25 Ağustos 2010

Gamper Anısına...



Camp Nou'da konuk Ronaldinho'nun AC Milan'ıydı, turnuva için. Barça sahaya;

Pinto, Adriano, Puyol, Milito, Abidal, Jonathan, Maxwell, Iniesta, Jeffren, Villa, Ibra

şeklinde çıkıyordu. Adriano, sezon boyu sık sık deneneceği sağ bek bölgesinde, Jonathan Dos Santos dörtlü savunmanın hemen önünde, Maxwell orta saha üçlüsünün sol içinde, Jeffren sağ forvet, Villa sol forvet ve Ibra santrfor olarak görev dağılımı yapılıyordu.

Adriano, her iki bek bölgesinde de oynayabilen, her iki ayağını kullanabilen, hızlı ve tipik bir Brezilyalı kenar oyuncusu. En önemli ve katkı sağlayacağı özelliğiyse çok iyi orta kesmesi yerden ve havadan. İlk yarı Ibra, Cruyff'un 74'te Real Madrid'i Santiago Bernabeu'de 5 - 0 yendikleri maçta attığı golün benzerini ağlara gönderdi ve golün pasını Adriano vermişti ancak ofsayt sebebiyle geçerlilik kazanmadı fantastik Ibra vuruşu.

Ibrahimovic'de gelişme var ilk zamanlarına göre. Topu ayağında tutmuyor, sürekli pas arıyor, kısa, yerden ve sert paslarla oynuyor, kanada açılıyor Villa'yla değişmeli olarak. Eğer kalırsa bu sezon çok fayda sağlayacak gibi.

Villa sol forvette de, merkezde de çok başarılı bir isim. Bir kere seri, Eto'o gibi ve bu uyum anlamına geliyor Barça için. Hızlı pas yapıyor ve arkaya sarkmayı düşünüyor. Çok fazla kanada hapsolmazsa -ki o zaman da pozisyon hazırlıyor- 30 golün üzerinde sezonu bitirecektir.

Jonathan, ikinci yarı oyuna giren Thiago, merkez savunmacı Fontas müthiş potansiyeli olan isimler, her hareketleriyle belli ediyorlar kendilerini. Tek şüphem Jeffren'den. Çok seri bir oyuncu olmasına karşın ayakları birbirine dolaşabiliyor.

Maxwell takımın her yerde oynayabilen adamı. Bugün de orta sahadaydı ve hiç sırıtmadı. Ibra transferindeki zarar açığını da kapatıyor şüphesiz, en az 15 milyon Euro'dan başlar bonservisi.

60. dakikadan sonra Sergio, Pique, Messi, Bojan, Keita gibi isimlerle oyuna ciddi bir ağırlık koysa da Barça, veteran Inzaghi'nin Japon anime filminden çıkmış gibi duran vuruşuna engel olamadı, kalan sürede oyunu ceza sahasına yıksa da kaleci Roma'yı bir türlü geçemediler ve penaltılar sonucu kupaya erişebildiler.

Maçtan enstantanelere dönecek olursak, Cruyff'u yine göremedim stadda. FC Barcelona eş başkanları Rosell ve Laporta aynı sıradan izliyordu maçı. Ronaldinho'yu, Rumba de Barcelona'yı, Katalanların tarihinin en güzel günlerini başlatan adamı, çıldırasıya alkışladı taraftarlar.

Guardiola'nın Sevilla ve bu maç için iki ayrı 11 kurması ve bunu yaparken müthiş bir denge gözetmesi, kadrosunun ne denli iyi tanıdığının bir yansımasıydı. Sevilla maçına;

Valdes, Alves, Pique, Abidal, Maxwell, Sergio, Xavi, Keita, Pedro, Bojan, Messi ile çıkmışlardı. Bugün 9 oyuncu sahada değildi ve hiçbir farklılık yoktu güzel oyun adına. Barça DNA'sını taşımak bu olsa gerek, takıma uyum sağlayan her oyuncu kademe atlıyor, takıma da kademe atlatıyor, Wenger'in Arsenal'i gibi. Başka bir takımda göze batacak bir oyuncu, Barça'da özel biri oluveriyor, sistemin etkisiyle.

Javier Mascherano'ya da değinelim, yanından geçmeyin, çok yanlış bir tercih olur kanaatindeyim.

25 Ağustos 2010

A. Eren Loğoğlu

Hiç yorum yok: