21 Ocak 2011

Ne Kadar Rezil Olursak O Kadar İyi!



Başlık Can Yücel'in Sevgi Duvarı şiirinden, Ahmet Kaya'nın besteleyip seslendirdiği.

Ne anlatıyor (Başkan) Adnan Polat, kime, neyi anlatıyor?

- Ben çok partili demokratik sisteme ve hukukun üstünlüğüne inanırım.

Başkan kendisiyle çelişiyor, konuşmasının devamında demokrasilerde protesto etme hakkının olduğundan bahsetmişti. Protesto eden kitle 300 Spartalı, terör örgütü üyesi veya provokatör dahi olsa bu hak elinden alınamaz eğer demokrasi varsa ve demokratik sisteme inanan biri bunu savunur.

- Galatasaraylılığımı kimseyle tartışmam. Bana bunu kimse öğretemez çünkü ben oralardan geldim.

Galatasaraylılığının tartışılmasını istemeyen biri, başkalarının Galatasaraylılığını da tartışmaya açmamalıydı. Hele de Galatasaray'ının açılışına gelen taraftarının.

- Ben Galatasaray'ı her zaman siyasetin üzerinde tutmuşumdur çünkü Galatasaray siyasetin üzerindedir.

Galatasaray siyaset üstü bir kurumsa -ki öyle, 30 milyon sempatizanı var kozmopolit bir yapıda ve cumhuriyetten yaşlı bir spor kulübü, beşyüz yıllık tarihi bulunan- Galatasaray Başkanı, siyaset makamında oturan insanlardan azar, hakaret duymaz. Genel Kurulu vücud, taraftarı ruha benzeten birinin her iki olguyu da dış etkilerden koruması gerekir, camianın başkanı olarak. Gelip geçici olan ve halk tarafından verilen payelerle siyaset kurumuna yerleşenlerin Galatasaray'a ve taraftarına hiç hak etmediği sözler sarf etmesini engelleyemiyorsanız, Galatasaray'ı dibine kadar siyasetin içine sokmuşsunuz demektir.

- Rahmetli Özhan Ağabey, "Kaçarın yok, geleceksin" dedi. O dönem Siyaset Meydanı programında bir anket yapılmıştı. 7 başkan adayı gösterilmişti. Diğer 6 aday yüzde 8 oy almıştı, ben yüzde 92 oy almıştım. Ben hiç planımda olmamasına rağmen gerek başkanım gerek de taraftarım çağırınca göreve başladım ve o günden beri hayatımın yüzde 99'unu kulübe harcadım.

Acaba şu an bir anket yapılsa, yüzde kaç oranla başkanlığı bırakmasının isteneceğinden habersiz sanırım Adnan Polat.

- 3-4 bin kişilik yeri de boş bıraktık. Dedik ki bu stadın yapımı için emek harcayan hangi kurum varsa onları davet edelim. TOKİ, Metro, Bakanlık, Belediye, Karayolları, Emniyet… Hepsine sorduk. Birçok kurum bizden davetiye istedi. Örneğin VARYAP'a 1500 davetiye verdik işçiler gelsin diye. Orada çok muhteşem bir görüntü vardı. Açılışa Sayın Başbakanımızı da davet ettik ve o da kabul etti. Biz o gün çok yorgun ve uykusuzduk. Oradaki şovlar başladığı anda görev yapan emniyet mensupları olağanüstü önlemler almıştı. Emniyet Müdürlerinden biri bana, 'Davetlilerin dışında içeriye 300'e yakın sızma olmuştur' dedi. Bunların kim olduğu belli değildi. O da bizi endişeye sürükledi. Ben de stadın içinde 3-4 kere tur attım endişemden dolayı. Sayın Başbakanın gelmesinden sonra 300-500 kişiden tepki geldi. Bu işin doğasında var. Bunlar olabilir.

Emek harcayanları düşünürken ölen işçilerin aileleri ve isimleri nasıl unutulur! Emek harcayandan çok işim düşer kapısı olarak görülenlere çekilen peşkeş değil midir davetiye dağıtma meselesi! Hani başkanı dinleyen de arenanın inşaatında çalışan işçilerin, mühendislerin davet edildiğini zanneder! Üst düzey TOKİ, Bakanlık, Belediye, Karayolları, Emniyet yetkilileri ve onların yakınları diyemiyorsunuz elbette, emek harcayanlar oluyor tanım.

Başkan, olayda emniyeti de suçluyor, sızma var diyerek. Başbakanın geldiği bir yerde güvenlik zaafiyeti yaratan emniyet yetkilileri -kimse onlar, Emniyet Müdürü, Vali- derhal istifa etmelidir. Başbakanını korumaktan aciz bir güvenlik anlayışı vardı o gece gibi bir algı çıkar bu sözlerden.

Adnan Polat, alenen yalan konuşuyor aslında, kendisi de biliyor bunu söylemesi gerektiğini, aksi durumda kurul üyelerini, kombineli taraftarını suçlamak zorunda kalacak, emek harcama kontenjanından gelen yetkililer ve yakınlarının protestoya katılmayacağı düşünüldüğünde.

Sızma ne demektir yahu, biri bunu da izah etsin. Davetiyesi olmayanın belli bir noktadan öteye gidemediği bir stadyumdan bahsediyoruz. Giriş ve kontrol noktaları var bir sürü. Devlet erkanının geleceği bir ortamda üst düzey güvenlik var, hatta bunun istihbaratı bile var. Zeytinyağı gibi üste çıkma çabası bunlar, birilerine suç atıp en az zararla kurtulma planları.

Türkiye'de her olay provokatöre, Ergenekon'a, balyoz darbe planına bağlanmaya başladı. Bu örgütlenmeler yoktur demek komik kaçar bu saatten sonra ama her beğenmediğiniz konuyu da gidip aynı yere iliştirmeye çalışmak da sorumluluğu üzerinden atmaktan öte bir şey değil. Kolay yolu seçme, egemenlerin en büyük gücü olan, halkı aldatma gücünü.

- Konuşma orada yapılmaması gereken bir üslupta olabilir. Bu davetlilerimizi rahatsız etti ve tepki kondu. Bu da doğaldır. Dün Sayın Bayraktar beni aradı ve konuştuk. Bana dedi ki, 'Sayın Başkan benim nasıl bir Galatasaraylı olduğumu biliyorsun. Ben çok üzgünüm', Ben de 'Neden böyle konuştun?' dedim. 'Ben bu büyük kalabalığın önünde ilk kez konuşuyorum. Yanlış yaptım. Sadece yönetimin içinde bulunduğu zaafiyeti anlatıp o durumdan bu duruma nasıl bir çalışma yapıldığını anlatmak istedim. Ben bağırdıkça taraftar daha çok bağırdı ve olay farklı bir yere gitti. Ben hepinizden özür diliyorum' dedi. 'Bunu paylaşabilir miyim kamuoyuyla?' diye sordum ve 'Evet' dedi. Bu konu benim için kapanmıştır.

Hala TOKİ Başkanı'nı savunma çabaları, Galatasaraylıymış da, ben bilirim de söylemleri, çok yazık. Kendi ağzından dileyemediği özrü bir de aracı yoluyla iletiyor, bir gün çıkar ben söylemedim öyle bir şey bile diyebilir yani, yalanlayabilir, ucu açık. Konuşma, bilinçli olarak hazırlanmıştı, bunu bile görmezden geliyor Polat. Oğlunun önünde babasına küfür edilir mi yahu! Rahmetli Canaydın'ın durumunu anlatırken sarf ettiği özensiz sözcükler ve Galatasaray'ın asıl sahibi taraftarları önünde yöneticilerini rencide eden uzun cümleler. Geceye daha karanlık bir gölge düşemezdi. Haliyle tepkiler doğdu burdan. Uğultu, kulakları sağır edecek bir desibel seviyesine yükseldi, 300 opera sanatçısı getirsen çıkmayacak bir ses.

Organize işler tam da burada kendini gösterdi işte. Bu olumsuz havanın eseceğini oraya gelmeden önce tahmin eden kulüp başkanları, federasyon ve hükümet yetkilileri, nerdeyse eksiksiz bir kadroyla ortamı terk ettiler. Anlık bir karar alınsa mutlaka arada fireler olurdu diye düşünüyorum. Kararsız kalan başkan Adnan Polat da, açılış maçının ikinci yarısı ayrıldı arenadan, egemenlerin suyuna gitmek üzre, bağışlanma istemiyle.

- Ertesi günkü toplantıdan sonra bir açıklama yaptık. Keşke yazılı yapsaydık bu açıklamayı. Bu içeriye sızan ismi provokatör olarak tanımlanabilecek kişilerle ilgili konuştuk. Ali Sami Yen'de de her maç sonrası kamera görüntüleri emniyet tarafından alınırdı. Burada da öyle oldu. Bir de bu insanlarla ilgili bir söylemde bulundum. O yoğunlukta bunu yanlış biçimde "protestocular" olarak söyledim. Sonra anladım ki yanlış kelime kullanmışım.

Ne fark eder sözlü ya da yazılı olması, sızma, provokatör, big brother is watching you gibi kavramların bulunduğu ortamda. Ne değişir! Her şeyin kurgu olduğu sözcük hatasından bile anlaşılıyor.

- Kaldı ki demokraside protesto etme hakkı vardır. Ne ıslıkçı ne de protestocu avına çıkmadık. Biz kimsenin ismini emniyete vermedik. Öyle bir potre çizildi ki sanki biz Galatasaray taraftarını fişliyormuşuz gibi. Bu durumdan da kendine vazife çıkaran bir sürü insan oldu. Bu kelimeden yola çıkarak 5 gündür beni yargılıyorlar. Biz ne söylediğimizi, ne yaptığımızı biliyoruz. Bana kimse Galatasaray taraftarlığını öğretmesin. Taraftarı kışkırtıp taraftarı politikaya alet edip kendine pay çıkarmak isteyen bir sürü insan var. Bunların hiçbiri benim gözümü korkutamaz. Ben bugüne kadar yaptığım her şeyin arkasındayım. Ben bugüne kadar taraftarıma tek bir laf söyletmedim. Bana diyorlar ki, 'Pazar günü stada gitme protesto edecekler', Beni protesto edecekse Galatasaray taraftarı etsin. Bizi asacak Galatasaray taraftarı asar başka kimse asamaz"

Galatasaray taraftarı, u - 17 olayında da fişlenmişti, burda da aynı senaryo izleniyor. Bir grubun üzerine yıkarım ve kapatırım meseleyi diye düşünerek hareket eden Adnan Polat idi, başkası değil!

Taraftarıma tek bir laf söyletmedim diyor ya, orda çıkılıyor şirazeden. Yahu yalanıp yutulacak mı net ortamında devlet yetkililerinin ettiği hakaretler, kulaklar sağır, gözler kör mü oldu bir anda! Hem birilerine sitem edip hem de sitem edilen eylemin olmadığını nasıl söylüyorsunuz, hangisi doğru?

- Başkan Adnan Polat, bazı AK Partili dostlarının söylemlerinin de kendilerini kırdığını belirterek, "Galatasaray camiası 25 milyonluk, bazı ülkelerden fazla nüfusu olan bir kulüptür. Bu kulüp itilip kakılacak bir kulüp değildir. Kongre üyelerimize de seslenmek istiyorum. Bir süre televizyon ekranlarında konuşmayın, susun. Biraz sükunet lazım. Bizi değerlendirmek istiyorsanız 45 gün sonra genel kurulumuz var. Gelin oraya, değerlendirin. İbra edin veya etmeyin. Ama şu anda lütfen biraz sessiz kalın. Bir de bizim ağabey diye hürmet gösterdiğimiz bazı kişiler var. Bazı üyelerin oyları sanki bunların ipoteği altında. Sanki Galatasaray üyeleri kendi kendilerine karar veremezmiş gibi ağır ağabey görüntüsü veriyorlar. Kimse Galatasaray Kulübü'nün üyelerini bu şekilde aşağılayamaz."

Kulübün itilip kakıldığını kabul etmek bile başlı başına bir istifa sebebidir. Bunlara haddini bildiremeyen ve siyaset üstü bir kurumun başkanlığını yapmak sanrıdan öte bir şey değildir. Ya da siyaset altına inip hiç çıkamazsınız işin içinden.

- Türk Telekom Arena Stadı'nın devriyle ilgili görüşmeler sürdüğünü vurgulayan Başkan Polat, "Bunun da işlemleri birkaç güne kadar bitecektir. Bu stadyumu arzu ettiğimiz seviyeye getirene kadar biraz zamanımız var. Devri 10 güne kadar bitirmeyi planlıyoruz. TOKİ, stadyumu GSGM'ne teslim etti 68 sayfalık bir eksik listesiyle. Biz de onlardan alacağız stadyumu. Eksikler de tamamlanıyor yavaş yavaş. Biz devralmadığımız için de fazla bir şey yapamıyoruz şu an" diye konuştu.

Daha ne denilebilir, 68 sayfalık eksik listesiyle devri alınan bir arena ve edilen teşekkürler, dilenen özürler, ne için, bitirilmeyen işlerin ödülü mü?

Anlatsanıza;

Galatasaray, TOKİ’ye Aslantepe’deki stadın 24 ay içersinde bitirilmesi ve 49 yıllığına üst kullanım hakkıyla teslim edilmesi karşılığında 40 sene daha üst kullanım hakkına sahip olduğu, şehrin en değerli bölgelerinden biri olan 35 dönüm Mecidiyeköy arazisini bırakmaya razı oldu. Arazinin satışı ihale yoluyla gerçekleştirildi, Aşçıoğlu İnşaat 475 milyon TL ödeyecek TOKİ’ye. Bunun yanında Galatasaray’ın Seyrantepe’de 384 dönüm üst kullanım hakkı vardı ve bundan da vazgeçildi arena karşılığında. Kompleks 120 dönüm yer kaplayınca, kalan 264 dönüm alan için Şişli Etfal Hastanesinin taşınması düşünülüyor. Bu işlem gerçekleşirse, boşalacak olan mevcut hastane arazisi de değerlendirilecek. Uluslararası turnuvalar, saygınlık gibi kalemleri de var bu işin.

Cebinden çıkmayan paraların hesabını, geciktirilen ve bitirilmeyen işleri, olmayan lütfu, hayır hasenatı, iyiliği anlatsanıza, kimden ve neden çekiniyorsunuz, devir teslimi olmaz diye mi korkuyorsunuz!

Galatasaray sokakta oynarsa, kaldırımdan destekleriz biz, merak etmeyiniz. Motto bu!

- Ne ben ne de ailem bugüne kadar devletle hiçbir iş yapmadık. Bu ülkenin içinde yaşayıp da devletle işi olmayan var mı? Bizim hiçbir ticari ilişkimiz yok devletle. Bazı senaryolar var. Bunların hepsine de cevap verdim. Lütfen yeni senaryoları da getirin varsa, onların da cevabını alırsınız.

Devletle işi olmayan yoksa, neden siz istisna sayılmalısınız? Ege Seramik ve TOKİ bağlantılarının ne olduğuna bakılması gerekiyor sanırım. 2004 yılında enerji işine girdiğinizi belirten de sizsiniz.

- Artık futbola eğileceğim. Ben de bu işi biliyorsam ben de bu takımı iyi yerlere getireceğim. Yoğunluktan dolayı belki 3 sene zaman harcayamadım ama benim yönetimde olduğum zamanları hatırlayın. Bir 20:45 şampiyonluğu var bir de son 6 hafta hocasız kaldığımız şampiyonluk var. Transferlerin sözünü verdik ve yaptık. Transfer bitti mi hayır bitmedi. Galatasaray formasının hakkını verenler bu takımda kalacak, vermeyenler de ayrılacak. Önlerinde bunun için yeterli zaman var.

Ben ve Sezgin'in Teknik Adam olduğu diyememiş burada. Sayın Polat, ne zamandır aynı söylemi belirtiyor, futbola eğilim, Florya'da yatma. % 99 değil miydi zaten Galatasaray ilgisi, futbol bunun mutlaka büyük bir kısmını kapsıyor olmalıydı.

Utanıp sıkılmadan transfer mevzusuna girmeyi başarı saymış bir de Başkan, pes! Kalacaklar / ayrılacaklar masalı devam ediyor, 6 ay daha ötelenmiş.

- Eski dönemleri herkes unuttu. UEFA'nın kara listesinde 1 numara olan, elimizdeki malları kaybettiğimiz, hiçbir bankanın 5 kuruş para vermediği, sürekli icraların geldiğini dönemleri unuttuğu herkes. Ben o dönem "haydi" dediğimde, "deli misin sen?" diyenler şimdi ahkam kesiyorlar. Galatasaray şimdi cazip hale geldi. Bu da beni mutlu ediyor aslında. Demek ki iyi işler yapmışız.

Toplantının iki doğru sözünden biri buydu. Buydu da, sen değil misin ahkam kesenlerle beraber yolculuğa çıkan diye sormazlar mı?

- Dün yaptıkları yönetim kurulu toplantısında ikinci başkan Mehmet Helvacı'nın kendisine, "İbra olmayacağız, erken seçime gidelim" dediğini ifade eden Başkan Polat. “Benim ibra olmayacağım diye bir derdim yok. Ben yaptığım her işin hesabını veririm. Sanki Galatasaray yönetimi yolsuzluk, hırsızlık yapmışız gibi ibradan korkuyorlar. Bu kulübe şeffaflığı ben getirdim. Bana böyle bir öneriyle geliyor, "eğer olmazsa da imza toplar Seçim çağrısı yaparım" diyor. Ben bunu anlamadım bir daha sordum kendisine. Bunu da kendisi açıkladığı için söylüyorum burada. Yoksa açıklamazdım. Kimse Galatasaray yönetimini tehdit edemez, şantaj yapamaz. Sayın Mehmet Helvacı, Doğan Yalçınkaya ve Vedat Eşkinat'ı onurlu insanlar gibi istifaya davet ediyorum. Unutulmamalıdır ki Galatasaray Başkanı bir aslandır, kuzu değildir. Sayın Helvacı'yla bugüne kadar önemli işler yaptık ama bundan sonra beraber olmamız mümkün değil. Kendisinden bugün içinde bana istifasını getirmesini rica ediyorum."

Diğer doğru da bu. Rezilliğin son perdesi. Ne kadar rezil olursak o kadar iyi mısrasıyla yüklü geminin karaya oturduğu kısım. 2. başkanıyla kavga eden, onu istifaya davet edip, istifasını alamayan bir başkan. Kendisini yarı yolda bırakacaklarla mavi yolculuğa çıkan kaptan. Sen belirlemedin mi yönetim kurulunu?

Galatasaray, Lise hegomonyasından kurtulmalı, işin bu tarafı acı bir gerçek ama Polat o seçilmiş kişi değil!

Alayına da gider yapsa lisenin, iş işten geçti! Kendisini kurtarma çabasıyla bindiği bir filikaysa ya bu, nerden bileceğiz? Genel Kurul'a meydan okuyup, taraftarı yanına çekme hamlesiyse? Ben almayayım mavi hapı.

Bir gece sevgi duvarını aştık
Düştüğüm yer öyle açık seçik ki

Ne kadar yalansız yaşarsak o kadar iyi


21 Ocak 2011

A. Eren Loğoğlu

1 yorum:

Ozan dedi ki...

öncelikle ellerine sağlık abi çok sağlıklı bir değerlendirme olmuş

adnan polat benim için rijkaard olayından sonra bitmiştir ki başkaları için skibbe olayı yada başka olaylar yüzünden bitmiştir sayısız hata yapmıştır adnan polat ve her lafı ayrı bir çelişki her lafı ayrı bir yalan evet elini taşın altına soktu hakkını yemeyelim ama kimsede elini taşın altına soktu diye babasının çitliğine çevirme hakkı vermedi başkanlığı devraldığı dönemde o kadar sıkışık bir dönem değildi birazda mirasa oturdu gibi hadi dedik mali açıdan iyi duruma getirdi iyi anarız dedik ama bu şansı kullanamadı efsane başkan olacakken rezil başlkan oldu 3 sene sonra unutulur ismi önce söz verip tutmasını öğrenmeli başkan şeffaflık getirdim diyorda neden klubü kendi çıkarları için kullanıyor ve futbolcular hoca yollatırken futbolcuları değilde hocayı yollatıyor daha fazla rezil olmadan polatdan da helvacıdan da kurtulalım bir an önce