13 Mart 2011

10'un Vedası



İlk yarı iyi, ikinci yarı rezil bir oyun vardı Galatasaray adına.

4 - 2 - 3 - 1 ile sahadaydı takım,

Lucas---Servet---H Balta---Çağlar
--------Cana-----Ayhan-----------
Aydın--------Stancu----------Pino
-------------Kewell--------------

yayılımıyla.

İlk yarı çok pozisyon üretememesine karşın oyunun iyi gözükmesinin sebebi başarılı pas sayısının yüksek olması ve bunun sonucunda rakibin çok fazla tehlikeli bölgeye gelememesiydi. Galatasaray da beceri taşıyan, yaratıcı oyunculardan yoksun olmanın ıstırabını çekiyor ve pozisyon bulamıyordu. Kewell'ın futbol aklının ve Pino'nun yeteneğinin devreye girdiği tek organize hücum gol oluyordu.

İkinci yarıya anlamsız bir psikolojik çöküntüyle başladı Cimbom. Geriye çekildi, daha doğrusu rakibi tarafından itildi, savunmayı biraz daha öne kurdu Ankaragücü ve top kayıpları gol girişimleri doğurdu. Özellikle ilk yarının iyi isimlerinden Lucas'ın, 3 pozisyon ard arda çalım deneyip kaptırması, golün hazırlayıcısıydı. Galatasaray'ın baskıdan kendini kurtaracak dikine top süren oyuncuyu -box to box- bir türlü bulamadığı düşünüldüğünde, Lucas'ın bu hataları yapmak için oyunu forse etmesi anlam kazanıyor.

İlk golün gelişiminde elbette Lucas'ın etkisi göz ardı edilemez ancak Çağlar'ın futbolculuk mesleği dışında başka bir branşa -astronot cuk oturur, futbol topuna uzak olsun, uzaya yakın- yönelmesi gerektiği de açıkça görülmüştür. Ceza sahası önündeki bir topu savuşturmanın yöntemi nereye giderse gitsin olamaz, hele de Galatasaray gibi büyük bir takımda oynuyorsan.

Yenilen diğer iki golden birinde de Barış'ın pas hatası vardı, topu taca bıraktı ve dönen top ağlarla buluştu. Keza Cana'nın da Çağlar türü hatası akıl alır gibi değildi, benzerini İBB maçında da pas vermek isterken Servet'e çarpan ve rakibin önüne düşen top ile yapmıştı. Bence onun da bileti kesildi, bu saatten sonra kalabileceğini sanmıyorum. Barış'ın Kewell'ın arkasındaki üçlünün ortasında, eski tabirle 10 numara gibi oynatılması, 10 numaraların son temsilcisi Hagi'ye hiç yakışmadı.

Lucas, Kewell ve Cana birer Galatasaray efsanesi olabilirdiler, müthiş futbol aklı vardı onlarda ancak doğru zamanda doğru yerde doğru takım arkadaşlarıyla bir arada bulunamadılar. Lucas kalsın isterim yine de.

Kewell'ın ikinci yarı değişmesi gerekiyordu, çok top ezdi. Hagi değişiklik düşünmedi, Pino'yu merkeze alıp Arda'yı sola koymak daha akılcı olabilirdi.

Çağlar o kadar kötüydü ki, onu oyundan almayı düşündü Hagi, Cana geriye, H Balta sol bek bölgesine geçti ve olanlar oldu. Cana kötü stoper -geçen sezonki Chelsea Sunderland maçını izleyenler anımsar- ve Hakan Balta kötü sol bek, sonuç kısa sürede kalenin abluka altına alınması, acziyet ve kaçınılmaz yenilgi. H Balta'nın birkaç defa ofsaytı bozup rakibe pozisyon olanağı tanıdığını da hatırlatayım.

Sol bek yokluğunda Insua'nın 18'e alınmama sebebi, kiralık olarak takımda bulunması olamaz, çünkü mevcut oynayan isimlerden de sezon sonu ayrılması muhtemel olanlar vardı. Umarım Hagi'nin takıntı meselesi değildir yine, gerçi iş işten geçti artık, Hagi de kalmayacak sezon sonunda.

Kaleci Zapata'ya artık değinmeye bile ihtiyaç duyulmamalıdır. Üzerine gelen topu bile içeri alan, ilk geldiğinde ayağı iyi diyenleri yanıltacak kadar kötü paslar veren, herhangi bir kalecilik vasfına haiz olmayan biri. Niçin getirildi, ne amaçlandı, kim izledi ve beğendi, yabancı kontenjanını bu denli yanlış kullanmak nasıl bir zihniyetin ürünüdür, çözemiyorum.

Stancu da yeni gelecek teknik direktörün isteyeceği bir isim olmayacak ve elde patlayacaktır.

Bilmem kaç milyon TL'ye alınan Yekta'nın ne kadar süre aldığı da ayrıca incelenmelidir, Hagi onu oynatmadığına göre muhtemelen istemedi ve hala teknik direktörünün kararlarına riayet etmeyen bir yönetim şekliyle karşı karşıyayız. Elano, Misimovic, Keita, Lincoln gibi taraftarın bir kısmının tepkili olduğu isimler olunca, işlerine gelince daha doğrusu, söz dinliyorlar.

34 yaşındaki Ayhan bundan iyi oynayamaz, ona söyleyecek bir şey olamaz, keza Aydın da günün tek başarılı ismiydi Galatasaray'da. Lucas ve Kewell'ın gol sonrası onu tebrik ettikleri fotoğrafı çerçeveletip duvarına asabilir.

33 puandasın, orta sıralardasın, 18'inde Emirhan, Ahmet Kesim, altyapıdan bir sol bek -Schuster'in Doğukan tercihi gibi- Cumhur, E Çolak, Anıl ve Cem Sultan'dan hiçbiri yok, ne kadar acı!

Galatasaray tarihinin en kötü sezonunu yaşıyoruz ve ceza çekmeyen tek unsur oyuncular. Kaybetseler de paralarını alıyorlar. Kulübün bundan sonraki sözleşmelerde takımı yarışmacı hale sokacak maddelerle oyunculara imza attırması gerekir. Ligde ilk ikiye girilemezse sezon sonu yeniden ücretlendirmeye gidilir veya ücretler % 30 azaltılır gibi. Yeni transferlerin de artık yüksek ücretler almaması gerekiyor çünkü Galatasaray şampiyonluğa oynamıyor, Avrupa'da yok.

5 gün sonra TT Arena'da Fenerbahçe'yle oynayacağız. 50 yıl kulübe hizmet etmesi beklenen stadyumun ilk yenilgisi de büyük bir ihtimalle bu derbide olacak, kaderin garipsenen yüzü.

Şimdiden elveda Hagi, seni canımdan bir parça gibi seviyorum.

13 Mart 2011

A. Eren Loğoğlu

2 yorum:

Adsız dedi ki...

"iyi futbolcudan iyi teknik direktör olmaz" klişesini (bunun tersi de klişe tabii) hatırlıyor insan. hagi gibi bir futbol dehasının kaynakları daha verimli kullanamamasını, en azından genç oyuncuları kömürden elmasa giden yolda usta elleriyle işleyememesini aklım almıyor. ciddi ciddi küme düşme riski var ve gördüğüm/takip ettiğim kadarıyla bunu -hem de aylar öncesinden beri- sizin kadar ciddiye alan bir yönetici, hatta taraftar grubu yok. önümüzdeki 4-5 lig maçının toplamda 1 ya da 3 puanla geçilmesi epey muhtemel. Fenerbahçe maçında bu takımın berabere kalacağına ya da galip geleceğine eminim. Çünkü bu takım eskilerin Fenerbahçesi, hatta daha kötüsü. Lig boyunca istikrarsız bir performans gösterip derbide canlarını dişlerine takan futbolcular. Tıpkı ilk devrede olduğu gibi olacaktır. Ki bu potansiyel de var, şu son Ankaragücü maçında bile kısmen görüldüğü üzere. Fenerbahçe'nin orta sahasında Galatasaray'ı pres unsuruyla en fazla zor durumda bırakabilecek adamlardan Emre Belözoğlu'nun yokluğu da avantaj olacak. O bölgeye Topuz'u koysalar, sağ kanatta çok daha iyi işleyen Topuz'u da kaybetmiş olurlar. Özer'i koysalar, o bölge için çok dayanıksız kalır. Stoch'u koysalar, yabancı sınırından dolayı sorun yaşarlar. Selçuk'u yetiştirseler, adam haftalardır oynamamış, büyük risk (Bkz. Egemen'in Fenerbahçe maçında Trabzon'a maliyeti). Neticede kalan maçlar arasında en ümitvar maç Fenerbahçe maçı. Antalya deplasmanı öncesinde lige ara verilecek ve ara yaramıyor genelde. Zaten bu takım haftalardır bütün deplasmanları 0 puanla geçiyor. Antalya'dan sonra TS-Manisa (D)-Kayseri-Beşiktaş (D) gibi son derece zor bir fikstür var. Daha önce Fenerbahçe'nin 0 averajla kapadığı sezon olmuştu hatırladığım kadarıyla. Merak ediyorum, 4 büyüklerin eksi averajla kapadığı sezon oldu mu?
Bu aşamada en büyük şans, küme düşme potasındaki takımların çok cılız olması ve birbirleriyle de maç yapacak olmaları. Gerçi şöyle bir durum var: son üç hafta maçları; GS-Kasımpaşa, G.Birliği-GS, GS-Konya. Önümüzdeki 4-5 lig maçından 1-3 puanla çıkacak bir Galatasaray son üç hafta kader maçlarına çıkmak zorunda kalabilir. Fenerbahçe maçından mağlup olmadan çıkmanın en büyük artısı Aslantepe'de yenilmezliği sürdürme isteğinin tutunacak bir dal olarak kalması olur. Tersi olur da Fenerbahçe galip gelirse, bu takım tamamen koyverir ve inanın Trabzon'a da yenilir, Kayseri'ye de yenilir, en fazla berabere kalır.

Thiam Jaba dedi ki...

bazı şeylerin vakti geld, bu maç yenilmicez, yenemeyebiliriz ama yenilmicez , ben inanıyorum...