Pinto, Keita ve Adriano süprizleriyle sürdü takımını sahaya Pep.
Sakatlıktan dönen Puyol görevini Abidal'a devredip, yedekler arasında yerini almıştı. Maxwell de olmayınca Adriano oynadı sol bek ve pek varlık gösteremedi.
Kupa maçlarında yedek kaleci ritüeline devam edildi ve ilginç olan benzer tercihin orta üçlüde Keita'yla da sürdürülmesiydi. Iniesta da kulübedeydi bu yüzden. Barça'nın ritmini bozan ana etmen onun olmayışıydı.
Elbette atlanmaması gereken rakibin tarzıydı. Tur atlaması için gol atmaya ihtiyacı olsa da, bunu çok düşünmediler, maç uzun süre golsüz giderse belki arada sıkıştırırım zihniyeti hakimdi Bilbao'da.
Adam eksilten her oyuncuyu sürekli faul yaparak durdurmaya çalıştılar, hava hakimiyetlerini kullandılar Llorente'yle, ilk maç olduğu gibi 4 - 4 (ceza sahası ve hemen önü) savunma yerleşiminin önüne 2 numarayı koyup, hem dörtlünün arasına girmesini sağladılar hem de Llorente'nin indireceği toplara eşlik etmesini istediler, çok mücadele ettiler ama kazanmaları adaletsizlik olurdu.
Merkezden Xavi ve Messi hiç etkili olamadı. Bunda Messi'nin az antreman yapmış olmasının da etkisi vardı ancak Xavi'nin pas hataları muhtemelen sakatlığıyla da ilgiliydi.
Tam 90 + 74 = 164 dakika dayandı Bilbao direnişi. Barça topun sahibiydi, pozisyonlar da buldu ama kaçırdı ve maçın krize girmesine sebep oldu.
ilk 20 dakika Pedro solda, Villa sağda oynadı, herhangi bir etkinlik yaratmayınca bu hamle, Guardiola ideal yerlerine yönlendirdi oyuncularını.
Ritmini bulamasa da Barça, oyun tarzından vazgeçmedi 60 dakika boyunca. Ne olduysa ondan sonra gerçekleşti. Pep, risk almak istedi ve sol bek çıkarıp yerine Iniesta'yı aldı oyuna.
Sergio savunmanın merkezine çekildi, Abidal sol bek bölgesine ve Keita savunmanın önüne geldi. Keita'nın asıl işi değildi ön süpürücü bölgesinde oynamak ve zorluklar yaşadı haliyle. Pep'in, üst üste iki maç aynı hatayı yapmasını garip bulduğumdan, bunu belki de Cesc Fabregas içeren üçlü orta saha modelinin altyapısı olarak görmek gerektiğine kanaat getirdim.
Barça için ısrarla ön süpürücü tanımını kullanıyorum, sebebi o görev tanımına uyan oyuncunun -Sergio- salt defansif orta saha gibi değil de sürekli seken topları süpüren olarak oynaması ve bunu savunma önünde yapması. Puyol hava topuna çıktığında Sergio ona yaklaşıyor ve Puyol'un dokunduğu topu hemen kazanıyor ya da beklerin rakible mücadelesinden ortaya düşen bir top olduğunda veya merkez orta sahaların, o bölgeyi süpüren adam Sergio, bitiveriyor hemen.
Bu çok önemli bir görev, top kazanımı, tekrar kullanımı, hücumun olgunlaşması, baskıya gerek kalmadan topa daha çok sahip olma adına. Toure de bunu çok iyi yapıyordu, Sergio pasörlük ekledi bu göreve, Mascherano da diyagonal toplar atmayı sağlayacak, vereceği sertlik dışında.
Enteresan bir şekilde savunma zaafları doğursa da bu değişiklik golü getirdi. Sol bölgeyi hiç kullanamayan Barça -oyunun da sağa yığılmasına sebep olarak- Abidal'ın oraya geçmesiyle işlerliği artırdı, oyun kanatlara genişledi ve gol de böyle bir pozisyondan doğdu.
Her şey bitti derken, golden hemen sonra Xavi & Puyol değişikliği yapıldı. Sergio öne kaydı, asıl yerine, Puyol merkeze, Pique'nin yanına, Keita, Xavi'nin bölgesine geçti. Bu hamle doğruydu diğerinin aksine ancak işler istendiği gibi gitmedi. Futbolun güzelliği de burada, yanlış hamleden doğru, doğru hamleden yanlış sonuçlarla karşılaşılabiliyor, oyuncuların anlık kararları gibi etki etmenin zor olduğu hususlarla.
Bilbao muazzam bir baskı kurdu on dakika ve golü de buldu. Bunda Sergio'nun muhtemelen koruma psikolojisiyle savunmaya gömülmesinin, Xavi'nin soğukkanlı pas dağıtımından yoksun kalmanın ve Messi'nin çok etkisiz bir gününde olmasının etkisi vardı.
1 - 1'den sonra kontrolü, özellikle Iniesta'yla ele alıp maçı bu şekilde bitirmeyi tamamladı ve Bask diyarından turla ayrıldı Barça.
Golü, bir korner öncesi kafasına tribünlerden fırlatılan bir cismin isabet ettiği Abidal'ın atması, üstelik Barcelona formasıyla bunun ilk defa olması, adaletin tecellisiydi muhtemelen. Basklılar maçın gidişatının da etkisiyle çok agresif davrandılar, hakemi baskı altına almaya çalıştılar, 0 - 0 yetmemesine karşın süreye oynadılar, faullerden sonra topa vurdular, çok faul yaptılar ama yetmedi psikolojik harb yöntemleri, yoruldular.
Kral'ın Kupası'nı en çok kazanan iki takımın Katalan ve Bask kulübü olması ironi ya da tesadüf değil kupanın ne kadar isyan dolu duygularla önemsendiğinin göstergesiydi, aynı ruh yine Bilbao'daydı dün gece. Real Madrid'in tam 19 Kral Kupası Finali'ni kaybetmesi de, rakiplerinin onlara karşı ne tür bir iç hesaplamayla oynadıklarını anlatıyordu.
Bilbao'nun Teknik Adamı Caparros'un maçı saniye saniye nasıl yaşadığı ve bunu takımına yansıtması, keza 88. dakikada David Villa'nın kaleciyle karşı karşıya kaçırdığı gol sonrası Guardiola'nın kulübeye vurması ve maçın son anlarında Bilbao kontra bir atağa çıkarken takımı motive etmek amacıyla alkışlayarak oyuncularına bağırması, o hırs ve endişe görülmeye değerdi.
Barcelona ilk finalinden -kazan ya da evine dön maçı da denebilir basketbol tabiriyle- yüzünün akıyla çıkmayı başardı ve yoluna devam ediyor Kral Kupası'nda, bu turnuvayı en çok kazanan kulüp olma gururuyla. Elenip Madrid'e karşı psikolojik olarak da geriye düşmediler, önemliydi, Jose Mourinho'nun üç kulvarda yarışıyorum söylemi duyulurdu Bilbao tur atlasaydı, bunu da engellediler.
Son zafer 14 Mayıs 2009'daydı, üçlemenin olduğu sezonda, büyüleyiciydi;
http://erenlogoglu.blogspot.com/2009/05/rei-de-copes-25.html
Tarihin en iyisi, elinden geleni yaparak, oluşan büyük beklentileri karşılamaya çalışıyor. Her şeyi kazanacaklar, en çok da gönülleri.
6 Ocak 2011
A. Eren Loğoğlu
Galatasaray:3-2:Samsunspor
-
Koreografi konusunda Galatasaray taraftarının eline su dökecek yok da, 10
Kasım günü deplasmana gelen ve armasında Atatürk olan Samsunsporlu
taraftarl...
2 gün önce
3 yorum:
"Real Madrid'in tam 19 Kral Kupası Finali'ni kaybetmesi de..."
Sanırım,Real Madrid'in kupayı kazanamadığı 32 yıllık bir süre var.
Barcelona'nın Kral Kupası sayısı,25.
Peki,Real Madrid?
Madrid 17, Bilbao 23 ve Bilbao 26 yıldır kazanamıyor kupayı. 32 yıl konusunda bilgim yok, sanırım doğru değil o bilgi. Madrid de 17 yıldır kazanamıyor kupayı.
Şimdi kontrol ettim.32 yıllık bilgi yanlışmış.
Barcelona.25 kez kazandı.En son,2009'da.
Athletic Bilbao.23 kez kazandı.En son,1984'te.
Real Madrid.17 kez kazandı.En son,1993'te.
Yorum Gönder