20 Şubat 2011

Arena Aslanı



Sezon sonuna kadar iki amaç oluştu artık. Biri Türkiye Kupası'nda Final ve diğeri de Arena'da kalan maçların tamamını kazanmak, en azından kaybetmemek.

İlki için önce ligin en formda takımı Gaziantepspor ve tıpkı bizim gibi lig hedefi nerdeyse kalmayan galaksi Beşiktaş geçilmek zorunda.

Diğeri içinse takımları saymaya gerek yok, iç saha serisi gerekiyor ve 3'te 3 yapıldı şimdiden. Bu durumun önemi, önümüzdeki sezon için psikolojik üstünlük elde etmekte yatıyor, evinde kaybetmeyen takım gibi tanımlamaları medya seviyor ve oyunculara da yansıyor haliyle.

Galatasaray'ın deplasmanda 2 hafta üst üste kazanacak becerisi yok daha, o yüzden bu kısma girmiyorum.

Maça dönecek olursak, Hagi'nin yanlışlar da içerse oyuncuları değiştirmeden aynı formasyonu oynatmaya çalışmasını önemsiyorum, bir planı olduğunu gösteriyor, kararsız değil.

4 - 1 - 4 - 1 devam ediyor.

Zapata'nın önünde Serkan, Cana, Servet, Çağlar, savunmanın önünde savunma merkezi Lucas, bu beşlinin önünde hareketli bir dörtlü -iki savunma yönlü iki hücum- Kazım, Sabri, Culio, Stancu ve en uçta da hücumun merkezi Baros.

Lucas & Cana farklılığı sürüyor ve bu maç çok katkısı görülmedi, aksine 85. dakikada Cana'nın önde kalmasının etkisiyle ve Zapata'nın da gereksiz çıkışıyla maç beraberliğe gelebilirdi.

İlk yarıyla ikinci yarı arasındaki farkın bekler kaynaklı olduğunu düşünmekteyim. Hagi'nin ana hücum planı -bana biraz çağ dışı gelse de- kenarlardan orta ya da pas yoluyla ceza sahasına oyuncu kaçırmak, keza gol de böyle meydana geldi. Çağ dışı deme sebebim çok fazla orta yapılıyor olması, Hagi'nin bunu istediğini sanmıyorum ama özellikle yerli oyuncular kapasiteleri gereği topu kaptırmaktansa orta yapmayı ve topun kendilerinden çıkmasını tercih ediyorlar.

İlk yarı takım dört stoper, iki sağ bek ile oynuyor gibiydi. Çağlar, kademelerde başarılıydı ancak hücuma hiç katılmadı ve ayağına gelen toplarda pas yerine diyagonal oynamayı ya da uzaklaştırmayı düşündü, çok başarı sağlayamadı, belki de kendini gösterme çabasıdır. Hakan Balta'nın arkasına sürekli adam kaçırmasından etkilenip çokça ileriye çıkıp dikkat çekmek istememiş de olabilir, oyuncuların böyle kurnazlıklar aklına gelebilir. İkinci yarı hücuma katıldı ve Hagi, devreden sonra talimatlarım uygulandı dedi, buraya yoruyorum o söylemini.

Çağlar'ın hücuma katılması, arkasındaki boşlukların Mendy'le doldurulmasına ve tehlikeli pozisyonlar yememize de sebep oldu. Burda sorun sadece sol bek kaynaklı değil, sol stoperin kayarak orayı kapatması gerekiyor.

Servet'in bir diğer sorunu da, oyun kurulurken top kendisinde kaldığında, büyük bir yüzdeyle yanlış pas tercihinde bulunması. Sırtı dönük oyunculara pas verip, hem onların topu kaptırmasına sebep oluyor, hem de oyuncuların sakatlanma riskini artırıyor. Baros'a her top attığında, yüreğim ağzıma geliyor çünkü arkadaşı çok dengesiz bir pozisyondayken pas veriyor Servet. Bu da futbol aklıyla ilgili.

Serkan, ikinci yarıya iyi başladı, bindirmeleri çok yerindeydi ancak iki sağ bek ve sığ kalan hücum varyantlarından dolayı bence doğru olan yapıldı ve Yekta oyuna girdi, Sabri sağa kaydırıldı.

Culio sürekliliğini devam ettiriyor, Stancu da öyle. Kazım da hatta. Hagi'nin transfer başarısı denebilir buna. Zapata'nın geçici olduğunu umuyorum.

Çağlar orda oynamaya devam edecektir ancak çok umutlu değilim ondan da, Serkan gibi.

Baros eski fiziksel gücünü yakalayamamanın etkisini yaşıyor, topu alıp götüremiyor kontrataklarda, çok doğal. Zamanla daha iyi olacaktır.

Takımın fiziksel gücü gayet iyi durumda, beceri eksikliği göze çarpıyor, özellikle hücum planları olarak. Bu arada Stancu'nun duran top özelliğini de es geçmeyelim, denemeye devam etmeli.

Ayrıca bir konu çok dikkatimi çekti, paylaşayım. Maçın 15. dakikasıydı ve Cana, Lucas, Culio oyun durduğundan bir araya gelip taktiksel bir şeyler konuştular, el işaretleriyle. Sabri yanlarından geçmesine karşın dönüp bakmaya bile tenezzül etmedi, başı öne eğik idi. Bu da oyuncunun, oyun içersindeki değişimlerden ne kadar uzak kaldığının göstergesi ve tartışan üç oyuncunun tahmin edilebilecek isimler olması, Galatasaray'ın futbol aklına dair nasıl bir kısıtlanma getirildiğini anlatıyor. Bu sayıyı artırmalıyız, Yekta'yla, Arda'yla ve sezon sonunda yeni isimlerle.

***

Madrid farkı 2'ye indirdi, baskı bizim üzerimizde. Çok önemli maçlardan ilki belki de, 5 puanlık fark korunmak zorunda, 2 hafta üst üste deplasmana gidecek Barça. Ve rakip Bilbao, Barça'yı çok iyi durduran alan savunmasını -otobüs- uygulayan takımlardan sadece biri, belki de en iyilerinden.

http://erenlogoglu.blogspot.com/2010/12/hayr-mac-federer-vs-nadal-bilbao.html

http://erenlogoglu.blogspot.com/2011/01/bask-diyarndan-turu-kapp-gelmek.html

Ekleme: Erdem, yorumun yanlışlıkla silindi, tekrar ekler misin?

20 Şubat 2011

A. Eren Loğoğlu

Hiç yorum yok: