04 Haziran 2011

Final Sonrası | Bıkmak Yok Barça'dan



Fazla söze gerek yok, Tanıl Bora Radikal'deki köşesinde, benim de daha önce defalarca üzerinde durduğum meseleye -futbolun selameti için Barça'dan sıkılmayın- değinmiş;

http://www.radikal.com.tr/Default.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1051304&Yazar=TANIL

Barcelona, Şampiyonlar Ligi finalinde de 'tikitaka'sını geçti; koca Man. United anca Malaga kadar zorladı onları. Bıkanlar da var.

Futbol tarihi boyunca sırtı yere gelmez, mütehakkim takımlar geldi geçti. Radikal Spor pazar günü hatırlattı bize bunları. Bu takımların hayranları olduğu gibi hoşlanmayanları hatta nefret edenleri de olur.
Kimileri kimliğine ısınamazlar zamanın büyüğünün, kimileri stiline. Veya kimseye ganimet hakkı bırakmamasına içerlerler.

Avrupa üzerinde şu birkaç yıldır dolanan heyulanın, Barcelona’nın, başka tür bir hoşnutsuzluk yarattığını gözlüyorum çevremde. Güzel oyuna tutkularından şüphe duyulamayacak hatta yıllarca El Classi-co’larda Barça için niyaza durmuş bazı futbolsever arkadaşlarım, Barça’dan bıktılar artık. İsim vermeyeyim, Real Madrid’den medet umanlar bile çıkıyor. Hem neticeye değil Hatice’ye bakıp, ‘güzel oyun’ derdinde olup, hem Barcelona’nın fantastik icraatından bıkmak olur mu?

Onlar, Barcelona’nın hep kazanmasından değil, başka bir şeyinden şikâyetçiler: Topu vermemesinden! Kaptırdığı anda dellenip behemahal geri almasından! Erguvanî-mavililerin obsesif topu sahiplenme politikasının, bir ‘maç’ın husule gelmesine mani olduğunu düşünüyorlar. Bu top göstermeme stratejisinin de bir tür ‘oyunu öldürmek’ olduğunu düşünüyorlar. Kısacası Barça’nın oyunu güzellikle öldürdüğünü düşünüyorlar.

Denge ‘gudalis’le gelir

‘Gudalis’ kelimesini duymuş muydunuz? Takım oyunlarında oyuncu sayısı çift olmadığında, değişerek iki takımda da yer alana deniyormuş. Kudret Emiroğlu’nun Trabzon-Maçta Etimoloji Sözlüğü’nden öğreniyoruz. Futbolda da olur; gudalis, maçın akışı içinde bir o takıma bir bu takıma geçer, böylece oyun dengelenir. Mahalle, arsa, sokak arası futbolunda, Hatice’nin henüz ruhunu teslim etmediği her yerde, oynayanlar bu dengeyi önemserler. Bazen maç durdurulup transfer yapılır, bir iki oyuncu takım değiştirir. Yeter ki oyun aksın. ‘Oyun olsun’. Bir taraf alıp götürüp maçın zevki kaçmasın.

Barça bıkkınlarına kızmayın, onlar bu temiz duygularla homurdanıyorlar.

Ama onlar da biz bıkmayanlara kızmasınlar. Barça evet, topu rakibinden esirgiyor ama o topla kurduğu pas demokrasisi hâlâ futbolun medeniyet kazanımıdır.

Bir Barça bıkkını arkadaşım, tikitakadan imanının gevrediğini söylüyordu. Vallahi benim Haticem de o; neticesinden bağımsız, kendisini seviyorum tikitakanın. Beşe iki şenliklerini, pres fırtınaları arasından topu sıyırıp felâha çıkartmalarını gol sahnesi gibi izliyorum.

Cruyff’un Barcelona’nın oyununun mimarı dediği, ‘la machina’ (makine) lakaplı Xavi Hernandez ocak ayında bir mülakat vermiş. Sözlerindeki akıl ve tutku, Barça’nın oyunu kadar sade ve güzel: “Futbol bir topla oynanır” diye başlıyor: “Topu bir o yana bir bu yana oynarsınız, ta ki rakibin yapılanması içinde bir boşluk oluşana, ta ki kanatlardan birinde üstünlüğü ele geçirene kadar. Sonra da sihrin o kısa anlarına bağlarsınız umudunuzu.” 1, 70’lik pas terminali, “Başarının sırrı çabuk düşünmek” diye devam etmiş: “Rakibim bastırana kadar ne yapacağımı, nasıl hareket edeceğimi, nereye pas atacağımı biliyor olurum.” Eh, bunu zaten hep söylerler. Devamında, slogan atar gibi coşmuş: “Topu tek harekette değil yarım hareketle ayağından çıkar! Bütün arkadaşlarının hareket halinde olmasını sağlayacak paslar at! Ve kendi stiline güven.” Zaten zorlama işler yapmamak gerektiğini söylüyor hep; saçlarına şekil yapan, rengârenk ayakkabılar giyen futbolculara kafa sallayıp “Neticede futbol oynuyoruz yahu” diyor, “sadece fut-bol!”

Hayal kırıklığına tahammül

Bir nevi futbol teodisesi; iyilik varsa kötülük de olacak. Şeytani güçler uyumuyor! Mourinho’nun oyuncu terbiyesinde ‘hayal kırıklığına tahammül’ melekesine özel önem verdiğini biliyoruz. Kastedilen, oyunun akışı içindeki kısa vadeli hayal kırıklığı; topu alamamaktan kaynaklanan heves kırıklığı. Özellikle geçen sezon Inter deneyiminden, oyuncularını dakikalar boyunca sinirlenmeden topu ve rakibi kovalamaya devam etmeye ayarladığını biliyoruz. Tam anlamıyla bir anti-Barça pususu!

Barça bıkkını halis futbolseverlerin, ruhlarını Mourinho’ya paslamamalarını diliyorum.


Final sonrası izlenimlere devam edelim burdan;

Mourinho ilk defa konuştu ve en iyi takımın ŞL'ni kazandığını açıkça söyledi, bir de ama ekledi elbette, çeyrek ve yarı final maçlarını iyi bir yolla geçmediler şeklinde.

Prosinecki, Barça'yı izlemeyi sevmiyorsanız, futbolu sevmiyorsunuz gibi çok iddialı bir demeç verdi.

Barça'dan sıkılanların ruhunu satmaması gereken tek adam, şeytan, Jose Mourinho hakikaten uyumuyor son zamanlarda. Kulübünden İspanya Süper Kupası rövanş maçının ve ligdeki ikinci El Clasico'nun Madrid'de oynanmasına dair İspanya Futbol Federasyonunu zorlamasını istemiş çıkan haberlere göre.

İspanya Süper Kupası'nda statü ilk maç Kral Kupası kazananının evinde, ikinci maçı Lig şampiyonunun evinde, doğal olan da bu sanırım.

Ayrıca fikstüre müdahale edilip, bu sezonki gibi bir seri olacağını öngörerek 2 iç saha maçını 2012'de oynamak ve psikolojik avantajı eline geçirmek istiyor özel biri.

Kazanmaya programlanmış robot gibi, masa başını da planlıyor, kazanma biçiminin hiçbir değeri yok. Bu işlere girmeden Barça'yı geçemeyeceğini biliyor, her şeyi kusursuz planlamak ve her şey tahmin ettiği gibi gitmek zorunda. Yoksa bir şansı olmayacak, farkında.

Fikstürde değişiklik talebini biraz daha açsın, kariyeri boyunca bir galibiyet bile alamadığı Camp Nou'ya uğramasın, çözüm işte!

Barça 21 maç üst üste Avrupa Kupaları'nda gol atıp, Bayern Münih'in 11 yıl önce 24 maç süren rekoruna 3 maç daha yaklaştı.

Pep Guardiola döneminde, takımın topla oynama yüzdeleri sürekli artış gösteriyor. 2008 - 2009'da % 65.8 idi, 2009 - 2010'da % 68.7 ve 2010 - 2011'da % 73.4 şeklinde. Bu durumu sık sık vurguladım zaten eski yazılarımda ve sebeplerine eğildim.

Ligde son 5 yıl topa sahip olma hususunda hep birinciydi Barça. Kendisini takip eden takımla farkın en çok açıldığı sezonsa 2010 - 2011 idi, % 16.4 ile ve ilginç olan bu takımın Madrid değil Valencia olmasıydı. Jose Mourinho'nun fazla topa sahip olmayı -2. bölgeyi- gerektirmeyen "alan savunması + dikine hızlı kontratak futbol" felsefesine dair güzel bir veri.

Avrupa'nın majör liglerinde de Barça % 73.4 oranıyla birinci. Bayern % 61.5 ile taki ediyor onları. Arsenal & 60.5 ile üçüncü, Real Madrid'se % 56.6 ile dokuzuncu sırada. Manchester United da % 56.4 ile onuncu.

Ligde en çok pas (ort.) yapan 10 oyuncudan 8'i Barçadan;

Xavi 126,
Alves, Sergio, Javier 91
Iniesta 86
Banega 80
Maxwell 75
Abidal 73
Keita 71
Xabi Alonso 71

Messi, rakip yarı sahada topa en çok dokunan (2665) oyuncu tüm Avrupa'da. Top 5 Avrupa liginde topla ilerlemede -dribling- (186) de ilk sırada Leo.

Puyol'un ameliyatı sonrası doktorunun yaptığı açıklamalara göre, kaptan 40 yaşına kadar futbol oynamayı düşünüyormuş ve kendisi de buna onay vermiş şu anki fiziksel durumundan yola çıkarak.

Amerikalı bir gazeteci Puyol'un heykelinin bir gün Plaça de Catalunya meydanına dikileceğini yazdı. Umarım saçlarını hiç kestirmez ve heavy-metal görünümüyle Katalan rüzgarında sürekli dans edecek diyor onun için.

Pep, stoper transferi istemiyor. Puyol, Pique, Abidal, Fontas, Mascherano ve Busquets yeterli çıkan bazı haberlere göre.

Fabregas takıma katılırsa, Thiago Pep'den yeterli süre alacağına dair garanti isteyecek, bir başka haber ve anlamlı.

İtalya Milli Takımı Teknik Direktörü Prandelli Rossi'nin 2. Messi olabileceğini iddia ediyor. Sezon başından beri aynı format ile bakıyorum olaya, tarzı bire bir aynı.

4 Haziran 2011

A. Eren Loğoğlu

6 yorum:

parasiempre dedi ki...

defansa transfer olsa da bu stoper olmaz ama milito nooolacak?orta sahada alternatif lazım.elbette forvete de..bojan krkiç olmuyor oyunu açma açısından.gönderirler mi?tiago xavinin yerinde olmaz bence bazan topu geveliyor.onun yeri daha ilerde olmalı ya da iniesta gibi kullanılmalı...el yanıt?

parasiempre dedi ki...

tiago iniesta gibi kullanılmalı xavinin yerine olmaz.topu geveliyor.krkiç de yetersiz sıkışık maçlarda.forvet orta saha sağbek...transfer edilmeli..puyolu sağ veya solda kullanmamalı.da bu sefer de masçe busquets kullanımı sıkıntılı olur..

A. Eren Logoglu dedi ki...

Bojan yeterli bir oyuncu, kalması gerekir.

Thiago daha çok adam eksilten türden bir oyuncu, Xavi kadar pasör değil, Iniesta gibi oynatılabilir.

Cesc ise tam Xavi türü bir oyuncu, hatta Xavi'nin onun yaşındaki haline göre Xavi'den daha iyi denilebilir, bence Barça'ya gelirse Xavi'yi bile geçebilecek potansiyeli var.

nusret dedi ki...

Erol Katırcıoğlu'nun 5 Mayıs'ta Taraf Gazetesi'ndeki "Başka Bir Futbol Mümkün" başlıklı yazısını da eklemek lazım Tanıl Bora'ya.

http://www.taraf.com.tr/erol-katircioglu/makale-baska-bir-futbol-mumkun.htm

http://www.yeraltinet.org/baska-bir-futbol-mumkun-makale,87.html

Adsız dedi ki...

hocam "bıkmak yok" tamam ama içimiz dışımız -bu bloga istinaden söylemiyorum- barça oldu. malum transfer sezonu, yeni kadrolar şekilleniyor, her taraftarın hikayesidir hani, çocukken kadroları, olası kadroları yazıp durarak, üstünde oynayarak geçirmek bu yaz ölgünlüğünü. güzel yazıyorsun, iyi yazıyorsun, biraz da sallıyorum "kayseri türkiye'nin arsenal'i olmaya mı çalışıyor? şota'dan wenger olur mu?", "bursa seneye sert bir düşüş yaşar mı, aynı sivas'ta olduğu gibi zirve civarlarında geçen 2 yıldan sonra?", "beşiktaş bu tranfer azmanlığıyla ne yapar? tayfur hoca bu işin altından nasıl kalkabilir?", "gs'de 3. fatih terim döneminde bir ülke (isveç) milli takımına yönelinmesi, ilk dönemdeki romen dayanışmasından çıkarılan bir ders mi? yine tutar mı?", "trabzon tıpkı song'da yaptığı gibi, acilen lucas neill'i alsa, zokora-romaric-henrique'yi de kadroya kattıkları düşünülürse, herkesi yanıltıp aynı performansı bir daha gösterir mi?" gibi sorular hakkında öngörülerini yazsan tadından yenmeyecek.

Adsız dedi ki...

cesk tamam desek a.sançhez ya da rossi desek alveze de bir alternatif desek..ballı börek olur mu....acaba...ayrıca barçadan niye bıkalım ya hu...