Nerdeyse 20 saat geçti maçın üzerinden. Herhangi bir satır yazabilmiş değilim, içimden de gelmiyor açıkçası. Bu hissizlik, net ortamının ruh halinin sözcüklere nasıl yansıdığını görmek açısından bir fırsat oldu. Genel kanı FDD'nin varlığı üzerine.
http://erenlogoglu.blogspot.com/2009/05/futbolcuya-dayal-duzen.html
Bu tartışma yaklaşık 15 ay kadar önce başlamıştı bir yazıyla. Skibbe'nin görevden alınıp, Bülent Korkmaz'ın göreve getirilmesiyle, zihinlerde canlandırılan ve birleştirilen bazı düşünce parçaları somutlaşıveriyordu, flu halden belirgin bir çehreye kavuşuyordu.
Düzen çok tartışıldı, iyi ve kötü yanlarından bahsedildi, Galatasaray'ın içine işlediğinden ve söküp atmanın çok zor olduğundan, tekrardan derinlemesine bir düzen tahlili yapmayacağım.
Tartışmayı yarıda bıraktıran, bir gelecek projesi görüntüsüyle takımın başına getirilen Frank Rijkaard'ın bizzat kendisiydi. Bıçak gibi kesildi konuya dair mülahazalar. Devrim bekleniyordu, halının altına süpürüldü FDD mevzusu. Rijkaard geliyordu, futbolcular yeniçeri ocağını ona karşı da kullanamazdı ya!
Öyle olmadı. Şimdi FDD v2.0 ile karşı karşıya Galatasaray. Ne yapılabilir, Nolan'ın sinemayı sarsan baş yapıtı Inception gibi rüya içinde rüya görerek değil, sinema salonlarını yıkmasa da bizleri derinden sarsan asıl baş yapıtı Memento gibi kasedi geriye saracağım ve sondan, çözümden başlayıp kısa keseceğim;
3 alternatif sunabilmiştim o zaman.
a) Durumla yüzleşip, FDD'yi sona erdirmek. Rijkaard kimseyi kadro dışı bırakmak gibi bir lüksüm olamaz diyor, çok haklı. Mustafa Sarp, Barış, Ayhan üçlüsüyle oynamak ve takımı geriye hapsetmek, mecburiyetten öte ne olabilir ki, bir ihtimal bana verilen takım bu mesajı. Gelecek sezon için konuşulursa Galatasaray'ın son 20 yılını anlatan FDD olmadan bir Galatasaray kurgulamak, çok sancılı bir süreci de beraberinde getiriyor. Yönetimlerin elini ayağını bağlayan da bu cesareti gösterecek güçlerinin olmayışı, ekonomik konularla çok zaman geçirmek zorunda kalmalarıdır sanırım.
FDD, Alex klanı gibi önce başarı ardından sonsuz bir başarısızlık döngüsü sunabiliyor ve her seferinde zihinleri bulandırıyor, operasyon yapılsın yapılmasın noktasında.
Yapılacabilecek iki şey var, biri sınırsız yabancı kararının çıkması Federasyon tarafından. 5 yerli oyuncu kadroda olduğu sürece bazı oyunculara performansı düşük de olsa ihtiyaç var ve bu onların ayakta kalabilmek adına en önemli kozları şu an.
Diğeriyse Arda'yı yalnızlaştırıp, mevcut düzeni oluşturan pek çok yerli oyuncudan kurtulup yerlerine, nerdeyse 5 aydır bas bas bağırdımız yurtdışında oynayan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı olan oyunculara yönelmek üzerinden geçiyor, başka çare yok. Arda neden var sorusuna gelince, bu kişisel tercihim, Galatasaray'ın endüstriyel futbolun çarklarına çomak sokacak -altyapıdan, top toplayıcı- böyle bir değeri al aşağı etmeden önce onu nasıl kazanacağı üzerine bir değerlendirme yapmasının daha doğru olacağı inancındayım, bu isim FDD'nin başı bile olsa, el uzatılıp düştüğü çukurdan çıkartılmalı Arda, üstü kapatılmamalı toprak örtülerek.
b) FDD'yi kontrol edebilecek bir Teknik Adam getirmek. Düzeni daha önce kullanan, ilkinde çok başarılı olup, ikincisinde hüsran yaşayan, üçüncüsündeyse Milli Takım'da Avrupa 3. lüğü kazanıp, dördüncüsünde tekrar hüzne boğulan sinyor Terim akla gelen ilk isim. Dört farklı evre, bir nevi kısır döngü yaratmış kendisi adına.
Abdullah Avcı, Bülent Korkmaz, Hakan Şükür akla gelen diğer isimler. Ersun Yanal'ın A Milli Takım Teknik Direktörü'yken ipinin yine futbolcular tarafından çekilmesine karşın, bu işleri öğrendiğini ve düzeni olumlu yönde kullanabileceğini düşünüyorum. Ayrıca Yanal -hiç sevmem ama rasyonel olmakta fayda var- kadro mühendisliği açısından çok başarılı bir isim, Trabzonspor şu anki kadrosunu ona borçlu. Rijkaard gelmeden önce, Yanal takımı kurmuş olsaydı, Rijkaard'ın elinde pasa dayalı futbol oynatabileceği bir takım olabilirdi belki.
c) Yönetimlerin her zaman tercih ettiği geçici çözüm, kararsızlık hali. Olaylarına akışına bırakılması ve saha içi unsurların etken olmasını beklemek. Bence en kötü tercih de bu olur, Rijkaard öncesi yapıldığı gibi, gelinen nokta ortada ve tren bu sezon da kaçtı gibime geliyor.
A seçeneğinden yanayım. Ancak B seçeneğinin Galatasaray'a ve konjoktöre daha uygun olduğunu söyleyenlere de saygıyla bakıyorum. Halk oylamasında Evet diyecek olan sosyalistlere tahammülsüzlük gösterenler gibi olmayalım. Referandumda C seçeneğine yönelmiş olsam da, Galatasaray'ı yönetenlerin artık arada kalıp C seçeneği kolaycılığını seçmemeleri gerekiyor. Rijkaard gibi isimleri harcamadan, adamın istediklerini elden geldiğince yaparak ve ona güvenerek yola devam etme zorunluluğu var. Rijkaard'ın evrilmesini gerektiren konular da olacak, şüphe yok!
Bu coğrafyada futbolun -özellikle Galatasaray'ın- başarı şansı tek bir etkenle belirleniyor, topu nerede kazandığınızla.
Eğer Terim'in 96 - 00 sürecindeki gibi top rakip yarı sahada baskı sonucu kazanılırsa, hücumda çoğalma ve ceza sahasında çok oyuncuyla bulunma şansı da artıyor, başarıya yaklaşılıyor. Keza benzer örnekler 2002 Dünya Kupası ve 2008 Avrupa Şampiyonası'nda da yaşandı.
Tersi durumda, geride bekleyip alan savunması yapan, topun arkasına geçen takımlar, topu sadece kendi yarı sahalarında kazanıp doğru kısa pas, hızlı hücum varyasyonlarını yapabildikleri sürece ayakta kalabiliyorlar. Lucescu'nun marifeti de buydu, topu bir şekilde Sergen'le buluşturup Arif ve Ümit Karan'ın koşu yoluna gönderme mikro planıyla yakaladı başarıyı.
Sorun topun kazanıldığı yerin gol atma şansının yüksek olduğu bölgeden çok geride olması ve kazanılan topun bu bölgeye çabuk bir şekilde erişmesini sağlayacak bir oyuncular topluluğuna sahip olamamaktan kaynaklanıyor. Aynı oyuncu topluluğunun savunma ve hücum arası mesafeyi nasıl ayarlaması ve ne zaman, nerede durması gerektiğini bilmemesi gibi temel altyapı eksiklikleri de bulunuyor.
Rijkaard bunları elbette çözebilir, bunları çözmesi de beklenebilir ancak o zaman Barcelona'nın başındaki adam olmaz, Lucescu ya da Terim benzeri birine dönüşür, belki de her ikisinden aldığı parçaları birleştiren biri olup çıkıverir.
Bizim istediğimiz ne, önce buna karar vermeliyiz!
Bu coğrafyanın futbol genetiğiyle harmanlanan ve böylelikle günü kurtaran ve geleceği yaratamayan bir Rijkaard mı?
Ya da 2008 Avrupa Şampiyonluğu, 2009 kulüpler düzeyinde alabileceği bütün kupalar, 2010 Dünya Kupası kazanan bir geleneğin yaratılmasına bizzat tanıklık etmiş, içersinde yer almış bir Rijkaard mı?
Birincisi için Rijkaard'a gerek yok kanımca, ikincisi için FDD falan tanımadan, koyacaksın önüne sözleşmeyi, savaşmak da istiyor madem!
Hatırlatması ve yeniden harlanan konunun artık yönetenler nezdinde de -iletişim yoluyla bu düşünceler onlara da erişebilir- tartışmaya açılması ve dibi gören takımın Aslantepe'yle birlikte geçeceği yükselişin başlangıcı olmasını umuyorum.
Konudan biraz uzaklaşıp ruh halime dair birkaç yansıma sunuyorum;
Radiohead dinliyorum, gözlerim kapalı, aklımda iki renk, tavsiye ederim boyut değiştirip zor zamanlardan uzaklaşmak adına, başka türlü dağılmıyor kara, elektrik yüklü cellad bulutlar.
Bir kıza sevdalanıp pek çok şey karalamıştım zamanında, Galatasaray'a uyarlıyorum küçük bir pasajını şimdi;
Zor zamanlar, zor ve daha da zorlaşan zamanlar...
Bilinmeyen uzaklara yolculuk var...
Uykusuzluk yatağımda uzanıyor ve ben birbirinden iyi, birbirinden kötü şeyler düşünüyorum sabahlara kadar. Düşüncelerimin birbirinden haberi olup olmadığı konusunda da ciddi şüphelerim var.
Düşlerimle boyanan her duvar solgun, hüzünlü bakıyor şimdi yüzüme ama sen yine de üzülme...
Sen üzüldükçe
gözlerinden yaşlar süzüldükçe, sancıyor sol yanım...
Sana dokunamamam, seni görememem dayanılır şey değil ya, dayanırım. Mesele bu olsa nerede bulsam tanırım.
Kırmızım sarım,
bilinmeyen uzaklarda gülümsemeyi unutmandan korkuyordum ve bu yazıyı bu durumu biraz olsun engelleyebilmek için sunuyorum sana. Artık korkularımın, korkulukların üzerinden korkusuzca atlayıp yüreğime dolmasına, -bu sözcükleri her okuduğunda- izin vermemiş olacağım.
27 Ağustos 2010
A. Eren Loğoğlu
Endüstriyel Koreografi
-
Bursaspor'lu taraftarın Atatürk Stadyumu yıkılmadan önce kale arkasında
"Yeni Linea" için yapmış oldukları koreografi çok konuşulmuştu.
"Endüstriyel F...
17 saat önce
1 yorum:
Yorum Gönder