09 Mayıs 2011

Türkleşen Real Madrid | Futbolun Geleceği Kontratak Başlatıcıları Mesut & Nuri | Düşen Maskeler



Başlığın son kısmıyla giriş yapayım. Televizyon ekranlarına çıkıp Nuri Şahin'in Real Madrid'e transferinden kendilerine pay biçen, onu oynattığından, yazısında ve söyleminde övdüğünden dem vuranlardan bahsedelim, maskelerini düşürmek adına. Bu iftihar olsa olsa Bundesliga'yı yakından takip eden ve Nuri'nin milli takımda oynamayı çok daha önceleri hak ettiğini anlatan Borges gibi blog yazarlarınındır.

Nuri Şahin'in Milli Takım ile çıktığı ilk resmi maç, aynı zamanda gol de attığı Almanya karşılaşması, tarih 8 Ekim 2005 şeklinde. Amaç Nuri'yi tek maç oynatmak yoluyla Türkiye'ye kazandırmak, prosedür böyle. 1988 doğumlu oyuncu daha 17 yaşında, büyük olay aslında arkasını getirebilseler.

Türkiye bu tarihten itibaren tam 35 resmi maç oynadı, 2008 Avrupa Şampiyonası da dahil bu sayıya. Peki Nuri Şahin kaç maça çıkabildi bu süre zarfında?

2006'da Malta maçı, 5 dakika
2008'de Estonya maçı, 35 dakika
2008'de Bosna maçı, 62 dakika
2009'da Belçika maçı, 90 dakika
2009'da İspanya maçı, 2 dakika
2010'da Almanya maçı, 78 dakika
2011'de Avusturya maçı, 90 dakika

Sadece 7 maç ve % 20 gibi bir oran. Üstelik 3 kez ilk onbir başlamış, ona olan güven 3 / 35 seviyesinde.

Nuri'nin Feyenoord macerası dönüşü sürekli oynamaya başladığı Borussia Dortmund sürecini, son 3 yılı ele alalım daha rasyonel olsun diye analiz;

15 maç oynamış Milli Takım, 2008 Avrupa Şampiyonası sonrası. Nuri Şahin'in durdurulamaz yükselişi de burda başlıyor ama ne yazık ki Emre Belözoğlu ve türevlerinin yarattığı statükoyu kırıp kadroda kendine yer bulamıyor. 6 / 15 oynatılma oranı, Türkiye sayesinde buralarda diyebilir vicdan sahibi birileri!

Guus Hiddink bile geldiğinden bu yana 5 resmi maça çıkıp yalnızca 2 defa onu tercih etti. Çocuğun hala Türkiye'ye sahip çıkıyor olması onun değişmeyen, düzgün karakterini gösteriyor. Bu ülkenin futbolunu yönetenler ona gerekli şansı vermedi, hatta subjektif bir tespitle kariyerini sekteye uğrattı Milli Takım'a almayarak ve o yine de toprağı tırnağıyla kazıyarak yolunu tuttu hayallerinin. Türkiye sayesinde değil Türkiye'ye rağmen.

Kimse kendisi kandırmasın. Federasyon Başkanı, Milli Takım eski teknik direktörü, bilge futbol yorumcuları düşen maskelerini yerden alsınlar, onlar bugün Nuri'yi en yükseğe taşıdıkları sanrısına kapılabilir ve buna onu da inandırabilirler ama zerre payları yok bu başarıda. Nuri'nin hepi topu çıktığı kayda değer milli maç şu son ikisidir, o da artık gözümüze sokarcasına gösterdiği performansın bir sonucudur ve Bundesliga takip etmeyen ben de dahil, sorumluluk alamıyor Nuri eleştirileri yazılmıştır, söylenmiştir pek çok yerde. Kimse kendini kandırmasın, öz eleştiri yapalım. Mehmet Aurelio ve Emre Belözoğlu'nu Nuri Şahin'e tercih edip bizi oyalayanlar, Nuri'yi Avrupa Şampiyonası'na götürmeyen, 2010 Dünya Kupası elemelerinde daha fazla kullanmayanlar utanmalıdır, telefonlara bağlanıp, benim eserim diye böbürleneceklerine. Asıl hikayeyi biz biliyoruz.

Mesut Özil Almanya'yı tercih etti ve Dünya Kupası sonrası Real Madrid'e yol aldı. Bunun sebebi Bundesliga'da oynaması ve Dünya Kupası performansıydı.

Nuri Şahin Türkiye'yi tercih etti, Dünya Kupası'na gidemedi, eleme ve sonrasında da çok fazla oynatılmadı, göze batmadı ama onu büyüten şampiyonluğa taşıdığı Jurgen Klopp'un Borussia Dortmund'u ve Bundesliga'ydı.

Ortak noktaları Bundesliga'nın en iyi orta saha oyuncusu sıfatını almalarıydı. Sığ kafalar hala kendi yalanlarında boğuluyor, bakın Türkiye Milli Takımı'nda oynayan biri de Real Madrid'e gidebiliyor diyerek. Hayır, Nuri Şahin göz önünde olan herhangi bir turnuvada Türkiye'nin formasını giymedi, giydirilmedi, bu şans verilmedi ona ve o buna karşın başardı Real Madrid'e gitmeyi. Mesut Özil'den daha zor bir yolu seçerek hem de.

Perspektifi genişletelim burdan, düşen maskelere takıldığımız yeter.

Mesut'tan sonra Nuri tercihi ne anlam taşıyor?

Çok yalın. 2010 Almanya modeli yani futbolun geleceği kontratak felsefesi. Chelsea'den bu yana manifestosunu alanını iyi savunan ve dikine çok hızlı kontratağa çıkan takım üzerine kuran Jose Mourinho'nun tercihlerinin altında da bu anlayış yatıyor. Nuri'yi değerli kılan, Real Madrid'e taşıyan da bu algı.

Joachim Löw'ün Almanya'sı bu işi kusursuz gerçekleştirdi Dünya Kupası'nda ancak karşılarına Johan Cruyff'un total futbolu + tiki taka felsefesi çıkıp onları engelledi. Messi'nin olmadığı Barça modeli olan İspanya Milli Takımı, daha sabırlı, daha sağlam, daha az estetik, daha az riskle Almanya'nın boş alan bulduğunda üç pas ile gole giden dikine kontratak oyununu bozdu ve zafere uzandı. Finalde de Hollanda sertliğe başvurdu ama başarılı olamadı.

Jose Mourinho'ysa tez Barça'yı, anti tez Hollanda + anti tez Almanya modelinden sentez Real Madrid doğurarak durdurmayı denedi. Sertlik + alanında bekleyen ve iyi savunan bir takım üstüne de kontratağa çok hızlı çıkmak gibi bir plan. İspanya'nın omurgası, Guardiola'nın zekasıyla birleşince ve yanına Messi sosu eklenince tutmadı strateji.

Mourinho'nun isteği daha iyi savunma ve daha iyi koşu yoluna atılan pas olabilir sentezini geliştirmek için. Hafta sonu oynanan Sevilla maçında atılan 5. gol, onun felsefesinin en güzel örneğidir. Pepe sanırım, topu kazanıyor, Madrid ceza sahasının önünde ve Benzema'ya aktarıyor, o da merkezde bulunan Mesut Özil'i görüyor. Asıl nokta burası. Mesut, Ronaldo'yu ofsayta düşürmeyecek bir hesapla topu Ronaldo'nun koşu yoluna atıyor, savunma ofsayt için öne çıkıyor ve Ronaldo boş ve geniş alanda topu sürüp kaleciyle karşı karşıya golü atıyor. Mutlaka bulun izleyin, ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız. Üç pas ile gelen gol, hızlı ve net, savunmayı en zayıf ve boşluklarla dolu anında yakalamak, avını saatlerce bekleyip tuzağa düşüren avcı gibi.

Bu futbol tarzının da en önemli üç noktası var, iyi bir alan savunması, kazanılan topların da koşu yollarına hızlı aktarımı ve bunu düşünecek, uygulayacak oyuncular. Mourinho ilkini daha oturtamadı ancak diğer ikisinde müthiş mesafe kat etti. Ronaldo, Di Maria, Benzema ve Higuain gibi koşu yoluna atılan topları gol yapacak çabuk oyuncular zaten mevcut ve onlara servisi de Xabi Alonso ve Mesut yapıyor. Nuri işte üçüncü adam olacak, bu yüzden çok değerli, en iyi yaptığı iş olan, sol ayağıyla geniş alana derin toplar atmakla görevlendirilecek.

Nuri Şahin, Mesut Özil gibi futbolun geleceği kontratak düşüncesinin öncülerinden biri. Bundesliga'da bunu gösterdi ve Mourinho'nun dikkatini çekti. Mesut ve Nuri'nin oyun aklına güvenecek artık. Bence bu transfer ayrıca Mourinho'nun önümüzdeki sene de kalacağının işareti. Kesinlikle onun mantığına uyan bir isim Nuri. Bir de 10 milyon Euro olması var, Mesut'un 15 milyon Euro'ya alınması gibi.

Genel bir bakış açısıyla Mesut Özil'in verilen paranın hakkını verdiği ve Madrid'e müthiş katkı sunduğu bir gerçek. Ronaldo'nun ve Real Madrid'in bu gol sayılarına ulaşmasının kaynağı o, oyun kurucu pozisyonunda bulunuyor. Ancak ve ancak hedef maçlarda yani Barça karşısında müthiş bir hüsran yaşattı Mourinho'ya.

5 - 0 Mesut 45. dakikada oyundan çıktı
1 - 1 Mesut 56. dakikada oyuna girdi
0 - 1 Mesut 69. dakikada oyundan çıktı
0 - 2 Mesut 45. dakikada oyundan çıktı
1 - 1 Mesut 60. dakikada oyuna girdi

5 El Clasico'da Mesut 450 dakikanın sadece 223 dakikası süre alabildi Jose'den. Bir sebebi olmalıydı. 2 defa ilk onbir başlayamayıp, üç defa da erkenden oyundan alınıyordu. Mourinho'nun futbolun geleceği kontratak düşüncesine ihanet eden performansıydı onu kötü gösteren. Sorun Özil'de değil karşısındaki oyuncularda ve oyuncularının felsefesindeydi.

Barça, futbol geleceği kontratak felsefesine karşı tek başına direnen bir savaşçıydı ve zaferler kazanıyordu. Topa daha önce hiç kimsenin sahip olamadığı kadar sahip oluyor, tüm saha boyunca topu dolaştırabiliyor, kontrataktan çok az gol atıyor ve daha çok rakibin boşluklarını arıyordu, isyandan başka bir şey değildi, güzel oyun adı taşıyordu onların felsefesi de.

Ve Pep, bu felsefenin işlerliğini artırmak için oyunun daha çok merkez bölgede oynanmasını istiyordu. Çünkü bu sayede topu 7 saniyeden kısa bir sürede tekrar kazanıyordu, o bölgede kalabalık kalarak. İleri üçlünün ortasındaki adamı sahte 9 numara olarak orta sahayla bütünleştiriyor ve takım savunma pozisyonu aldığında kenar oyuncular orta sahayı çoğaltan bir yapıya bürünüyorlardı.

Jose Mourinho sırf bu yüzden Kaka yerine Mesut'a daha çok inandı. Kaka merkezden dikine top sürerek ilerleyen ve üçüncü bölgede pas arayışına giren bir oyuncuydu. Barça'ysa rakiplerin ceza sahasına topla girmesine kolay kolay izin vermiyordu. Kaka, Barça'yı alt etmek için doğru adam değildi Mourinho'nun merkezdeki oyuncunun kenarlardan koşu yapan oyunculara pas dağıttığı anlayışında. Pas daha ikinci bölgede verilmeliydi, Mesut'un yaptığı gibi. Oysa Barça'nın topa çok fazla sahip olmayı daha tam olarak öğrenemediği sezonlarda, Puyol'a en zor anları Ronaldo değil Kaka yaşatmıştı, Mourinho bu kısmı değerlendirmeye almadı, alsa da Barça kendini merkezden gol yememe konusunda çok geliştirdi.

Nuri'nin tercih edilme sebebi de aynı, merkez ve hızlı düşünüp kenarlara pas dağıtmak. Fizik kalitesi daha iyi olan ve gezgin oynayan Sneijder ve Bastian'ı transfer edemiyor, edebilse aslında asıl adamlar onlar Barça'ya karşı.

Sezon başında önce Barça'ya gidiyor denmişti Mesut için ve yadırgamıştım açıkçası. Uymayacağını düşündüm oysa Barça DNA taşıdığı her maçıyla birlikte daha bir belli oluyordu. Iniesta'nın topla dans ettiğine benzer şekilde sunuyordu sanatını. Top saklaması ve hücumcuların koşularını ödüllendirilen öldürücü ara, derin paslarıyla müthiş bir katkı sağladı Madrid'e. 1 - 1 biten ve ligde oynanan El Clasico'daki Marcelo'nun kendini yere bıraktığı penaltı pozisyonundaki pas ve öncesinde Adebayor'un koşusuna bıraktığı top onun eseriydi.

Nuri'yi de daha çok pasör olmasından ötürü Xavi'ye benzetebiliriz.

Mesut ve Nuri, Barça maçları dışında sezonun geri kalanında Real Madrid'i yine 100 gol barajına yaklaştırırlar, deplasmanda 6 gol atılan performansların mimarı olurlar ancak Xavi & Iniesta ve Messi karşısında şansları yok hala. Mesut Özil'in El Clasico performansı bunu çok net ifade etti, değişen bir şey olmayacak, üstelik Cesc Fabregas ve Rossi de takıma katılırsa, işleri çok daha zorlaşacak.

Bundesliga'yı çok takip etmeyen ve Nuri'yi milli maçlarda alıcı gözle izleyen biri olarak tüm bunların ışığında Nuri Şahin Real Madrid kalibresinde bir oyuncu mu, bu konuda şüphelerim var. Aynı şeyleri Mesut için de kurgulamıştım, yanılabilirim. Bugüne kadar gösterdiği performans Real Madrid'e transfer edilmeyi gerektirecek seviyede mi diyerek soruyu genişletebilirim. Daha çok Mourinho'nun planının bir parçası Nuri Şahin, bu bile önemli elbette. Real Madrid dünyanın en iyi oyuncularını alır mantalitesinin sonucu değil transferi, futbolun geleceği kontratak düşüncesinin ürünü.

Kaka, Bastian, Sneijder, Lampard dururken sahada Mesut ve Nuri olması Barça açısından daha iyi kanımca, bu da bir başka bakış açısı. Barça ideal onbirini koruduğu ve Mourinho bahsettiğim birkaç özel oyuncuyu getirmediği sürece de dominasyon devam eder. Xavi ve Puyol'un yaşlanmasına çare üretmeye başladılar bile şimdiden. Keza Guardiola da pragmatik davranıyor artık.

Takımda ikinci bir Türk oyuncunun olması, ülkemizdeki Real Madrid sevdasını artıracaktır, milliyetçiliği sever medyamız. Mesut'lu, Nuri'li Real Madrid klişesine şimdiden alışmak şart.

Nuri'ye emek verenin Türkiye değil Bundesliga olması, Nuri'yi Feyenoord dönüşü transfer edemeyen ülke zihniyetinin sağlığı, Real Madrid'in Barça'ya tez üretme amaçlı transfer politikası da ayrıca sorgulanmalıdır.

En çarpıcı olansa Nuri ve Mesut'un Real Madrid'e transferinin Türkiye'deki futbol aklının ne derece yetersiz kaldığını, zavallı hale düştüğünü göstermesiydi apaçık, kral çıplak, siz körleşmeye ve gizlemeye devam edin bakalım.

9 Mayıs 2011

A. Eren Loğoğlu

2 yorum:

sukullaci dedi ki...

Nuri'nin transferini bazı insanlar Türk futbolunun zaferi olarak görüyorlar. Adam Almanya'da doğdu orda futbol öğrendi orda kendini geliştirdi orda kral oldu. Bu süre içinde milli takımda hiç oynamadı. Ama Real Madrid'e gidince insanlar milli maçlarda "oynayamıyo o yaaa" diye eleştirdikleri adamla birden gurur duyup türk futbolunun zaferini kutlamaya başladılar. Aceto blogunda demiş zaten Bülent abi. "Geçiniz. Tez mez kırılacaksa Türkiye'den bir oyuncu Barça-Real'e gider, o zaman çıtayı yükselttik deriz." Bu transferde Türkiye'nin gram etkisi yok.

Thiam Jaba dedi ki...

fabregas ve rossi olur mu diyosun? alexix sanchez diyenlerde var?