06 Şubat 2011

N'oldu Torres?



Premier Lig tarihi bir hafta sonu yaşadı.

7 maç sonunda atılan gol sayısı 38 sayısına ulaşınca, kalan 3 maç ile ilgili beklentiler yükselmişti ancak karşılanmadı.

Stoke City 3 Sunderland 2

Asamoah Gyan ilk defa 11. hafta 90 dakika oynayabilmişti, sürekliliğiyse son 4 hafta yakalayabildi. 8 gol 4 asist ile muazzam bir hedef santrfor performansı sergiliyor.

Maçın kahramanlığını Gyan'dan çalan adam, panzeri andıran bir Almandı, Robert Huth. Delap'ın taç atışları, Etheringhton ve Pennant'ın duran toplarıyla büyük üstünlük kurdular havadan ve üç gol de bu şekilde gelişti. Carew, Jones, Shawcross gibi hava topu hakimiyeti yüksek isimlerden oluşan bir kadro olunca bu stratejinin kaçınılmaz olduğu bir gerçek.

Sunderland'in 2 defa öne geçip, mağlubiyet golünü 90 + süre içersinde yediğini de hatırlatalım.

Newcastle 4 Arsenal 4

25 dakikada 0 - 4 gibi bir eziyete dönüşmüştü evsahibi için maç. Arsenal'in Fabregas, Walcott, Arshavin, Van Persie gibi çok etkili gol ayakları var ve arkaya atılan her ara topunun tehlike olma şansı doğuyor haliyle.

Diaby'nin Barton'la mücadelesinden sonra meydana gelen olaylar sonrası çıkan kırmızı kart haksızdı ve maçın seyrini değiştirdi. Barton nerdeyse Diaby'nin bacağını kırıyordu. Kaderiyle oynanan maç, birilerini mahçup etmemek adına Barton'un eline kalemi de veriyordu senaryoyu yazması için.

Son 25 dakikada 4 - 4 oldu maç, geri dönüş kavramının tezahürüydü.

Tottenham 2 Bolton 1

Sezonun en iyi bireysel performanslarından biri Van Der Vaart'a ait. Maça da müthiş bir penaltı golüyle başladı, çatala takarak. Çok kısa bir süre sonra yine penaltı oldu ve topun başına VDV geldi, topu aynı yere, örümcek ağlarını alacak şekilde astı ancak hakem, atışı geçerli saymadı. VDV'nin penaltı kullanma şekli zor ve her oyuncunun başarabileceği türden bir vuruş değil, bazı aklını kullanan oyuncular kaleciyi yatırıp atıyorlar penaltıyı, Tevez, Messi gibi, VDV farklı bu anlamda, çok estetik. Atış tekrarlandı ve dışarı vurdu VDV ama yine köşe koordinatlarında gitti top.

Galibiyet golünü 90. dakikada Kranjcar attı Tottenham adına, Şampiyonlar Ligi iddiasından dolayı önemliydi.

Hafta penaltılarla doluydu, bu ayrıntıyı da atlamayalım. Hakemler -doğru ya da yanlış- sürekli cezaya hükmettiler alan içersinde.

Everton 5 Blackpool 3

Deplasman takımı 3 - 2 öne geçmesine karşın sonucu koruyamadı. Devre arasında sanrtfor takviyesi konusunda spekülasyonlara, Louis Saha'ya güveniyorum diyerek mesaj veren David Moyes, birkaç haftadır bu hamlesinin karşılığını alıyor. Saha 4 gol ile yıldızlaştı. Arteta hala eski formunu bulmuş değil, Cahill yeni döndü, Everton toparlanma sürecine girebilir, buna da ihtiyaçları var.

Sezon başından bu yana yakından takip ettiğim Charlie Adam da gollerine devam ediyor, Liverpool'a gitmesi an meselesiydi, sezon sonunu bekleyecek gibi İskoç ve eski model 10 numara.

Wigan 4 Blackburn 3

Blackburn Rovers düşününü durduramıyor. Yağmurlu bir havada ve aşırı bozulmuş bir zeminde oynandı maç. Wigan, Mc Carthy ve Watson gibi oyuncularıyla yeniden yapılanma sürecine girmiş gibi, onların yanında N'Zogbia ve Rodallega gibi isimler de var. Blackburn, Santa Cruz'u bekleyecek, Formica da oynatılmadı.

Aston Villa 2 Fulham 2

Darren Bent transferiyle tekrardan bir ivme yakaladı villa. Geçtiğimiz sezonun en flaş ekiplerinden biriydiler, çok zor gol yiyen ve evinde iyi oynayan. Milner'in gidişiyle her şey yerle yeksan oldu. Tekrar toparlanıyorlar, gerçekten potansiyeli yüksek oyuncuları var, Ashley Young, Downing, Agbonlahor gibi. Makoun da transfer edildi.

Hodgson sonrası Fulham biraz düşüş yaşasa da, sistem takımı olmasının avantajlarını koruyor. Değişen çok bir şey yok, Dempsey liderliğinde varlıklarını sürdürüyorlar. Salcido, Dembele, şimdi de Gudjohnsen takviyeleri aslında olumlu katkı yapmalıydı, beklenenin altında kaldılar.

Maça gelince, beraberliği Dempsey kurtardı.

Manchester City 3 WBA 0

Bazen Teknik Direktörleri anlamak gerçekten güçleşiyor. İyi giden bir yapıyla, daha iyisini yaratma adına oynamak, genelde sağlıklı sonuçlar vermiyor.

City'nin en etkili oyuncusu Carlos Tevez, bölgesi ya da görevi merkez santrfor, işini iyi de yapıyor, sistemi işletiyor, üzerine yapı kurulabiliyor. Mancini'yse bununla yetinmek istemeyip Dzeko alınırsa şampiyon oluruz diyor ve Edin Dzeko transfer ediliyor. Aynı hatayı Ancelotti de Torres konusunda yaptı, ona da geleceğim birazdan.

Dzeko & Tevez yan yana formasyonu ciddi zaaflar doğuruyor, Wolves ve Aston Villa maçları bunu açıkça gösterdi. Üstelik Dzeko'yu uçta oynatma uğruna -orta saha özellikleri olmadığından başka şansı da yok- Tevez'i en verimli olduğu yerden daha geriye çekmek durumunda kalıyorsunuz. Yanlış üstüne yanlış. Dünyada top class futbol oynanan takımların büyük bir çoğunluğu tek santrfor oynayıp kenarlarında ve arkasında forvet ve orta saha özellikleri bütünleşik oyuncular kullanıyorlar, Mancini, Premier Ligde oynayan bir takım için bunu görmezden gelemez, diğer türlü hüsrana uğrayacaktır.

Dzeko'suz başlayan Tevez hat trick yaptı ve birkaç haftadır Dzeko kaynaklı kaçırdığı gollerin acısını çıkardı. 3 golün ikisi penaltıdandı.

Wolves 2 Manchester United 1

Ligin dibine demir atan takım, yenilmezlik ünvanıyla gelen Fergie'yi boynu bükük gönderdi şehrine.

West Ham 0 Birmingham 1

Joe Hart'ı mükemmel alan savunmalarının arkasında bir yıl pişirip City'ye armağan eden Birmingham, kalecisini kaybetse de savunma stratejisini koruyor. Ridgewell & R Johnson ikilisi geçilmez bir duvar gibi, Fulham'ın Hangeland & Hughes ikilisini andırıyorlar.

Chelsea 0 Liverpool 1

Yazının başlığına geldi sıra. Armayı öpmedim, futbolda romantizme yer yok, para kazandırdım gibi söylemleri, en az transferi kadar konuşuldu Torres'in. Kupa kazanmak için ayrıldım dedi ama kazanmak için geldiği yer de kaybetmek üzre şampiyonluğu, belki de sorun kendisindedir çünkü Liverpool 2005'te CL'yi aldı, oysa Chelsea'nin sadece lokal başarıları var.

Xabi Alonso ve Mascherano'yu bırakmak hedeflerden uzaklaşmak anlamı taşır, ayrılma sebeplerinden bu kısma katılıyorum. Ancak bir Liverpool efsanesi olan Kenny Dalglish gelmişken bir süre daha bekleyebilirdi kanımca.

Rasyonel sebeplerin dışında futbolda romantizm var, yaşamda olduğu gibi. O yüzden kırmızılar kazandı Londra'da, sırf sen mavilere büründün diye.

Gelelim Ancelotti'nin Torres tercihine. Onlar City gibi değiller, bir şeyler iyi gitmiyor ve çıkar yol arıyorlar ancak takımınızda Drogba varken Torres ne alaka?

Tevez & Dzeko olayından hiçbir farkı yok. 2 merkez santfor ile çıktı bugün sahaya ve Anelka'yı sürdü yanlarında, anlaşılır değil. Drogba'nın yaşlanmasına istinaden bir transferse Torres meselesi anlam kazanabilir. Ancak böyle düşününce de zamanlama yanlış geliyor, sezon sonunda da olabilirdi bu iş.

Torres ve Anelka'yı kenarlara atarak onların etkenliğini öldürüyor Ancelotti. Bunun yanı sıra Malouda, Kalou gibi isimleri de kullanamıyor hücum ve savunma yönünden. Bütün yük Essien & Lampard ikilisine kalıyor.

Bu düzene 45 dakika dayanabildiler zaten. 58 milyon Euro verip Torres'i alacaklarına bambaşka alternatifler düşünebilirlerdi.

6 Şubat 2011

A. Eren Loğoğlu

1 yorum:

nusret dedi ki...

Chelsea,25 maç sonunda 44 puanda.

Liverpool,26 maç sonunda 38 puanda.

38.maçlar sonundaki puan durumlarını da bekleyelim.Torres de beklesin!