13 Ekim 2010

Şili'ye Özgürlük!



Ayrıdır Şili'nin yeri yüreğimizde.

Sosyalizmin seçim yoluyla iktidara yürüdüğü ilk diyardır, Amerika destekli Pinochet darbesine son ana kadar direnen, teslim olmayan Salvador Allende, stadyumda işkenceyle ölen Victor Jara, Venceremos, Unidad Popular, El Pueblo Unido Jamas Sera Vencido, ülkesinde müzik yapamayan Inti - Illimani ve en çok da Pablo Neruda'dır Şili.

Çok uzatmayayım ortada yazılmış harika bir metin var iken, mutlaka okuyun özellikle futbola kadar olan kısmı, soluksuz bir biçimde;

http://mayislar.blogspot.com/2010/06/guclulere-kars-hakllarn-ulkesi-sili.html

Pinera'nın siyasi duruşundan, politikalarından bahsedilecek gün değil, burdan okunabilir;

http://www.wsws.org/articles/2010/sep2010/chil-s03.shtml

33 maden işçisi kurtarılıyor, duygu seli yoğun, kapsülden çıkan gözlüklü adamları gördükçe nem kaplıyor çehreyi, bir sıkıntı, hüzün, isyan, sevinç, mutluluk, karmakarışık ve sessizce, içine akıtır gibi cümleleri.

Seni ve dünyayı yönetenlere olan kızgınlığı soluyorsun burnundan, doğal kaynakları çıkaranların ölüp, satanların hiç ölmediği bir yerde yaşamaya ne kadar yaşamak denilirse, o kadar yaşayabiliyorsun. İnsanca yaşatmıyorlar. Bu sonsuz kaynakların, yeryüzündeki insanların sadece yüzde yirmisine hizmet ettiğini hatırlıyorsun sonra. Suyu damlayla kullanan Küba'yı, Ganj nehrinde çamaşır yıkayanları, kendi ülkende, eğitim almak için kilometrelerce karlı yolları eşek sırtında giden çocukları, taş atıp hapse düşenleri, Afrika'da açlıktan ve hastalıktan ölenleri, Pakistan'da sel felaketine uğrayanları, Filistin'i düşünüyorsun. Daralıyorsun, doktor olmak Che gibi, binmek motorsiklete ve yardım götürmek istiyorsun, elinden gelmiyor. En azından diyorsun, mavi logolu devasa, kapitalist şirketlere çalışmıyor ve hizmet etmiyorum, bu adaletsizliğin bir parçası değilim diyorsun. Vicdan devreye giriyor, en tarafsız yargı.

Şili'de madenciler ölmedi ulan, ölmeyebilir, kimsenin kaderi değil bu, mucize de değil adı, mühendislik, bilim, 33 can yaşıyor şimdi, buradan çok uzaklarda!

13 Ekim 2010

A. Eren Loğoğlu

Hiç yorum yok: