03 Eylül 2010

Polat'ın Konuşmasının Şifreleri



Adnan Polat'ın NTVSpor'un % 100 Futbol programında yaptığı açıklamalar, sorulara verdiği cevaplar üç ana başlık altında toplanıyor.

- Medyada kendisi ve yönetim kurulu hakkında çıkan mesnetsiz konulara dair eleştirileri

- Başkanlığı döneminde gerçekleştirilen büyük ve küçük ölçekli projeler

- Sportif durum

İlk iki bölüm, ilgili olmadığım, çok üzerinde durmadığım spor dışı unsurlar, Adnan Polat'ın hiç de hak etmediği çirkin ithamlar hakkındaydı. Böyle saygın birisinin bu tür işlere bulaşacağını zannetmiyorum. Aziz Yıldırım'la sahadaki rekabet dışında iki kulübün ortak hareket etmesi hakkında aynı düşünceleri paylaşma minvalindeki söylemiyse hiç hoşuma gitmedi.

Polat yönetimini en çok takdir ettiğim hususlar mali ve idari olarak gösterdikleri performanstı. Dibe batmış bir kulübü, çok başarılı hamlelerle belli bir seviyeye getirdiler, bunları da anlattı tek tek, şirketlerin birleşmesi, Riva, Florya, Aslantepe, nakit akışı, sponsorluklar, Medikal Park, amatör branşlarda ezeli rakip ile aynı şartlarda mücadele ortamını sağlama gibi.

Buraya kadar çok samimi olduğunu düşünüyorum başkanın, bunda başarılı olduğunu bilmesinin getirdiği özgüvenin etkisi vardı.

Sportif konuları anlatırken ise tam tersi bir ruh haline bürünüyordu, tedirgindi. Polat'ın özellikle futbola bakış açısını Mourinho'nun da geçenlerde kullandığı 'think global act local' sözüne benzetiyorum.

Bir kere 6 yılda 4 şampiyonluk yaşadım, UEFA'yı kaldıran takımın iskeletini ben kurdum futbol şube sorumlusu iken söylemi, futboldan anladığını göstermesi açısından sunduğu bir argümandı, son iki yılın suçlusu kendisi olamazdı öyleyse. Bu argümanı, Feldkamp ligin bitimine 6 hafta kala takımdan ayrıldığında oluşturulan ekiple de süslemek istedi. Adnan Sezgin, Cevat Güler, Burak Dilmen, Hakan Şükür, Hasan Şaş ve başlarında Adnan Polat'ın olduğu bu yapı, muhtemelen sahaya çıkacak oyuncuları bile birlikte belirlediler ve o an için olağanüstü bir iş çıkardılar. Ancak o günkü konjonktürde doğru görünen bu yapı, Polat & Sezgin ikilisinin futbolu bizden iyi kimse bilmez tavrıyla yönettikleri kulübe çok ciddi zararlar verecekti.

Bu yapının yarattığı tutarsızlıklara göz atalım;

Sağlıklı yönetilen futbol takımlarında Teknik Adamın istediği oyuncuların listesi vardır. Polat ise Rijkaard'ın onayı olmadan transfer yapmadık diyor. Burada bir yanlışlık var, yönetim Rijkaard'ın istediği oyuncuları transfer etmesi gerekirken, anlaştığı futbolcuları Rijkaard'ın önüne sunuyor ve Rijkaard'ın onayını alıyor. Rijkaard'ın onaylamak dışında pek de alternatifi yok, düşünsenize, transferin bitmesine 2 gün var ve Misimovic, Insua isimleriyle anlaşıldı deniyor, ne yaparsınız, sistem falan önemsemeden gelsinler dersiniz. Sadece 4 - 3 - 3 oynatmayı ilke edinmiş Rijkaard'ın, sistemine zerre uymayan Misimovic'i istemiş olmasına olanak dahi vermiyorum, tamamen Polat & Sezgin futbol aklının 10 numara şartlanmalı transferinden öte değil bu eylem.

Tutarsızlıklar devam ediyor, Rijkaard kaleci ve santrfor istemedi diyor. Burada Rijkaard'ın eleştirileceği husus sezon başından itibaren Aykut'un yerine hangi gerekçelerle Ufuk'un oynatıldığı olabilir ki şahsi düşüncem Ufuk'un ayakla pas yetisinin çok zayıf kalmasıdır. Santrfor kısmına ne diyeceğiz, kaleciyi anlamlandırsak da. Fatih Tekke'ye talip oluyorsun, araştırıyorsun, futbol aklına güveniyorsun, 12 yaşından beri almak istiyorsun çünkü, Rijkaard'ın ne istediğinin önemi kalmıyor bir anda.

Sol bek meselesi. 2 ay önce ilgiliydik, Rijkaard'ın istediği raporda da bu bölge vardı, Liverpool Insua'yı vermedi diye belirtiyorsun. Teknik Adam değişikliği sonrası işlerin değiştiğinden dem vuruyorsun. Roy Hodgson göreve geleli 2 ay oldu, 1 Temmuz 2010. Buradan yapılabilecek çıkarım aslında Polat & Sezgin ikilisinin Çağlar'ı da transfer etmenin getirdiği rahatlıkla, Teknik Adam'ın isteğini göz ardı edip kendi düşüncelerine yönelmiş olduklarıdır. H Balta yetersiz performans gösterince de Rijkaard'ın doğruluğu ortaya çıkmış ve transfer son hafta gerçekleşmiştir.

Polat'ın Rijkaard'ın bütün isteklerini yerine getirdim, artık bahanesi yok başarılı olmak zorunda söylemi aynı gemide okyanus aşırı yolculuk ettiğin Teknik Direktörü'nü avlanmak için bekleyen beyaz köpekbalıklarına doğru itmekten başka bir şey değildir. Polat, her şartta sözleşme yenileceğim naraları atmanın ne kadar yersiz olduğunu görememektedir, adamın mideye indirilmesine ön ayak oldun zaten.

Arda konusuna da değindi başkan. Otellerde yapılan görüşmelerden bahsetti, hikaye geçmiş zaman kullandı cümlelerinde, duyum üzerine konuştuğunu ve doğru olmayabileceğini belirtir şekilde. Anladığım Arda'nın menajerinin Atletico Madrid yetkilileriyle İstanbul'da bile görüştüğüdür ve bu yolla Adnan Polat, Arda'ya da -kendisi görüşmemiş olsa da- mesaj yollamış oldu ayağınızı denk alın diye. Faks olayının arkasında da menajer olabilir.

Prekazi'ye ayıp edildi mi, edilmedi mi bilmek zor! İşgüzar menajerlerin oyuncağı olmayıp Jovanovic'in alınmaması doğru bir karardır kanımca. Bu hususta başkana inanmak istiyorum.

Tercüman konusundaki yorumların ciddiyetsizliği, hiç profesyonel düşünen bir aklın ürünü değildi. İletişim sorununu hiç önemsemiyorlar, bunu da anlamış olduk.

Polat'ın futbola bakışı çok tehlikeli ve sığ -Saftig, Kuzmanovski, Souness, Skibbe tercihleri de eskimiş örneklerdir- Galatasaray bu kadar lokal yönetilmeye mahkum olmamalı, Polat & Sezgin bazı işleri profesyonellere bırakmalıdır.

3 Eylül 2010

A. Eren Loğoğlu

3 yorum:

vt dedi ki...

evet konuşmasının ilk kısmına hazırlanmış olduğu barizdi, sportif kısımlara ise pek hazırlanmamış. birçok ciddi konuya zoraki değinildi. avrupa ligi'nden elenme ve daha da beteri takımın üstündeki ölü toprağından bahsedilmedi neredeyse.

bu ya sportif olarak ciddi sorunlar olduğunu düşünmüyor demek ya da -daha muhtemel olarak- rijkaard'ı sehpaya çıkarması demek söylediğiniz gibi. hangisi daha vahim bilemedim.

bence işin garibi adnan polat'ın son 6 aydır verdiği röportajlardan pek bi farkı olmamasıydı (misal ligin sonuna doğru lig tv'ye verdiği röportaj, ki şansal büyüka dün akşama nazaran çok daha fazla zorlamıştı sorularıyla polat'ı). yine aynı ekonomik konular, yine sorumluluk benim dedikten sonra başkalarını sehpaya çıkarmak, sakatlıkların arkasına saklanmak.

enteresan bi sorumluluk üstlenme anlayışı var kendisinin.

zachpaulsen dedi ki...

sportif durumu bence pek önemsememek gibi bir tavır takınıyor. ya da sportif açıdan durum kötü olduğu için ısrar işi mali ve idari konulardaki yaptıklarına çevitiyor. ama sportfi anlamında başarı gelmezse o koltukta artık oturamayacağını biliyor olması gerek. bilmemezlikten gelme veya önemsememe durumu sahte.
Öte yanda sportif anlamdaki sıkıntıyı gidermek için yapılacak en önemli işi porfosyonellere bırakmak olmalı. İki lafından biri fenerbahçe ve aziz yıldırım. Bu kadar komplkes yapmaya gerek yok! Belli ki Aziz başkanını epey örnek alıyor. Onun gibi sürekli işn içinde olmak sürekli müdahele etmek isteğinde. bunu da sözde Adnan Sezgin üzerinden yapıyor. ama aynı ziz gibi karıştıkça işle boka sarıyor.
sportif olarak başarı istiyorsa işi bilenlere yani profosypnellere bırakmasıdır. Rijkaard birşey istiyorsa onu yapsın. Adam bana defans lazım diyorsa o defansı alsın. Adam bana santrafor, sol bek lazım diyorsa 2 ay beklemesin. Servet'in oynayıp oynamaycağına Başkan karar veremez. Bu yönde çok talihsiz bir beyanatı var. Gerekiyorsa bedavaya verirsin ama teknik direktörünü ezdirmezsin. Açıkça servet o muhteşem futbol yeteneği ve bilgisi ile Rijkaard'a gider yapabiliyor.
Adnan polat karar verecek. bu kulübün başkanı olarak kalabilmek istiyorsa bıraksın işin finansal vs.. kısmını; sportif başarı elde etmek zorunda. Bunun yolu da işi her konuda Rijkaard'a devretmek olmalı. Yoksa Rijkaard'la birlikte artık gönderilecek Adnan Sezgin ve kendisinden başka kimse kalmaz. artık beyanat vermesin. televizyona çıkmasın. konuşmasın. bak yıldırım demirören bile sustu!.
Arda bir yandan o bir yandan ağız ishaline yakalanmış gibi konuşuyorlar.
artık Rijkaard konuşsun...

Adsız dedi ki...

mali konularda başarılı olsunda gerisi bence boş bu takımda para olunca doğru kullanacak görüş vizyon var bence az kaldı bir iki yıla takım bu yönetim yada başka yönetimle eski prestijini hatta daha fazlasını kazanacak malesef mali açıdan zayıflayınca olmuyor bunu 8 senedir yaşıyoruz