27 Ağustos 2010

CL Gruplar & Mascherano



Bursa'nın şansı / şanssızlığı konusuna eğilelim, düşebileceği diğer gruplar üzerinden.

Kanımca A, B, F, G, H gruplara daha zor C'ye göre, son torbanın çekilmediği varsayımıyla. C, D ve E nispeten daha kolay gruplar, birinciliğe oynayan en fazla iki takım var, diğerlerindeyse en az iki takım bulunuyor. Bu da Bursa'nın 8 grup içinden 3 şanslı olanaktan birine düştüğünü gösteriyor.

Fikstür çok kötü, bunu belirtmeliyim. Birinci torbadan gelen takımla 3. ve 4. maçları yapmak intihar ve 6 puanlık kayıp gibi duruyor, keza 5. hafta, yani bir üst tur için en önemli hafta Valencia maçı, korku dolu anlar başlıklı yazı olur. İşleri kolay değil, kalan 9 puan ortada kanımca ve üçüncülük şansları var.

D Grubundaysa;

FC Barcelona, Panathinaikos FC, FC Kopenhavn, Rubin Kazan şeklinde bir kura çıktı. 4. torbadan zor bir takım gelmesiyle, grup biraz daha dengelense de, Barça'nın birincilik şansı çok yüksek. Rubin ile de görülecek bir hesap var. Grupta yer alan bütün takımlar liglerini şampiyonlukla sonuçlandırdı, bu yönden de ilginç olacak.

Gelgelelim yeni transfer Javier Mascherano'ya. Barça'nın son dönemde istediği iki oyuncu vardı, biri Cesc, diğeri de Mascherano'ydu, ikincisi gerçekleşti. Özellikle Toure'nin ayrılışından sonra savunma önündeki bölgenin sadece Sergio'ya kalması, koşulması gereken uzun maraton adına endişe vericiydi, bunu giderdiler. Ancak bu süreçte forma şansı bulabilecek Jonathan, Thiago ve Romeu'nun daha az süre alacakları da bir gerçek. Milan maçıyla birlikte Thiago üzerinde oluşan beklenti arttı ve onu merkezde zaman zaman izleyeceğiz, keza Jonathan'ı da. Romeu daha bekleyecek. Rotasyon açısından faydalı gözüken Javier transferi, Sergio'nun ilk 11'deki garanti yerini rahatsız eder mi, zaman gösterecek, ben ihtimal vermiyorum. Pep, Toure'nin bile önüne koydu Sergio'nun sürelerini ki Del Bosque de banko oynattı Sergio'yu Dünya Kupası'nda, adamın bir tılsımı var.

16 M Euro + 6 M Euro para, performansa bağlı olarak verilecek diye konuşuluyor, başarılı bir iş ekonomik anlamda.

Peki Mascherano doğru isim miydi, çok tartışılır. Pep şöyle demiş;

"We needed a player in that position, although we already have Pique and Oriol Romeu, we needed someone who could pay attention to the defensive movements when we attack and that, ideally, has experience. With the arrival of the player, Barca needs are covered.”

Pique'yi de düşünmüş bu bölgede ve Javier'i isterken, takım hücumdayken savunma hareketlenmeleriyle ilgilenecek tecrübeli birisine ihtiyaç vardı şeklinde belirtiyor transfere dair görüşlerini.

Oyuna dahil olmayan ve arkayı toplayan bir ismin gerekliliği üzerinde durmuş, çok ilginç bir yaklaşım, sanırım 1 - 3 kaybedilen Inter maçının yansımaları bunlar. Barça'nın o bölgede daha çok köprü olabilen bir oyuncuyu kullandığı biliniyor oysa.

Toure gitmek istedi yoksa mutlaka tutulurdu hezeyanıyla kendimi avutmak istiyorum.

Önceki bir yazımda;

http://erenlogoglu.blogspot.com/2010/05/7-david-villa-kusursuzluga-dogru.html

Barça'nın kısalan oyuncu boyundan ve bunun duran toplarda tehlike arz edeceğinden bahsetmiştim Cesc ekseninde, Mascherano geldi ve değişen bir şey olmayacak.

Javier'i sahada izleyip karar vermek en doğrusu, verimli olup olamayacağı hakkında.

Gece, Inter'in 6 kupaya uzanamayıp Barça'nın başardığı işin imkansıza yakın olduğunu kanıtlamasıyla sona erdi, bir tutam mutluluk verdi. Camp Nou'da 90 dakika ceza sahasına otobüs park edip, kuralları değiştirecek yoğunlukta -kale atışlarını bile savunmacılar kullandı, kendi yarı sahalarında kazanılan serbest vuruşlarda frikik atar gibi 10 metre gerilmeler- zaman geçirmeye oynayıp, maç sonunda rakibi tebrik etmeden sahaya dalanların, futbolu güzel oynamaktan öte sadece kazanmaya odaklananların, çimleri sulama yoluyla ıslatılarak kutlanması olabilecek en kibar yöntemiydi alkışlamanın.

Açtım banyonun musluklarını, Inter'e ve futbol zihniyetine doğru sıçratıyorum suyu, Mourinho'ya da sıra gelecek, bekleyedursun Madrid kapılarında, az kaldı, La Liga başlasın!

27 Ağustos 2010

A. Eren Loğoğlu

Hiç yorum yok: