06 Mart 2011

"Şimdi Onlar Düşünsün, Fark 10" Bölüm 2



8 Dünya Kupası kazananı + Messi + Alves + sol bek = "Kusursuz Teorik Oyun" denklemi bozuldu ve yine işler istenildiği kadar iyi gitmedi.

Valdes geri dönüyordu kalesine. Alves sağ bek, Maxwell sol bek, Pique & Milito merkez savunma oyuncularıydı.

Ön süpürücü Mascherano, sağ iç Xavi, sol iç Keita şeklinde bir üçlü ve önde, sol açık Bojan, sağ açık Pedro ve uçta Messi isimlerinden oluşuyordu yayılım.

Klasik 4 - 3 - 3'üyle sahadaydı Katalanlar. Kısa bir 4 - 3 - 3 izahatı;

Her takımın, kadrosunda bulunan oyuncuları en yüksek verimde kullanacağı formasyon değişkenlik gösterir. Tek doğrudan asla bahsedilemez, keza daha önce de vurgulandığı gibi formasyonlar diyalektik biçimde gelişim gösterirler, özellikle tez & anti tez doğumuyla.

Genelleme yapıp kabaca bir matematik hesabına girersem, alanı belirli bir sahada (105x68 metrekare diyelim, x ve y koordinatları) ve sabit sayıda (11) oyuncuyla gerçekleştirilen bir eylem olarak ifade ederim futbolu.

Amaç, top denilen nesneyi, alanın boy kısmının sınır çizgisinde yer alan (x=0 ve x=105 m) ve en kısmının tam ortasına yerleştirilen (Kale 7,32 en olarak, y= [68 - 7,32] / 2) üç direğin arasından geçirmek, kurallar çerçevesinde.

Karşılıklı iki takım bulunduğundan, amacın karşıt halini de uygulamanız gerekiyor, üç direği savunmak.

Bu iki amaç, oyunda üç bölge kavramını ortaya çıkarıyor. Birinci bölge savunma, ikinci bölge orta saha ve üçüncü bölge hücum. Alan olarak üç bölgeye eşit sayıda dağılmak temel prensip aslında.

Futbol, eğer 13 kişiden oluşan takımların oyunu olsaydı, 4 - 4 - 4 formasyonu, bu prensibin en yalın uygulaması olurdu. Üç bölgeye de eşit oyuncu paylaştırdığından.

Tam da bu yüzden, FC Barcelona'nın tercih ettiği 4 - 3 - 3 ve 3 - 4 - 3 formasyonları, bloklara (bölgelere) eşit ve birbirine en yakın sayıda oyuncu yerleşimi sağlıyor ve her bir metrekareyi, boşluk bırakmadan kullanma olanağı sunuyor.

4 - 4 - 2 ya da 3 - 5 - 2 gibi iki temel formasyona bakıldığında, ilkinde üçüncü bölgede zaaf, diğerinde de ikinci bölgede aşırı yoğunlaşma var. Kalabalık orta saha deyimi burdan geliyor zaten. Sayıların aralarında uzaklık bulunması (4'ten 2'ye, 5'ten 2'ye doğru) sahanın tamamının kontrol edilmesini de zorlaştırıyor.

Futbolda bunlar kalmadı elbette, iç içe geçen yapılar, daralan mesafeler, fiziksel gücün teknolojiyle inanılmaz noktalara gelmesi, teknik kapasitenin artması gibi pek çok unsur, formasyonları da kompakt bir şekle sokuyor.

Teorik futbol makalelerinde de rastlarsınız, 4 - 3 - 3, alanı belli bir sahaya 11 oyuncunun en iyi yayılacağı matematiksel denklemdir. Kabaca bir hesapla bile bu anlaşılabilir veya x ve y üzerinden gidilip bir formülasyon da bulunabilir, akademik olarak yapılmıştır belki de.

FC Barcelona, son 20 yıl, denklemin dışında tutulan kaleciyi bile dahil etmeye çalışıyor oyuna, kendisine avantaj sağlamak adına ve bunu da başardılar. Bugün, dünyanın her yerinde 4 - 3 - 3 formasyonu FC Barcelona ile birlikte anılıyor, birini diğerinden ayırt etmek olmuyor.

5 oyuncu katılıyordu rotasyondan, Milito, Maxwell, Mascherano, Keita ve Bojan. Oyun akışkanlığı elbette etkilendi bundan, değişmeyen tek şey Cruyff'un öğretisi, topa sahip olma felsefesiydi. % 87'lere kadar yükseldi ilk yarı sonunda.

Pep, 30. dakikada doğru bir tespit yaparak Pedro'yu sola gönderdi. Xavi, Alves ve Messi sağ koridor üzerinden oynadığından, oyuna genişlik kazandırmak ve boşluk bulmak adına ters kanadın önemi vardı. Burada da devreye Iniesta, sol bek ve David Villa giriyordu. 2 oyuncunun da olmaması, akışkanlığını sağ bölgede sıkışmasına sebep oluyordu, Pedro sola geçince oyun bir nebze işlerlik kazandı ve topa sahip olma, gol pozisyonuna dönüşür duruma geldi.

Mascherano gecenin en iyilerinden biriydi, müdahaleleri yerindeydi ancak onun futbol aklı savunmaya dayanıyor, topu uzaklaştırırken bile aslında pas vermeyi düşünmesi gerekir, bunu yapamıyor daha, sadece dokunmayla yetiniyor bazı ikili mücadelelerde.

Zaragoza, müthiş bir inanç ve azimle, 5 - 3, bazen 5 - 4 gibi bir dizilim gerçekleştirdi ceza sahası ve 10 metre önünde. 15 numaralı oyuncu, biraz da faulle karışık müdahaleleriyle canından bezdirdi karşısına çıkanları. Hiç taviz vermediler, 90 + oynanırken bile yarı sahayı geçip baskıya tenezzül etmediler, o derece disiplinliydi taktikleri. Maçın 46. dakikasında 1 - 0 gerideyken kaleci Toni, kale atışı için verilen topu acele etmeme adına, iade etti geldiği yere, enteresandı. Bir başka ayrıntı da, 10 net kurtarış yaparak farkın açılmasını önleyen 1 numaranın, Leo Franco'nun sakatlanmasıyla forma şansı bulmasıydı, çarpıcı ve bir o kadar şaşırtıcı, kader deyip geçiyorum.

Barça'yı en iyi durdurma yolunu seçti ve başarılı oldu Zaragoza kendi adına, puan alamadılar ama 5 gol de yemediler ve ellerine geçen iki fırsattan birini sonuçlandırsalar bambaşka şeyleri de konuşuyor olabilirdi İspanya. Aslında bu futbolun ayıplanması gerekiyor, Zaragoza takımının hücum etme gücü yetersiz, niye bu riske girsin denilebilir ancak Barça her üç maçın ikisinde bu anlayışla baş etmek zorunda kalıyor ve gerçekten yorucu bir iş başarıyorlar her seferinde. Takımlarının değil, futbolun kazanması adına da mücadele ediyorlar. Xavi 146 ve Messi 111 pas yaptılar maç boyunca ve bu ikisinin toplamı Zaragoza'dan fazlaydı.

Son 6 maç 9 gol, son 2 maç 2 gol atabildiler sadece ve çok gol kaçırdılar, bu gece istisnaydı, iyiydiler her yönüyle ve kusursuz teorik oyun denklemi olmadan kazandılar, önemliydi. Barça, tam 20 maç sonra bir lig maçının ikinci yarısı gol atamadı. Ligde 25 maç üst üste kaybetmediler, kulüp rekoru 26 maç, haftaya çok zorlu Sevilla deplasmanı var.

Maçtan hemen önce, 22 yaşındaki Betis oyuncusu Miki Roque'nin, konulan kanser teşhisi sebebiyle futbolu bıraktığı haberi düştü net ortamına. Katalan oyuncuya tedavi süreci için destek verenler arasında Puyol ve Pique de bulunuyordu. İlk oynadığı maç, Olimpiyat Stadında Liverpool ile Galatasaray'a karşıydı, 3 - 2 kazandığımız maç, 84. dakikada Xabi Alonso'nun yerine oyuna girmişti.

Bir başka not, Guardiola'nın maça hastaneden gelip, maç sonu tekrar hastaneye dönmesiydi. Sanırım aynı uygulama Arsenal maçında da olacak. Genelde kulübede oturmayı tercih etti ve koltuğundan kalktığında büyük tezahürat aldı. 1991'de Cruyff kalp sorunlarından dolayı yaklaşık 1.5 ay takımdan ayrı kalmıştı. 2005'te Rijkaard da bir maç kaçırmıştı, zatürreden ötürü.

Gecenin en güzel yanı, protokol tribününün tamamının kadınlara ayrılmasıydı. Başkan Rosell, taraftarlar arasında izledi maçı. Bunun sebebi yaklaşan 8 Mart Dünya Kadınlar Günü münasebetiyle kadınların kulüp tarihindeki rolüne yapılan atıf idi.

Salı gecesi özel, büyük bir futbol ziyafeti bizleri bekliyor, Barça güzel oyun yürüyüşünü sürdürecektir son 8'e kalarak.

6 Mart 2011

A. Eren Loğoğlu

Hiç yorum yok: