Onbir Pinto, Alves, Pique, Busquets, Abidal, Xavi, Mascherano, Iniesta, Pedro, Messi, Villa şeklindeydi.
Olağan beklenti:
Kupa maçlarının etkisiyle Bilbao'ya tek golü atan ve bölgesini çok verimli kullanan Abidal yine sol bek olarak görev alacaktı. Puyol'un da yokluğunda merkez savunmayı Sergio'ya emanet edip önde Mascherano tercihinde bulunacaktı Pep, asıl bölgesi stoper olan Milito'yu düşünmeyerek. Farklı bölgede oynayan oyuncu sayısını bire düşürmek varken ikiye çıkarmak riskli olabilirdi.
Olağanüstü beklenilmedik:
Zaragoza ve Rubin maçlarına benzer bir yapı vardı sahada, üçlü savunmaya benzeyen;
http://erenlogoglu.blogspot.com/2010/12/barca-rubin-uclu-savunma-pas-says.html
http://erenlogoglu.blogspot.com/2010/10/3-3-3-1.html
Benzeyen deme sebebim, Guardiola'nın deneysel girişimleriydi. Muhtemelen bu maça özel bir stratejiydi, Pep'i B planı olmamakla suçlayanlar yine yanıldılar. Barça'yı durdurabilen takımlara karşı özel taktikler üretildi aslında, dün gece başarılı olmasa da bunlardan biri.
Kritik uzuv Sergio'ydu. Barça altyapısından yetişen bu adam, her türlü görevi başarıyla yerine getirebileceğine inanan teknik adamıyla üç kimlik olarak sahadaydı, stoper, sol bek ve ön süpürücü, inanılmaz değil mi!
Barça'nın taktiksel becerisi, biraz da oyuncularının yüksek futbol aklı ve bunu uygulamaya koyabilmelerinde yatıyor.
Pique & Abidal ikili savunma gibi oynarken, Sergio, önceki örneklemelerde olduğu gibi üçüncü stoper gibi aralarına girdi, bunu yaparken zaman zaman sol bek gibi arka bölgeyi de kapatmaya çalıştı, çünkü Abidal merkezde tercih edilip sol bek için birisi sürülmemişti sahaya. Ayrıca Bilbao'nun geride 4 - 4 kalan yapısı gereği, Sergio, topla ya topsuz sürekli ve özellikle oyunun sol kısmından hücumlara katıldı, derinlemesine toplar attı.
Pique ve Abidal'ın önünde Xavi, Masch, Iniesta, kenarlarda Alves, Pedro, bu bloğa paralel olarak merkezde Messi ve en uçta da David Villa oynadı. Çok enteresan ve bu maçın önemini, zorluğunu anlatan tercihlerdi. Guardiola, 2 beraberlik alabildiği ve 164 dakika gol atamadığı bir takıma karşı deneysel işlere girişmek zorunda hissetti, 3 - 3 - 3 - 1 yeterli görülebilirdi, o daha da ileri götürdü, çift görevli oyuncularla benim de konumlandırmakta büyük zorluk çektiğim -maçı tekrar izlemem gerekecek- bir formasyon oynattı 65 dakika boyunca.
4 - 3 - 3 - 0 ya da 4 - 3 - 3 formasyonlarının seçilmemesi oyunun akışkanlığını da olumsuz etkiledi Barça açısından. Kırılması zaten zor olan Bilbao direnişi, Barça'nın yerleşim karmaşıklığından da yararlandı.
Pep'in amacı belliydi, daha çok oyuncuyla hücum etmek ve boşluk bulma şansını artırmak ancak takımın ritmini bozacağını tahmin edememişti. Topa sahip olma yine de değişmedi, yüzde 70'in üzerindeydi.
Gol erken geldi ama son 3 maçtır süregelen 2. golü bulamama hastalığı nüksetti bu sefer de. Topuk pasları gibi ceza sahası içersinde oyun daha 1 - 0 iken fanteziye kaçan hareketler maçın beraberliğe taşınacağının işareti gibiydi.
Barça 65 dakika boyunca çok pozisyon üretemedi, kalesinde de iki net pozisyon gördü. İkinci devrenin başında gelen penaltı golüyle gerilim iyice arttı. Guardiola kenarda, inanılmaz endişeli ve kendine güvensiz duruyordu. Aşırı tepkiler veriyordu her pozisyona. Ama tüm bu gözlemlere karşın müthiş bir soğukkanlılıkla hücuma oyuncu değil, savunmaya, sol bek bölgesine Maxwell'i alıp, temel formasyonuna, 4 - 3 - 3'e dönme kararını verdi ve maçı orda kazandı.
Maçın iyi olmayan -pasın şiddetini ayarlayamama ve pas açısı yaratamama sorunu- isimlerinden Mascherano oyunda çıktı bu hamle sonrası. Maxwell sol bek, Sergio ön süpürücü görevlerini aldılar hemen.
Yılmayan, akın akın gelen bir Barça sahnedeydi, çok sürmedi, tehlikeli pozisyonlar ve gol de geldi. Daha önce de belirtiğim gibi Barça'yı kilitleme kerameti tercümanda değildi, bu direnişi Bilbao üç maç üst üste sergiledi, boşlukları kapatmak için 4 - 4, 5 - 4 dizilimiyle ceza sahası ve hemen 5 metre önünde konumlanmak ve sürekli kaçan oyuncuları takip etmek yeterliydi. Biraz da fiziksel avantajları olan oyunculardan kuruluysanız -Essien, Lampard, Ballack, Mikel, Malouda yan yana oynatılmıştı- ve faul yaparak oynarsanız Barça'yı durdurabilirsiniz, sihir falan değil formül belli, futbolu çirkinleştirmek zorundalar ya da Arsenal gibi onurlu oynayıp, biraz da şansına güvenmek. Zaten bunu sadece Arsenal başarabilirdi, Barça'nın karbon kopyası.
Aslolan Barça gibi teorik futbolun eriştiği son noktayı oynayabilmek, yanına bile yaklaşamıyorsunuz, yıllar harcamanız gerekir, yapamazsınız, bu yüzden tercümanı özel kılan Barça'nın ta kendisi!
Messi'nin bu golle üstündeki hafif durgunluğu attığını zannediyorum, bu gece iyiydi geride kalan iki maça göre, özellikle de Bilbao karşısında zorlandığı düşünülünce.
Küçük bir gözlemimi de paylaşayım, Barça'nın gol sevinçlerinde, birbiriyle kucaklaşan ilk oyuncular arasında Xavi & Iniesta yoksa Barça o maç zorlanıyor / zorlanmış anlamı çıkarılabilir. Rasyonel bakış açısıyla gole uzak kaldıklarını ve bir Barcelona golü atılmadığını da gösterebilir bu durum.
Uğursuz -lafın gelişi, Barça üç ay mutlaka düşüş yaşıyor, Eylül, Şubat, Mayıs, son ay da şampiyonluk kesinleşince kaybedilen puanlar aslında- Şubat ayı bitiyor, sadece Mallorca maçı var, fark 5. Hevesleri kursaklarında kaldı, haftaya 8'e çıkarma zamanı, çok önemli! Önce Mallorca'yı düşünmek gerek, ardından asıl filmin kopacağı Valencia deplasmanı ve Camp Nou'da Arsenal.
Güzel oyun kazandı, onlar güzel oyun kazansın diye kaybetmemeyi sürdürecekler. Onların kaybetmesi futbolun adalet kavramını zedeler, temelinden sarsar, buna müsaade etmeyecekler.
21 Şubat 2011
A. Eren Loğoğlu
Galatasaray:3-2:Samsunspor
-
Koreografi konusunda Galatasaray taraftarının eline su dökecek yok da, 10
Kasım günü deplasmana gelen ve armasında Atatürk olan Samsunsporlu
taraftarl...
2 gün önce
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder