16 Mayıs 2011

Bir Pazar Yazısı, Her Telden



Nasıl bir gündü öyle!

Ajax - Twente şampiyonluk maçıyla başladı pazar, kupanın rövanşıydı. De Jong kardeşlerden büyük olan kazanıyordu, evinde.

***

Premier Lig vardı yine, Chelsea - Newcastle maçında son dakika golü, Liverpool'un Anfield Road'da Tottenham'a boyun eğmesi ve Avrupa yolunda büyük yara alması dikkat çekiciydi.

***

Keza Beşiktaş - Galatasaray basketbol maçını da izledim. Bizimkiler seriyi 3 - 0 ile bitirdiler, tebrikler her birine.

Gelecek sene şampiyon olmak istiyorsak mutlaka ikili oyunu Tutku'dan çok daha iyi yapan -ki o da harika- bir Avrupalı PG, Amerikalılar savruk oluyor, kendi şutunu yaratabilen bir SG ve pota altına, hem dışardan şut tehdidi olan, hem de pivot hareketi yapabilen bir isim, Rancik + Andric türünde birisi şart. Darius, Jasaitis, Wilkinson'dan biraz daha iyi üç adam bulursak Euroleague seviyesi bir takıma dönüşebiliriz. Tutku, Ermal, Evren, Shumpert, Haluk + gençler, belki Andric ve yeni yabancılar şeklinde bir strateji.

Ataman'ın Mahmudi'den daha başarılı bir coach olduğunu düşünüyordum, sanırım bu algımı değiştirmem gerekecek. Ataman daha pragmatik, Mahmudi sistem adamı belki de.

***

Fenerbahçe ve Trabzonspor yarışının giderek kızışmasına tanıklık ettik ardından. 8 dakikada 2 gol atan Karadenizliler ve 4 dakikada 2 penaltı, bir de kırmızı kart ile avantaj yakalayan Kadıköylüler.

***

Diego Forlan'ın Beşiktaş'a transfer haberi geçti kanallarda, ne kadar doğru bekleyip göreceğiz, bence gelebilir pozisyonda konum olarak, müthiş transfer olur.

***

Bu esnada Djokovic - Nadal Roma Masters Finali'nde toprak kortta karşı karşıyaydı. Bu sezon üst üste dördüncü defa Novak mağlup etti solak raketi. Dünyanın bir numarasını ard arda yenmek büyük bir iş elbette. Daha da önemlisi tarihin en iyi toprak kort oyuncusunu iki defa üst üste alt etmeyi başardı Sırp raket. Üst üste 39 maç kazandı, 2011'de 37 bu sayı, olağandışı bir seri. Bunu tarihin en iyi oyuncusu hala kortlardayken ve tarihin en iyi toprak kort oyuncusunu, dünyanın bir numarasını yenerek yapıyor. Nadal karşısında son 9 maçın 7'sini kazandı, inanılmaz.

H2H istatistiğinde 16 - 11 geride hala ancak böyle giderse Nadal'ı geçebilir ve o zaman, Federer'i sırf bu karşılaştırmada Nadal'ın gerisinde olduğu için -sebep toprak kortta fazla oynamak- tarihin en iyisi ilan edemeyenler, Nadal için ne diyecekler acaba? Kaderin garip cilvesi işte, Federer'in karşısına nasıl Nadal çıkıp onu yavaşlatmayı ve GS sayısının 16'nın üzerine geçmemesini sağladıysa, Djokovic de aynısını Nadal'a yapacak gibi duruyor böyle oynamaya devam ederse.

Novak'ın son galibiyetleri hep 3 set üzerinden oynanan turnuvalardı, bunu da değerlendirmek gerekir. Roland Garros 5 set ve Nadal daha dirençli olacaktır ancak Djokovic finalden 17 saat önce çok zorlu bir yarı final maçını bitirmesine karşın ayakta kalan taraf oldu, bu da çarpıcı.

***

La Liga'ya geçildi sonra. Barça - Deportivo, Villarreal - Madrid ve küme düşmeyi ilgilendiren kritik bazı maçlar.

Guardiola, tahmin edildiği üzre oyuncularını dinlenme moduna aldı, özellikle en çok süre alandan en aza doğru bir liste ekseninde.

Alves'in alternatifi olmadığından -Montoya sakat, Puyol riske edilmiyor- sağ bek sorunsalını çözmek adına üçlü savunmaya yöneldi yine Pep. Bu tercih daha çok kontratak arayan takımlara karşı kullandığından takımın hücum akışkanlığına işlerlik kazandırmadı.

Üçlü savunmada üç merkez savunmacı, sağ Bartra, orta Fontas, sol Abidal şeklinde bir yerleşimleri vardı. Önlerinde Javier oynadı ve kalede de Valdes. Pinto ŞL Finali'nde cezalı olduğundan, oynamasına gerek görülmedi.

Javier'in önünde bir üçlü yer aldı, sağda Jonathan Dos Santos, orta Thiago, sol Keita şeklinde. Kenarlar Jeffren ve Bojan'ın idi, en uçta da Afellay oynadı.

Pep'in sezon içinde de Messi'ye alternatif denediğini biliyoruz, takım içinde başka kim sahte 9 numara oynayabilir yönünden. Bu kez cevabı buldu, Afellay. Iniesta ve Messi'den sonra takımda dikine en rahat gidebilen oyuncu o çünkü, hızlı, seri ve topu kaybetmiyor. Gelecek sezon çok daha fazla forma şansı bulacaktır.

53. dakikaya kadar üçlü savunmanın yarattığı sayısal azlığın etkisiyle hücum üretkenliği sağlamadı. Ne zaman ki Alves ve Maxwell girdi, Javier ve Abidal yerine, oyuna biraz hareket geldi ancak bu da yeterli olmadı.

Bunun temelde iki sebebi bulunuyor. Birincisi Barça'nın kusursuzluğunu belirleyen sistem değil oyuncular, Xavi & Iniesta ve Messi sahada yoksa gol bulmak çok zor. Buna karşın takımın topa hükmetme, yerden kısa pas yapma felsefesinde zerre zayıflama olmuyor. Altyapı o denli de doğru eğitim veriyor. Ballon D'or adayı üç oyuncunun her jenerasyondan çıkmasını beklemek abartı olur.

Bir sürü yeni ve genç ismin yan yana oynamasından ziyade, kusursuz yapının içine tek tek monte edilmesiyse her zaman olumlu sonuç veriyor, Pedro ve Sergio emsalinde olduğu gibi. Bu açıdan bakıldığında sorun gözükmüyor, Thiago da, Bartra da -Fontas'dan daha iyi kanımca- zamanla daha çok kendilerini gösterecekler.

Maç başladığı gibi bitti ve her iki taraf da mutsuz değildi bundan. Kupa töreni yapıldı, çocuklar gibi şendi oyuncular. Puyol kupa kaldırmaktan yorgun düşmüş sanırım, Xavi'yle birlikte uzandı bu sefer ve kolunda senyera da yoktu, özensizdi biraz. Oyunculuk dönemi Puyol 14, Xavi 15 ve Guardiola'nın 16 kupası var, çok yaklaştılar teknik direktörlerine. Ancak Pep'in onların başındayken kazandığı 9 kupası daha bulunuyor.

Sürekli fotoğraf çektirdiler ve en son bu sezonun ritüeli haline gelen orta yuvarlağı tam ortalarına alan bir halka oluşturdu tüm oyuncular ve ekip, saat yönünde salınıp bir süre sonra saat yönünün tersine salınma tarzı bir oyun çıkardılar ordan da, az da olsa eğleniyordu. Çarşamba'dan bu yana futbolla ilgileri kalmamıştı, haklı olarak. Taraftarlara kırmızı biber fırlattılar bir de.

Beraberlik ve puan kaybı, sezon sonu için bir Guardiola Barça'sı klasiğiydi. Eylül, Şubat ve Mayıs ayları. Ligde son 4 maçta 7 puan kaybettiler, bir şeyin kesinleşmesi Barça bile olsanız konsantrasyonu öldürüyor ve kazanmanızı engelliyor. Teknik taktik yanında bu yüzden oyuncuları moral motivasyon yönünden her maça ayrı hazılayabillmek de bir teknik direktör meziyeti. Guardiola da bu özellik fazlasıyla var, sadece bu maçlarda gerek duyulmuyor, rotasyona gidiliyor genellikle.

Ronaldo 38 gole ulaştı, nerdeyse tam kadro sahadaydılar, maçı ciddiye almıştı Mourinho. Seneye basın toplantılarında puan farkı sadece 4 idi veya onlardan daha çok gol attı takımım gibi argümanlar üretmenin yolunu yapıyor şimdiden, fırsat bu fırsat ya. Ne zaman bu maçı açsam hakemlerle sarı denizaltıların tartışmaları vardı, maç sonunda da benzer görüntüler devam etti, ligin ilk maçında da büyük bir hakem fiyaskosu yaşanmıştı hatırlanırsa. Villarreal'den Cani hakemi itmiş sanırım sebebini bilmiyorum. Maça da iyi başlamışlardı, Rossi'yle pozisyona giriyorlardı, kontratakta az adamla yakalanıp Marcelo'dan golü yediler, rutin Jose takımı golü, üç pas ile gol nasıl atılır dersi. Ronaldo'nun duran toplarına da şapka çıkartılır.

Avrupa'nın saygın liglerinde geçen sene şampiyon olup bu sene başarısını tekrarlayan tek takım FC Barcelona. Kaybedenler kulübü Inter, Chelsea ve Bayern Münih. Bu sebeple de önemliydi şampiyonluk.

***

Behzat Ç. kaçırıldı haliyle. Amirim Bahar'la da vedalaştı, savcı Esra'ya kaldı. Harun da öğrenseydi Selim'in pisliğini, Eda'yla birlikte olma şansı doğardı.

***

OKC - Memphis Konferans Yarı Finali, 7. maç seride, kazanan tur atlıyor. Daha güzel ne olabilir! 8. sıradan play off yapıp bu noktaya gelen Memphis'i kutlamak gerekir, Rudy Gay olsa belki eleyebilirlerdi. Zach Randolph yıldız sayılırsa, o vardı sadece ellerinde. Gerisi takım işte, başlı başına, mücadele, birlik olma, birbirinin açığını kapatma, iyi taraflarını gösterme, takım oyununa dair ne varsa. Oklahoma'ysa genç, kanı kaynayan, hırsı dağları delen süper star adaylarının takımı. Westbrook triple double ve Kevin Durant 39 sayı. Dirk Nowitzki'den bu yana bileği bu kadar yumuşak birisi olmamıştı. Bakalım Dallas'a bir süpriz yapıp Chicago - Miami galibinin karşısına, NBA Finals arenasına gelebilecekler mi?

***

Peter Kenyon ve Drogba haberleri de varken, ismen ve transfer formatı olarak bu seviyeye uygun, top klas takımlardan makul transfer önerileri -scout tarzı değil, pozisyona dayalı ve salt yarar bazlı kısa vadeli çözüm- yapayım;

Manchester United

- Antonio Valencia, sağ kanat, 25 yaşında, 7 milyon Euro civarı alınabilir, gelecek sezon Sir Alex Ferguson bırakmazsa paraya kıyıp Rooney ve Hernandez'in yanına bir süper star daha getirecektir, haliyle bu oyuncu gözden düşer.

Chelsea

- Alex, merkez savunma, 28 yaşında, David Luiz gelince pabucu dama atıldı, 5 milyon Euro civarına alınabilir.

- Yossi Benayoun, sağ ve sol kanat, 31 yaşında, nerdeyse hiç oynatılmadı, çok ucuza transfer edilebilir.

- Salomon Kalou, sağ ve sol kanat, 25 yaşında, çok fazla forma şansı bulamıyor, sürekli onbir oynamak isteyeceği bir takıma gidebilir, 7 - 10 milyon Euro arası bir bedele alınır.

- Didier Drogba, santrfor, 33 yaşında, Torres'in gelmesiyle ve yaşının da etkisiyle önümüzdeki sezon ikinci plana düşeceği bir gerçek, ayrılmayı düşünebilir.

Arsenal

- Abou Diaby, merkez orta saha, 25 yaşında, Wilshere ve Ramsey artık forma şansı buluyor, ona fazla ihtiyaçları kalmadı. Zaten elde Song, Nasri ve Cesc de var. 5 milyon Euro civarına alınabilir.

Liverpool

- Christian Poulsen, ön kesici orta saha, 31 yaşında, forma şansı bulamadı, kadroda düşünülmüyor sanırım. 3 milyon Euro civarına alınabilir.

- Milan Jovanovic, santrfor, 30 yaşında, nerdeyse hiç oynamadı, ayrılmak isteyebilir, 3 milyon Euro civarına alınabilir.

Atletico Madrid

- Jose Antonio Reyes, sağ ve sol kanat, 27 yaşında, Atletico Madrid yeniden yapılanacak gibi, Arda'yı istemeleri, Simao'yu göndermeleri hep buna işaret, challenge arayabilir oyuncu, transfermarkt sitesine göre menajerinin ismi Türkçe, kontak kurmak zor değil. Aynı menajerin oyuncuları arasında Lassana Diarra, Raul Albiol, Granero ve Daniel Guiza da var, dikkate değer. 7 - 10 milyon Euro civarına alınabilir.

- Diego Forlan, santrfor, hücumun her bölgesi, 31 yaşında, benzer sebepler, değişimin parçası olabilir, 5 milyon Euro civarı alınabilir BJK'ye gitmediyse.

Inter

- Lucio, merkez savunmacı, 33 yaşında, Inter de kaçan şampiyonluk sonrası ayrılmalar yaşanacaktır, Ranocchia gibi yeni isimler forma şansı bulmaya başladı, devamı gelir kanımca, 2 milyon Euro civarına alınır.

- Walter Samuel, merkez savunmacı, 33 yaşında, benzer sebepler, 2 milyon Euro civarına alınır.

- Diego Milito, santfror, 31 yaşında, bu sezon çok az forma şansı buldu, ayrılmayı düşünebilir Pazzini'nin de gelmesiyle. 3 - 5 milyon Euro bir bedele transfer edilebilir.

Bayern Munich

- Hamit Altıntop, merkez orta saha, 28 yaşında, sezon sonunda ayrılması kesin, bonservisi yok.

- Ivica Olic, santrfor veya hücumun her bölgesi, 31 yaşında, bu sezon hiç şans bulamadı, çok ucuza alınabilir.

Yerlileri ayrıca değerlendirmek gerekir, yabancı kontenjanından ötürü onlar daha önemli aslında ve son dakika haberi Selçuk İnan Galatasaray'da, umarım yanlış çıkmaz.

16 Mayıs 2011

A. Eren Loğoğlu

1 yorum:

CaRtMaNtR dedi ki...

Bu yabancı Diaby, Alex ve Kalou yaşları itibari ile tekrar satılabilme şansları da olduğundan çok şık transfer olurdu. Keza buna ek olarak Nuri'nin gelişi sonrası Lassana Diarra'da Madrid'de ıskartaya çıkarsa üzerinde durulması gereken bir isim. Gelecek sene 4-3-3 devam edecekse Cana yada Diaby önlibero Diarra ve Culio'da çift yönlü olarak takımın orta sahasını oluşturabilir.

Bunlara ek olarak yine de bir yerli takviyesi yerinde olacaktır. Misal bir Taner Yalçın veya Mehmet Ekici (gönül her ikisi de olsun ister elbette ama biri bile çok zor gibi) gibi isimlerde muhakkak düşünülmeli.

Selçuk İnan ise olursa çok büyük transfer ama imza törenini tvden görmeden şahsen inanmam.