hücum edebilen oyuncu sayısının bir fazla olmasıdır, 8'e 7. Bu sebeple 3 - 5 - 2 artık tercih edilen bir sistem değil, savunmada 3 çakılı merkez savunmacı oynatmak bir oyuncu eksik olmak anlamını taşıyor ve işleri çok zorlaştırıyor, üstelik takımlar arasındaki seviye farkı da bu denli kapanmışken.

Bu karşılaştırmanın tek istisnası var üst düzey futbol organizasyonlarında, 2002 Dünya Kupası'nın Brezilya'sı. 3 merkez savunmacısının ikisinin de hücuma katılabildiği bir anlayış, bir nevi 9 oyuncuyla hücum şansı. Detaylar için çok eski bir yazım;

http://erenlogoglu.blogspot.com/2008/11/liverpool-modeli.html

Pep'in 4 - 2 - 3 - 1 denemesine -Mascherano'dan dolayı bu tercih doğru- daha tam alışamamışken, böyle fantastik bir yayılım görmek hakikaten abartıydı artık.

Bu yayılım nasıl zaafiyetler yarattı, ona değineyim öncelikle;

- Alves'in kanat işlerliği, yani Barça'nın sağ koridor oyunu, çok zayıfladı.

- Pique'nin sağdan top sürerek dikine ilerleyip istasyon göreviyle sağ koridor desteği sağlaması da engellenmiş oldu, onu eski tanımlamayla libero oynatınca.

- Puyol'un aynı anda hem sağ bek, hem de stoper bölgesini kontrol etmesi, arkasına oyuncu kaçırmasına sebep oldu.

- Ne Puyol ne de Abidal, 2002 Brezilya gibi, hücuma destek veren bek görevini yerine getiremeyip çakılı oynadılar, bu da bir oyuncu eksik hücum etmek olarak yansıdı.

- Sergio, alışkın olduğu düzenden çıkınca ve arkasında 3 oyuncu bulunmasının da etkisiyle pas açılarını kaybetti, çok pas hatasında bulundu.

- Pedro ve Iniesta çok fazla çizgiye doğru yönelmek zorunda kaldı, topla ilerleyince de köşelerde yalnız kaldılar. Alves, Pedro'ya yakın oynasa da, Keita merkezi çok terk etmedi ve Iniesta nerdeyse her topu ezdi sol açık bölgesinde, yardım alamadı hiç.

- Messi'yi zaten sezon başından beri merkezde oynatan Pep, onu biraz daha geriye çekip orta sahayla bütünleştirdi ve topla daha çok buluşup dribling yapmasını istedi. Bu durum da Villa'yı yalnızlaştırdı.

Bu kadar zaaflar içeren ve takım ritmini bozan bir yerleşimi Guardiola niye test etti diye soracak olursanız, birkaç şey sayabilirim;

- Xavi'nin yokluğunda Alves'in sağ iç oynamasıyla -Xavi gibi- açığın kapanacağını düşündü. Alves'in solundan gelecek Messi'yle yardımlaşması, sağdan da Pedro katkısıyla sağ koridor işlerliği oluşturacaktı. Bazı pozisyonlar bu yolla gerçekleşti, Alves'in kaleciye karşı kalıp topu üstten dışarı attığı pozisyon.

- Messi'nin asıl yerinden biraz geride oynamasının artısı gol oldu. Villa'nın harika pasında, kendini unutturdu, koşusunu yaptı ve net bir vuruşla ağları buldu. Normal senaryo, topu sürenin Messi, golü atanın Villa olmasıydı, tersi gerçekleşti Messi'nin yerinden dolayı.

3 - 3 - 3 - 1 formasyonu 60. dakikaya kadar sürdü. 45 - 60. dakikalar arası, zaafiyetlerden birini çözmek için Pique ve Puyol yer değiştirdi. Libero değil de merkez sağ savunmacıya dönüşen Pique, böylelikle dikine top sürüp oyunu açabilecekti, öyle de oldu.

Maçı dikkatle izleyenler, 60. dakikada bazı oyuncuların yer değiştirdiğini fark edecekti. Bunu her takım kolaylıkla başaramaz, teknik, taktik bilgisi üst düzey olan, futbol aklı bulunan oyunculardan kurulu olmanın getirdiği bir avantajdı bu.

Barça, aniden klasik 4 - 3 - 3'üne döndü o saniye. Alves sağ beke geçiverdi, Iniesta sol açıktan sağ içe. Oyuncular otomatik bir şekilde yerlerine kuruldu, sağ taraf etkisi artıverdi, gol, kaçan pozisyonlar şekilleniverdi. Bu değişimin öncesinde kırmızı kart da gelmişti, işler kolaylaşmıştı ayrıca.

Villa'nın gol pası, direkten dönen topu, direği sıyıran şutu, uyum sürecini yakın bir zamanda atlatacağının habercisiydi, en olumlu gelişmeydi Barça adına.

Guardiola'nın aklının bir köşesinde, kendi oynadığı dönemin, Cruyff'un rüya takımının hatıraları ve bunu uygulamak var. Geldiğinden beri belki de ilk defa üçlü savunmayla sahaya çıkardı Barça'yı. Bu rüyadan uyanması şart, 60. dakikada hatasından dönmesini herhalde buna yorumlamak gerekiyor. Rijkaard'ın kurduğu 4 - 3 - 3'ü kusursuz hale getirmişken, eski defterleri karıştırmanın, Cruyff olmaya ve mucize yaratmaya çalışmanın bir getirisi olmaz. Sergio'nun üçüncü merkez savunmacı gibi, Pique ve Puyol arasına girip çıkmasını ya da Mascherano'yu Sergio'yla yan yana oynatmasını anlayabilirim ama üç merkez savunmacıyı statik oynatıp bir oyuncu eksik hücum etmeyi asla mantığıma sığdıramam.

Hele de Mourinho ve Real Madrid arkasına müthiş bir rüzgar almışsa, fantastik işlerle kalkışmadan kusursuzlaştırdığı sistemi üzerine daha yoğunlaşmak zorundadır Pep.

Muhtemelen bu şablon birkaç gün içinde detaylı olarak incelenecektir yabancı basında, zonalmarking sitesi gibi. Sıcağı sıcağına gözlemlerim bunlar maça dair, daha sonra kaçırdığım yerler varsa eklemeler sunabilirim tekrar, maç kaydı tamamlanınca fotoğraf da koyup bahsettiğim farklılıkları gösterebilirim, Zaragoza deplasmanındaki tercihin gelecek yansımaları olup olmayacağı önemli çünkü.

23 Ekim 2010

A. Eren Loğoğlu

Hiç yorum yok: