Lucescu'nun hücumun arkasından savunma önüne aldığı, Hagi'nin 4 - 4 - 2'nin orta dörtlüsünün solunda oynattığı ve çalıştığı her teknik adamın değer verdiği bir isimdi Ayhan. Türkiye'de oyunun iki yönünü de belli bir seviyenin üzerinde oynayabiliyordu. Birkaç yaş daha genç olsa ve beyni ayaklarına tamamen hükmedebilse -bir pozisyonda pas hatası yapıp topu taca attı ve kendine kızıp çime tekme savurdu, istediğini yapamayan ayaklarından ötürü- Rijkaard'ın Xavi'si olmaya da ilk adaydı Galatasaray'ın mevcut kadrosundan. Golün oluşumuna bakıldığında bile görülebiliyordu, bir bütünlüğün eseri olduğu, topu saklama, koruma, etrafında dönüp topla ilerleme ve ceza sahası dışından şutu gönderme gibi savunma ve hücuma dair farklı eylemlerle. Rijkaard'ın şut atmak dışında taktik istekleri de vardı Ayhan'dan. FC Barcelona'da olduğu gibi ön süpürücünün merkez savunmacıların arasına girip kaleciden top alması ve oyunu başlatması ilk gözlemlenenlerden biriydi. Türbülent'in, Ayhan / M Sarp zaafiyetine baskı yapın stratejisiyle sahada yer alması, bir pozisyonda Ayhan'ın kaleci atışından top alırken ceza sahasını ihlal etmesine sebep oldu, hatırlayın. Kaleciden top almasıyla, merkez savunmacılar taç çizgisine doğru kayıyor, çizgiye sıkışan beklerde öne ilerliyorlardı. Takımı kaleciden itibaren ileriye itmenin yollarından ve Rijkaard'ın Ayhan'a güvenme ve onu sevme sebeplerinden biriydi bu. Asıl etkense Rijkaard'ın istediği futbola olan uyumuydu Ayhan'ın. İlk yarıda ceza sahası önünde baskıdan kurtulmak için verkaca girip pas almak için boş olan öne fırlaması ve topla buluşması, FC Barcelona'nın uzay futbolunun temelini oluşturan pas açısı yaratmanın en güzel örneklerinden biriydi, Xavi'yi görür gibi oldum bir an.
Aynı sebepten ötürü Rijkaard, H Balta'ya da güveniyordu. H Balta pası verdikten sonra boşa kaçıp tekrar top istiyor ve arkadaşının baskı anında topu kaptırmasını da engelliyor, eğer öne doğru boşa kaçtıysa da takımı da öne doğru itmiş oluyor, Rijkaard'ın futbol felsefesinde bunlar çok önemli. Servet'in fiziksel gücü şu an çok iyi durumda, formayı sırtına geçiriyor böylelikle. Yine de formda bir H Balta'yı Servet'e tercih edecektir Rijkaard merkez bölgesinde. Servet'in Rijkaard'ın oyun yapısına hiç uymayan eylemlerini, G Zan'ın son dakikalarda tek bir pozisyonda -eline çarpıp önüne düştü ve o topla ilerlemeyi tercih etti dan dun vurmak yerine- gözlerden silmesi de dikkate değerdi.
Takımda top kullanıp tekrar boşa kaçmayı, pas açısı yaratmayı en belirgin yapan isim Lucas Neill, formsuz bile olsa bunu beceriyor ve Rijkaard ondan asla vazgeçmiyor. Performansında meydana gelen düşüşü Lincoln'un ilk geldiği haliyle -çatala top asan- ortama uyum sağladıktan sonraki haline benzetiyorum. Yabancı oyuncular, oynadıkları ligin tempo seviyesiyle belli bir fiziksel gücün üstünde buraya geliyorlar ancak burada temposuzluğun etkisiyle gerileme devrine giriyorlar, bunu önlemenin yolu farklı antreman metodları üzerine yoğunlaşmak olabilir diye düşünüyorum.
Insua ve Serkan, tam anlamıyla bek oyuncunun karşılığı özelliklere haizler. Aralarında iki fark var, biri özgüven, ikincisi mantalite. Taç atışları örneğin, Insua boş oyuncuya topu çok kısa bir sürede aktarırken, Serkan'ın taç atması için tören gerekiyor. Çok ileri çıkma şansı bulamadılar, savunma yönünden kusurları yoktu denilebilir. Insua'nın yararı elbette Kewell'a oluyor, öne doğru çıktıkça, aut çizgisine sıkışmamak için Kewell yana doğru, içe kayıyor, bu da onun kaleyi uzaktan yoklama şansını artırıyor, yakın zamanda böyle bir gol -Ankaragücü, suni çim- bekliyorum Harry'den.
M Sarp'ın oyuna etkisi hala çok az. Nasıl başarıyor bilmiyorum ama sürekli topun olmadığı bölgede yer alıyor. 2 ön süpürücüyle oynadığımızdan, alanı sol ve sağ diye ikiye ayırmış olması muhtemel Rijkaard'ın ve her pozisyonun içinde yer almaması makul karşılanabilir. 4 - 3 - 3 içersinde oynayan orta üçlünün arkası yani ön süpürücü, FC Barcelona'dan Sergio, dikkat edin top neredeyse orada bitiveriyor, adamın özelliği bu, bence altyapıda öğretilmiş bir iş de. Onu Mascherano'dan ayıran en temel fark da aynısı. Mascherano savunmanın önünü hiç terketmiyor, sürekli merkezde. Sergio'ysa oyunun akışına göre sağa ve sola kayarak oynuyor, oyunu iyi gözlemliyor arkadan, ona göre pozisyon alıyor ve ters kanada top atılmadığı müddetçe topun olduğu bölgede yer alıp, müdahale şansını artırıyor, taç çizgisi kenarında misal. Top hızlı bir biçimde kazanılınca da takımın boyu uzamıyor, kısa kalıyor ve yeniden hücum olgunlaşıyor hızlı top dolaşımıyla, topun kazanıldığı bölgeden ters tarafa doğru, çizilmiş basketbol seti gibi. Ayhan / M Sarp'ın bu özelliği malesef çok zayıf ve topu savunma dörtlüsü kazandığından geri itiliyor takım, boy uzuyor,
Baros yalnızlaşıp etkisizleşiyor.
Kısa süre oyunda kalan Cana'ysa tam da bu işi yapan adam, toparlayıcı bir nevi. 10 dakikada bile bunu gözlemlediğimi düşünüyorum. Rijkaard, Misimovic'i çıkarırken, Cana & Ayhan şeklinde oluşturdu savunmanın önünü ve Misi'nin yerine M Sarp'ı çekti, keza Pino'nun gol pozisyonunda M Sarp doğru koşuyu yapıverdi ama pas alamadı. Sarp'ın oynama sebebi de ileriye dönük yaptığı bu koşular olmalı, başka bir artısı yok ön süpürücü için, sert değil, top kazanamıyor, boşa çıkma yok, kaymaları gerçekleştiremiyor. Belki de bu 10 dakikalık süre bir denemeydi Cana ve Ayhan'ın yan yana oynaması adına. Cana birkaç haftaya formayı alır ve bir daha bırakmaz.
Misimovic, umarım Lincoln sendromu yaşamaz. Tek adam eksiltir, ara pasını atar özetini doğrular nitelikteki oyununu devam ettiriyor, verimsiz bir şekilde, onu yorumlamak için daha çok erken. Lincoln sanki daha yetenekliydi gibi bir izlenim oluştu bende şimdiden, topu ilerde tutabilir, rakip yarı sahaya yerleşir, hücumda ve ceza sahasında çoğalırsak faydalı olur, diğer durumlarda bir markajcıyla kontrol edilebilir bir hali var.
Pino da yanıltıcı olmayan öngörüleri devam ettiriyor, olağanüstü fiziksel özellikleri var ancak bunu futbol aklıyla birleştirip final paslarında doğru tercihe dönüştüremiyor. 20 m Euro olmamasının altında yatan sır da bu kanımca. Zaman zaman parlayacak, bazen de saç baş yolduracak. Maçın son beş dakikası topu köşede tutan bileklerineyse diyecek yoktu, muhteşemdi. Ufuk'un topun üzerine kapaklanıp zaman geçirmesiyle ya da taç atmak konusunda ağır davranan bir oyuncuyla Pino & Baros eylemini bir tutmuyorum. Maçın sonlarında, uzatmalarda bu türden davranışlar normal. 80. dakikadan buna girişmek de bir o kadar anormal, daha doğrusu güvensizlik sorununun dışa vurumu.
Ufuk konusunda tereddütlerim devam ediyor, ayağıyla attığı her top, kayıp olarak haneye yazılmaya devam edecek ve hücum etmek yerine karşılama pozisyonuna geçecek takım. Yine de başarısız bir performans bile göstermiş olsa, bir kalecide ısrar etmek, kaleci kazanmanın temel prensibidir.
Baros'un etkisizliğinden dem vurmak yersiz, ona yakın oynayan oyuncular olmadıkça, takımın en sönük ismi olarak kalacaktır.
Transferler sonrası oynanan iki maçın ardından son durum değerlendirmesi, 4 - 2 - 3 - 1 sürekliliği koşuluyla;
Yabancı kontenjanı üzerinden ilk 11'deki yeri kesin olması gereken 5 oyuncu - Lucas, Insua, Cana, Misimovic, Baros.
6. adam - Elano / Pino / Kewell üçlüsünden biri. Pozisyon itibariyle benzer görevler alan bu isimler rotasyon yoluyla kullanılabilirler, keza sakatlanan veya cezalı oyuncular olduğunda durumlar tamamen değişecektir. Elano, orta sahanın merkez kısmında daha fazla olunması gerektiğinde, Pino, öne geçildiğinde, kontra atak futboluna uygunluğuyla ve Kewell, özellikle iç saha maçlarına ikinci bir santrfor gibi ceza sahasında çoğalma istendiğinde tercih edilebilir.
Kalan 5 yerli için;
Ufuk,
Sabri,
H Balta / Servet / A Turan / G Zan,
Barış / Musa / Cumhur / Ayhan / M Sarp,
Arda
üzerinden Ufuk, Sabri, Arda'nın pozisyonları kesin, diğer ikisi alternatifler arasından tercih edilmelidir.
Bu isimlerin dışında kalanlar, sakat veya cezalı olduğunda kadroya girebilirler gibi duruyor.
Aykut / Emirhan,
S Kurtuluş,
Çağlar,
E Çolak,
S Özkan / Aydın,
M Batdal
şeklinde bir liste var, B Takımı, acil ihtiyaç paketi de denilebilir.
Bu teşhislerden sonra Rijkaard'ın ideal onbiri kanımca şöyle;
Ufuk, Sabri, Insua, Lucas, H Balta, Ayhan, Cana, Elano / Pino / Kewell, Misimovic, Arda, Baros
19 Eylül 2010
A. Eren Loğoğlu
Galatasaray:3-2:Tottenham Hotspur
-
Ayaktopunu İngilizlerin icat edip, sömürgeler vasıtasıyla gittikleri
ülkelerde tanıtmaları sonrası geçen yıllarla birlikte her millet kendi
çapında bir ...
2 hafta önce
2 yorum:
"Ankaragücü- suni çim", eğer kastedilen Ankara 19 Mayıs stadının zeminiyse, 2009-2010 sezonunun başında doğal çime dönüldü ve hala öyle.
bana kalırsa da son yazıdığın 11 ideal gibi duruyor. ayhan bu formunu artırarak devam ettirirsde o bölgede iş yapacaktır. en azından eldekilerin içinde en iyi Ayhan. cana'nı takıma dahil olması ayhan'ın hücum aksiyonlarında daha fazla olmasını da sağlar. zira mustafa sarpa göre cana daima topun olduğu yerde ilk topa basan, sertlik yapabilen, reboundları toplayan ve belirli seviyede topu olumlu kullanan bir oyuncu.
ben sağ açıkta elanonun oynaması gerektiğini düşünüyorum. eğer kuvveti yerindeyse aynen brezilyada olduğu gibi 4-2-3-1'in sağında oynar.
geleceğe dair umutlanmak için erken ama sakatların dönmesi ve yeni sakatlıkların yaşanamaması durumunda, ekim ayı ile birlikte artan kondüsyonun da etkisi ile çıkışa geçeceğimizi ve iyi futbol oynamaya başlyacağımızı düşünüyorum.
geçiş evresinde 1-0 da olsa maç kazanmak ve lige tutunmak bence önemli. bursa, trabzon ve erken sezon açan ve form tutan beşiktaşın da puan kayıpları olacaktır.
Yorum Gönder