04 Mart 2011

Mestalla'da Zafer Yürüyüşü



3 - 3 - 3 - 1 formasyonuyla sahadaydı Barça. Pep, bu tercihi zor deplasmanlarda daha önce kullanmıştı. Maça gelmesi beklenmiyordu aslında, sırt rahatsızlığı vardı, maç boyunca da kulübeden çıkmadı ve ağrısı olduğu yüz ifadesinden anlaşılıyordu.

Kalede Pinto, üçlü savunma Pique & Sergio & Abidal, üçlü orta saha Xavi & Mascherano & Iniesta, üçlü arka hücum hattı Alves & Messi & Adriano ve en uçta, ön hucum hattında David Villa şeklindeydi onbir ve üçlü dağılımları.

----------------Pinto-----------------
----Pique-------Sergio------Abidal----
--------------Mascherano--------------
---------Xavi----------Iniesta--------
-Alves----------Messi--------Adriano--
----------------Villa-----------------

Bu formasyonun ciddi artıları ve eksileri bulunuyor.

Öncelikle topa sahip olmadan bir nebze feragat etmek zorundasınız çünkü oyuncuların yerleri değiştiğinden, oyun ritmi, pas akışkanlığı sekteye uğruyor ve üçgenler kurulamayıp çok sık pas hataları yapılıyor. Özellikle takım üçüncü bölgede çok fazla pas yapamıyor, bunun temel sebebi de Xavi & Iniesta'yı geriye atıp, uçtaki Villa'nın arkasında Alves & Messi & Adriano üçlüsünü kullanmak.

Dağılım Xavi ve Iniesta'yı da kısıtlıyor, geride kalıyorlar ve pas trafiği tehlikesiz bölgede yapılabiliyor.

Devrede Barça'nın topla oynaması % 60'ın altındaydı ve takım felsefesini yansıtamıyordu sahaya daha önceki başarılı denemelerde olduğu gibi.

Tüm bu zaaflara ve kötü oyun imajına karşın Pep bu stratejik hamleyi neden yapıyor öyleyse? Çok basit. Kolay gol pozisyonuna girme şansı verdiğinden ve klasik Barça'ya hazırlanan rakipler üzerinde şaşkınlık yarattığından. Ayrıca üçüncü merkez savunmacı kontratak üzerinden gol yeme riskini de azaltıyor.

Bir kere rakibi de oynamaya zorluyorsunuz ve hata yapıyorlar. Bunları değerlendirebilirseniz baskı sonucu, gole gitmek olası. Ayrıca kanatlarda iki hızlı oyuncu kullanıyorsunuz, Alves ve Adriano gibi, müthiş alanlar buluyorlar, bu da tehlikeli pozisyon sayısını artırıcı bir faktör.

Atletico Madrid, Bilbao, Zaragoza, Rubin Kazan, Guardiola'nın önceki sezonlarda puan kaybedip bu sezon benzer stratejilerle -üçlü savunma- istediğini aldığı maçlardan sadece birkaçı.

Daha önce bu stratejiyi çok daha detaylı bir biçimde anlatmıştım, ordan da formasyona dair çıkarımlar yapılabilir, mutlaka okunmalıdır;

http://erenlogoglu.blogspot.com/2010/12/barca-rubin-uclu-savunma-pas-says.html



Messi'de daha önce düşüş olduğunu söylemiştim. Aslında performans düşmesinden ziyade, zihnini kurcalayan bir sorun bulunduğunu düşünmeye başladım, temiz gol vuruşunu yapamamasının ve net gol pozisyonlarını harcamasının, hatta arkadaşına pas verme serzenişinin altında özel hayatıyla ilgili bir mesele olabilir. Takım arkadaşları gol kaçırınca sinirlendiğini ve bunun üst üste gelmesinin Messi'yi olumsuz etkilediğinden bahsediyorlar.

Formasyon seçiminde Pedro'nun birkaç haftadır gösterdiği vasat performansın da katkısı olabilir, keza maça da kenarda başladı, sonradan oyuna alındı. Oyuna girişiyle formasyon klasik 4 - 3 - 3'e döndü ve takım daha akışkan oynadı, topla oynama da % 53'lerden tekrar % 61'e yükseldi maç sonunda, sezonun en düşük oranıydı.

Barça, kötü oynasa da, üçlü savunma yaptığı maçlarda rakiplerine daha az pozisyon veriyordu, yine öyle oldu. Valencia en net tehlikeyi 60. dakika civarı yakaladı sol çaprazdan. Birkaç bilgi vereyim onlara ve maçın zorluğuna dair;

- Valencia, en son 4 Aralık 2010'da -Bernabeu, Madrid- bir lig maçını kaybetmişti. Üste üste 11 maç yenilmemişlerdi, seri sona erdi.

- Bundan önceki son 10 lig maçının 8'inde Valencia, son 15 dakikalarda en az 1 gol bulmuştu, bu kez ağları sarsamadı.

- David Villa, sabah İspanya'nın kuzeyinde bir dava için mahkemede şahitlik yaptıktan sonra özel jetle, yaklaşık 50 bin Euro ödenerek getirildi maça.

- Guardiola, doktor kontrolünden sonra Valencia'ya gitmeye karar verdi. Son an bile belli değildi durumu. Maç dönüşü hemen hastaneye götürülmüş ve fıtık teşhisi konmuş, çok zor sağlık koşullarında Valencia'ya gitmeyi tercih etmesi maçın ne denli önemli olduğunu anlatıyor aslında.

- Messi, Barça tarihindeki 170 golünün 132'sini sol ayağıyla, 29'u sağ ayağıyla, 7'sini kafayla, 1 golü göğsüyle ve 1 golü de eliyle attı.

- Barça, ligde üst üste 20 deplasman maçında kaybetmeyerek tarihe geçti. En son tam bir sene önce 20 Şubat 2010'da Atletico Madrid'e kaybetmişlerdi.

İdeal onbir parçaları olmayan Adriano ve Mascherano yine sırıttılar. Adriano hızıyla bir şey yapmaya çabaladı ve gol pasını da verdi ancak takımın tarzına adaptasyon konusunda müthiş sıkıntılar çekiyor. Yerleşim ve pas hataları çok fazla, tercihleri de arkadaşlarını zora sokuyor. Keza Mascherano da mücadele gücü, top kazanımı gibi etkileri olsa da benzer sorunlarla boğuşuyor ve takımın ritmi bozuluyor ideal olmayan oyuncularla. Genel kanı Adriano'nun iyi bir performans gösterdiği yönünde olsa da ben bu görüşe katılmıyorum, çok savruk ve dengesiz bir oyuncu.

Bu stratejik üçlü savunma hamlesi gene istediğini aldı, Bilbao ve Atletico Madrid maçlarından sonra. Ben yine de Barça'yı bu oyunla hayal edemiyorum, Pep'in üçlü savunma anlayışından vazgeçip, kendisini başarılı kılan ve güzel oyun sunan 4 - 3 - 3 formasyonuna dönmesi gerekiyor.

Barça, kritik 3 puanlar uğruna felsefesinden asla ödün vermemeli, gönlümüzdeki yerini zedelememelidir.

Geriye 3 zor deplasman kaldı, Sevilla, Villarreal ve Madrid. Bir de orta seviye Sociedad maçı. İçerde de zor geçebilecek Espanyol. Real'in El Clasico dışında 5 zor deplasmanı var daha, Barça şampiyonluk yolunu yarıladı denilebilir. Maç sonu Guardiola ve Vilanova'nın özel sevinci de bunu gösteriyordu açıkça.

Puyol'un Arsenal maçında sahalara dönmesi bekleniyor, antremanlara başladı. Valdes belli değil. Guardiola da keza. Jeffren hafta sonu oynayabilir duruma geldi. Önce Zaragoza maçı elbette, konsantrasyon kaybına asla yer yok.

Walcott ve Van Persie olmayacak, Cesc şüpheli şeklinde haberler geliyor Arsenal'den ve bunun bir maç öncesi taktiği olduğu da söylentiler arasında.

Ya tamam ya devam maçı Salı günü Camp Nou'da. Ligde büyük avantaj yakalayan, Kral Kupası'nda finale yükselen Barça'nın üçüncü kulvarda da sonuna kadar gidip tarihin en güzel futbolunu, başarılarla süsleyip, salt güzel oynayarak da şampiyonluklar kazanılabildiğini bir kez daha yeryüzüne, insanlığa kanıtlaması gerekiyor, futbolun geleceğinin aydınlık olması için.

4 Mart 2011

A. Eren Loğoğlu

2 yorum:

Burak Beşinci dedi ki...

Messi'nin yaşadığı düşüş belki de görünenden bile fazla olabilir ancak takım kalitesi ve oyun ezberleri o kadar yüksek ki idare edebiliyorlar ve Messi formsuz demek zorlaşıyor

Takım arkadaşlarının söylediği doğruysa 'üst üste gol kaçırmak problem yaşatıyorsa' bu da onun driplinglerinin önüne kesiyorsa bazı maçlarda tekrar eski yerine konup skoer kimliğinden sıyrılması sağlanabilir mi diye düşünüyorum...

Önce skorer sonra pasör kimliğinle oynamak yerine eskisi gibi önce pasör sonra skorer kimliği kafaca insanı daha rahatlatabilir.Yani gol kaçırıyorum evette en ucta ben oynamıyorum ki diyebilirsin ve oyununu hiç bozmadan devam edersin.

A. Eren Logoglu dedi ki...

Sevgili altyapı koordinatörüm,

Messi'nin üçlünün sağa çekilmesinden dem vuruyorsun sanırım, bu tercihe dönüleceğini zannetmiyorum. Oyuncu, zaman zaman kendini sağa atıyor zaten maç içersinde.

Valencia maçındaki golü incelersen, Messi'yi ceza sahası dışından içeri koşusunu yaparken ve geriden gelmesinin demarke vaziyette -boş pozisyonda- topa vurmasını sağladığını göreceksin. Sahte 9 numara meselesi, bence biçilmiş kaftan bu tür oyuncular için, özellikle yıllar içinde fiziksel durumun, hızı gibi, düşüş göstereceği düşünülürse. Ronaldinho'nun sola atılıp, bir süre sonra artık tıkanması gibi. Merkezde oynatılmak bu tür anormal yetenekli oyunculara geniş bir saha görüşü, her iki yöne çalım, ara pası gibi artı değerler katıyor, gol sayısını da yükseltiyor. Bence düzelir yakında, eğer özel yaşantısında bir sorun yoksa.

Adam, her maç gol atıyor ve atabileceği pozisyonlarda gol kaçırdığı için endişe taşıyoruz, garip aslında. Onun bizi algı olarak taşıdığı noktayı anlatıyor.