02 Kasım 2010

Beyazlılar ve Taktik Disiplin



Biraz Kopenhag takımından da bahsetmek gerekir. Beyazlı formalarıyla Danimarkalılar, özellikle bize, ülke futboluna müthiş bir ders sundular akışkan, dinamik, çok hızlı bir şekilde 20 metreye daralıp 60 metreye açılabilen, sürekli kayan ve birbirine yakınlaşıp uzaklaşan bloklardan oluşan alan savunması. Onları izlerken gözlerim yoruldu diyebilirim. Tüm bu başarılı işlerine karşın Barça organizasyonlarını durdurdukları söylenemez ancak Türkiye'de hiçbir takımın en az 5 yıl daha Kopenhag gibi oynayabileceğini zannetmiyorum, eğer bir yerlerden bulursanız mutlaka ilk yarı beyazlı oyuncuların topsuz oyundaki koşularını izleyin, doyumsuz bir futbol ziyafetine tanık olacak ve ülke futbolundan utanacaksınız. (Inter'in geçen yılki oyun dışı davranışlara başvurduğu ve asla ileri çıkmayı aklının ucuna getirmediği alan savunmasıyla karıştırmayın bu geceyi.) Rijkaard neden tutunamadı, Ankaragüçlü Metin'in arkaya attığı her top nasıl tehlike oldu gibi sorulara bu daralıp açılan dinamik oyun anlayışının, buralara, biraz da oyuncuların futbol aklının ve eğitimlerinin yetersizliğinden dolayı uymamasıyla bir cevab bulabiliriz.
Yazmıştım daha önce, altını doldurayım biraz.

Dakika 1.08, ilk fotoğraf, beyazlılar önde, yarı sahada, baskıyla başlıyorlar maça, Barçalı bir oyuncuyu dört oyuncuyla kuşatıyorlar, 20 metreye kadar daraltmışlar oyunu, Barça'yı bozmak için arkaya otobüs park etmiyorlar, sürekli kayıyorlar ileri ve geri.



Dakika 2.00, 10 oyuncu yaklaşık 25 metre geriye kaymışlar biraz önceki fotoğraftan ama bloklar arasındaki uzaklık hiç azalmamış, aynı yakınlıktalar ve takımın boyu 20 metre hala.



Dakika 2.38, FC Copenhagen kalecisi faul atışı kullanıyor, sahadaki bütün oyuncuların -Barça dahil- nasıl sol alt bölgede çok küçük bir alanda kümelendiğini gözlemleyebiliyoruz. Modern futbol bu, iki takım da kayarak ve birbirinden hiç kopmadan oynuyor, her bir uzvuyla.



Dakika 3.01, Beyazlılar tekrar öne çıktılar ancak aralarındaki uzaklık hemen hemen aynı. Barça top dolaştırarak açık arıyor.



Dakika 3.09, sürekli pozisyon alıyorlar, yan yana, iple bağlı gibi hareket ediyorlar, boşluk yok.



Dakika 3.45, top dolaştırma devam ediyor, aralıklar aynı, blaugrana side off konumunda kalıyor zaman zaman, arkadaki dört beyazlının ani öne çıkışlarıyla. Beyazlıların koşu yönlerine de dikkat edin, 10 oyuncu aynı anda topun gidiş yönüne doğru koşuyorlar. Hiçbiri beklemiyor.



Dakika 8.34, oyun sola yıkılmış, beyazlıların sol beki merkez savunmacının yerine kaymış, fotoğrafın sağ alt köşesinde, kırmızı kramponlu oyuncu, yuvarlak içinde.



Dakika 11.19, elbette benzer savunmaları top rakibe geçtiğinde Barça da yapıyor, her ne kadar bu anlar çok kısa sürse de. Alves ve Iniesta'nın konumlarına bakın, oyun çok küçük bir alanda oynanıyor aslında. Türkiye Ligi'ndeyse ne kadar geniş alanlar var.





Dakika 15.56 - 15.59, ilk anda top Alves'in ayağında, Pique'ye pas veriyor ve ikinci ana geçiyoruz. Bu sırada gerideki beyaz dörtlünün konumlarına göz atın, inanılmaz, hemen 5 metre öne çıkıyorlar, çünkü top skalada eksiye doğru gitti, onların da ilerleyip daralması gerekiyor.





Dakika 18.28 - 18.40, 12 saniyelik sürede, oyun soldan sağa doğru çevriliyor Barça tarafından, sağa dönecekken merkeze kayıyorlar ve Messi'yi ceza sahasının karşısında topla buluşturuyorlar. İlk anda Messi'nin önünde olan yuvarlak içine aldığım oyuncu, ikinci anda Messi'nin karşısında olması gerekirken yerinde çakılı kalıyor, fotoğrafın altına doğru kaymıyor, 4 - 4 dizilen takımın orta dörtlüsünün en sağındaki oyuncu, ve uzak konumlanıyor aynı blokta yer aldığı diğer üç arkadaşına. Bu adamın muadili M Sarp'tır Galatasaray'da. Video yoluyla izleyenler ne anlatmak istediğimi daha net görebilirler. Sürekli kayan bir takımda, bir anlık bezginliğin, tembelliğin, sistemine ihanetin cezasını Barça keser, başka takım olsa belki idare ederlerdi bu performansla.

İkinci gol de 90 + 2'de geldi.

Tekrara girmenin bir anlamı yok, benzer durumlar bütün maç boyunca yaşandı. Söylemek istediğim, Türkiye'de bir gün böyle bir taktik disiplin, bütünlük, kayma sistemleri, takımın boyunun kısalması, daralması, alanların küçülmesi, genişletilmesi, doğru paylaşılması gibi hususları başaran bir takım görürsek, işte o gün ülke futbolunun miladıdır, teknik olarak. Rijkaard başaramadı, benzerini Schuster de deniyor, o da başaramayacak ama bir Danimarka takımı bunu gözümüze soka soka enfes bir biçimde sergiliyor ne yazık ki!

Alınacak çok yol var, oyuncu mantalitesi kapsamında.

2 Kasım 2010

A. Eren Loğoğlu

Hiç yorum yok: