13 Eylül 2010

Hepiniz Metin gibi oynayın / Yenilmekten sakın korkmayın!



İki maç izledim ard arda, Trabzonspor ve Galatasaray'ın. Aynı şablonla sahaya yayılan ve oynamaya çalışan iki takım, biri 6 gol atıyor ve sayısız pozisyona giriyor, diğeriyse gol yoksunu, sebep?

Çok basit, top kazanmak!

Farklara dikkat edelim, en can alıcı olanlara;

Maçın en kötü adamı açık ara Elano, en iyi adamı da Emre Güngör -penaltı yaptırsa da- her topa hamlesi vardı, Bülent Korkmaz gibi. Galatasaray'ın ekonomiye dayandırdığı transfer politikasının yanlışlığını da bu iki oyuncu üzerinden değerlendirmek olası, sahaya yansıyan da bu.

Elano tam bir fiyasko, yarım metre önüne bile pas atamıyor, bu adam mutsuz, olay pozisyon vs. değil. Lige uymayan yapısı da -çalım atamama, adam eksiltememe- diğer etkenlerden sadece biri.

Galatasaray'ın hücum hattı Trabzonspor'dan fersah fersah önde olmasına karşın bireysel yetenek olarak, top kazanamadığı için bunun bir önemi kalmıyor.

Trabzonspor daha fazla topa sahip, pas yapıyor, hücumda çoğalıyor, oyunu rakip yarı alana yıkıyor ve pozisyonlar buluyor. Fark, topu zaman kaybetmeden kazanma hususunda!

Bu işi Galatasaray'da M Sarp ve Ayhan'ın yapması gerekiyor, top kazanma özelliği çok yetersiz kalan bu iki oyuncudan böyle bir eylem beklemek de doğru değil. Bir pozisyonda Julio Cesar, ikisinden de topu söküp aldı, sakladı ve ilerledi ceza sahasının önünde, müdahale olmadan şutunu da attı. Ön süpürücü ceza sahasının önünde işe yaramayacaksa, vay o takımın haline! Ha bu oyuncular topu kazansalar bile dan dun ileri vurduklarından top bizde kalmıyor ve kazandıkları topun da bir anlamı yok.

Trabzonspor'daysa Selçuk ve Colman, hem top kazanma işini yapıyorlar, hem de çok iyi pas dağıtıyorlar. Colman ilginç bir oyuncu, hiç beklemezsiniz ancak Arda gibi o da zeki ve bir şekilde topu rakibinin ayağından kolaylıkla alıyor ve atağı olgunlaştırıyor.

Bir başka fark bek bölgesinde. Serkan Balcı gerçek bir bek, bindiriyor, seri, gerisine atılan topları ilerde bile olsa kovalayabiliyor, hızlı, pas yapabiliyor. Ali Turan, mücadele gücü üst düzey de olsa, çok sırıtıyor, akılsızca davranıyor her pozisyonda.

Insua'yı beğendim, o da tam bir bek, daha iyi olur mutlaka. Misimovic'se Lincoln'den farklı olmayacak gibi geldi, artısı, basit düşünüyor ve oynuyor, zeki, Lincoln gibi fantastik öğelerden medet ummuyor, önemli. Tek adam eksiltir ve ara pasını atar, mantalitesi belli. Alex tarzı bir katkısı olur oyun içinde, daha fazlası değil. Alex duran top organizasyonlarında da yararlı, Misi'nin bu katkıyı verebilmesi, kafayı vuracak isimlere ve çalışma yapılmasına bağlı, topu attığı yerler -altıpasın dışına kavisli- doğruydu maç boyunca. Ayrıca oynatılması gereken yerde de görev aldı, Rijkaard'ın 4 - 3 - 3'den ödün vermesi ve Misi'den en yüksek verim alma yoluna gitmesi son derece doğru bir hamle kanımca.

Pino, Elano'yu keser, hatta kesmeli. Orda hızlı ve ne yapacağı belli olmayan, patlama da yapabilecek birisine gereksinim var. Rijkaard, Arda'yı solda rahatlatmak için ters top atan birini de istese, Elano bu haliyle kadro dışı bırakılsa ne oluyor demem. Rijkaard'ın Elano & Aydın ve Ali Turan & Sabri değişikliklerinin takıma nasıl bir ivme kazandırdığı ikinci yarının 15 dakikası boyunca gözlemlendi. Pino da dengesizliğine karşın iyi işler yaptı, Baros'a son pası da verebilse zaten bonservisi 20 milyon Euro olurdu ve burada bulunmazdı bu fiziksel özelliklerle.

Öndeki oyuncuları suçlayamıyorum, top gelemiyor o bölgeye. Rakibin top yapmasını geride alan savunmasıyla bekliyoruz ve kazandığımızda da hızlı kullanamadığımızdan tehlikeli olamıyoruz. Mevcut kadroda savunmanın önündeki ikili için en ideal isimler Cana ve Barış, basmamız şart çünkü top kazanma adına. M Sarp kaçak güreşmeye devam ediyor, Ayhan'dan da her maç iyi oyun beklenemez, bu gece çok kötüydü, bu yaştan sonra Scholes gibi bir standard tutturması çok zor.

Servet pas hataları yapsa da, futbol aklından yoksun davransa da her topu aldığında, Rijkaard'ın takımında asla oynayamacak tarzda bir oyun anlayışına sahip olsa da, kendisini toparlamış, fizik gücünü eskisi gibi iyi kullanıp top kazanıyor, araya giriyor, aklı sahada gibi.

Aydın'da gelişme var, topu kaybetmiyor ve hızını yeniden kazanmış görünümü var, umarım devam eder böyle.

Ufuk konusunda pek çok kişiden farklı düşünüyorum, Aykut'tan artısı yok, iyi kaleci havasını hiç taşımıyor. Neill'in özellikle soluna attığı bir topu bile vurup tekrar saha içine düşüremedi, ayakları çok kötü. Öyle bir özgüven eksikliği var ki, topu tuttuğunda 3 - 5 saniye üzerine kapaklanıyor, büyük hedefleri olan takımların kalecileri bu şekilde zaman kaybetmez, kaybetmemeli. Hele ki Rijkaard, Pino ve Aydın'ı alıp, kontraatak oyunu için mesajı vermişse.

Bu özgüven eksikliği takıma da sirayet etmiş durumda, skoru koruma psikolojisinden son 15 dakika oyun adına hiç varlık gösteremedik. Tekrar nasıl kazanacağız bunu, merak etmekteyim. Gaziantepspor'u da hafife almamak gerekir, çok etkili oyuncuları var ve ligde üst sıralarda yer alacakları söylenebilir şimdiden.

Insua bir kazanım, Sabri'yle birlikte bek sorunu ortadan kalkar ve takım otomatik olarak oyunu daha ilerde kabul etmiş olur. Beklerin yanına gelip pas alışverişi yapacak ve en önemlisi topu kazanıp öndekilere -özellikle Misi- aktaracak ön süpürücüler Cana ve Barış -zıvanadan çıkınca Barış, Ayhan elbette, hatta Musa- olduğunda umutlanma katsayısı artabilir. 4 - 2 - 3 - 1 bu kadro ve Türkiye şartları için ideal bir formasyon, 4 blok en azından kopuklukları, oyuncular arası mesafeleri azaltıyor ve box to box ihtiyacını yokmuş gibi gösteriyor. Gerçi M Sarp ve Ayhan, ön süpürücünün nerede durması gerektiği konusunda da çok başarılı değiller. İlk yarının başlarında savunmanın arkasına bir top atıldı ve kameralar oraya döndüğünde dörtlü savunma bloğunun geriye doğru koştuğu gözlemlendi, kareye giren sadece buydu oysa dörtlü bloğun arkasından gelen en azından bir ön süpürücü daha olmalıydı kadrajda. Yerlerini kaybetmekte üstlerine yok, Ayhan ve M Sarp'ın.

Heyecanlanmak, şampiyonluk havasına girmek için çok fazla neden yok hala, Galatasaray şu an Ayhan ve M Sarp'ın kazandığı ve öndekilere topu doğru iletebildiği kadar bir takım. Böyle bir takımdan şampiyonluk beklemek de hayal olur, kendini kandırmaktır kısaca. Gelişme var mı, kesinlikle! Ancak asla yeterli değil ve bizim oyunu rakip sahaya yıkacak, baskı kuracak, 3 - 4 gol atacak, maç sonunda topu rakibe vermeyip psikolojik olarak koruma içgüdüsüyle puan kaybı yaşamayacak, özgüveni yüksek bir takım olabilmek için alınacak çok yolumuz var ve mevcut oyuncularla bu da çok olası değil.

Son olarak iyi ki Kewell var, iyi ki!

14 Eylül 2010

A. Eren Loğoğlu

2 yorum:

bonaventure dedi ki...

bu maçı her ne olursa olsun kazanmak zorundydık. aynı gelecek hafta ki mçı kazanmak zorunda olduğumuz gibi. zira bu iki maç bizi şampiyonluk havasına sokacak maçlar. biz de varız demek için elzemdi. bu maçın bu şekilde gidebileceğini tahmin ediyordum. her ne kadar misi kritik hreketler yapmışta olsai her ne kadar insua iyi görünmüş olsa da eninde sonunda bu adamlr 2 hafta önce tkımda yoktular ve büyük ihtimalle ilk 11 adamları ikisi de.

bence en önemli oyuncu bu noktada cana. yabancı kontenjanı nedeniyle oynamasa da our denecek adam da cana! bu noktada ardanın bu takımda olması çok önemli. ancak bu noktada da kewellın kesik yemesi ihtimali hayli yüksek. yani belki takımın istediğimiz kadroya ulaşması pek zor değil ma bu noktada da ya kewell dan feragat edeceğiz ya da mustafa sarpa mahkum olcağız.

not: maçı anlatan ikinci spikerin, sarpın stoperlerin arasına girmesi gerektiğini söylemesine de buradan selam gönderiyorum. mal mısın olum sen?

CaRtMaNtR dedi ki...

elano arkasında sabri olduğunda içeri kaçarak milli takımda ki gibi rolle daha mutlu olarak oynayabilir. kewell yerine arda ilk 11'e girince sarp yerine cana ile orta saha istenen kıvama gelebilir. hele servet ile hakan değişimi ile ortada misimoviçe direk pas atabilecek bir üçgen (neill - hakan - cana) oluşacağından oyunun hızın arttırabiliriz.

ayrıca sabri ve insua beraber oynadıklarında takımı enine genişleterek pas kanallarına yeni alternatifler getirecek olmamızda önemli.