Bayrak Adam Raul'un, oynadığı bölgeye daha iyileri ve pahalıları gelince ve biraz da yaşlanınca pabucunun dama atılması, ilk 11 yazımlarında zihne bile gelmemesi, silinip gitmesi, Real Madrid'in futbol karakteristiğini ve asla FC Barcelona gibi geleneklerine, değerlerine sımsıkı bağlı bir kulüp olamayacağını, bir kulüpten öte olmanın ne anlama geldiğini hiçbir zaman anlayamayacağını, çok güzel özetliyor.
7 numaralı formayı da versinler Ronaldo'ya, tam olsun.
Olay oynatıp oynatmamak değil Raul'u, Madrid Yanlılarının bakış açısı. Daha iyisi geldiği an, Raul'un performansının ne olacağının bir önemi olmadan, kadrolardan silinir, zihinlerden uçar gider.
Puyol için bu geçerli değil, iyiyse de kötüyse de oynar, oynadı da. Katalan halkı da, başka coğrafyaların Barcelona sevgisiyle dolu halkları da, Puyol'u silmez zihninden, yerine daha iyisi de gelse, O, Bayrağı taşıyan adam olarak, yeşil çimlere takımın önünde, kolunda Katalunya Bayrağı ile çıkacaktır, kabullenilmiş bir olgudur bu, La Masia fotoğraflarında Puyol'un en önde olması gibi.
Valdes olayından bahsettim, dün. Barcelona da biliyordu, Victor'un yerine daha iyi bir kaleci almayı, yıllar geçti ve almadılar. Puyol'un yerine de almadılar, Xavi ve Iniesta'yı büyüttüler.
Kıstas başarı değil, anlatmak istediğim, hiç değil. Barcelona 2 şampiyonluk kaybetti ama modelini bozmadı, geleneklerini, değerlerini yitirmedi. Real Madrid'in Raul'u önce kulübeye mahkum edip, sonra da kapı dışarı etmeyeceğini kim garanti edebilir, üstelik sezon başı anketlerinde Raul gitsin oranı diğer oyunculara göre daha yüksek çıkarken As ve Marca'da.
Bu yüzden Barcelona bir olgu, anlayış, kültür, bu yüzden İspanya'nın değil, Katalunya'nın başkenti, bu yüzden Akdeniz'in kıyı şehri, bu yüzden Miro'nun tablosunda Barça logosu var, bu yüzden Lorca şiirler yazdı, bu yüzden Gaudi eşsiz eserler bıraktı, bu yüzden Borges, Picasso, Dali yaşadı orada, bu yüzden sanatı seviyorlar, bu yüzden 5 milyon Katalan tutkuyla bağlıdır FC Barcelona'ya, bu yüzden dünya halkları onların özgürlüğü için savaştı faşizmin karşısında, bu yüzden bir kulüpten daha ötesi, sahada olanların yok bir önemi, bu yüzden başkan, teknik adam değişse de, transfer yapılsa da, bakış açısı değişmez, bu yüzden Puyol oynar, kaybederler, kazanırlar, bu yüzden Cruyff Camp Nou'da aynı koltuktan izler maçı, bu yüzden La Masia vardır, bu yüzden sabrederler, bu yüzden değerlerine bağlılar, bu yüzden en güzel futbolu oynarlar, bu yüzden formalarında reklam yoktu, bu yüzden her giden mutlu.
11 Haziran 2009
A. Eren Loğoğlu
Kayserispor:1-5:Galatasaray
-
Kayseri'de karşılaşma sona ermiş, Galatasaray koskoca bir 2024 senesini
deplasmanda maç kaybetmeden bitirmiş, oyuncular tatile gitmeden
sevinçlerini tar...
2 gün önce
6 yorum:
Barcelona transfer yapmıyor denilmiyor, tarihin en iyi oyuncuları her dönem Barça'yı tercih ettiler, 60'lar dışında, Di Stefano yani, O da tercih etmişti, hikaye biliniyor. 70'lerde Cruyff, 80'lerde Diego, 90'larda Romario, Ronaldo ve Rivaldo, 2000'lerde Ronaldinho ve şimdi de Messi. Messi dışında diğer oyuncular transfer edildi.
Anlatılmak istenen, gözden kaçırılıyor sürekli. Messi'ye bonservis bedeli biçilse, Ronaldo, Kaka, yanına yaklaşabilir mi, sanmıyorum. Barcelona, dünyanın en pahalı oyuncusunu transfer etmedi, yetiştirdi, nüansın farkedilmesi gerekiyor.
http://en.wikipedia.org/wiki/Transfer_(football) linkinde görülebilir, ilk 15'de Barcelona yok, olmamalı da zaten. Tablodaki takımları, Forbes Dergisi'ne girebilen zenginlerin yönettiği, futbolu endüstriyel oyuncakları haline getirmeye çalıştıkları görülebiliyor. Ronaldo ve Kaka da bunun ürünü, bu bir model mi, kesinlikle, örnek olmalı mı, asla!
Ayrımı iyi yapmak gerekiyor, Barcelona tamamen altyapı takımını çıkarıp oynatmıyor çünkü Katalan'ların sembolü ve gururu bu takımın, onları en iyi şekilde temsil etmek, Krallık'ın karşısında dimdik durmak, yeryüzüne birşeyler anlatmak gibi dertleri var, endüstriyel çerçevenin içindeki bir kulüp olarak. Kuralını göre oynamak zorundalar oyunu, kültürlerinin algılanabilmesi için.
Katalan olmak, altyapıdan gelmek çoğu zaman gerek koşul olsa da, yeter koşul değil. Oleguer de, bir başkası da bu sebeple tutunamıyor, yerlerine Real, Chelsea, Man Utd, Inter gibi takımlara göre daha makul bedellerle oyuncu transfer ediliyor en iyi olmak için.
Puyol konusunda uzlaşamayız sanırım, Puyol'un kötü performans göstereceğini zannetmem, gösterdiği dönemler de oldu, oynadı. Zihinlerden silineceğine inanmıyorum. Barcelona, Real Madrid ve türevi takımlardan farklı yönetiliyor çünkü.
Tekrar aynı örneği veriyorum, Valdes, ilk zamanlarında çok kötü performanslar sergilerken bile, Barça'nın onun yerine çok daha iyi bir kaleci transfer etme gücü vardı ama onlar, bu oyuncunun potansiyeline inandılar ve beklediler, haklı da çıktılar. Aynısı Puyol için de geçerli, Barça savunmasına bir oyuncu aldığında, Puyol'un yerinde değil, yanında oynayacak, uyum gösterecek birisini arar.
Şu da göz ardı edilmemeli. Valdes, Puyol, Xavi, Iniesta gibi oyuncular ilk çıktıklarında dünyanın en iyi oyuncuları değillerdi, vasattılar ama potansiyelleri vardı, Barça'yı uzun süre takip edenler, hatırlayacaklardır eski hallerini. Barça, altyapıdan gelen her çocuğuna yaptığı gibi, formaya tutunma şansını onlara verdi, onlar da iyi değerlendirdiler. Oleguer'e de bu şans tanında ancak daha iyi olabilecek bir potansiyelinin olmadığına karar verilip gönderildi. Katalan çocuklarını dünyanın en iyi oyuncuları yapan, onlara bu şansı tanıyan Barcelona'dır ve bu her zaman önemli bir gurur kaynağıdır.
Barcelona'nın bir kulüpten öte olması söylemenin bu sene daha sık kullanıldığı doğru ancak bu Barça'nın değil, onu takip edenlerin, medyanın yaptığı bir hata, endüstriyel düzenin doğurduğu bir sonuç, başarının arkasının doldurulması hususunda. Barça'nın bir kulüpten öte oluşu olgusunun bir yere kaybolmuşluğu yok, her zaman tarihinde duruyor, görmek isteyen görür, istemeyen de es geçer, yenilgilerinde bu olgunun yok olduğunu zanneder.
Eren
As, Marca gibi gazetelerde çıkan ilk 11'ler, blog ve forum ortamlarında yazılan kadrolar öyle söylemiyor işte. Daha iyisi geldiği an, Raul'un performansının ne olacağının bir önemi olmadan, kadrolardan siliniyor, zihinlerden uçup gidiyor. Anketlerde çıkan sonuçlar da bunu anlatıyor;
http://www.marca.com/debate/2009/05/...ciones211.html
Bir dönem % 50'nin çok üzerindeydi bu anket, şu an % 50'de, Madrid yanlılarının Bayrak Adam'larına bakış açısı bu. Ronaldo ve Kaka sonrası bu oranlar daha da düşecektir, üzerinde durulması gereken bu.
Kulüp Yönetimi'nin eski oyuncularının tecrübelerinden yararlanması, göreve getirmesi önemli sahip çıkılması konusunda ancak yeterli değil. Sözlerinin ne kadar geçtiği, konuşulan transferlerde ne kadar etkileri olduğu, bu tercihlerden bağımsız düşünülmemeli. Paralı başkan dönemleri, bu açıdan da iyi incelenmeli.
Raul'un hem taraftarın hem de yönetenlerin değişken bakış açıları sebebiyle, kulüpten gönderilmeyeceğinin, bir garantisi yok kanımca.
Eren.
Katalan olmak, altyapıdan gelmek çoğu zaman gerek koşul olsa da, yeter koşul değil. Oleguer de, bir başkası da bu sebeple tutunamıyor, yerlerine Real, Chelsea, Man Utd, Inter gibi takımlara göre daha makul bedellerle oyuncu transfer ediliyor en iyi olmak için. demişim. Yani Barcelona, Real Madrid'e göre daha anlaşılır bedellerle transfer yapıyor. İlk 4 sırada Madrid var en yüksek bedellerle, Barcelona listeye giremiyor.
Barça kadrosunda en yüksek transfer bedeliyle alınan oyuncu Dani Alves 29 milyon Euro ile , 2. sırada Henry var 24 milyon Euro ile. Ronaldo 93 milyon Euro, Kaka 65 milyon Euro.
Bunun yanında Barcelona ve Real Madrid altyapı sistemleri bir tutulmamalı, Messi ve Raul örnekleri sunularak ve 2 oyuncu daha sayılarak, Barcelona'nın CL Finali'ne altyapıdan gelen 7 oyuncuyla çıktığını biliyoruz.
Beckham Madrid'e gitti, Barcelona da Ronaldinho'yu getirdi. Bu 2 transfere ödenen bedeller ve anlayış bile her 2 kulübün felsefesini ortaya koyuyor, görmek için kahin olup fanusa bakmaya gerek yok.
Eto'o + 30 milyon Euro gibi bir bedel konuşuluyor Zlatan için. Eto'o 28 yaşını geçmiş olduğundan ve 1 yıllık sözleşmesi kaldığından, yıllık ücreti olan 10 milyon Euro'yu veren takıma gidebilir. Bu da transferin maliyetini 40 milyon Euro yapar, 40 milyon Euro + Eto'o değil. Ayrıca bu transfer ve bu bedeller söylenti, Real Madrid gibi kesin ödenecek olan değerler olmayabilirler.
Puyol, Raul, Maldini gibi üst düzey oyuncular, belli bir seviyenin altında performans göstermezler sakatlık olmadığı sürece, bu da oynamaları için yeterlidir, ki kanımca Raul'un bu yıl sergilediği performans başarılıydı. Her 2 kulüp, bu olaya farklı yaklaşıyor. Real Madrid, performansı ne olursa olsun, Bayrak Adam dinlemeyip, yerine daha iyi performans göstereceğine inandığı bir oyuncuyu yüksek bedelle transfer ediyor. Taraftar da bu arzuda. Barcelona ise Puyol'un performansını her zaman yeterli görüp, yerine daha iyi ve bedeli yüksek oyuncu aramıyor, aramayacak da. Katalan Halkı da aranmasını istemiyor. AC Milan da aramadı örneğin Maldini'nin yerine, Real Madrid'in mantığına göre aramalıydı. Olay bu.
Valdes ve Casillas örneği de yanıltıcı. Casillas, ilk birkaç yıl gösterdiği bireysel kötü performansların ardından -Bayern maçı, Elber- eleştirildi ama potansiyeli görüldüğü için üzerinde duruldu ve kanımca şu an dünyanın en iyi kalecisi. Valdes ise daha farklı, tıpkı Oleguer gibi Katalan oluşunun, altyapıdan gelişinin ve yeterli görülmesinin etkisiyle takımda tutuldu. Valdes'in ilk sezonları değil, neredeyse bütün oynadığı sezonlar tartışmalı, iyi mi kötü mü, hala konuşulur, bu sezon çok iyi bir performans gösterdi, potansiyelini ortaya koydu. Bu yüzden Valdes ve Casillas örnekleri benzer bakış açıları içermez. Casillas'ın ilk 1-2 yılından sonra zaten çok iyi olacağı belliydi, Madrid'in onun üzerinde durması ve yerine birini almaması doğal, Valdes ise hala tartışılır, geçen sene çok artmıştı hatta eleştiriler, Laporta dünyanın en iyi kalecisi Victor dese de bu yıl.
Madrid Yanlılarının, Raul'u değil daha iyisini isteyen düşünce yapısı kulübün karakteristiğini oluşturan etmenlerden biridir, bağlayıcılığı vardır.
Yalnızca saha içine bakmak, yanlış değerlendirmelere neden olur.
İki kulüp arasındaki fark, yapılan harcama boyutları. Messi eğer, bu performansıyla, dünyanın en iyisi tanımıyla Arsenal oyuncusu olsaydı, Barcelona tarafından, 90 milyon Euro'ya transfer edilmezdi. Barcelona'nın tercihi, anlaşılır ölçülerde paralar ile transfer yapmak. Bu değeri eden bir oyuncuyu Barcelona transfer etmez, yetiştirir. Bana göre hiçbir oyuncu da 90 milyon Euro falan etmez ayrıca, Real Madrid'in yarattığı sanal bir durum bu.
Dünyanın en iyi futbolcularının bedellerine de bakalım;
Cruyff 1.7 milyon Euro
Maradona 6 milyon Euro
Romario 12 milyon Euro
Ronaldo 15 milyon Euro
Rivaldo 21 milyon Euro
Ronaldinho 32 milyon Euro
Barcelona tarihinin en pahalı transferi 40 milyon Euro ile Overmars, hain Figo'nun Real Madrid'e giderken kazandırdığı parayla yapılan bir transfer.
Barça'nın anlaşılır, makul bedeller ödediği bu tablodan da görülüyor. 60 - 90 milyon Euro gibi anlaşılmaz paralar harcanmamış hiçbir zaman.
Barcelona tarihin hiçbir döneminde Real Madrid'ten daha ekonomik gücü yüksek bir kulüp olmadı en azından benim takip ettiğim son 20 yılda.
Barcelona, Real Madrid'in antitezi bir modeldir her yönüyle. Kulübün tarihi, sahadaki duruşu, oyuna bakışı, altyapı, transfer politikası, kimlik, yönetilme biçimi, bağlı olduğu değerler, şehrin dokusu gibi pek çok konuyla Madrid'den ayrışır, özellikle de tam karşısında yer alır. Uzun uzadıya Barcelona modelini anlatmayacağım, başka konularda daha önce yazdıklarım arasında fazlasıyla var.
FC Barcelona'nın endüstriyel futbola karşı taşıdığı pek çok özelliği sebebiyle, zaman zaman oyunu kuralına göre oynamamasını istemek, Grup Yorum'a, müzikle uğraşsınlar ama Harbiye'de konsere çıkmasınlar, kaset satmasınlar, elden dağıtsınlar kasetleri demek gibi bir şey olur.
Puyol, dünyanın en iyi savunmacılarından biri.
