GSCimbom Fanzin 42. sayı (sayfa 12) için kaleme aldığım yazı;
http://www.gscimbom.com/fanzin/42/
“Bilirsiniz ki her insanın ayrı bir huyu, ayrı bir karakteri olduğu gibi, her futbol takımının da kendine has bir karakteri vardır. Biz sizlere burada Galatasarayımız’ın huyunu suyunu açıkça ve iyice anlatabilirsek, onu adamakıllı tanıyıp, inşallah senelerce dost geçinirsiniz. Galatasaray bir his takımıdır. Renklerine aşık birbirlerine seven futbolcuların takımıdır. Galatasaray feragat (vazgeçiş) ve fedakârlıklarla çalışacak futbolcuların takımıdır. Galatasaray şımarıkları, kendini beğenmişleri, yalnız kendini düşünenleri sevmez. Kısacası Galatasaray, bir halatı hep birlikte çekenlerin, hep birlikte üzülüp, hep beraber sevinmesini bilenlerin takımıdır.”
Baba Gündüz'ün sözleriydi, Atatürk'ün yakın arkadaşı Kılıç Ali'nin oğlu, Galatasaray tarihinin kendisi. Hani Arena'ya açılan Aslanlı Yol üzerine kulüp başkanlarının heykelinin dikilme önerisi var ya, böyle bir anmayı en çok hak eden adam Gündüz Kılıç aslında.
Bugünlerde dibe vuran futbol takımının, yöneticilerinin ve taraftarlarının kendi aralarındaki kavgaları bir çırpıda yok etme tılsımına haiz sözcüklerin bütünlüğü var onun sözlerinde.
Futbolcuları televizyon ekranlarından barıştıran değil, soyunma odasında savaştırmayan bir anlayış.
Galatasaray duyguların takımı, sarı kırmızıya tapan, iş ahlakı olan ve meslektaşlarını seven oyuncuların, vazgeçmeyi bilen, fedakarca davranabilen, kendini değil takımı düşünenlerin. Birlikte hareket edenlerin, sevinip üzülebilenlerin yeri Galatasaray.
Çok değil 3 yıl öncesine gidelim, 2008 Mayıs'ına.
Sivas'ta 5 - 3 kazanılan maç sonrası, İstanbul'a dönen takımın uçak yolculuğundan bir fotoğraf karesi. Galibiyeti ve gelmekte olan şampiyonluğu doyasıya kutlayan bir oyuncu topluluğu. Hasan Şaş, Arda, Sabri, Mehmet Topal ilk anda görünenler. Taraftarı oldukları takıma tezahürat eder gibi duruyorlar. Sahada mücadele eden değil de tribünde takımını desteklemeye gelen bir gruba benziyorlar. Aynı anda, senkronize bir şekilde, ritmi kaçırmadan eşlik ediyorlar birbirlerine. Yumruklar sıkılı ve havada, kollar yana açılmış, arada tempo niyetine sözleri bölmeyen alkışlar duyuluyor.
Baba Gündüz'ün bahsettiği sevinci paylaşıyorlar. Belki kolaydır başarıyı bölüşmek, doğru! Ancak bir taraftar edasıyla, çocukluğunda tuttuğu takımın şampiyon olmasına sevinen büyümüşler gibi içtenlikle sevinmek, sırf başarı, iktidar hırsı, daha çok para ve unvan için değil, saf bir sebepten gözlerinin yaşlanması ve içlerinin parıldaması zordur.
Galatasaray ruhu şeklinde tanımlanan olgu da bu zorluklardan beslenerek kabuğunu kıran bir canlıya dönüşür. Kimi zamansa daha büyümeden çıkar ortamından ve zayıf kalır, varlığıyla yokluğu değiştirmez hiçbir algıyı. Kötüye kullanıldığı da olur, getirim kavgasının ortasında kaldığı da. Özünü korur, mektebin bahçesinden meydana akan kirli sulara aldırmaksızın. Babanın oğluna bıraktığı en dokunulmaz hediyedir, hafta sonları açmaya teşebbüs edersin paketin ağzını da kıyamayıp bakar kalırsın öylece. Taşınır bedenden bedene, yayılır damarlarca ruh. Soğuk, sıcak hava düşünmeden koşulur peşinden, gençlik hevesi değildir. Aldatmak kadar masumiyet yüklü bir kader hiç olmadı, körü körüne bağlı kalınan romantizm belki, idea mesafeli durulan ayrılık. Daha uyumlu ve daha mutlu kalınmadı hiçbir zaman, alkol fazla kaçırıldı, uykusuzluk karıştı karanlığın boyasına. İki dalgası bulunan radyoya kulağını dayayıp gol haberi diye çırpınan çocuğun heyecanındaydı ruh.
Kayıp günlerden geçiyoruz şimdi. Baba Gündüz'e ve tavsiyelerine ihtiyacımız var. Aynı fotoğrafı hüzünlü çektirmeliyiz bir de, kol kırılır yen içinde kalır diyerek, birlik olup karakter koyarak davasına. Vazgeçip feda ederek sürdürmeliyiz meselemizi, çalışmayı.
Onulmaz yaralar açılsa da ruhumuzda, çok hatalar yapılsa da bu uğurda, sırasıdır kavgayı sona erdirmenin. Galatasaray'ın yeniden dirilmesinin başlangıcı için geç değil. Yok olmaya yüz tutan yönetim & futbolcu & taraftar üçlemesinin ilişkilerini sağlıklı bir seviyeye taşımak, belki de yerinden oynatarak taşları, kahramanca çarpışıp cephelerden çekilmeyi reddederek varlık kaygısı duymanın. Galatasaray bir his takımı, herhangi bir beklentiye girmeyip 14 sene çile çekenlerin.
Taçsız Kral Metin Oktay'ın sözleriyle bitireyim;
"Bence, Galatasaraylılık din gibi, mezhep gibi yerleşmiş köklü bir inançtır. Galatasaray işte bunun için tercih edilir ve Galatasaraylılığımla her zaman gurur duyarım"
İnancımızı koruyalım, hep birlikte.
8 Mart 2011
A. Eren Loğoğlu
Endüstriyel Koreografi
-
Bursaspor'lu taraftarın Atatürk Stadyumu yıkılmadan önce kale arkasında
"Yeni Linea" için yapmış oldukları koreografi çok konuşulmuştu.
"Endüstriyel F...
18 saat önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder