21 Nisan 2011

Teşekkürler Çocuklar



Öncelikle birkaç konuya açıklık getirmek istiyorum.

Niyet okuyan, maksadını aşan yorumlara riayet etmemeye özen gösterdim. Burası benim kişisel blogum, herhangi bir denetimi, herhangi birine kendi beğendirme zorunluluğu, popüler olma kaygısı yok. Tarafım ve taraf olduğum açıdan değerlendiriyorum olayları, kaldı ki objektif olduğumu da hiçbir zaman söylemedim, isteyen bu koşullarda göz atar, isteyen de okumaz, çok açıktır.

El Clasico'ların yaklaşmasıyla bazı eleştiriler almaya başladım, haklılık payı olanlarla birlikte, mesnetsiz, kısa bir süre önce blogu okumaya başlayıp geçmişini bilmeden atıp tutmaya kadar giden. İsmi cismi önemsiz birisi özellikle Barça kaybettiğinde yazmadığımdan ve ortalıklardan kaybolduğumdan dem vurdu. Barça son 2 yılda çok az maç kaybetti ve bu maçlardan sonraki bazı yazılarım aşağıdadır, kendisini vicdanıyla baş başa bırakıyorum;

Arsenal

http://erenlogoglu.blogspot.com/2011/02/camp-nou-terapi-tapnag.html

Betis

http://erenlogoglu.blogspot.com/2011/01/nazar-boncugu.html

Hercules

http://erenlogoglu.blogspot.com/2010/09/sok-mu-asla.html

Inter

http://erenlogoglu.blogspot.com/2010/04/r-e-m-u-n-t-d.html

Gelelim Kral Kupası'na. Maç öncesi yazımda belirttiğim öngörüyle -7 Nisan- başlayayım;

Tek maç Jose'nin avantajı, belirli bir şablonla kazanmaya en yakın olabileceği, yani kupa. Lig maçı prestij havasında, birbirlerini yoklama seansı. ŞL kesinlikle ayrı bir yerde duracak ve Barça'nın eleminasyon yoluyla Madrid tarafından evine gönderilmesi zor görünüyor.

İstatistikler;

Barça vs. Mourinho

13 maç, 5 galibiyet 4 beraberlik 4 yenilgi

Pep vs. Madrid

7 maç 5 galibiyet 1 beraberlik 1 yenilgi

Pep vs. Mourinho

7 maç, 3 galibiyet 2 beraberlik 2 yenilgi

- Real Madrid, 18 yıl sonra kupaya erişti ve zafer sarhoşluğunda kupayı düşürüp otobüse kaptırdılar. Toplamda Barça 25, Bilbao 23 ve Madrid 18 kez kupanın sahibi oldu.

- Final performansı, Guardiola 6 galibiyet 1 yenilgi, Mourinho 13 galibiyet 5 yenilgi.

- David Villa 11 maç üst üste gol atamadı ve 2007 - 2008'de Valencia formasıyla yakaladığı bu kötü seriyi egale etti.

- FC Barcelona'nın bu sezon kaybettiği 5 maçta da Carles Puyol oynamadı.

- 90 dakika verileri Barça, kaleye atılan 12 şut, kaleyi bulan şut 3, başarılı pas sayısı 675, % 89, Madrid, kaleye atılan 10 şut, kaleyi bulan şut 2, başarılı pas sayısı 190, % 63 şeklindeydi.

Topla oynama oranlarını bulamadım, kupa maçı olunca daha da zorlaşıyor verilere ulaşmak. Sanırım % 70 - 30 civarıydı yine, 4 gün öncekine göre Barça topa biraz daha fazla sahip gözükebilir, ikinci yarıdan ötürü.

- Barça, son 210 dakikada sadece 1 gol atabildi Madrid'e.

- Mourinho kupayı takımına getirmesine karşın, son üç 90 dakikada da Barça'ya üstünlük sağlayamadı, 5 - 0, 1 - 1, 0 - 0 şeklinde.



Kadrolar:

Barça, 4 - 3 - 3, Pinto, Alves, Pique, Javier, Adriano, Sergio, Xavi, Iniesta, Pedro, Villa, Messi

Madrid, 4 - 3 - 3, Casillas, Arbeloa, Ramos, Carvalho, Marcelo, Pepe, Xabi, Khedira, Di Maria, Mesut, Ronaldo

Tersten girelim, memento hesabı. Golü gözünüzün önüne getirin, taç atışı verkaç Marcelo'yla Di Maria arasında, Alves birine giderken diğerine Javier'in yaklaşması gerekiyor veya önden bir oyuncunun, yok. Orta geliyor, arkada Ronaldo yükselip kafayı vuruyor, yanında Adriano ve kalede de Pinto.

Sahneyi Valdes, Puyol ve Abidal ile canlandırın bir de. Gol olacağını zannetmiyorum.

Pep, stratejik bir hata yapmış Puyol'u hafta sonu oynatmakla, bu belli oldu. Maç içersinde tekrar sakatlanıp kupa maçına çıkamadı kaptan.

Saygı duyulması gereken diğer tercihi Pinto'ydu, kötü mü oynadı, asla! Ancak o pozisyonu Valdes çıkarırdı ve kalecinin tek pozisyonla bile bir maçın kaderini tayin edebildiğini Casillas tam 3 kez gösterdi bizlere.

Madrid 4 çakılı savunmacı -Marcelo bile çıkmadı bu maç- ve önünde 5'li bir blokla oynadı. En uçta da Ronaldo'nun koşularından yararlanmayı düşündüler.

Beşli blok özellikle ilk yarı kusursuz oynadı. Di Maria ve Mesut ön bek, Pepe ön kesici ve gizli hücumcu, Khedira, Alonso onun biraz önünde alanları kapatmakla yükümlüydü. Aslında üç oyuncu alanlarını kontrol altında tutarken, Xavi & Iniesta ve Messi'yle de eşleşiyorlardı.

İlk maçın aksine bu maç daha önde oynadılar, alanı daraltmak için. Barça efektif bölgenin gerisinde pas yapmak zorunda kaldı ilk yarıda. Ve çok top kaybı yaptılar.

Barça'nın oyuncu görev değişikliklerinin pas hatalarında etkisi vardı.

Pinto - Valdes'in yerine kaleci görevine
Pique - merkez savunmanın sağından soluna
Adriano - Abidal'ın yokluğunda sol bek görevine
Javier - Puyol'un yokluğunda merkez savunmanın sağına

şeklindeydi farklılıklar ve ilk yarı Pep, Villa ve Pedro'nun yerleriyle oynadı, her ikisi de etkisiz kalıyor sebebinden.

Madrid, oyun merkezde, yani Barça'nın en güçlü olduğu bölgede oynansın ve rakibi orada durdurayım isteğindeydi, Barça'ysa oyunu bir türlü kanatlara doğru genişletemiyordu.

Pedro sakatlıktan yeni dönmüş, varlığıyla yokluğu belirsiz ve Villa 10 maçtır gol atamayan bir seviyedeydi. Ve en çarpıcı olanı Xavi'nin ilk yarı inanılmaz kötü bir performans sunmasıydı.

Yine Pique topla çıkışlarını soldan yaptığı için, pas ve çalım tercihlerinde yanılgıya düştü.

Bu faktörlerin ve direncin getirdiği havanın katkısıyla Madrid olağanüstü başarılı bir ilk yarı çıkardı Barça karşısında. Hiddink'in Chelsea'sini taklit ediyorlardı aslında.

Futbol içi unsurların bir kısmıydı bunlar, peki ya futbol dışı olanlar?

Villa çok top kaybı yaptı, özellikle adam eksiltmeyi düşündüğünde. Ancak Arbeloa ve Ramos'un insanlıktan çıkan hareketleri de görmezden gelindi. Karnına yumruk atmaktan tutun da, bileğine basıp sakatlanan oyuncuyu ayağa kaldırma girişimine kadar çirkinleştiler.

Messi'ye özel hazırlanmışlardı elbette. Faulle karışık yere düşerken tekme savurmalar, vücud ile vurmalar, Pepe, Carvalho bu işleri çok iyi biliyorlardı.

Sertlik, kontratak engelleyen fauller, bir olay olduğunda sürekli kavga çıkartmak isteyen, rakibine müdahale ve temas eden eller, golden sonra oyunu müthiş soğutma çabaları da görülmeliydi.

Maçtan önce sahanın sulanmasını istemediler, federasyon en azından çimlerin kesilmesine olanak tanıdı ancak Camp Nou'dan uzunlardı bu haliyle de.

Subjektif bir tespittir, yanlış olabilir, federasyon ve hakem tarafından kollanan, hak gasp eden takımların taraftarları, bu tür tarafsız saha final maçlarında ana kameranın karşısında konuşlanırlar. Dünyanın onları çoklarmış gibi algılamaları istenir. Dün gece de karşı tribün Madrid'e verilmişti, 2005 Türkiye Kupası Finali'nde Fenerbahçe'ye verildiği gibi.

Golden sonra Katalanlara yapılan hareketler görüldü, futbolla uzak yakın ilgisi olmayan. Sahada zaten psikolojik harb taktikleri yürütülüyordu. Koridor tartışmaları da cabası.

İlk yarı o kadar çok efor sarf etti ki Madrid önde baskı yapmaktan, ikinci yarı daha hareketli oynayan Xavi ve Iniesta'yı durduramaz oldular. Özellikle Iniesta'nın topla ilerlemelerine çok ihtiyacı vardı Barça'nın, kilidi açmak için. Xavi de kendini buldu ve top alıp vermeleri artırdı, Messi de onlara dahil olup kat etmelerini artırdı. Takım klasik pozisyonlarını bulmaya başladı ancak Casillas'ı geçemedi sadece. Topla oynama, etkili alanda paslaşma ve son ara pasını atma konusunda gerçek verimlerini yakaladılar, kusursuza yakındı ikinci yarı.

Bu süre zarfında Pedro'nun da kendini bulmaya başladığı gözlemlendi, diğer maçlar için önemli. Alves bir türlü istenen seviyeye çıkamıyor Marcelo karşısında. Bu arada Adriano da sakatlandı ve Madrid maçlarında yok, Ronaldo'nun hızına reaksiyon verebiliyordu, Maxwell sıkıntı yaratacaktır.

Kral'ın kupası kaybedildi ama hala önümüzde ŞL var, asıl hedef ligden sonra. Mourinho odağı başka yöne çevirmeyi o kadar iyi başarıyor ki, ligi nerdeyse kaybedip kupayı kazanmasına karşın daha büyük iş başarmış muamalesi görüyor. Üstelik de ilk maç 5 - 0 idi.

Ahlaklı, onurlu, sadece futbol düşünen, teknik taktik, stratejik olmaktan ziyade çocukluğundan beri öğretileni oynayan, amatör ruh taşıyan, bizim mahallenin çocukları Barça oyuncuları teşekkürler. Karakter koyun ortaya ama kazanmayın, mühim değil!

2 maç daha var, hiçbir şey bitmedi, her şey şimdi başlıyor.

21 Nisan 2011

A. Eren Loğoğlu

5 yorum:

Akkavak dedi ki...

Hocam o zavallı Madrid'lilere fazla kafayı takmayın her yerde bolca mevcutlar zaten.Size laf söyleme cesaretini kendi seviyesizliklerinden alıyorlar.

Şu maçlarda görüldü ki bu adamlarda mide yok kazanmak için her türlü pis işi kendilerine mübah görüyorlar.

Onlara sormak lazım şamarlar sizin "satın aldığınız" onlarca milyon euroluk adamlarınıza ardı ardına inince siz nerdeydiniz.

Adsız dedi ki...

desteklediğim takımın maçları o kadar sıkıcı geçsin ki insanlar izlemesin.
fifa "en sıkıcı oynayan takım" ödülü versin.

önemli olan kupalardır. kazandığım sürece çok mutlu olurum. harika oynayıp kaybetmek daha da acıdır.

bu acıyı da ancak "yenilsen de güzel oynadın" edebiyatı ile örtmek ister kaybedenler..

Oypa13 dedi ki...

Karşı tribünün Madrid'e verildiği söylemin tamamen mesnetsiz.Kameranın karşısında ki tribün her 2 takım taraftarları tarafından doluydu evet Madridliler sayıca daha fazlaydı ama bunun kollanmakla bir alakası yok ve aynı zamanda kabul etmek gerekir ki Madrid taraftarı kupayı fazlasıyla haketti.Böyle taraftara şapka çıkarılır.

Adsız dedi ki...

Sistemin makyavelist evlatları sarmış dört bir yanı. Kendileri gibi olmayanları gördükçe kuduruyorlar her zaman ki gibi. Onları kafaya takmaya değmez. Bir kral kupası için değil, dünyanın tüm kupaları pahasına onlar gibi olmak istemeyeceğimizi idrak edemiyorlar. Bir Kral kupasıyla şahlandılar, 5 güne yine kaybolacaklar.

Ha yenilirmiyiz, kupalar kaçar mı? Belkide böylesi daha iyi olur. Sizin bize yakın olmanızın acısı, sizi yenerek alınan kupaların hazzını aşmaya başladı bence...

M.Cagdas dedi ki...

O degil de tarihin belki de en basarilisi, sayisiz sampiyonlar ligi kupasi kazanmis, kupaya kupa demeyen Madrid'in bir kral kupasi icin bu kadar sevinmesi, dunya kupasi kazanmis gibi tur atmalar falan her seyi anlatiyor sanirim. Eminim gecen sene kral kupasini kim kazandi diye sorsak cogu futbolsever hatirlamaz.

Not: Eski Real sempatizani, yeni "cakma katalan". :)