Raul'un performansı subjektif bir konu, bana göre belli bir seviyenin üzerinde, asla kötü, oynayamaz denilemeyecek bir pozisyonda.
31 yaşındaki Henry oynuyorsa, aynı yaştaki Raul de oynatılır, eğer istenirse ve iyi bir performans verir. Real Madrid'in yapması gereken Raul'un yanına 2. bir oyuncu almak, onu Madrid'in temsili olarak sahaya çıkartmak iken, bu anlayışa sahip değil kulüp. Forvet oyuncusu olarak rahatlıkla 3 yıl daha oynar Raul. Aynı yaştaki bir savunma oyuncusunun daha uzun süreler oynayabileceği konusunda paralel düşünüyorum.
Puyol, rahatlıkla 5 sezon daha oynar ve sürekli 11'de yer alır, kahinlik yapmanın bir anlamı yok. Messi de her maç oynamıyor, rotasyona uğruyor.
Barcelona Puyol'un yerine oyuncu aramayacak, aramadı da. Puyol, belli bir seviyenin altına düşmez, bayrağı taşımaya devam eder.
Mendil sallamak medeni bir reaksiyon, Puyol'a yapılacağını sanmam. 6 - 2 olmasını beklemeden Bernabeu'den ayrılmak, sahada emek verenlere, güzel oyuna haksızlıktı oysa.
Casillas'ın hataları 1 - 2 yıl sürdü, Valdes'in hala sürüyor diyorum, sen hala potansiyel farkı mı diye soruyorsun. Birisi tartışılmaz şekilde dünyanın en iyi kalecilerinden biri, bana göre en iyisi, diğeri her sezon hatta sezon içerisindeki maçlarda bile farklı performanslar sergileyebilir. Bu sebeple Real Madrid'in Casillas'ın potansiyeline güvenip, kaleci almaması normal, Barcelona'nınki ise normal değil, bu da her 2 kulübün yapısı, bakış açısıyla ilgili.
Casillas'ın performansı beğenilmemeye başlansın, onun yerine de ararlar birilerini. Daha önce aramalarına gerek yoktu, zaten dünyanın en iyisi kadrodaydı.
Real Madrid, futbol felsefesi, altyapı, kimlik gibi konularda Barcelona'nın yanına yaklaşamaz.
Eren.
Eto'o'nun transfer statüsü Webster Kuralıyla değerlendiriliyor. Bosman'dan sonra çıkan bir kural, maddelerden biri eğer oyuncu 28 yaşını doldurmuş ve kontrat başlangıcından 2 yıl geçmiş ise, kontratın tamamını satın alabilir diyor eğer yanlış çevirmediysem. Kuralın bir de 28 yaş öncesi var, detaylar için;
http://en.wikipedia.org/wiki/Webster_ruling
Eto'o, bu kural sonucu, transfer bedeli yerine, kontrat bedeli karşılığı ayrılabiliyor takımdan, bu da en fazla 10 milyon Euro yapar.
Bu kural, Ronaldo'ya ödenen gibi abartı transfer bedellerini ortadan kaldırıp, futbolcuların daha çok kazanmasını sağlamaya yönelik, ne kadar başarılı olduğu ise tartışılır, Perez, Aziz Yıldırım gibi başkanların varlığı düşünüldüğünde.
Barcelona, Arsenal gibi model olarak kusursuz bir sistem arayan takımlar, belli eksiklerde ciddi bocalama evreleri geçirirler. Messi, bu anlamda en yoğun etken, makina gibi işleyen bir sistemde Xavi, Iniesta, Henry olmadığında da sıkıntılar yaşanıyor. Real Madrid, Manchester United gibi daha çok bireysel yeteneklere güvenen ve savunma kontrolünü kaybetmeyen takımlarda, oyuncu eksiklikleri daha rahat doldurulabiliyor.
Laporta 13 Haziran'da röportaj veriyor, "Real Madrid büyük oyuncular transfer eder, biz büyük oyuncular yaratırız" şeklinde. Ben zaten bunu 11 Haziran'daki yazımda belirtmiştim. Demeç için;
http://www.goal.com/en/news/12/spain...make-them-joan
Sanırım Cruyff da Maradona gibi döneminin en pahalı transfer bedellerinden biriyle transfer edilmiş. 70'lerde ve 80'lerde Real Madrid'in 50'ler ve 60'lardan gelen dominasyonuna karşılık vermek amacı taşıyan, biraz da Franco'nun ölümüyle değişen rekabet ortamının yarattığı bir sonuç bu. Barcelona'nın genel transfer anlayışı, oyuncuya bakış açısı bu değil. Elbette transfer yapılıyor bir sürü, yüksek bedeller de ödeniyor ama Real Madrid kadar değil ve bunun ekonomik güç ile de ilgisi yok, tercihle, anlayışla bağlantılı.
Dünyanın en demokratik yönetilen kulübü Barcelona'da, yapılan her iş şeffaf ve bir o kadar profesyonel olmak zorunda. Harcamalar da bu sebeple, çok kontrollü. 162979 kayıtlı üyesi olan bir kulüp ve onlara hesap vermek gibi büyük bir sorumluluk var ortada. Barça'nın diğer pek çok kulüpten ayrıştığı noktalardan en önemlisi de bu yapı.
Ayrıca Avrupa'da en çok taraftara sahip kulüp olduğu da öngörülüyor Barça'nın, anketlerde çıkan sonuç olarak, bu da bir etken;
http://www.Galatasaray.org/en/kulup/haber/490.php
Dünyanın en zengin 3. kulübünün, endüstriyel çarkları döndürmesinden daha doğal bir şey yok. Buna rağmen Barcelona, Laporta'nın da dediği gibi, bazı konularda farklı bakış açılarına sahip diğer pek çok kulübe göre, bunu da tarihinden, yönetilme biçiminden, kimliğinden alıyor.
Bu sebeple Real Madrid kadar harcama yapmıyor, altyapıya önem veriyor, Katalan olmayı önemsiyor. Grup Yorum örneğinde olduğu gibi Barcelona rekabet edebilmek adına pek çok unsuru kullanmak zorunda, tarih boyunca böyle olmuş, Franco'nun Bernabeu'yu inşa ettirmesine cevap olarak Katalan halkı, kendileri çalışarak ve parasını ödeyerek daha görkemli ve mimari açıdan estetik olan Camp Nou'yu inşa ediyor. Her daim, Katalan'ların sembolü ve gururu bu takımın, onları en iyi şekilde temsil etmek, Krallık'ın, Madrid zihniyetinin karşısında dimdik durmak, yeryüzüne birşeyler anlatmak gibi dertleri var çünkü. Bu yüzden saha dışını da katmak zorundayım analize.
Figo olayına dair verdiğim bilgi net, Barcelona'nın bu tür reaksiyonları oluyor, Katalan Halkı, kendilerini temsil eden bir kulübün, hiçbir platformda Kral'ın takımı Real Madrid'in arkasında kalmasını istemiyor, kulüp üyesi oldukları için de rahatlıkla yönetim üzerinde baskı kurabiliyorlar. Overmars ve Ronaldinho transferleri böyle gerçekleşti.
Eren.
Perez'in Barcelona'nın 3 kupayla kapattığı muhteşem sezonu gündemden düşürme çabası, nedense Aziz Yıldırım'ı hatırlatıyor. Ronaldo transferinin sempati yönünden iyi bir etki bırakacağını sanmıyorum, Beckham gibi ters tepecektir ancak Kaka, Zidane konumuna erişebilir.
Barcelona Altyapısı, benim gözlemlediğim son 20 yılda çok önemli oyuncular çıkardı. Cruff, 90 - 94 arası dönemden kadroda yer alan Sergi, Ferrer, Amor, Guardiola, Busquests altyapıdandı. 94 sonrası ve Van Gaal, 97 - 00 arası dönemden Celades, De La Pena, Javi Moreno, Arnau, Reina, Luque, Jordi vardı altyapıdan.
Sonraki dönemde Arteta, Fabregas, Gio, Motta gibi oyuncular yetişti, Barcelona'nın yararlanamadığı. Diğer isimler zaten biliniyor, geniş bir liste için;
http://en.wikipedia.org/wiki/FC_Barcelona_B
Barcelona'nın oyunu kuralına göre oynamasını temel sebebi, daha önce de belirttiğim üzere Katalan Halkı kaynaklıdır. Onların isteği, endüstriyel bakış açısı çerçevesinde değil, Kral'a karşı kazanma eksenindedir. Bu yüzden Camp nou inşa edilir, yüksek bedellere reaksiyon olarak transferler yapılır. Kulüp üzerine tam oturan bu giysiyi çıkarıp atamaz.
Yine de saha içi konumuna önem veriyorum, hatırlanacağı üzere ki Tek Model Yok! gibi neredeyse tamamı futbol modellerine ayrılan bir yazı kaleme aldım. Ancak futbolun sadece saha içine dair olan kalıbı Barcelona'ya dar gelir, Rijkaard'la başlatılan futbol hamlesine de bu yönden bakıyorum misal. Futbolu yönetme biçimi Barcelona'ya evrilmez ve bu konuda Rijkaard'a yardımcı olunmazsa, Katalan Halkı gibi diğerlerinden daha çok sabretmek gerekliliği bünyelere zerk edilmezse, Rijkaard'ın oluşturacağı model saha içinde belli bir seviyede kalır, daha üzerine çıkamaz.
Her ne kadar, saha içi olaylar, takımın sportif durumu, oyuncuların performansı ana etken olsa da -bu konuda sana kesinlikle katılıyorum- Barcelona'nın konumu, daha önce saydığım ve saymayı unuttuğum pek çok sebepten ötürü diğer kulüplerden ayrılır ve saha dışı etmenlerle birlikte incelenir.
Simon Kuper'in 'Futbol Asla Sadece Futbol Değildir' kitabının 168 - 182 arası sayfaları bu bağlamda okunmalıdır.
Kuper şöyle diyor kitabında: "FC Barcelona, dünyanın herhangi bir ülkedeki, herhangi bir spor dalındaki en büyük kulübüdür. Peki ama neden? Herşeyin bir nedeni var." Devamı için;
http://books.google.com.tr/books?id=...um=2#PPA168,M1
Bazı kulüpleri sadece saha içi unsurlarla değerlendirmek mümkün değil. Bu kulüplerden biri de Athletic Bilbao'dur, sadece Bask bölgesi oyuncularının oynatıldığı bir takım ya da Katolik, Protestan olmasına göre oyuncu seçebilen Celtics ve Rangers.
Bundan dolayıdır ki, bazı kulüplerin saha içi tercihlerini belirleyebilen dış etmenler de oluyor, Barcelona özelinde -Puyol, transfer, altyapı, Messi, Halk, Valdes, tarih- anlatmak istediğimin temelini bu durum oluşturuyor.
Katalan Halkı'nın FC Barcelona'yı sahiplenmesinde ve Real Madrid'den nefret edişinde, yasak olması sebebiyle Franco'ya söylenemeyen sözlerin, Madrid futbolcularına rahatlıkla söylenebilmesinin payı var, Camp Nou'daki maçlarda. Bu da tarihin doğurduğu bir olay, bizde az rastlanır siyasal etkiye. (Sandıkta Görüşürüz Mesut Bey pankartı vardı ama ne derece etkili oldu tartışılır, zaten ANAP çöküş sürecine girmişti)
Benim ve Barcelona için önemli olan sadece sahada kazanmak, güzel futbol seyreylemek değil. Kuper kitabın sonunda, Barcelona'nın bir kulüpten öte oluşu anlatımının bitiminde, şu notu düşüp ironi yapıyor: "Bazı insanlar da Barça'nın maçlarına, futboldan hoşlandıklar için giderler."
Eren.
Yorum Gönder